• yunanlı felsefecidir. felsefenin mihenk taşlarından biridir... pluton olarak da bilinir.

    eflatun'a birgün sormuşlar
    "insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir ? "

    eflatun tek tek sıralamış :
    - çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. ne var ki çocukluklarını özlerler...
    - para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. ama sağlıklarını geri almak için de para öderler...
    - yarından endişe ederken bugünü unuturlar. dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar...
    - hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...

    bu kez; "peki sen ne öneriyorsun?" diye sormuşlar..

    bilge yine sıralamış ;
    - kimseye kendinizi "sevdirmeye" kalkmayın! yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi "sevilmeye" bırakmaktır ...

    - önemli olan; hayatta 'en çok şeye sahip olmak' değil, 'en az şeye ihtiyaç duymaktır'...
  • "iktidar, iktidara duskun olmayan ve iktidardan gelecek yararlara ihtiyaci bulunmayanlara verilmelidir." sozunu soylemis filozof.

    bu ogudu uygulamak icin bayagi gec kaldik.
  • ''siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kacınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.'' *

    eflatun
  • ''diktatörlük, doğası gereği demokrasiden doğar. köleliğin en ağır biçimi ise ileri derecedeki özgürlükten.''

    platon / devlet
  • platon'a göre kafamızda idea'larla doğarız, kafamızda fikirler mükemmeldir ve bizim bildiğimiz kavramkar bunların sadece yansımasıdır, platon burayı bir mağaraya benzetir ve bizim sadece bu fikirlerin duvara düşen gölgelerini gördüğümüzü söyler, bedenimiz değil ruhumuz buraya aittir, ve bu yüzden nietzsche platon'un ölümle yüzleşmeye çekindiğini söyler... cevap olarak platon da niçeye "sen ne anlarsin lan dümbük" der, biyiğini çeker...
  • hatta eflatun aynı zamanda.

    sokrates 'in öğrencisi olan platon, ilk başlarda sokrat'tan çok fasla etkililenmiş olduğundan özgün olamamış ama sonralarda, şekiller teorisi, ruhun ölmezliği konularında fikirler salmış ortaya.

    daha sonra en büyük eseri olan devlet'i bağışlamış insanlığa. bildiğim bir söz, "dünyadaki bütün kitaplar yakılsa ve sadece 'devlet' kalsa, o kitap okunduğunda bütün kitaplar tekrar yazılabilir" der. ahlakla siyasetin ayrı olmayacağını savunan devlet'e göre, birey devletin bir unsurudur ve devletin görevi erdemli bireyler yetiştirmektir. zanaatçılar ölçülü, savaşçılar cesur, filozoflar bilge, fahişeler muamemeli olmalıdır. bunların arasındaki uyumun sağlanması için ortadan kaldırılması gereken en önemli şey "bencillik"tir. hiç okumadan ben de insanlara "bencilliği kaldırın" diye yalvarsam da kimse bunu takmamakta, herkes evvela "ben"ci olmuş, osturuktan bu hayatı yaşamaktadır ve bu dewirlerde filozofa pek rastlayamamak bizi üzmekte, mağdur etmektedir... [kaç kişi kaldı ki]
  • gerçek adı aristocles'tir, ki bu da o dönemde adet olduğu üzere büyükbabasının ismidir. ona platon ismini beden eğitimi hocasının verdiğini söylerler. şöyle ki, "platus" yunancada "geniş, geniş omuzlu" gibi anlamlara gelmektedir. biraz meçhuldur ama bugün hocasının bu ismi ona sağlam fiziği mi, fikirlerinin açıklığı mı, yoksa alnının genişliği nedeniyle mi verdiği.
  • “biz istesek de istemesek de bize iyilik ver, biz istesek de kötülüğü bizden uzak tut.” – “bu dua bana güzel ve doğru geliyor. senin düzeltmek istediğin bir nokta olursa çekinme, söyle.” platon

    platon bir çuval inciri berbat etmiştir. hegel'in salak görüldüğü dünyada platon hakkında da birkaç lafsöylemek gerekir.

    i.) platon'a göre örneğin kırmızı renk vardır ama bu uzay ve zamanın dışında vardır. yani idealar dünyası. bu da soyut şeylerin varlığı demektir. yani anti-nominalizm.

