• rahatlatır lan. kabul eder, çeker gidersin. tamam zordur üzülürsün, ağlarsın zırlarsın hatta önceleri öfkeden ne yapacağını bilemezsin. canını acıtırsın, can acıtırsın. ama kabullenmek iyidir. kalpte bıraktığı etki fenadır ama eninde sonunda en iyisidir. bir yalana sarılmaktansa, yalnızlığı göğüsleyip tek başına devam etmek en iyisidir.
  • sevilmemenin başarısızlık olmadığını bilen insan davranışı.
    başka insanların düşüncelerini, hislerini yönlendiremezsiniz.
    sevdiğiniz tarafından sevilmiyorsanız, yanınızdaki ile öncelikleriniz tutmuyor demektir.
    zorlamayın, hırs yapmayın.
  • insanı bir tık daha güçlendiren bir eylemdir. herkes yapamaz. fakat herkesin de gerektiğinde yapması gerekir. işin garibi insan sevilmediğini kabullendiğinde hüzünlü bir mutluluk yaşar. sanki sonunda her şey bitmiştir artık kabul etmişsindir sevilmediğini, artık çabalamak anlamsızdır. tüm o çabaları devam ettirmeye gerek yoktur artık. kendini yatağa atıp boş boş tavanı izlersin. içinden hayata okkalı bir küfür eder. daha sonra artık o küfürün de anlamsız olduğunu fark edersin. artık özgürsündür. belki şanslıysan kendini sevmeye başlarsın. kendinle mutlu olabilirsen bir daha kimsenin sevgisini görebilmek için özgürlüğünü feda etmezsin. bu da seni hayatta karşı daha güçlü yapar. ne hüzünlüdür ki bu güç sana asla mutluluk vermez. çünkü saflığın gitmiştir. sen artık eski senden geriye kalanlarsındır.
  • dünyanın en acı veren duygusudur. beraber olduğunuz halde sizi sevmediğini bilir ama yanınızdan uzaklaşmaması için bir boyun eğiş, kabulleniş hakim olur. hep yüz gözlenir. her an ben başkasını seviyorum diyecek diye her kelimede kalp ağıza gelir. sevmesin ama gitmesin felsefesi için için yer, aşk bir tutkuya dönüşür.
    geceler boyu kendini kandırmak için her tatlı hareketinden belki de seviyor, sevmeseydi böyle yapar mıydı telkinler verilir. ama bilinir ki her telkinin sonu yine kabulleniş yine yıkılıştır. delikanlı adamı bozar *
  • önceleri seviyor da gösteremiyor diye kandırırsın kendini. taktiklere başlarsın . kendini geri çekersin , olmaz. yakınlaşırsın yine olmaz. hep birşeylerin eksikliğini hissedersin. gün gelir o eksikliğin ne olduğunu kabullenmek gerekir. işte en acı kısmı budur. konduramazsın kendine. nasıl beni sevmez, neden diye uykuların kaçar gecelerce. sevgisini kazanmak için olur olmadık herşeyi yaparsın ama nafile.ve bir gun artık sevilmediğin gerçeğiyle baş başa kalırsın. yapacak çok fazla şey yoktur. kabullenebiliyorsan kabullenir hayatından çıkarsın. kabullenemiyorsan saçmalarsın, saçmalarsın, saçmalarsın... taa ki o seni hayatından çıkarana kadar.
  • (bkz: yenilgiyi kabullenmenin dayanılmaz hazzı)

    tuttugunuz takım akşam çok fena yenilmiştir. ertesi sabah işyerinde sizi bekleyen dallamalar ordusu laf sokmak için bütün gece hazırlanmıştır.
    işe gelirsiniz, masanıza oturursunuz.

    - eheuehe nası koyduk size dün akşam, ehhuehe.
    - eheuehe
    - hakikatten nasıl koydunuz ya helal walla.

    bu anda biter salak diyalog.

    işte sevilmediğinizi de kabul edin, tadını cıkartın. arkanızdan teneke çalana, ya da çalanlara fırsat vermeyin. tek bir şey -kabulleniş- bitirir bütün oyunu.

    evet bu onların oyunu.

    oynamayın.

    oynanmayın.
  • özgürlüktür. en azından kendinizi sevdirmek zorunda değilsinizdir artık. 'şöyle yapmamayım böyle davranmayayım benden soğur' gibi durumlardan kurtulup kendiniz olursunuz. nasıl olsa sevmiyor.
  • kabullenmek kolay da, kabullenmenin acısını hafifletme yöntemleri gerek. yani oturup paşa paşa kabullenip bir de üstüne kendine çay ısmarlamak gerek. bunun öldürücü bir son olmadığını kabul edip -kaderci yaklaşımları sevmesem de böyle konularda inanasım tutuyor- "nasip" demeyi öğrenmek gerek. dıştan söylerken içten hırsını, acısını çekmeden hem de...

    bir de bana şunu hatırlattı;

    "birini seviyorsan ve o seni sevmiyorsa bundan çok güzel kaos çıkar. bir sürü şiir, sağlam bir roman ve anlatacak bir sürü hikaye çıkar. uykusuz geçen geceler, parklarda içilen şaraplar, yerli yersiz kıskançlık krizleri çıkar. ama sevgine karşılık çıkar mı? o biraz zor işte.."

