• modernin ötesine geçen, moderni aşan, onu eleştiren metin, yapı, kişi, ürün vb'dir. modernizmin veya aydınlanmanın ortaya attığı/türettiği topyekunluk, topluluk, tarih, gelenek, bilim, determinizm, rasyonalite gibi algı ve kavramları yeniden okumaya açan, bunların esas gerçek'i yansıtmayacağını, yansıtamayacağını vurgulayan akımların ortaklığı. postmodernlik, 'büyük anlatı'ların da bir anlamda karşısında durur. 'büyük anlatılar' tümel'i esas alıp, tekil'i göz ardı ettiğinden (bu inanç hakimdir) gerçek'i karşılamaya yetmezler.

    postmodernler, 'büyüklerin' değil, altta kalanların, sesini duyuramayanların tarihine yönelirler. tarih olsa olsa anlatılmayanda, gizil olandadır ne de olsa. 18. yüzyılın bütün tarihi bir kentin derme çatma dairesinde gizli olabilir mesela. veya, bütün 18. yüzyıl insanını tanımak için o dönemin iktidarına, muhalefetine değil, sıradan bir köylüsüne-kentlisine bakmak gerekebilir. ama aynı zamanda, hiçbir şey de tarihi 'olduğu gibi' ve olana yakın bir şekilde anlatmaya yeterli olamaz. veya, o sözümona tarihi anlatan 'dil' de, üzerinde ayrıca çalışılması gereken bir alandır. veya, sözümona tarihyazımcısının psikanalitik çözümlemeleri olmadan da işler hallice yoluna giremez.

    ve sözün özü: gerçek, doğru, tarih, olması gereken diye birşey-ler yoktur. bunların türediği merkezler belli bir düşünün ürünü olmanın ötesinde bir anlam taşımazlar. postmodernite, karmaşık, anlaşılması güç, ama aynı zamanda kendini pek de anlatmak ihtiyacı duymayan, birşeylerin lanse edilmesinden uzak duran herşeydir. kolay değildir. ama illa illa tanım istenecekse, bir tür neoidealizm hiç değildir. idealizmin muğlaklığından, bilinemezciliğinden parçalar taşıyorsa da onun tanrı'sını yıkan, ve esasında determinist-rasyonalist tanrıları da karşısına alandır. ancak her şeyden öte, postmodernite, moda olmaması gerekendir. moda moderndir. moda, sürü gerektirir. birey dediğin, moda olandan uzak durandır. postmodern kızlar ise bir başka entry konusudur.

    (bkz: foucault)
    (bkz: baudrillard)
    (bkz: lyotard)
    (bkz: deleuze)
    (bkz: derrida)
    (bkz: nietzsche)
    (bkz: stirner)
    (bkz: ..........)
  • paolo portoghesi "postmodern nedir?" adlı yazısında şunu diyor:

    [canımın istediği biçimde çeviriyorum]
    postmodern bir reddediştir, bir kırılmadır, bir yeniden tanımlamadır, basit bir yön değişikliğinden çok daha fazlasıdır. onu edebî bir dille tanımlamak için montale'nin ünlü satırlarını kullanabiliriz: 'bize açmayan anahtarı sormayın... size bugün yalnızca bunu söyleyebiliriz, olmadığımız şeyi, ve ne istemediğimizi.' ve kesinlikle bugün çoğumuzun istemediği şey köhnemiş olan modern denilen şeydir, hani şu yüzyılın ikinci on yılında oluşturulmuş formüller zinciri, kaskatılık ve netlik ifade eden ve aynı şekilde statüleri besleyen ve uyulması zorunlu genel kurallar. işte bunları istemiyoruz.