    ii.) platon kahkahadan, kişinin rasyonalitesini, öz kontrolünü ortadan bir duygu olarak söz etmiştir. platon kahkahayı kötü niyetli olarak nitelendirmiş ve komediden zevk almayı aşağılık bir durum olarak tanımıştır. platon'un ideal durumunda mizah sıkı kontrol altında olacaktır; yönetici sınıfın gülmekten kaçınması gerekecektir ve hiçbir “komedyen”in vatandaşı güldürmesine izin verilmeyecektir.

    platon'un mizaha ve kahkahaya itirazları, hıristiyan düşünürlere ve daha sonra avrupalı filozoflara taşınmıştır. incil'de kahkaha genellikle bir düşmanlık kaynağı olarak anılır ve manastırlarda kahkaha kınanırdı. hatta püritenler mizahı ve kahkahayı hor gördüler ve on yedinci yüzyılda ingiltere'yi yönettikleri süreçte komediler tamamen yasaklandı.

    iii.) son olarak da hayatındayken acı bir tecrübe ile bir safsatadan ibaret olduğunu anladığı filozof-kral idealidir. platon hayatı boyunca, ülkeyi yönetecek bir filozof-kral ve onun yaratacağı müreffeh, özgür bir toplumu düşünüyordu. bunun aptalca bir düşünce olduğunu hayatı boyunca yaptığı birbirine benzer üç hata ile anlamış oldu. olaylar şöyle gelişmiştir:

    platon, öğretmeni ve arkadaşı sokrates'in haksız yere idam edilmesinin ardından atina'dan ayrıldıktan on yıl sonra sicilya'nın bir şehri olan siraküza'yı ziyaret etti. siraküza'ya gitmeden önce, mısırlı filozof-rahiplerin yanında yaklaşık on iki yıl çalışarak kapsamlı bir şekilde seyahat etmiştir. siraküza, atina'ya dönmeden önceki son durağı idi.

    adaya vardıktan sonra platon, dion adında genç bir adamla arkadaş oldu. dion, platon'a göre akranlarının hiçbirine benzemeyen bir biçimde felsefe öğrenmeye açık görünüyordu. ayrıca dion, sicilya hükümdarı i. dionysius'un kayınbiraderi olması dolayısıyla kraliyet sarayının bir parçası idi. i. dionysius ise bir tiran olarak biliniyordu ve platon'un filozof-kral yaratma deneyiminde başarısızlıkları da işte tam olarak burada başladı.

    platon sonunda genç arkadaşı dion aracılığıyla i. dionysius ile tanıştı. günün sonunda bir politikacı değil, bir filozof olan platon'un, bir hükümdarın bir hükümeti doğru bir şekilde yönetmek için erdemli olması gerektiğini ve genel olarak tiranların erdemlerden, özellikle de cesaretten yoksun olduğunu söyleyerek i. dionysius'u gücendirmesi de uzun sürmedi.

    nihayetinde i. dionysius, platon'un öldürülmesini gizlice planlamaya başlamıştı bile. platon'u atina'ya geri gönderme bahanesiyle bir gemiye bindirdi. astlarından biri olan pollis'e platon'u yolda öldürmesi emrini verdi. pollis fırsat mı bulamadı yoksa bu infaz için isteksiz miydi bilinmez ama gemi aegina adasına yanaştığında platon'u köle olarak sattı. aegina'da, egeliler ve atinalılar düşman olarak görüldüklerinden, adaya ayak basan herhangi bir atinalı'nın derhal idam edilmesini buyuran bir yasa vardı.

    halk mahkemesi tarafından yapılan sorgulama sırasında platon'un bir filozof olduğu ortaya çıktı. bu, sert durumu biraz yumuşattı ve bu nedenle yargıç, platon'un köle olarak satılmasına karar verdi. o sırada platon'un arkadaşı cyrene'li anniceris oradaydı ve platon'u parasını vererek kurtardı. anniceris, platon'u memleketi atina'ya geri gönderdi.

    m.ö. 367'de, atina'ya döndükten yaklaşık yirmi yıl sonra platon, i. dionysius'un en büyük oğlu siraküza'lı ii. dionysius'tan kendisini sicilya'ya davet eden bir mektup aldı. platon o sıralar 60 yaşlarında idi ve tekrar siraküza'ya gitmek konusunda kararsızdı.

    bununla birlikte sicilya'dan sadece ii. dionysius'tan değil, eski dostu dion'dan da mektuplar gelmeye devam etti. üstelik güney italya'daki pisagorculardan onu sicilya'ya dönmeye teşvik eden mektuplar bile geliyordu.

