• fikrimce yourcenar'ın en zor okunan fakat en okkalı romanı. diğer kitaplarında görmeye alıştığım dilden farklı bir dil var burada. sanki gerçekten hadriaunus'un kaleminden çıkmışçasına sahici, bilgece ve erkekçe yazılmış. her ne kadar slogan lafları sevmesem de bu kitaptakilere kanım ısındı çünkü başka türlü yazılsa sakil dururlardı. adet olunduğu üzere ışıltılı birkaç cümle yazayım kitaptan:

    "insanların pek çoğunun bellekleri, sevmekten vazgeçtikleri ölülerinin sessiz sedasız yattıkları terk edilmiş mezarlıklardır. unutulmayan acı unutkanlıklarına yönelen bir küfürdür."

    "...zamanın karanlık rahminde..."

    "...aşırılık on yedi yaşındaki bir insan için erdemdir."
  • "her mutluluk bir başyapıttır: en ufak bir yanlış onu çarpıtır, en ufak bir kuşku duraksatır; her ağırlık güzelliğini eksiltir, en ufak bir aptallık onu duygusuzlaştırır."
  • yukarıda alıntı yaparak kendi kendimle çelişmiş olduğum marguerite yourcenar eserini okumak isteyenlere, merak edenlere tavsiyem; kitabın hakkını vermek istiyorsanız mutlaka ama mutlaka genel anlamın biraz daha ötesinde tarih ve mitoloji(daha çok yunan ve roma) bilgisine sahip olmanız ve hatta yourcenar'a göre biraz da yaş almışlığınızın olması gerektiğidir. içerdiği çok yönlü anlatım ve bilgi birikiminden dolayı, herhangi bir edebiyat eseri olarak ele alıp okuduğunduğunda ağır, sıkıcı ve yoğun gelebilir, dikkat edin.
    aristoteles'in “historia”yı gözlem bilgisini de kapsayacak bir biçimde, doğal olayların bilgisi olarak kullanarak retorik ve poetika adlı eserlerinde bir edebiyat türü olarak yer verdiği görülür. marguerite yourcenar aristotales’ten yüzyıllar sonra hadrianus’un anıları ile tarihi ve felsefeyi edebiyat içinde eriterek bu türün en güzel örneklerinden birisini vermiş ve okuyucuyu ister istemez belli bir ölçüde tarih felsefesi ile baş başa bıraktığı eserinde roma imparatoru hadrianus ile birlikte roma ve yunan mitlerine, mısır’a, suriye’ye, bithynia’ya doğru bir yolculuk yaparak, insana dair her şeyi ve bunların en yücesi aşkı bilgelikle taçlanmış bir imparatorun ağzından okuyucuya aktarmış.
    bölümler halinde yazılmış olmasına rağmen sürekliliğini koruyan, bir parçası bütünden ayrıldığında hem parçanın hem bütünün anlamını yitirdiği bu sıkı eser, antik çağ’dan getirdiği birikimi yüzyıllar sonrasına taşıyacak bir başyapıt.
  • hakkında bu kadar az entry girildiğini görünce insan sinirleniyor tabi. 25 yılda yazılmış bir roman bundan daha fazlasını hak ediyor. bu kitabı tüketmemiş biri, benim gözümde yarım bir okuyucu. hakan günday'ı, murat menteş'i, emrah serbes'i, buket uzuner'i yine okuyun. lafım yok. kendileri türkiye koşullarında iyi pazarlanan ve popüler olan yazarlar. lakin, "bağzı şeyleri" okumadan, bilmeden bir şeyler söylemeye kalkınca sırıtıyor. saydığım isimleri okuyanlar liselidir demiyorum ama hadrianus'un anıları'nı okumadan, roman sanatı ve romancılık üzerine atıp tutanlar benim gözümde liselinin allahıdır. ayrıca çok iddialıyım bu kitabı okumamış bir kadınla da evlenmeyi düşünmüyorum.
  • okunduğu sırada insanın başını döndüren bi kitaptır,resmen okurken kan değerlerim değişti,güzel kitaplar,alıntılanabilecek pek hoş sözlü kitaplar her yerde fakat bu hem hadrian’ı ve onun duyumlarını anlatmaktan ayrılmadan çevresel,zamansal olarak apayrı koşullanmış olan bugüne de sözlerin en güncelini söylüyor,bugün savaş alanına çıkan askerler,senatör dedeler,şövalyeler,cato’lar,kan döktüren mezhepler belki yok evet ama her nasılsa insan doğayla ve toplumuyla aynı diyaloğu sürdürüyor,insanın istediği dünyaya dair özlemleri de onunla anlaşmazlıkları da halen buradaki cümlelerde ifadesini buluyor fakat marguerite yourcenar bu aynılığı,birliği öyle ifade etmiş ki bu değişmezlik anlatısı doğa ve toplum karşısında aynı çaresizlikte olduğumuzu değil bilakis insanlar arasındaki binyılların kıramayacağı köprüleri hatırlatıyor,eski zaman insanlarını okura yakınlaştırıyor,bunları da kendi sahip olduklarına inanmayabilmiş,bu yüzden bizle de yani bin yıllar sonrası ile de konuşabilen bir imparatorun aklından okutuyor bize,emeğine sağlık.
  • muhteşem! çok ama çok etkileyici, bir akıl ve duyarlık şaheseri. neredeyse kırk yaşımdayım ve bu, hayatımda okuduğum en güzel şeylerden birisi. çoğu paragrafı dönüp yeniden, yeniden okudum; anlam her seferinde genişledi, damakta patlayan bir tuz tanesi gibi lezzetlendi. kronolojik sıkıcılığa bir an bile düşmeyen o dupduru lirik diliyle, daha çok bir incil gibiydi roman, hadrian öylesi yüce bir esinle konuşuyordu. kitap boyunca bach'ın 244'ü; özellikle 3, 12, 36 gibi kutsal ve bazı seküler kantatlar bana eşlik etti. bundan sonra okuyacağım çoğu şey ne yazık ki yavan kalacak.
  • keşke, hadrianus'un anıları, zamanında, romalılar tarafından okunsaydı; en azından devlet adamları faydalanırdı. ben sade bir vatandaş olarak, ikibin yıllık gecikmeyle olsa da okudum, ihya oldum, bir daha okuyacağım; hayır romalı değilim.

