• edward hopper'in pek gri zamanlarda, ta kirklarin baslarinda, dunyanin en guzel kavsak barini resmettigi tablosu.. aslinda bar degil de, roaring silence ve chill out arasinda bir camekanli siginak.. icindeki butun o muhabbetsiz, hayatin pimini cekmis gece kuslarina ragmen kendisinin en moody, en ucsuz resimlerinden.. benim de en icinden cikamadigim..

    su an sikago sanat enstitusundeymis.. bir de canli canli icinde kaybolmak lazim..
  • süper versiyonları için bakınız:
    hopper nighthawks
  • detaylarinin donem atmosferini mi yoksa ressamin bunalimini mi yansittigi habire tartisila durulan bir resim. makul cevap her ikiside olabilir. detaylara gelince, bu seffaf barin kapisinin olmayisi yani edward hopper'in alisila gelmis buyuk sehirde yanlizlik, izolasyon, kafeste ya da siginakta yasama temasi, bay ve bayan arasindaki gerilimli pozisyon -ki bay=edward hopper bayan= mrs. hopper- ve birbirine dokunma ile dokunmama hali olarak ozetlenebilir.
  • hopper'ın en meşhur tablolarından biri. sokaklar boş, perdeler kapalı, birbiriyle hiçbir şekilde iletişime geçmeyen insanlar... ne bakışlar kesişir ne biri diğerine dokunur... tablodaki bireyler izolasyon içerisinde birbirlerine yabancı oldukları gibi izleyiciye de yabancılar. barın bir kapısı yok dolayısıyla içeriye dahil olamıyorsunuz. öyle dışarıdan izliyorsunuz sadece. tablodaki en sıcak mekan haliyle sizin için de soğuk bir yalnızlığa dönüşüyor. hopper yine dokunmadan tenimize işliyor...
  • henüz görmeyenler/görüp de tekrar görmek isteyenler için, kısaca:
    http://www.ibiblio.org/…treet/hopper.nighthawks.jpg
  • sn. hopper, mr. and mrs. hopper temasini "two comedians"ta da kullanmistir; nighthawks'ta ilginc olan bir diger husus ise bardaki gorevlinin, ciftin mooduna gore yasli veya genc olarak gozukebilmesi imis.. akla dorian gray'in portresi** geliyor hemen ama onemli olan cetin altan'in duy dedigi: "mutlu insanlar unlu olamaz".
  • chicago'da roosevelt uzerinde "the depot american diner" diye bi yer var. ucuz yemekler, surekli doldurulan kahve falan tipik diner iste. neyse efendim bu mekanin dekoru birebir bu tabloyu kopyalayacak sekilde yapilmis. ben de bugun ogrendim. gerci butun diner'lar birbirine benziyor, musteri cekmek icin isletme sahibinin gotten attigi bi palavra da olabilir.
  • uzak bir versiyon da benden olsun o zaman:

    http://www.flickr.com/…otos/atakansevgi/3105334173/
  • ışık-gölge, derinlik, oran-orantı yok efendim valör dengesi vs. gibi anlamadığım tüm teknik hedeler beri dursun, duygu olarak yoğunlaşırsanız yemmin ediyorum o gece dışarı çıkmış kadar oluyorsunuz. böyle ayrı sevdiğim bir çalışmadır. benzer kafayı yakalamak isteyen arkadaşlar herbert simon'ın satisficing kavramıyla bir süre haşır neşir olurlarsa bir ihtimal bar tezgahındaki dördüncü kişi olmaya adaylar. *
  • hiç şüphesiz, edward hopper'ın en ünlü, bol yanılsamalı ve küçük gizemlerle dolu tablosu. görsel

    sanatçı, bizi hollywood sinemasının altın çağı olan 1930'lara ve 1940'lara geri götürüyor. ortam o kadar gizemli ki, sanki alfred hitchcock filminin sessiz ve gergin bir atmosfer sunan yarı aydınlatılmış ıssız bir gece sahnesinin içindeyiz. garsonun yorgun yüz ifadesi olmasa, kendi düşünceleri içinde kaybolan müşterilerin donmuş hallerine bakarak zamanın durduğunu bile sanabiliriz.

    özellikle sinema sektöründe eserleri çokça kullanılan hopper'ın bu tablosu, chris rea’nın 2004 yılında çıkardığı the blue jukebox isimli albümünün kapağına da ilham kaynağı olmuştur. lakin, ben ne zaman bu tabloyu görsem fonda çalan şarkı budur: amii stewart - working late tonight

    pandemi öncesi, yalnızlık ve yabancılaşma duygusu uyandıran tablodaki huzursuz ortam, şu sıralar "olsa da otursak sabaha kadar" dedirtiyor.

    gece kuşlarına selam olsun.
hesabın var mı? giriş yap