• tasarimcinin, yaratici adamin kutsal kitabi olarak nitelendirilen art and visual perception adli eserinin ermis yazari.
  • film as art (1958) kitabi da en az art and visual perception kadar mühimdir. sinemada formalizmin öncülerindendir. arnheim'a (1958, s.17) göre, film, gerçegin mekanik röprodüksiyonu olmaktan uzaklastikca sanat olur. arnheim, gestalt kuramının öncülerinin yaptıkları çalismalarda görme sürecinin dis dünyanın mekanik kaydini yapmadigini, aksine ham duyum bilgilerini, yaratıcı bir biçimde, basitlik, düzen ve denge ilkelerine göre organize ettigini bulduklarını söyler. bu da sanatın, gerçekligin seçici ya da kopyalayici bir röprodüksiyonundan çok gerçegin gözlemlenen özelliklerinin, eldeki ortamin (medium) biçimine dönüstürülmesi oldugunun kanitidir (s.12).
  • bir filmin sadece iki formda üretilebileceğini söylemiştir:

    1)a la rousse(montaj ve kamera açıları)
    2)a la chaplin(devamlılık ve uzun çekimler)

    birincisi sinemanın başından beri kullanılan en geçerli formdur. başta eisenstein olmak üzere birkaç saniyelik sahnelerden sekanslar üretimi en geçerli film oluşturma biçimidir. realizm içeren filmler için daha uygundur. izleyiciyi sıkmaz. fakat montajın en büyük problemi olan betimleme yoksunluğu ve kargaşa yoğunluğu fazlaca hissedilir.
    buna karşın ikincisi için en geçerli örnek bela tarr'dır. neo-realistler arasında gösterilse dahi filmlerinin sahip olduğu ağır varoluş problemleri, eserlerini realizmden ayrı bir kozmosta tutar.
  • "hareket en kışkırtıcı görsel unsurdur." sözünün sahibidir.
  • almanya doğumlu, yahudi asıllı olan sinema kuramcısıdır. doktorasını gestalt psikolojisinin kurucularından wertheimer'in danışmanlığında berlin üniversitesinde yapmıştır. gestalt psikolojisinden gelmektedir. kuramının temelini bir film gerçekçilikten ne kadar uzaklaşırsa sanat olmaya o kadar yaklaşır söylemi oluşturur. teknolojik gelişmelerin sinemayı sanat olmaktan uzaklaştıracağını söyler ve sinema da ses ve rengin kullanılmasına karşı çıkar. sinemanın sanatsal etkiler bırakması için cisimlerin düz bir yüzeye yansıtılmasının sanatsal kullanımı, azalmış derinliğin sanatsal kullanımı, renklerin yokluğunun ve ışıklandırmanın sanatsal kullanımı, görüntünün sınırlı olmasının ve nesneye olan uzaklığın sanatsal kullanımı, zaman-uzam sürekliliğinin olmamasının sanatsal olarak kullanılması, görsel olmayan duyum deneyimlerinin olmamasının sanatsal kullanımı olarak formülize etmiş ve açıklamıştır.
  • algısal psikolog olmasının yanı sıra iyi bir film kuramcısı ve sanat eleştirmenidir. bir çok fikrine saygı duyar, katılırım. sinemanın neden sanattır ve neden sanat olması gerektiği ya da hangi sinemanın sanat sayılması gerektiği konusunda yazdıkları nettir.

    sinemanın artık çok kolay gözüktüğü ve herkesin eline görüntü kaydedici sıradan bir cihaz alıp denemeler yaptığı bugün, sinemanın ne kadar da ulaşılması zor bir sanat olduğunu bize anlatan adam.
  • adi gecen amcanin bu mevzuularda bauhaus'da ders vermisligi de vardir....
  • 9 haziran 2007 gunu 102 yasinda hayata veda etmis dusunur.
  • görsel düşünme (visual thinking) metis yayınları'ndan rahmi g öğdül çevirisiyle kasım 2007'de çıkmıştır.
  • “boşluk etkisi, çevredeki şekiller ve konturların söz konusu yüzey üzerinde bir strüktürel sistem oluşturmadığı zaman meydana gelir. gözlemcinin bakışı nereye takılırsa takılsın, bir yer ötekine benzediği için kişi kendisini aynı yerde bulur. bu durum mesafelerin belirlenmesi için gerekli mekansal koordinatların yokluğunu hissettirir. bir obje, kendi ortamından dolayı tanımsızlaşabilir. bu olay, obje konumunun çevresiyle tanınabilir bir ilişki içinde olmadığı zaman meydana gelir.“ (1977)

    görsel düşünme, sinema sanatı, görsel mekansal algı dinamiği, görsel iletişim alanlarının duayeni. algı psikolojisini ele alırken, bir duyu organı olmasının ötesinde göze yüklediğimiz dogmatik anlamı çürütecek şekilde görme ile ilişkimizi tekrar şekillendiren fikirleri gerçekten değerlidir. beynimizin işleyip anlamlandırması adına görüntü verileri toplamakla görevli olan görme organının ele alınışında atlanılan nokta, duyu ve düşüncenin birbirinden ayrı hatta karşı karşıya getirilerek değerlendirilmesi gerekliliği.. arnheim'a göre akıl tarafından işlenmedikçe duyular yanıltıcı ve güvenilmezdir.
hesabın var mı? giriş yap