• düşünsenize norveçin bir köyünde yeşilliğin içinde hafif bir esinti, elinizde içinizi ısıtan sıcak bir çay, önünüzde uğraştığınız hobiniz. müziği de açmışsın. manzaraya karşı dingin, ruhun arınmış, dert tasa yok. arada haberlere bakıyorsun gündemde seni yoracak bir şey yok.
    aldığın her nefes hayatına hayat katıyor. sevgili eşiniz sizden bahçenizde ekmiş olduğunuz salatalık, domates falan istiyor. çocuğunuzun evinizin yokuşuna doğru çıkarken alnındaki terinden hasta olacak korkusunu yaşıyorsunuz. düşünsenize tek derdiniz bu. yemekten sonra ailecek köyünüzdeki bara gidiyorsunuz. yaşlı bir amca homeros vadisinden traktörüyle getirdiği devasa kavaktan yaptığı evin hikayesini anlatıyor. frankyanke jr baba ne kadar sevimli bir adam diye gülücükler saçıyor.
    gerçekten bu kadar zor mu huzurlu yaşamak.
    haberleri açıyorsun hangisinden tedirgin olacağını şaşırıyorsun. ülkenin yarısı diğer yarısından nefret ediyor. ölüm iyiki var demekten kendimi alamıyorum sözlük.

    edit1: domates salatalık hayal ürünüdür, isteyen patates, yulaf yetiştirsin.
    edit2: homeros vadisi kurmacadır, illa izmirde olacak diye bir şey yok. (bkz: adını homeros koydum)
    edit:3 (bkz: serin hikaye) bu hikaye kimseye bir şey kaybettirmez, korku yaşatmaz. kafana yatmadıysa gül geç, ama meselenin özünü unutma, norveç ya da dünyanın başka bir yeri farketmez. canım türkiyemizde huzur yok al sana özet.
    son edit: kış uykusu tayfasına sobada kestane fantazisini anlatmayı unutmuşum. altı üstü hikaye dedik, özü kaçırmayın dedik. istersen git (bkz: asgardia) da yaşa...
    zorunlu edit: moral bozacak bir durum yok, herkes fikrini beyan ediyor. geceleyin çok gülmüştüm entrylere bu ortamın güzelliği o, herkesin farklı bir bakış açısı var. benim derdim norveç ya da başka bir yer değil esasında, norveç bir sembol. yaşam ve mücadelenin zor iklimlerinden, isteyen italya desin bahamalar desin, kendisine göre h u z u r u bulacağı yer ne ise orayı hayal etsin. bu ülkede apartmanda ıssız yaşamaktan iyidir. kapı komşusunu tanımayan insanlar mevcut.
    not: beşiktaşlı değilim, yorumlar eğlenceli :)
  • homeros vadisinden norveç in ıssız bi köyüne traktör le kavak ağacı?
  • kinsarvik'de 2 ay kalarak kısa da olsa deneyimlediğim yazar hayali.

    norveç'in her yerini gezmedim. ama norveç hayal ettiğin gibi bir yer değil. türklere göre bir yer hiç değil. boşuna hayal kurmayın. orada insanlar bireysel yaşıyor ve diğer insanları rahatsız edecek davranışlarda bulunmuyorlar. bar zaten pahalı gidersen de kimse sana hayat hikayesini anlatmaz. sen kendi hikayeni anlatmak istesen de dinlemezler.
  • kendine has avantajları ve güzellikleri muhakkak olacaktır ancak genç insanların kendilerini toplumdan izole etmek istemesine anlam veremiyorum çoğunlukla. bunun yerine tatilleri veya boş vakitleri "kafa dinlemek" için değerlendirmek daha makul geliyor. ıssız köyde iş imkânı çok az olur. yaşam genelde "kendi kendine yetme" üzerine kuruludur ve hayatın büyük bölümü bunu sağlamakla geçer. bugün abd'nin kırsal kesiminde 100 bin dolarlık araçlara binen insanlar dahi elektrik, su, internet gibi bizim temel ihtiyaç olarak gördüğümüz şeylere erişimde değilse bile bunların devamlılığını sağlamak konusunda çokça çaba sarf etmek zorunda kalabiliyor.

    bunun yanında ıssız köy demek, minimum iletişim ve sosyal imkân demek. kaldı ki norveç'in şehirlerinde bile az insan yaşıyor. köyde kiminle vakit geçireceksiniz? ne işle uğraşacaksınız? arkadaşlarınız, sevdikleriniz kimler olacak? evde kitap okudunuz, internete girdiniz, çayınızı çorbanızı içip etrafta dolaştınız diyelim... ömrünüz böyle mi geçecek? kendinize ya da çevrenize bir şey katmak, gördüklerinizi birileriyle paylaşmak falan istemeyecek misiniz hiç?