    ancak bir sorun vardı, dion'un tüm iyi niyetli çabalarına rağmen baba i. dionysius, oğulii. dionysius'u eğitimsiz ve cahil bırakmıştı. çünkü baba i. dionysius'a göre yüksek profilli bir taht adayı ortalığı karıştırabilirdi. çocuğu sıkı denetim altında tutarak cahil kalmasını sağladı. eleştirel düşünme becerilerini küçümseyen, bunun yerine itaatkar, akılsız işçi sınıfı üretmeyi tercih eden i. dionysius görüşünü bugün modern hükümetlerde de görüyoruz.

    dion ve diğerleri, ii. dionysius'un beynini neredeyse boş bir sayfa* olarak gördüğü için, platon'un öğretilerini öğrenmek yolunda mükemmel bir öğrenci olacağını düşündüler. ii. dionysius hiçbir şeyi unutmak zorunda kalmayacaktı. bununla birlikte ii. dionysius çevresince çabucak dolduruşa getirilebilen ve mesela içki alemlerine zevk sefaya daldırılabilen biriydi. bir keresinde 90 gün süren bir şenliğe bile götürülmüştür. tam anlamı ile sersem biriydi.

    bu nedenle platon'un arkadaşı dion, ii. dionysius'u, platon'a onu siraküza'ya davet eden bir mektup yazmaya çoktan ikna etmişti. dion aceleci davranıyordu çünkü kısa sürede harekete geçilmezse gerçek bir iktidar boşluğu oluşacak ve bu iktidar boşluğu büyük olasılıkla kötü niyetli kişilerle doldurulacaktı.

    platon'un ikinci kez siraküza'ya gelmesinden itibaren, ii. dionysius'un gerçekten platon'un öğretilerinden bir şeyler öğrenmeyi ve bir filozof-kral olmayı içtenlikle arzuladığı ortaya çıktı. bununla birlikte kral ii. dionysius'un etrafındakilerden olaylara farklı bakanlar da vardı. gücü toplumun iyiliği için bir araç olarak değil, kendi başına bir amaç olarak görüyordu bunlar. güç arayan bu gibi insanlar için filozof-kral ve erdem gibi fikirler tamamen yabancı kavramlardı. günümüzde de bu bakış açısı en açık şekilde tüm dünyadaki neo-marksist hareketlerde kendini göstermektedir. onlar için arzulanan son bir işçi ütopyası değil gücü elinde bulundurmaktır, ütopyaları güce giden yolda bir araç olarak görürler.

    dolayısıyla, platon'un getirebileceği reformlar konusunda umutlu ve iyimser olan yurttaşların çoğunluğunun dışında, iktidar peşinde koşan azınlık, platon'un varlığından ve hükümetleri üzerindeki potansiyel etkisinden son derece endişe duydu. kötü güdülere sahip insanlar, diğer herkesi kötü güdülere sahip olarak görme eğilimindedir. daha büyük bir iyiyi arzu etmeyi tasavvur edemezler. bazıları platon'u yalnızca dion'un dionysius'u istifaya ikna etmek için kullandığı bir araç olarak gördü. diğerleri ise, peloponnesos savaşı sırasında atina'nın sicilya'yı bir orduyla fethedemeyeceğini anladığından, artık bir adamı, sofist platon'un kurnazlığını kullanacaklarını söylediler. paranoyak bir azınlığın korkuları sonunda tam teşekküllü bir entrikaya dönüştü.

    saray mensupları gizlice planlarını yaptılar. başlıca stratejileri, bir yanda ii. dionysius ile platon ve diğer yanda da platon ile dion'un arasını açmaktı. başlıca yalanları, platon ve dion'un ii. dionysius'u devirmek için komplo kurduklarıydı.

    ve sonunda strateji işe yaradı. platon'un gelişinden dört ay sonra ii. dionysius, dion'u hükümete karşı komplo kurmakla suçladı ve onu sicilya'dan kovdurdu ve platon'u siraküza akropolünde gözaltına aldı. platon hayatının en dip noktalarından birindeydi. komplocuların entrikaları nedeniyle tüm planlarının ne kadar çabuk boşa çıktığı konusunda derin bir hayal kırıklığına uğradı.