    (bkz: hermogenes/#64489328)
    (bkz: kölelik/#42779327)
    (bkz: tarragona madenleri)
    (bkz: oğulun babadan büyük olması/#42650282)
    (bkz: marguerite yourcenar/#44685429)
    (bkz: yasalar/#42697400)
    (bkz: kitap/#64517548)
    (bkz: kendini tanı/#64521596)

    hadrianus'un anıları, marguerite yourcenar, nili bilkur.
  • yeterince cımbızlama yapılırsa içinden bir de aforizma kitabı çıkarılabilir.
  • edebiyat denen sanattan gerçekten zevk almak isteyenlerin mutlaka okuması gereken eserdir. yourcenar, 20 küsür yılda bu kitabı yazıyor ve imparator hadrianus'un kimliğine bürünerek onun dilinden bize bir anlatı sunuyor. okuması zordur; kelimelerle aranız yoksa, az buçuk felsefeden anlamıyorsanız zaten bulaşmayın. okumak için roma tarihine hakim olmanıza gerek yok bence, ne yaparsam yapayım romalıların isimlerini bile aklımda tutamayan benim için, bu eksikliğime rağmen zorlayıcı bir okuma olmadı.

    hadrianus'un suriye valisi olduğu sırada gerçekleşen antakya depremi ve kentin 1/4'ünün yok olduğunu anlattığı kısım, 6 şubat 2023 depremini de bize anımsatıyor.

    "varılan anlaşmaların, zorlanmış ya da geçici olmaları benim için önemli değildi. iyinin, kötü gibi tekdüzeleşeceğini, geçicinin sürekli olabileceğini, dıştan olanın içe işleyebileceğini, zaman tanınırsa maskenin gerçek suratın yerini alabileceğini biliyordum."

    "dünyadaki hiçbir felsefenin köleliği kaldırmayı başaracağını sanmıyorum. en fazla adı değişecektir. bizimkinden çok daha kötü kolelik bicimleri düşünebiliyorum. insanları aptala çevirip durumlarından hosnut, en soz dinler olduklari zaman kendilerini özgür sandıkları makinelere dönüştüren ya da insan için gerekli zevk ve rahatlıkları yok edip barbar ırkların savaş tutkusunu andıran şiddetli çatışma tutkusunu geliştiren daha sinsi kolelik biçimleri vardır. insanin kafasını ve düşünme yetisini böylesine zincire vuranlardansa bizim açık köleliğimizi yeğlerim."
  • direkt imparatorun ağzından yazılan şahane "tarihi" roman. yazar o kadar uğraşmış, o kadar titizlenmiş ki işine roman olduğunu bilse de insan için gerçek kitapta anlatılanmış gibi geliyor sayfada ilerledikçe ve elbette kitapta kendi ağzından kendi hayatını anlatan hadrianus'a "birçok bilgelik türü vardır ve tümü de dünya için gereklidir..." diyen bilge kişiye hayranlık duyuyor insan. alışılagelen savaşlarla bezeli siyasi tarih anlatıları ve bu minvalde yalnızca büyük savaşlar kazanıp sınırlarını her yanda genişleten fatihlerin büyük idareciler oldukları fikri pek çok insanın zihninde yer etmiş bir halde ne yazık ki. oysa asıl büyük idareciliğin barışı sağlayıp idare ettiğin ülkede her yerde daha iyiye gidişi sağlamak ve insanların daha iyi bir hayat sürmesine imkan tanımak olduğuna insanı kani ediyor kitap.

    hülasa, okuması kimi zaman zor da gelse tam anlamadığın hissi canını da sıksa insanın okuması gereken bir kitap daha iyi bir insana dönüştüğünü hissetmek daha iyi bir ihtimalin var olduğunu kendine hatırlatmak için.
hesabın var mı? giriş yap