    bu "hayal"leri kuran tipler nerelerde ve nasıl hayatlar yaşıyor, cidden merak ediyorum. kimsenin hayalini küçümsemek, alaya almak istemem ama gerçekten anlamıyorum. norveç'te yaşamak istiyorum dese tamam da ıssız köy? bunu söyleyen adam hayatında köyde kaç ay geçirmiştir acaba? bu tarz "kendine yetme" üzerinde temellendirilmiş bir yaşam tarzını benimseyebilecek kadar güçlü müdür mental ve fiziksel olarak?

    yapana saygım sonsuz ama ekşi'de böyle "kaçıp gideceksin buralardan" geyiği yapanları çok tırt buluyorum açıkçası. e türkiye'de de cennet gibi köyler var birader, git artvin'de yeşilliğin içinde yaşa madem öyle. niye yapmıyorsun? vizen mi yok, "buraya gelme" mi dediler? "yhaa ama orası norveç, oranın insanı daha tatlı <3 <3" diyecek olursan kötü bir haberim var: dünyanın neresine gidersen git, "ıssız köy" dediğin yerde yabancılar genelde hoş karşılanmaz. oraya gittiğinde norveçli teyzeler "oyyy oğluşum" diye sevip de sana her gün mantı falan getirmeyecek yani.

    hayır bu kadar meraklıysanız zaten bir sürü proje falan var bunun için. kendi yiyeceğini yetiştiren, enerjisini üreten "eko" köyler inşa ediyor bazı genç insanlar. bunlara saygım sonsuz mesela. adam hipster ama gidip cidden köyde yaşıyor, marulunu domatesini kendisi yetiştiriyor. aç workaway.info'yu, bir sürü ülkede böyle köylere "eleman" gerektiğini görürsün. git yaşa madem. hem geçici bir süreliğine tecrübe kazanmış olursun, köyde yaşayacağım diye hayatından vazgeçmene gerek kalmaz.

    gidin abi. bu kadar istiyorsanız "köyde yaşamak" gerçekleşmeyecek bir hayal değil yani. norveç olmaz da başka yer olur. hepsini geçtim, köyde yaşayacaksan niye norveç'te olmasını istiyorsun? köy ulan bu. her yerde aynı neredeyse. akademik kariyer yapmak istiyorum desen anlayacağım, o zaman "neden şanlıurfa değil de berlin?" diye soracak halimiz yok ama köy yani, ne kadar gelişmiş veya modern olabilir? hadi oldu diyelim, herhangi bir köyün sunamadığı ne sunacak sana?

    ben mi fazla düz düşünüyorum bilmiyorum ama çocuğum norveç'te köyde yaşama hayali falan kursa direkt dedemlerin köyüne postalarım ileride. gitsin sabahtan akşama kadar tarla sürsün, bahçe sulasın, tezeğin bokun içinde dolaşıp yılanın, böceğin eksik olmadığı evlerde yatıp kalksın da görsün dünyanın kaç bucak olduğunu pezevenk.
  • biraz daha güneyde seranın altına diktiğim domatesler olsun diye 3 aydır bekliyorum. cherry olanlar yeni yeni kızarmaya başladı. hıyarlar oldu, biberler tamam, marul da var. sadece domatesi bekliyorum salata için. domates işi yaş anlayacağın.

    bir haftadır bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor, arada kar da atıştırıyor üstüne şimşek çakıyor. böyle havayı türkiye'de sadece askerdeyken ısparta'da görmüştüm.

    ama bak orman meyveleri süper böğürtlenler falan on numara. mantar da çok var.
  • norvecte issizlik maasi alarak bodrum da yasamaksa olur

    hemde super olur

    ama norvec te yasamak yada koyunde?

    aslaaaaaaaaaaaaaaaa
  • sanırım küçüklüğümden beri böyle bir hayalim var. bir iskandinav ülkesinin deniz kenarı sakin bir yerinde, kışları her tarafı karlarla kaplanan bir evde oturup hayatımı bir şeyler yazarak geçirmek. bir de sigaram olursa değmeyin keyfime.
  • bağlamından, coğrafyasından ve ikliminden kopuk bir hayal olmasının dışında o şahane dinginliğe bir velet eklemeseydin ne kadar da şukela olurdu.

    ancak her şeyi bir kenara koyun yine de huzur verdi ve bir anda sahneye elinde süt şişesiyle heidi girecek sandım, duvarda asılı tüfekle sonraki sahnede vurulacak olan heidi.

    olum kızmayın bana. dünyanın göt deliği olarak tarif edilen ortadoğu'da ikamet ediyorsanız bu dingin ve huzurlu hayali bile bozacak bir şeyler bekliyorsunuz ister istemez.

    şansımıza tüküreyim.
hesabın var mı? giriş yap