    (bkz: ali lidar)
  • yaşama devam etmenin kapılarını açandır.

    yani bir an zinciri yokluyorsun. hafiften çekiyorsun. bakıyorsun boştaymış meğer ucu. e gideyim bari diyorsun.

    açıklama: zincir metaforu, boynunuza dolanan, gidilemeyen ve kalınamayan, saçma sapan ilişkiler için kullanılmıştır. halk arasında "ya seviyorsa" olarak da bilinir.
  • o seni seviyor diye onu sevecek kadar karaktersiz, o seni sevmiyor diye onu sevmeyecek kadar ego manyağı bir insan değilsen ve gerçekten ne istediğini biliyorsan eğer zor değil. onu, o olduğu için ve kendinle barışık bir şekilde sevebiliyorsan ama o seni sevmiyorsa yapabilecek 2 şeyin var. ya gidersin arkana bakmadan, kendini düşünüp incinmemek için ya da kalır her an yeniden yaralanmaya hazır olmaya çalışarak hayatında ufak da olsa bir yere sığmayı denersin...

    yanında kalırsan eğer ve o biliyorsa hislerini, senin inandığın bir masala gülüp geçtiğini görmek acıtıcı olur önce. onu sevdiğini bilmesini ve sana anlayış göstermeye çalışmasını izlemek, onda sıkıntı yarattığını görmek kahreder. keşke bilmeseydi, anlamasaydı, söylemeseydim dersin sık sık. kocaman bir pişmanlık halkasına bağlanmaya iter seni durum, dürüstlüğün sana bi bok kazandırmadığını görmek acı acı gülümsetir. "her şeyi kaybetmek de vardı" diyebilecek kadar pollyanna olmak zorundasındır çünkü o an. en azından hala hayatında bir yerlerde olduğunu bilmekle avunursun. bir daha aranızın eskisi gibi olamayacağını bilmek lanet ettirir. söylenen her şeyin altında bir buzağı aranacak, sözler susulacak, gülüşler donacak, gözler hep arayacaktır. haddini ufacık bir miktar aşarsan, onu da kırarsın artık. yanında kalabilmen için iyi oynaman lazım rolünü...

    gidersen eğer ve o biliyorsa hislerini, bir kurt düşer içine önce. her şeyi yeniden kurgular, yaşar, sindiremezsin. sana ihtiyaç duyduğunda ve yanında olamadığında vicdan azabı çekersin sık sık. gidişinin bencillik olduğunu düşünür kendini hırpalarsın. kocaman bir pişmanlık halkası da buradadır işte; kendini korumaya çalışırken onu savunmasız mı bıraktın yoksa? şimdi sen yoksun ya yanında, daha incinebilir, kırılgan gelir o sana. içgüdülerin zorlar geri dönmeye, özür dilemeye; halbuki özür dilenecek bir şey yok. herkes tercihini yaşıyor özünde. neler kaçırdığını bilmiyor o! kızarsın belki baştan ama sonra kabulleniş gelir; onu sevdin, o seni sevmedi. o zaman hayatında işi ne tabii ya! peki neden omzunda hala onun sorumluluğu? çünkü sevmek, gidince, bitsin deyince bitmiyor. giderken iyi hesaplamak lazım bunu...

    yanında kaldıysan ve bilmiyorsa hiçbir şey; her şeyi kendi hislerine bulaşmadan dinlemek, yorumlamak, paylaşmak zorundasın. saçını yüzünden çekerken okşama isteğini bastırmak, onu izleyip gülümserken yakalanmamak, eli eline değdiğinde heyecanını gizlemek zorundasın. susmak, susmak ve bir daha susmak zorundasın. içine attığın her şeyi eve gelip hüngür hüngür ağlayarak, belki içip dağıtarak, bir şeyleri kırarak ya da kendini boğmaya çalışarak boşaltıp, onun yanına gittiğinde yine güvendiği, değer verdiği arkadaş olmak zorundasın. kendini tutmayı öğrenmek zorundasın yanında kaldıysan. yarım kalmaya alışmak zorundasın...

    gittiysen ve bilmiyorsa onu sevdiğini, ardında kocaman bir soru işareti bırakarak onu hayalkırıklığına uğratmanın, kırmanın bedelini önce kendine ödersin. hesaplaşman bitene dek aşkın biterse ne ala ama bitmezse boku yersin. söylenecek çok fazla şey yok bu durumda, yaptığın bir nevi hainliktir çünkü. bununla başedebilmeyi öğrenmelisin...

    tüm bunlar bir yana, hepsi kabullenilir de; sadece onun gözlerine bakıp, orada bir başkasının var olduğunu gördükçe her an yeniden yıkılmaya hazır olmak öyle zor, öyle zor ki. kabullenilemeyen o oluyor sanırım...
hesabın var mı? giriş yap