    platon'un orada bulunduğu dört ay boyunca, ii. dionysius'un, platon'un felsefe öğretilerini öğrenmeye çalışmak yerine yalnızca platon'un kendisini kendi başına bir filozof olarak övmesiyle ilgilendiği görülüyordu. bu muhtemelen komplonun başarılı olmasının bir nedeniydi, çünkü ii. dionysius'un kendisini bir felsefe öğrencisi olarak gerçekleştirme konusunda gerçek arzusu olsaydı, muhtemelen saray entrikalarını aşacak kapasiteye de sahip olurdu.

    sonunda platon, ii. dionysius'a atina'ya geri dönmek istediğini belirten bir dilekçe verdi. ii. dionysius tereddütlüydü. ii. dionysius, ancak tarentum'lu pisagorcu archytas'ın aracılığıyla platon'u özgür bırakmaya ikna edildi.

    platon, on yıl daha ders vereceği atina'ya döndü. sonunda, yetmiş yaşındayken platon siraküza'ya üçüncü kez ve yine davet üzerine gitti. tarentum'lu pisagorcu archytas tarafından da desteklenen mektupta ii. dionysius artık gerçekten felsefe ile ilgilendiğini iddia ediyordu. ancak platon'un sicilya'dan sürgünde olan ve serveti elinden alınan arkadaşı dion'a yardım etme amacı da vardı. platon, dion'u orijinal konumuna geri döndürmek için muhtemelen bu durumu hükümetle birlikte kullanabilirdi. bu açıdan baktığımızda, platon'un kararına şaşırmamalıyız, çünkü o, kendini korumaktan çok erdem ilkeleri tarafından yönlendiriliyordu. platon'un önceki başarısızlıkları, arkadaşını geri getirme umuduyla bir kenara bırakıldı.

    geldikten sonra, ii. dionysius'un sarayına yerleşik filozof olarak atandı. ii. dionysius, platon'un tüm öğretilerini özümsemiş gibiydi ve felsefenin havası sarayı doldurdu. ii. dionysius, kötü de olsa, platon'un felsefi fikirlerini özetleyen bir kitap bile yazdı. ancak platon dalkavukluk peşinde değildi; daha ziyade, ii. dionysius'u gerçek bir filozof-kral haline getirmeye çalışıyordu. bu nedenle, onu test etti ve bu doğrultuda sorular sordu.

    ayrıca platon da ii. dionysius'u uygulamalı olarak da test etti. dion'un servetini kendisine geri vermeye istekli miydi? platon, ruhta gerçek bir değişikliğin meydana gelip gelmediğini belirleyen şeyin somut bir davranış değişikliği olduğunu biliyordu.

    ii. dionysius bu konuda verdiği sözünden dönünce platon üzüldü. ayrılmaya ve atina'ya geri dönmeye karar verdi. ii. dionysius, platon'un kalmasını istedi ve bir uzlaşma teklif etti. dion'un mal varlığının yarısını satacak ve parayı ona gönderecekti. platon, samimiyetsizliğini haklı gördüğü için bunların hiçbirine sahip olmazdı; yine de gitmekte ısrar etti.

    sonra ii. dionysius'un gerçek yüzü ortaya çıktı. platon'u huzurundan kovdu ve esaret altında tuttu. platon, güvendiği arkadaşı archytas ve diğer bazılarının yardımıyla baskıcı yöneticilerden kesin olarak kurtuldu ve bir gemiyle atina'ya geri döndü. dönüş yolunda iken olympia'da, sicilya'yı işgal etmeyi planlayan dion'la karşılaştı. dion, platon'dan kendisine katılmasını istedi. ama platon reddetti. dion, ii. dionysius'u ve hükümetini devirmek için sicilya'ya saldırdı ve bu savaşta öldü. buradan da, dion'un da platon'un öğretilerini asla ciddiye almadığı anlaşılıyor.

    platon'un filozof-kral ütopyasına yaptığı üç deniz seferi de tıpkı 1899'da kerberos ile prometheus'un, karşılaşması gibidir. duyguları karıştırmadan karar veremeyen insanlara bir ütopya'yı aşılamaya çalışırsanız bir fasit daire içerisinde ömrünüzü tüketiyorsunuz.
  • hocasinin ait olan "hicbir sey bilmedigini soyleyen (anlayan) adamin arkasindan git. birsey bildigini soyleyen adam yanlis yoldadir." sozunun savunucusu oldu.
  • açtığı okulun kapısında "matematik bilmeyen giremez" yazar.
hesabın var mı? giriş yap