• insanda zaman zaman ve ciddi ciddi, "koymuşum pink floydu'na da grateful dead'ine de jethro tull'ına da queen'ine de cazına da bluesuna da.. dünyanın en iyi grubu sleyırdır ulaannn (bi de overkill)" dürtüsü uyandırıp siyah tişörtü üstüne çekme ihtiyacı oluşturan grup.. neyse ki bastırıyoruz da ele güne konuya komşuya şebek olmuyoruz.. (onun yerine sözlüğe yazıp daha büyük kitlelere duyuruyoruz bunu.. evet..)
  • la forum'daki son konserini verdikten sonra seyirciye veda ederek sahneden indikleri anlar:

    https://www.youtube.com/watch?v=owsdbuxrc_s

    bir efsaneye daha veda ettik böylelikle...*
  • mekan bir kondisyon bisikleti tepesi, sertlik ayarı 4/8, fondaki müzik koma amed, ortalama hız 23 km/h. grup carcass, hız 24 kmh…, testament 24.5… exodus, 25… at the gates, 29… slayer.. 35!

    gaz budur.

    (bkz: kontrollü deney)
  • en hayvan metal grubu..yok arkadasım o dead skin mask'in introsundaki haz, war ensemble'da ki warcry hicbir yerde..ne kadar okuz olsalarda, arpej yazdılarmı tam yazıyorlar.. seasons in the abyss'te gordugumuz gibi adamın kanını donduruyorlar..kerry king hayvanı her ne kadar nota ve gam bilgisinden yoksun olsa da, soloları gelisine atsada (bi kac istisna var tabii bkz: war ensemble) onun sololarını cıkarıp yerine baska bi solo yazılsa aynı tadı vermez asla..

    slayer'ın bir "tam grup" oldugunu cult albumuyle gorduk zaten..yola basladıkları 4lu bozulunca, yani lombardo gidince, tokezleyip duruldular..paul bostaph onun yerini doldurmakta basarısız olmadı ama lombardo bambaska ve yeni albumde bu belli oluyor zaten..hiç bozulmasınlar, hiçbirseyi degistirmesinler yeter ki..isterlerse hep birbirine benzer sarkılar bestelesinler..

    (bkz: anamı sik babam ol slayer)
  • diğer memleketleri bilmem. içlerinden birkaç insan tanımışlığım oldu. onlarla da derinlemesine bir muhabbete girmedim. konuyu anlamayacaklarını düşünüp kafamdaki o soruyu soramadım;

    slayer sizin ülkede de hiç beklemediğin yerlerde karşına çıkıp seni şaşırtıyor mu?

    anılarımı taradığımda slayer gibi ebik düdük yerlerde karşıma çıkarak beni şaşırtmış bir grup daha hatırlamam. bu yüzden ciddi ciddi, memeleketin büyük bir kısmının gizlice slayer dinlediğini düşünürüm. peki kim bu yorgan altı slayercıları.

    ilk olarak 98 konseri sonrası. o dönemde, magazin dergilerini pazar gazetelerinin yanında mastürbasyon malzemesi olarak iteleme modası hakimdi. şamdanlar, şunlar, bunlar birini soyarken kalan sayfalarda da tabloid gazeteciliğin en nadide örneklerini okurlarına sunardı. slayer'ın 98 istanbul konserinin hiç bu sayfalara salça olacağı aklıma gelmezdi. hatırlayanlar bilir, üç tane "şok" patlangacının ardından tüm magazin ekleri şu soruyu sormuştu; hangi sosyetik çiftin kızları slayer konserinde kendinden geçip memelerini açtı? ulan bizim magazin muhabirlerinin orada ne işi vardı? iddia asıllı mı, asılsız mı? neden konser bu mecralarda, çarşaf çarşaf haber oluyor falan fıstık derken o haftanın gizli magazin gündemi slayer olmuştu. üstelik adı sayfalarda çokca geçmeden.

