• merkantilizmin esası devlet idaresine dayanır ve ekonomi politikası hem ekonominin ve hem
    de devletin birlikte büyümesini ve güçlenmesini sağlayacak temel bir araç olarak görülmüştür.
    merkantilizm, 1450-1750 yılları arasında yani ortaçağ ve fizyokrasi arasındaki dönemde gelişen
    iktisadi düşüncelerin bütünüdür. bu dönemde güçlü olmanın kriterlerinden bir tanesi de hazinenin
    büyümesi idi ve bunun için de dış ticaret dengesinin pozitif olması, yani ithalattan çok ihracat
    yapılması gerektiği için hükümdar ile tacirler arasında bir çıkar birliği olmuştur.

    esasen liberalizm, temelde devletin ekonomik faaliyetlere müdahelesini kısıtlamaya yönelik bir düşünce biçimiyse, merkantalizm de devlet ve ekonomik olayların birbirinden bağımsız düşünülemiyeceği vurgusunu yapmaktadır. bu çerçevede kavramları ele almak ayrıntıya girmeden önce konu anlamaya oldukça yardımcı olacaktır.
    (bkz: liberalizm)

    dünyada ki tüm iktisadi sistemler hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere de uludağ üniversitesi profesörü nalan ölmezoğulları'nın `http://www.kitapyurdu.com/…en-kapitalizm/37704.html` kitabını tavsiye ederim.
  • avrupa'da 16. ve 18. yüzyıllar arasında kabul görmüş iktisat politikasıdır.merkantilisler dış ticarete önem verir, bunun nedeni: bir ülkenin zenginliğinin ülkedeki değerli madenlerin miktarıyla ölçüldüğünü söylerler ve ülkedeki değerli madeni artırmanın yolu dış ticarettir. bu dış ticaret elbette pozitif yönde olmalıdır yani ihracatın geliri ithalatın giderinden büyük olmalıdır ki ülkeye maden girişi olsun. devletçi bir politikadır, dış ticaret dengesinin fazla vermesi için devlet piyasalara müdahale edebilir. bu sebeple devlet kamu harcamalarını artırabilir. bir de deniz ticaretine önem vermişlerdir sebebi belli uzak diyarlardaki değerli madenleri de ülkeye getirmek
  • merkantilizm daha çok devleti güçlendirmeye yönelik bir dış ticaret doktrinini ve politikasını ifade etmektedir.. merkantilizmin, fransa'daki uygulamasına kolbertizm, almanya ve avusturya'daki uygulamasına kameralizm ve ispanya'daki uygulamasına bulyonizm denmektedir.
  • iktisatta, zenginliğin kaynağını değerli madenlere bağlayan ve zenginliğin artması için ihracatın artması; ithalatın azalması gerektiğini savunan iktisadi düşünce okuludur.
  • " mercantilism is the name given to the economic literature and practice of the period between 1500 and 1750. although mercantilist literature was produced in all the developing economies of western europe, the most significant contributions were made by the english and the french..

    ... the mercantilist literature from 1650 to 1750 was of distinctly higher quality; scattered throughout it are nearly all the analytical concepts on which adam smith based his wealth of nations, which was published in 1776. "

    (bkz: history of economic thought)
    (bkz: harry landreth) (bkz: david colander)

    merkantilist düşünceye göre;

    - amaç, para miktarını arttırmaktır. değerli madenlerin hakimiyeti esasına dayanan bu görüşte milli servet değerli madenlerin çokluğuyla ölçülür.

    - devlet iktisadi faaliyetleri belirlemelidir.

    - paranın değeriyle ilgili olarak, madeni paraların ayarındaki değişmelerin piyasalarda dengesizliğe yol açacağını savunan "kötü para iyi parayı kovar" ilkesi bu dönemde oluşmuştur.
  • menfaat esasına dayanan, ülkeye daha fazla altın ve gümüş sokmak gereğine inanan; bunun için de ithalatın daraltılmasını, ihracatın ise arttırılmasını savunan, tarım kesimini ihmal eden, ücret düzeyinin düşük tutulmasının uygun olacağına inanan, milli devlet ve merkezi hükümeti savunan görüş.
  • dünyanın en büyük ekonomisindeki değişim, yani donald trump'ın abd başkanı olması ile birlikte, conservative zihniyetteki hükümetlerin artık bir 21.yüzyıl gerçeği olduğunu kabul etmiş oluyoruz sanırım.

    muhtemelen sırada fransa, yani le pen var. ingilizler zaten... brexit. güzide ülkemiz türkiye'yi de söylemeye gerek yok. *

    olaya uzun uzun yazacak bir enerjim yok şu an, daha sonra istatistik ve tarih ile ayrıntılı girmeyi düşünüyorum ancak şimdilik özet geçersek:
    merkantilizm zaman içinde terk edilmişti. çünkü adam smith'in dediği gibi sadece kaynakları elinde tutup dışarıya satıp birikim yapmak yetmiyor, tüketim de gerekiyordu. ekonomi tarih boyunca her zaman değişecek, hiçbir zaman tek ve sonsuza kadar geçerli bir kural olmayacak, bulunamayacak. oyunun da güzelliği bu, hep bir değişime ayak uydurmak, o değişimi keşfetmek olayın keyifli yanı aslında.

