• anket yapmıştım zamanında. allahım çok zor işti. 180 lira için çalmadığım kapı kalmamıştı. bu işi deneyimledikten sonra gördüğüm tüm anketör arkadaşlara önce gülümser, insan gibi selamlaşır, sonra dinler, sorularını cevaplarım. yüzüme o kadar çok kapı kapanmış, o kadar azar işitmiştim ki yaşadığım stresi ölsem unutmam.
  • garsonluk yapmıştım ama asıl parayı başka şeyden vurdum.

    bir gün orta yaş üstü iki kadın geldi cafeye. her zamankinden daha boştu cafe. türk kahvesi istediler. boşları almaya gittiğimde fal baktıklarını gördüm. aaaa dedim tavşan var. anlar mısın dediler. yoo ne münasebet dememle kendimi aralarına oturmuş fal bakarken buldum. aaa doğru vallahi, kıızzzz sen biliyorsun bu işi, ay dur aysel'lere de haber vereyim diye diye gaza getirdiler. ben gerçekten hiç anlamadığım halde öyle güzel fallar baktım ki cafe dolup taşmaya başladı. haftalığıma zam geldi, her gelen hayvan gibi bahşiş bıraktı, ulan okulu bıraksam da falcı mı olsam diye düşündürecek kadar çok kazandım. sonra kendimi tekrara düşürünce tatmin etmedi bu iş beni. yazı analizine başladım. bu işin bilmem kaç saat eğitimini aldığımdan mütevellit daha fazla ücretler dönüyordu ortada. sevdiğinin, sevmediğinin, kendisinin, kocasının yazısını tutan getiriyordu bana. artık sadece kadınlar değil erkekler de gelmeye başlamıştı hem fala hem yazı analizine. en son birinin nişanlısından ayrılmasına vesile olduğum için bu işi de bıraktım. çenemle kazandığım parayla lisansı bitirmiştim hey gidi.
  • iskendercide çalışmak. iskenderin 16 lira olduğu yerde 14 saatlik çalışmaya 20 lira alıyordum. mekânın sahibi bu kişi akp'nin aktif bir üyesiydi. şu an düşünüyorum da nasıl bir yokluk içindeymişim ki bu işe girmişim.
  • bardakta mısır satıyordum.

    kendi tezgahımı kendim arkadaşımın atölyesinde imal etmiştim. ayaklarım soğuktan, ıslaktan dona dona okuldan sonra saat 4-10 arası mısır satıyordum. işgaliye parasını takır takır ödediğim tezgahlarıma belediye el koydu. belediye başkanına yakın bir isim yerimi aldı ve kendisi satmaya başladı. hakkımı aramak için gitmediğim yer kalmadı ama hepsi belediyenin yeri biz bir şey yapamayız diye savuşturdular.

    hakkımı yemedikleri yer mi kaldı sözlük? öğretmenlik okuduk atamamızı yapmadılar. elimizdeki ekmeğimizi bile aldılar. anlatacak çok şey var ama ...
  • garsonluk yaptım, muhasebe kayıtları tuttum, kütüphane görevlisi olarak çalıştım.. inegöllüyüm dedim diye köfte bile yaptırdılar anasını satıyim.
  • para karşılığı ödev yapmak.

    marmara üniversitesinde autocad gibi bir yazılım yapmayı hayal eden bir hoca vardı. hayalinde çocuklara autocad'in içindeki komutları ödev olarak tek tek yaptıracak ve bunları sonra bir araya getirip yazılım sahibi olacaktı.

    yalnız makine mühendisliği öğrencilerinin %80'i programlama bilmiyordu.

    dolayısıyla sınıfın %80'inin ödevini ben yaptım. iyi para indirmiştim o dönemde.

    hoca son ödev olarak sanki çok kolay bir şeymiş gibi "şimdi bu kodları birleştirin" dedi.

    ben kendi yaptığım yerleri birleştirdim ancak diğer %20 farklı dillerde farklı algoritmalarla bir şeyler yaptığından onların kodlar hiç bir işime yaramadı. onların kısımlarını da baştan yazdım. ibneler para da vermediler.

    sonuçta paint görünümlü bir otoked'imiz oldu.

    son aşamada programın sunumu yapılacaktı. kimse programla ilgili bir şey bilmediğinden, derse gidip sunumu da ben yaptım. hoca bana "seninle çok güzel işler yapacağız, benim asistanım olur musun?" dedi. ben de finalleri atlatayım çalışmalara hemen başlarız hocam dedim. (marmara üniversitesi öğrencisi bile değildim.)

    herkes yüksek notlarla geçti.
  • babam tek başına çalışıp aynı anda 4 öğrenci okutuyordu. bir şekilde çalışmak zorunda kalıyorduk. üniversite boyunca tüm tatil günlerinde inşaatta şantiye elemanı olarak çalıştım. ne iş varsa ben yapıyordum kat mı temizlenecek, patlayan su borusu mu tamir edilecek, banyoların süzgeçleri mi takılacak, dama tahliye borusu mu takılacak hemen beni çağırıyorlardı, en zoru da bodrum katta çalışmak olurdu çünkü karanlıktan çok korkardım. geçmişe bakınca iyi ki o şekilde çalıştım. kimseye muhtaç değildim aileme de yük olmak istemiyordum. şimdi ise iş sahibiyim ve kalan iki keratayı okutuyorum ikisi de bu yıl üniversiteden mezun oluyor.
  • erzurumspor'un maçlarında çay satmıştım.
  • (bkz: iddaa)
    tabi ek gelirden çok ek gider olmuştur kendileri...
  • özel ders (öys'ye hazırlanan öğrencime geri gide gide eksi 1 ile eksi 1'in çarpımının +1 olacağını öğretmem gerektiğiyle yüzleşince gelecek nesillere olan umudum bitmişti)

    şekercide tezgahtarlık. (dükkan sahibesinin terazide en lüks çikolata için olan kg birim fiyatını düzeltmeden dandik şeker tarttığını fark edince yanlışlıkla oluyor sanıp hemen uzanıp düzeltmiştim. müşteri gidince kadın diğer şubeler zarar ediyorken bu niye kar ediyo sanıyosun diyerek ağzıma sıçmıştı. bile isteye onca insanı dolandırdığı gerçeğiyle yüzleşince yurdum satıcısına güvenim bitmişti)

    çeşitli yerlerde garsonluk. (eski mövenpickin oralarda bi plazadaki beyaz yakaların mayonezli ketçaplı dandik bi ot karışımı yerken kendilerini üstün insan zannetmelerini, "garson parçaları"na hitap ederkenki kibirlerini görünce ülkenin eğitimlisine saygım bitmişti)

    yol kenarında araba sayıcılık. (merkezi bir yere yapılacak yeni bi alışveriş merkezinin getireceği trafik yükünün hesaplanması için bi mevcut hali, bir de sadece kozyatağı karfura giren araç sayısı üzerinden yapılan hesaplamada kapı gibi o avm yapılırsa trafiği acı sıçırtır akademik raporunun çıkmasına rağmen proje onaylanınca ülkede tuğla üstüne konan her tuğlada bi gıdım bilim, bi gıdım rasyonalite olabileceğine dair umudum bitmişti)

    ay of içim şişti. 17'imde çiçek gibi gelecekten umutlu parlak bir öğrenciydim, 21 yaşımda screw you guys, bu maya bu kültürle olabileceğimizin teorik en iyisi buymuş zaten moduna girdim. tarih sağolsun beni yanılmadı. 2 yıl sonra 2002'ye girdik.
hesabın var mı? giriş yap