    birkaç sene sonra türkiye'de hararet kazanan satanist tartışmalarında yine gizliden yürüyen grup slayer'dı. ana haber bültenlerine yansıyan akmar baskınlarında toplanan cd'lerin çoğunluğunun üzerinde pentagramlı slayer logosu dikkat çekiyordu. ama buna rağmen slayer'ın adının tek bir açık oturumda dahi geçtiğini anımsamıyorum. varken yok olmak tam anlamıyla böyle bir şey. slayer satanist görsel malzeme olarak kullanılıyor ama arka fonda bir antichrist bile çalmıyordu. yoksa dönemin tartışma programı sunucuları, hulki cevizoğlu, ali kırca ve reha muhtar da birer slayer hayranı mıydı?

    bu olaydan da birkaç sene sonra internet yaygınlaştı ve içeriğe daha rahat ulaşır olduk. bu kez bir harun yahya fırtınası esmeye başladı net alemlerinde sormayın gitsin. sanki vhs görüntü kalitesinde çekilmiş ama yaygınlaşmak için internetin çıkışını bekleyen belgeseller bir anda mantar gibi türemişti. o zamanlar nispeten kabuklarında olan ve medyaya bulaşmayan adnancılar darwin'e, marx'a, marliyn manson'a, cradle of filth'e, nietzsche'ye hatta o.j. simpson'a bile videolar üzerinden çakıyorlardı. ulan hepsini anlıyordum da o.j. simpson gibi skimsonik bir karakterle ne demeye uğraştıklarını bir türlü çözemedim. neyse bu başka bir konu. yine o dönemler adnancıların marilyn manson'ı cradle'ın solisti olarak lanse ettiği dönemlerdi. kandırmacanın bini bir paraydı. videolardaki her sahne geçişinde bir slayer albüm kapağı yer almasına rağmen yine dış ses o 6 harfi bir türlü yan yana getirmezdi. acaba bugünlerde dans figürleriyle ön plana çıkan allah'ın arslanı canım hocam, o günlerde slayer dinleyip kendinden mi geçiyordu. kim bilir?

    gel zaman git zaman, büyüdük, arkadaş ortamları ve onların ilgi alanları farklılaştı. ancak arkadaşlık hız kesmeden devam etti. halen görüştüğüm çok yakın bir arkadaşım genç yetişkinliğin de verdiği gazla boxer tarzı erkek dergilerini her ay alıp okumaya başladı. bir gün bundayken canım sıkıldı ve rastgele çektiğim bir sayıyı karıştırmaya başladım. 90'ların sabah şekeri programı sunucularından biri evinin kapılarını ilk kez ve sadece erkek dergisi muhabirlerine açmış. haberin de sütun satır sayısı oldukça geniş bir "ne yer, ne dinler, nasıl sıçar" bölümü var. burada yatağın üzerine cd'ler atılmış, sunucumuz da yatağa uzanarak poz vermiş. cd'ler hayal meyal seçilebiliyor. ama reign in blood'ın sol üstündeki slayer logosu kabak gibi ortada. röportaja bakıyorsun. ulan yine slayer'ın adı geçmiyor. e, orada cd var. ulan bu herif çarşaf çarşaf faks okuyan bir karakterdi. slayer ile nasıl tanışmış olabilir? yanıt yok tabii. bir de hem deli gibi dinliyor hem de söylemiyor. enteresan. hala düşünüyorum. herifçioğlunu yolda görsem soracağım, agatha bu gizli slayer hayranlığın nereden geliyor diyeceğim.

    bakın dave lombardolu, türkiye'ye gelsin kesin vericem ya da tek bagetle bozuk parayı duvardan düşürmüyormuş vay amınüy geyiklerine hiç girmedim bile. bu memleket bryan adams'ı aşk şarkılarının akça pakça oğlanı olarak tanıdı. ilk kez bir konser için stadyum doldurdu. hep beraber çakmakları yaktılar. everything i do söylediler. ama o akça pakça oğlan dahi bir slayer hayranı. hatta müzik bilgisini kullanarak slayer albümleri için geçmişte çok emek verdi.