    [yazarın yazdığı dildeki cümleleri şöyle:
    ...the postmodern is a refusal, a rupture, a renouncement, much more than a simple change of direction. to define it poetically, we could borrow the celebrated verses of montale: 'do not ask us for the key that cannot open... only this we can tell you today, what we are not, and what we do not want.' and exactly what many of us do not want anymore today is the antiquated modern, that set of formulas which, in the second decade of this century, acquired the rigidity and clarity of a sort of statute in which general laws are collected that must be obeyed.]

    örnek: bedensel bir girintiye - örneğin kıçıma- bir adet yeşil çarliston biber sokulması - sokarsam - postmodern bir eylem yapılmış olur - yapmış olurum-. ondan yoğurtlu biber yaparsam geleneksel olurum. bir biberle nasıl modern olabilirim henüz bilmiyorum. aslında pek de merak etmiyorum.

    aynı makalede gezinmeye devam edersek, 1971'de ihab hassan'ın postmodern kavramının edebiyatla ilişkisi üzerine bişeyler yazdığını görüyoruz. bu on bir maddelik bir şey. belirsizlik, ironi falan... bunlardan bahsediyor.

    postmodern nedir?, üstüne düşünenler nietzsche'yi refere etmeyi de pek seviyorlar. çünkü onda büyük bir atma, bırakma, kurtulma operasyonu var. modern'in kurallarından fenalıklar geçirenler bu nedenle niçe'ye tutunuyor olabilir.

    merkezi sistemlerin çöküşü de bir postmodern durumun gayet bir sonucu ve sebebi: şöyle ki; toplum bazında ele aldığımızda ailenin kutsallığının kaybolması ve ipliğinin pazara çıkması postmodern bir durum.

    peki örneğimize dönelim, bir insan kıçına neden çarliston biber sokup postmodern bir yerde bulabilir kendini? pek çok nedeni olabilir... merak-1, sadece yapmak istemiştir-2, yapmak istememiştir ama bilinç yitimi yaşamış ve yapmıştır-3, yaşadığı toplulukta norm bu olmuştur, herkes böyle postmodern davranıyordur o da öğrendiğini tekrar etmiştir -4, zevk ve haz odaklı yaşıyordur ve bunun zevk ve haz getireceğini sanıyordur/düşünüyordur-5, kafayı girintilere çıkıntılara takmıştır ve oralarla ve bedeniyle deneysel çalışmak istiyordur.

    verdiğimiz bu farazi ve marazi örnek elbette ki pek kısırdır.

    gene cinsellikten gidelim. okul modern sistemin bir kurumudur. üniforma da öyle. erkekler şöyle giyinsin, kızlar böyle, kravat takalım, etek boyumuz şu hizada olsun vesaire vesaire... kravatı çıkarmak moderniteyi kırar, eteklerini kıvıran kızlar o kuralı sevmeyip başka bir kural dahilinde hareket etmek istedikleri için kıvırırlar eteklerini. bunlar kimileri için küçük çaplı postmodern eylemlerdir. eğer o kız eteğini kıvırdığı için biri tarafından -mesela ağabeyi ya da annesi- dayak yerse, sonra intihar ederse bu pek de küçük çaplı bir postmodern eylem olmaz. en azından o kızın yaşamının çapı kadar büyüktür. erkekler genelde sopa yerler. modernite erkekleri savaşlarla öldürmeyi tercih ettiği için ve kadınları genelde asker görmediği için modern sistemleri reddeden erkekler çoğunlukla devlet tarafından elimine edilirler, kadınlar ise toplumun bazı parçaları tarafından.

