• nüfusun ne kadarının hangi partiye oy verdiğinden bağımsız olarak hükümdarlığını sürdürür. akp, chp, mhp'ymiş filan, bunlarla pek alakası yoktur.

    merkez sağın her türlü pişkinliğini, iki yüzlülüğünü ve o yapmacık ahlak anlayışını her sokağında hissedebilirsiniz bu kentlerin. lisesinin müdür muavininden tutun, tapu kadastrodaki memuruna kadar o kentte büyüyüp yetişmiş insanların çoğunun üzerine sinmiş rezalet bir merkez sağ esansı vardır.

    kendi ahlaki anlayışını diğerlerinden üstün tutarken bir yandan menfaatleri peşinde koşan küçük insanların, ufak tefek idari çıkarlar için maymun olmaları merkez sağ ekolünün imzasıdır zira. peşinden koşulan kazançlar bazen o kadar ufak, o kadar kişiseldir ki, yargı tarafından takibe lüzum dahi görülmez. bu hukuki tembellik, elbet çoğunun hoşuna da gider.

    kırsalda veya büyük şehirlerde aynı havayı bulamazsınız. anlatması zor sayılır.
  • siyaset sahnesine çıkara çıkara zübük'leri çıkarır...sene oldu 2010 hâlâ kurtulamadık gitti kaldır parmak indir parmak ağlak zübüklerden...
  • bu zihniyetle sosyalleşmiş, bir nevi kaderi ve hayat hikayesine buralarca mühür vurulmuş kişilerde en çok görülen şey de kendisi gibi olmayan her yeri, kişiyi solcu-dinsiz ve hatta komünist* sanmaktır. bayburtlu bir hemşerimin babasına göre çıplak kadın resimleri bastığı için sabah komünist gazetesi idi. almayın o komünistlerin gazetesini derdi. benzer şekilde sözlüğün "sol" bir ortam olduğu iddiası da beni aynı şekilde gülümsetiyor. sözlükteki cinsel özgürlükçülük, alkol vs. gibi konusundaki yaşam tarzı hassasiyeti sol düşünce içinden birilerince beyan edilebilse de aslında, şehirleşmiş, ekonomik durumu iyi (bir hayatı ve hayat tarzı olabilen) kişilerin bence haklı tavır alışlarından ibaret. sol düşünce başka bir şey.
  • küçük kentin merkez sağ atmosferini daha da mide bulandırıcı yapan taraf ise, bürokratik hiyerarşide yükseklere çıkıldığında bile menfaatlerin yine de ufak kalması, haliyle onca yalakalığın ve insanın kişiliğinden verdiği ödünlerin getirelerinin de küçük olmasıdır.

    3 katlı binaya kaçak kat çıkabilmek için kaymakam hatrına verilen yemeğin içine tüküreyim...
  • 15 yaşındaki bir kıza kentin ileri gelenlerinden 30 kişinin sırayla tecavüz edebildiği, kendi karılarının, kızlarının sokakta dolaşmasını kısıtlayan yavşak adamların hafta sonları kentin dışındaki pavyonlara gidip am üstünde göt sikebildiği, herhangi bir erkeğin himayesinde olmayan kadınların "yollu" olarak adlandırılabildiği... miski amber kokulu atmosferdir.
  • kaynagi adnan menderes olmayan durumdur. ne yani bir parti basa geldi de, gelir gelmez herkesi ückagitci mi yapti? bu topraklar yüzyillardir böyle anacigim. bir de niye merkez sag atmosfer denmis anlamadim, muhafazakar atmosfer desek daha dogru olur. chp'lilerin yönettigi yerleri siz süper mi saniyorsunuz? her tarafta ayni kokusmusluk var. hatta komünistim diyenler bile kendi iclerinde bir mufazakarlik, bir degisim karsitligi barindirmaktalar.
  • demek ki neymiş; türkiye ne yazık ki sol görüşlü dna'lara sahip bir toplum değilmiş. ne kadar inkar etsek de tarım toplumu* *olmanın sosyal ve kültürel bir sonucu olan sosyalizm, işçilik, emek, toprak gibi konularda hakkaniyetten yana değilmiş. batı toplumları gibi feodal düzen karşıtı değilmiş. tek adam, kahraman, paşa, padişah, ata gibi mitlerle kendini tanımlamaktan zevk alan bir toplummuş.