    en son geçenlerde uzaklarda olan bir arkadaşımla konuşuyorum. evinden, sevdiğinden, ülkesinden uzakta. bir dubstep ortamının ortasında kalmış. morali bozuk. öyle memleket hasreti çekecek bir tip de değil. ama efkarlanmış. whatsapp'tan yazışıyoruz. saat sabaha karşı 5. nereden aklıma geldiyse konuyu slayer'dan açtım. hikayeyi bitirdiğimde pörsük meme uçlarından bahsediyordum. saçma sapan bir hikaye işte. maksat okuyanın yüzü gülsün. önce koptu. ardından "türkiye'yi bu kadar özleyeceğimi düşünmezdim. ama şu an slayer dinlemek için götümü bile verirdim." yazdı. o kadar duygu yoğunluğunun altından bir tek slayer kalkabilirdi ki sağ olsun kalktılar. çocuk normale döndü. ben de bastım yattım.

    bu kadar yaşanmışlıktan sonra insan düşünmeden edemiyor. eski mhk başkanı bülent yavuz, ahmet çakar, reha muhtar, yıldırım demirören, michel platini, margaret thatcher, vladimir putin... hiç öyle göstermemelerine rağmen ya slayer dinliyorsa. bir slayer konserine gidip boğazları yırtılırcasına bağırmak içlerinden geçiyorsa. kendilerini saklama gereği hissediyorlarsa. sırf slayer dinledikleri için utanç içindelerse ve bu utanç hayatta onlara hep yanlış seçim yaptırıyorsa.

    -se'ler, -sa'lar tükenmez. sonuçta her şey bir ihtimal. buradan şu noktaya gelmek istiyorum sevgili başlık okuyucuları;

    paranın ve slayer albümünün kimde olduğu belli olmaz.