    postmodern her zaman pornografik olmak durumunda değildir.
    ancak, konuya hakim olmayanların ve yüzlerce gün okumuş binlerce gece yazmış olmayan birinin elinde, öyle ya da böyle, kapalı ya da açık bir şekilde, hep pornografik olmaktadır. bu arada postmodern dünyayı kavramak için olmasa da, sezmek için mühim bir nokta, bu dünyada pornografi sadece cinsellikle sınırlı değildir... acının pornografisi, yemek yemenin pornografisi vsvs.. de mevcuttur. postmodern devrim diye bir şey olması pek mümkün olmadığı için, çünkü postmodern haller savruk ve postmodern eylemlere sahip bireyler dağıtmış olduklarından, henüz postmodern hala marjinaldir. uçtur. "bak sen"dir.
  • kendisi artik demode kalmis bir terim.cunku postmodernizm,modernizmin,artik suyu cikmis,alip basini gitmis sıkı denetimine karsi cikis olarak anlamli bir hareket olmakla beraber,sonrasinda,70lerde,kendisine iktidar alani istemesiyle kendi kuyusunu kazmistir.postmodern donem,aslinda bir anlamda modernizmin,'baglamdan koparma,nesneyi kendi icine dondurme,kendi dilbilgisiyle cebelleserek surekli yeni dil uretimine gitme' gibi ozelliklerinin ardindan,nesneyi gene baglamina geri dondurme cabasiydi ama iktidar taleb etmesi kendi varolusuna tersti zaten.modernizm doneminde gercek baglamin icinde ayri iktidar ve saygi isteminde olan 'sanat eseri' baglamindan kopuktu.ornegin sehir mimarisinde,kenti kent yapan karakteristik ogeler(sokaklar,meydanlar) yok edilerek,yalnizca 'bosluk doldurma' biciminde gelisen kentlesme bir sure sonra islememeye basladi,hicbir yerin digerinden farki kalmadiginda anladilar ki bu cok cok denetimin suyu cikti.o zaman da denetimsizligi savunan postmodernizm ortaya cikti.postmodernizm,cogulculugu iyice destekledi,her sanatcinin yapiti ozerk oldu,her sanatci ayri bir dil demek oldu son olarak da 'ben yaptim oldu'ya donustu.modernizmin sonunda,ice döne döne kendini cikmaza sokan sanat nesnesi,artik kendisini tek bir malzeme,ya da tek bir mecrada degil cogul olarak dile getirmeye basladi.farklar yok oldu.artik resim veya heykelin varligindan soz edemeyiz,su an ornegin figuratif bir heykelle,soyut bir heykel arasinda fark kalmamistir,simdi 'cagdas sanat' soz konusudur.heykel ve resim,estalasayona,performansa,happeninge donusmustur.artik sanat yapiti,iktidar alani veya kalicilik talebinde bulunmaz,gecici oldugunun farkinda olmalidir.simdinin yasam alanin kent olarak alirsak,o kentin icinde eriyecegini,o kentin bir parcasi olacagini bilmelidir.bienalleri bir de bu sekilde degerlendirmeli..
  • boktan bişi yapıp sanat sayılması için sonuna eklemeniz gereken bişi... bakınız mesela nasıl haykırıyorum sinirimi postmodern şekilde...

    aslkhdasldhaskldhakl jhasd lasjkldhaslk dhaskdjh ask daskjdhaskjh askjhdaskjdakj hasjkdb askd kjashdkjashd kjahsdx kasbx kjas xkjasdkjashdkajshd kashdkajs hda dskdhaksh akjhd kajhdklahkajhdakj hak aksd akshda ksjhdaks dkjashdıj ahkdhsakdhaskj haskjdsdfşlgkerğterop erptpeoıqwpdjaslmxslz casıdjasjdwoqeyqwnewq eowqjerwejfoewf weorjwe rjewofıjsdouf qweojwqoe dqwdojasdu qwejqwodjas dasudqwoe wqrfreşgmdfçgm pfopwe frpewkfşeskfvpsdfı psdfrpewr pewojfporeg sldmnf wefu pjfrpwe fpwejfpwejgşsdmv sdp*ıfpwe fjwepfjwe şfjewpfjespfjw epfjewfj wefo