    (bkz: inkar öfke pazarlık uyum)
  • gerçekten vardır ve bu atmosferi yok edebilmek atomu parçalamaktan bile zordur.
    şöyle söyliyim, sakarya'nın ve kütahya'nın pek çok ilçesinde vakit geçirdim.
    buralara adeta buram buram sinmiş olan bu geleneği önce gözlemledim, sonra lafın muhabbetin arasında az çok kaynağını öğrendim.

    merkez sağ denilen hadise bir futbol takımını tutmak gibi.
    ve küçük semtlerde bundan dönmek, fikirsel bazda kendini aşıp vazgeçmek, bir döneklik.
    böyle bir önyargı var.
    o yüzdendir ki, tansuysa bu geleneği kulanarak gösterilen aday tansuyu, mesutsa mesutu, turgutsa turgutu, adnansa adnanı, recepse recebi seçen bir zihniyet.

    bunun dönüşü yok. sorgulanması da pek kolay değil. 2 puan bıraktığı ya da 3 puan bıraktığı da oluyor iktidarın, ama yenilsen de yensen de zihniyeti ile bu gerçekleri gözardı ediyorlar diyebilirim. yani iktidar kötü, iktidar puan kaybediyor, iktidar iyi top oynamıyor ama bu sebepten dönemem. dönersem dönek derler gibi bir düşünce var.

    o yüzden çok çirkefe yatarlar. ya bakmayın siz farklı kazandıklarına top oynamıyorlar, hakem sayesinde kazandılar tadında argümanlarla rakiplerini küçümserler.

    bir de semt ne kadar küçükse, o kadar çok birbirini tanır bu insanlar. ki işte bu da kahvede futbol tartışmaktan farksız bir hale getirir siyaseti.
    7 göbekten demirel'ciyim gibi laflar boşuna değildir. öyle yerler vardır ki dağa taşa karaoğlan yazıldığı, ve chp'nin en sağlam oy aldığı yıllarda bile, onlara oy vermedik diye övünen bir fanatikliği, bir kemik oy kitlesini oluşturur.

    çünkü dönemezler, dönerlerse dönek olurlar. seçim zamanı sizdenim derim sandıkta ise oyumu başkasına atarım ve kimseye çaktırmam diyemezler. o fanatikliklerini çoşkuyla savunmak zorundalar. hatasıyla, günahıyla, gerekirse 3 puan kaybıyla, şampiyonluğu unutma pahasına.. ama mutlaka o geleneği sürdürmek zorundalar.

    bu kadar basit bir önyargıdır aslında.

    " merak etme oyunu sosyal-demokrata, ya da sola atarsan dönmüş olmazsın, sadece fikrin evrilmiş olur. bu da insana mahsus bi şeydir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
    eğer merkez sağ fanatiğiyken gider de solun fanatiği olursan işte o zaman dönmüş olursun. ama hoşgörü zeminine ve akıl-mantık dahilinde hizmet alma mantığına evrilmen döneklik değil, ihtiyaçlarına göre evrilmektir. "

    diyebilmek lazım bu zihniyete. çünkü gerçekten döneklik namus gibi bir zemine oturtulduğundan ciddi manada sakıncalı, bir futbol takımına duyulan aşk gibi bir şey olduğundan başkanlar(yani partiler) değişir ama kulüp baki kalır düşüncesi hakim.
    bu yüzden seneler senesi kendilerini değil, bu kokuşmuş geleneği düşündüler, takipçisi oldular. hala da böyle.
  • küçük kentlerle sınırlı değildir.
hesabın var mı? giriş yap