    o yüzden siz, siz olun. millete aylık kazançlarını sormadığınız gibi yanlarında seasons in the abyss'i de mırıldanmayın. iplikleri pazara çıkarmayın. hayata bir şeyler değişecekse müsebbibi slayer olmasın. gerçekten ilgili konu başlıkları olsun. açlık kendi ekseninde, küresel ısınma kendi ekseninde, hatalı kalkan ofsayt bayrakları kendi ekseninde tartışılsın. büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim. saygılar.
  • önünden geciyordum "ümit kasetcilik" denen, acaip acaip uzun sacli, tipi kaymis adamlarin bir arada sohbet edip sigara ve bira ictikleri bir plakci-kasetci dukkaninin. mekanin yeri tam konak meydaninda sayilir.
    uzerimde lacivert okul ceketi, ceketin ön cebinde izmir atatürk lisesi armasi. süt gibi bir bebeyim. diyorsunuz ya sürekli,"liseli"... sayisalmi sozelmi diye diye gececek ömrüm saniyordum o zamanlar. hayata dair önümü goremiyor, okul ev arasi gidip geliyordum.
    konak meydanindaki otobüs son duragimiza gitmek icin montrö'de ki okuldan cikip konak meydani otobus tarlasina kadar hep ayni yoldan yürür ve hep ayni kasetcinin önünden gecip , iki dakikaligina orada durup, vitrinden enteresan resimleri olan kaset kapaklarina bakardim. yaratiklarin oldugu (edi imis amna kdumun yaratigi meger,kanka olduk sonra.tatli seker biseymis halbuki), agresiflik kokan resimlerle bezeli albüm kapaklari..
    insanlarin neden kendilerini o tiplere soktugunu dusune dusune o tiplere bakar bakar dururdum. anlam veremez ve duraga dogru yurumeye devam ederdim.
    ekstradan bir harclik kapmistim evden. keyifle ye bu parayi, arsa sattik , aha bu da senin payin dediler ev ahalisi. okulda o paradan kiyip bir hamburger aldim, imbat gazozu yaninda. saklayacaktim gerisini. kot alacaktim, kot pantolon demezdik ama kot derdik. kot alacaktim, spor ayakkabi alacaktim cunku kot ve spor ayakkabi yakisiyordu kendimce ve o dukkandan bir kaset alip eve gidip, anneannemlerin hacdan gelirken getirdikleri walkman ile dinleyecektim rastgele alacagim kasedi. neymis bu heriflerin mevzuu, anlayacaktim.
    girdim dukkana, sevgili ümit abimi ilk orada tanidim. dedim ki kaset alacagim. hangisi dedi, gozume carpan bir album kapagini gosterdim ismini soylemeden. "bu iste"dedim. orjinalmi kayitmi dedi, dedim farki ney, gulumsedi, anladi ki ben bebenin tekiyim, bi boktan cakmam. krom dioksit kaset bu, daha iyidir, orjinal kaset hem pahali hemde kalitesiz, kayit vereyim sana dedi.
    ama dedim, ayni album resimleri olmayacak uzerinde. bakar incelerdim.
    sectigin albumu al git dinle, ben sana bir ara eski tarihli metal hammer dergisi veririm, onu incelersin dedi.
    albumun asli 45 lik ama umit abinin bana verdigi kaset 90 lik . bir yuzunde sectigim south of heaven, oteki yuzunde rain in blood.
    eve gittim , yemegi yedim aile efradi ile birlikte, odama gectim ve walkmene pil yerlestirip kasedi taktim. kulaklik falan derken play tusuna bastim.
    on and on, south of heaven...
    o andan itibaren kendim oldum. o andan itibaren kendimi ifade ettim hayatta keyfimce, o ne dermis bu ne dermis kaygilarim hep o anda kayboldu. simdi yasim olmus bir dunya, kendimi hep s*kmin keyfine gore ifade ettim o gunden beridir baskasinin s*knin keyfine karismadan.
    ailemde benimle birlikte ogrendi tahammul etmeyi, anlamayi, anlamaya calismayi.
    ingilizce dersinde, durduk yere sinifin en iyisi yapti beni dinledigim sarkilarin sozlerinin anlamini ogrenmek istegi.
    3-5 konser pesinde kosup yer yurt ogrendim dunya cografyasinda. dostlarim oldu, bir suru dostum oldu yetmis iki bucuk milliyetten , memleketten.
    asitci kovalayacaz diye izmir fuarinda konserden sonra, amacsizca insan kovaladigimizi unutamam. durduk soyle bir. güldük, vazgectik kovalamacadan, gidip piyalenin mekaninda makarna bira takildik. ilk biramdi. en iyi dostumla bira sisesi tokusturmanin keyfinide, konserde slayer coverlarini dinledikten sonra yasamis oldum.
    kocaman bir muzik arsivim oldu. slayer hep cimentosu oldu muzik zevkimin, ama bana kattiklari muzikten daha fazlasiydi.
    komsumuzun "siz tavuk civciv falan mi cigniyorsunuz ayaklarinizin altinda"dedigi gün , insanlara tahammul etmeyide ogrendim sanirim.
    ne uzatiyorum ki bilemedim. slayer benim hayatima damgasini vurmustur. ben torun sahibi olmaya hazirlanirken, onlar son konserlerini vermisler oyle mi? acip bir dinleyeyim simdi, eski gunleri anarken...
  • dunyanın gelmiş gecmiş en iyi albumu olan "reign in blood" gibi bi şaheseri yaratan grup.. artık eskisi gibi calmiolar ama gonul ister bi "hell awaits" veya "reign in blood" gormek bi daha.. herşeye ramen diyorumki : slayerized or die
  • lamb of god gibi 500 tane riff'li şarkı yapmadıkları için eleştirildiğini ve abartı bir grup olduğunu da öğrendik ya, artık dağılabiliriz. show no mercy, hell awaits ve reign in blood gibi zamanının en pislik, en karanlık ve en gaddar şarkılarının bulunduğu albümler varken, sokayım 6423429834 riff'li elit metalinize.
  • adamlar allah hepimizden nefret ediyor * diye album yapip. tevafuk 11 eylul 2001 * tarihinde yayinladiktan sonra hemen sonraki albumde de jihad diye sarki cikarip yillar sonraki albumu tekrardan 11 eylulde yayinliyor.

    bu adamlarin yaptiginin yarisini turkiyede yapsan ya mezarda olursun ya hapiste.

    (bkz: 15 temmuz)
    (bkz: tiyatro)
  • geçen hafta belki de tarihinde ilk defa canlı yayında çalmışlar. hem de jimmy fallon show'da.

    raining blood çalmışlar. yalnız anonsa dikkat.

    yeri gelmişken keşke kerry ölseydi amk.

    edit: büyük slayer fan kostas uyardı. 90'ların ortasında divine intervention tanıtımı için john stewart show'a çıkmışlar.

    aha
hesabın var mı? giriş yap