    peki şu an ne oluyor?

    tüm ülkeler içe kapanmaya başlıyor. zaten endüstri içinde olan biri olarak gümrük tarifeleri&çin vs. derken son yıllarda her ülke küreselleşmeden yavaş yavaş kopup kendi ekonomisini korumaya almaya başlamıştı. şimdi popülist, sol kokulu ama sağ şovenistliğiyle bezenmiş ekonomik politikalar sağ görüşlerin kozu olmaya başladı.

    yani ülkeler ellerinde kaynakları dışarıya vermeden, kendi içlerinde kullanmak, hayrını ülke dışına çıkarmadan kullanmak isteyecekler. merkantilizmin yaşandığı dönemlerde bu kaynaklar altın gibi madenlerdi daha çok.

    şimdi ise, insan (beyin, fikir), teknoloji, arge, eğitim, yazılım...
    bunları dışarıya kaptırmanın bedelini en çok gelişmekte olan ülkeler görüyor. gelişmiş ülkelerdeki bilim adına iyi buluşları yapan birçok göçmen var. gelişmiş ekonomiler de beyinlerin terk ettiği ülkelerde ucuz üretim yapmak adına know-how'larını kaptırıyorlar. direkt olmasa da herkes kendi kaynaklarını (bkz: asset) içeriye çekip öyle savaşmak istiyor.

    bu sebeple neo-merkantilizm dönemi de geçti, ne diye isimlendirirler bilemiyorum; belki merkantilizm 2.0 gibi saçma bir ismi olabilir (endüstri 4.0 gibi). ama yaşamaya başladığımız, şu an ufukta gözüken şey merkantilizm'den uzak bir şey değil. tarih enteresan, tarih tekerrürden ibarettir lafı pek de yanlış değil. insanlık dönüp dolaşıp benzer senaryoları farklı tatlar ile yaşıyor. sanki eski filmlerin yeniden çevrilmesi gibi.
  • merkantilizm, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar avrupa'nın modernleşmesinde egemen olan ekonomik bir teori ve pratikti. merkantilizm bir ulus ekonomisinin hükümet tarafından düzenlenmesini teşvik ediyordu.

    1500 ile 1750 yılları arasında eserler veren avrupalı iktisatçıların çoğu, bugünün iktisatçıları tarafından genellikle merkantilist olarak görülüyor; bu terim başlangıçta yalnızca mirabeau ve smith gibi eleştirmenlerce kullanıldı, ancak tarihçiler bu terimi kısa sürede benimsediler. (bkz: honore mirabeau) (bkz: adam smith)

    orijinal ingilizce terim"mercantile system" idi. "mercantalism" kelimesi, 19. yüzyıl başlarında almanca'dan ingilizce'ye getirildi.

    en basit tanımıyla mekantilizm, iktidarın ekonomide korumacı bir rol oynadığı ve milli servetin, devletin elinde bulundurduğu altın, para ya da ticari gelir ile temsil edildiği bir ekonomik sistemdir.

    merkantilist sistemde devletler:

    - kolonilerin, diğer uluslarla ticaret yapmasını yasaklamalı,
    - yerli kaynakları maksimize etmeyi amaçlamalı,
    - ödemeler için bile olsa altın ve gümüş ihracatının önüne geçmeli,
    - ticarete engel olmayacak önlemlerle iç tüketimi sınırlandırmalı,
    - imalatı teşvik etmelidir.

    önde gelen merkantilistlerden philipp von hörnigk, kapsamlı olarak merkantilizmin ilkelerini şu şekilde özetlemiştir:

    - bir ülkenin topraklarının tarım, madencilik veya imalat için kullanılması.
    - bir ülkede bulunan tüm hammaddelerin yerli imalatta kullanılması, bitmiş malların hammaddelere kıyasla daha yüksek bir değere sahip olması.
    - büyük, çalışan bir nüfusa sahip olunması.
    - tüm altın ve gümüş ihracının yasaklanması ve tüm yerel paranın dolaşımda tutulması.
    - ithalatın mümkün olduğunca önlenmesi.
    - ithalatın zorunlu olduğu ürünlerde, ödemenin, öncelikli olarak altın veya gümüşle yapılması yerine mevcut yerli malların karşılığında takasla yapılması.
  • eski zamanların en mantıklı politikasını izleyen topluluk. daha sonra ekonomiye altın rezervin kadar para basabilirsin kuralı gelince haklılıkları tavan yaptı. kısaca altın ve gümüş stoğun olacak, bunun olması için ithalatı kısacaksın(sadece ham ve yarı mamul mallar) ihracat yapacaksın vs derler. o biriken altın stokları sonra merkez bankalarının para basma dayanağı oldu.
  • devletin gücünün, yetkisinin ve adaletinin tek elde toplandığı ve monarşinin sınırsız otoriteye sahip oldugu merkezî yönetim biçimidir.
hesabın var mı? giriş yap