    anlamadınız mı... sanat yaptım işte postmodern sanat...
  • anlamsız şekilde dost ya da düşman olunan sıfat.
    her anlaşılmayan sanat filmine postmodern demek kadar yüzüklerin efendisi'ne* postmodern dememek de caiz değildir, yazık olur. bu masum kelimeyi boka çeviren, arabın yalellisi gibi tekrar eden sığ beyinlere duyulan nefreti bu zavallı akımcığa maletmek delikanlılığa sığmaz*.
    (bkz: hadi öpüşün barışın)
  • çoğu zaman ideoloji gibi görülüp pek çok siyasi çevrede tiksinti uyandırsa da aslında daha ziyade bir durumu ve modernite karşısında alınan bir duruşu anlatır. tutarlı değildir, tutarlı olma iddiasında zaten değildir. kendi sevimsizliğinin farkındadır da. bir çözüm önermez, eleştirel ve alaycıdır, biraz ukaladır. hakkında güzel bir iki cümleyi bırakayım:

    "ödipik davranışları hatırlatacak cinsten oldukça ergence tavırlara sahip olan postmodern birey, dün babasının hayran kaldığı şeyleri bugün yakıp yıkmaktadır. bu tutumda altmışsekizvari bir anarşizm kokusu vardır -ama tüketimin hazlarına yenilerek, postendüstriyel toplum ile işbirliği karşılığında bozguncu yahut eleştirel boyutunu terk eden bir anarşizmin. bir nevi besili bir rousseauculuk."

    "temel olarak tüm totaliter projelere alerjik olan, rahat ve 'cool' postmodern özne, artık bu projelere karşı mücadele etmeye ise hazır değildir. büyük davalar dönemi geçmiştir, artık fikirler uğruna ölünmemektedir. hâlâ bir miktar inandırıcılığı bulunuyor görünen tek bir değere sarılır: kendisi. 'büyük anlatılar' meşruiyetini, gelecek de saygınlığını yitirmiştir ve nattiez'in dediği gibi bu açık bir biçimde 'gelecek hakkında artık hiçbir bahse girmeyen', estetik ve belki de politik faaliyeti şimdide yaşayan bir tutumdur."

    -francis dhomont

    çevirisi bana ait.
  • icki sofralarinin vazgecilmez ta$ak malzemesi, ben postmodern gordum.
  • post modern, kelime anlamıyla tam olarak “modern sonrası”, “çağdaş sonrası” anlamına gelir. biz dünyalılar belli ki endüstriyel çağı çok benimsemişiz, ona çağdaş ve modern diyoruz tarihteki çağlar sıralamasında. ondan sonra artık bir şey değişmez diye düşünüldü belki ama hala bir şeyler değişmeye devam etmiş. dolayısıyla bir kere etiket olarak kullandığımız için, içinde bulunduğumuz zaman dilimine, sosyal döneme, düzene, yapıya çağdaş diyemiyoruz da çağdaş sonrası (post modern) diyoruz.

    adına post modern dediğimiz bu döneme verilen başka isimler de şöyle: uzay çağı, post-endüstriyel (endüstri sonrası) çağ, post-capitalist era (kapitalizm sonrası çağ), hyper-capitalism (hiperkapitalizm), vahşi kapitalizm, vb.

    biraz ayrıştırmak adına çok kaba da olsa modern zaman ve post modern zaman arasında ne tür belirgin ayrımlar yapılabilir biraz buna değinelim. modern dönemde başarının tanımı bir şirkette işe girip orada yükselebildiğin kadar yükselmekti. yani modern zaman, aynı şirkette on yıllarca çalışıp orada yükselmeyi övüyor ve ödüllendiriyoruz. post modern dönemde ise kişiler belli uzmanlık alanlarında proje bazında çalışıyorlar. şirketten şirkete geçiyorlar ve kimse ömrünü tek bir kurumda tüketmiyor. bir başka açıdan bakarsak günümüzde sadakate ve kıdeme para ödenmiyor da işini iyi bilen insanın işini iyi biliyor olmasına ve ortaya ustalıkla bir iş koymasına para ödeniyor. son on-onbeş yıldır iş, ekonomi, para konulu dergilerin işletme bilimi sayfalarında da bu durum verimlilik adı altında değerlendirilmiştir. sürekli bir çalışmanın beklendiği fabrika işçiliği gibi alanlarda da volkswagen gibi devler haftada 5 yerine 4 gün çalışmak gibi uygulamalarla ister istemez bu post modern dönemin içinde oldular.

    post modern dönem aynı zamanda refah devleti kavramının, yani keynes kaynaklı sosyal ekonomi politikalarının devletlerin belini büktüğü ve yerini milton friedman’ın vahşi kapitalizmine bıraktığı bir zaman dilimidir. yani sadece cebinde parası olanların eğitim ve sağlık imkanlarına sahip olabildiği sistem post modern dönemde yaşam alanı bulmuştur kendine.

    feodal sistemde; ağa, derebeyi, toprak sahibi ve din vardı otorite olarak. modern zamanlarda din ve toprak ağaları yerlerini ulus devlete ve hukuğun üstünlüğüne bırakmak durumunda kaldılar. günümüzde ise etrafımızda toprak ağasından ya da allah’tan korkmayan; ama devletten ve hukuktan da korkmayan bir kitle var. barış ve kardeşlik içinde yaşayabilmemiz için insanoğlunun hukuğun üstünlüğünü kabul etmesi, hukuktan ve devlet otoritesinden çekinmesi gerekir en azından. ancak artık bu bağların da gevşediği, kuralların hepten yok olmaya yüz tuttuğu bir dönem aynı zamanda post modern dönem. en basitinden büyük şehirlerde artan kapkaççılık, hükümetlerin karıştığı yolsuzluklar, yani genel olarak her kesimden işlenen suçlarda görülen artış da bu post modern dönemin bir başka resmidir.

    türkiye’de gözlediğim ise post modern kelimesinin bu anlamlarından ziyade çoğu kişi tarafından bu kelimenin bir sanat akımını tarif etmekte olduğunun zannedilmesi. yani postmodern dediğin şey olsa olsa resim olur, heykel olur, sinema olur, plastik sanatlar olur. post modern kelimesi ile tarif ettiğimiz alanın genişliği ve çeşitliliği üzerine ya pek fikir yok ya da bu konuda fikirler zayıf. kelimenin anlamını bilmek konusunda çoğu insan kendine güvensiz o nedenle de pek konuşulmuyor bu konu. oysa post modern kelimesi bir dönemi, bir sosyal yapıyı (ya da biraz kara mizah yapmak gerekirse sosyal yapısızlığı), yeni bir ekonomi anlayışını, yepyeni işçi – işveren ilişkilerini (bilirsiniz ekonomi konuşurken bir şitketin genel müdürü de işçidir, kapıcısı da işçidir. şirketin, işletmenin sahibi patrondur, işverendir ve geriye kalan çalışanların alayı işçidir terminoloji olarak), yeni nüfus politikalarını vs. yi temsil eder.

    o nedenle gündeme ve post modern bir kültürel çürümeden payını bolca alan medyaya bakıp “hmmm, hande yener, çok postmodern bir sanatçı” demek günümüz dünyasının şartlarını hafife almaktır.

    osman seyit börütecene on 4 december 2007.

    http://osman.borutecene.com/…ama-gelir-ne-demektir/
  • odtü kamu yönetimi bölümünün nadide hocalarından yılmaz üstüner'in deyimiyle 'her postmodern akım günün birinde modern olacaktır, ortaya çıkan yeni modernizmde ise yeni postmodern akımlar oluşacaktır'.
  • the simpsons'da barmen mo'nun, homer'a anlattığı şekilde anlatacak olursak:

    -anlamsız olmak için anlamsız.
hesabın var mı? giriş yap