• bugün kendisiyle istanbul havalimanı thy lounge'unda karşılaştım.

    öyle naif oturuyor ve etrafı izliyordu ki, çevresindekiler sahiden rahatsız etmek istemediğinden mi, yoksa o ana tanık olduklarından habersizliğinden mi, bir kişi dahi yanına yaklaşıp rahatsız etmedi, fotoğraf çekmedi...

    türk insanı bu kadar medeni mi diye bana sorarsanız eğer; hayır, bilakis egolarından rol yaptıklarına ve dünyaya aldırış etmediklerine eminim...*

    cümleler boğazıma dolansa da, kapılara doğru yönelirken, bütün cesaretimle aramızda şöyle masumane bir sohbet geçti.

    yesil: merhaba sizi gerçekten rahatsız ettiğim için özür dilerim.
    teoman: [şaşkınlıkla gülümser] estağfurullah olur mu...
    yesil: hayat sahiden çok kısa ve bu yüzden bir daha fırsatım olur mu bilmiyorum. sadece sizi çok sevdiğimi söylemek istedim.

    bir kahkahayla teşekkür etti..ama gözlerimiz birbirine sarıldı, vedalaştık.

    ne güzel insansın, teoman.
    seni seviyorum.
  • fatih altaylı'ya konuk olmuş sanatçı...

    adamın dedikleri;

    bu ülkede barış olacaksa bunu muhafazakarlar yapacak çünkü yaptıkları intikamı da geçti..

    muhafazakarlar ya vicdanlarını dinleyecek ya ülke daha kötü olacak

    ben laik biriyim ve anayasa laik olmalı aksi mümkün değil

    din devleti uzlaşmanın önünü kapatır

    yaşlılar artık eğitilmez, gençlere yönelmek, anlatmak, eğitmek gerek...

    ekşi yazarlarının yorumu; pes etmiş rockçı, seni siliyorum....

    adamın "entel olmayan ama ama kendini entel sanan, sağ argümanı bilmeyen ama sol argümandan da habersiz tipler" dedikleri başlık altında buluşmuş..

    yahu adam konuşmasının başında sosyolog olduğunu söylüyor çünkü sosyoloji mezunu... sonrasında ise "bana sorana sosyog değilim sosyoloji mezunuyum diyorum" diyor adam gelmiş burda teo için tutarsız demiş...

    adam resmen aptala anlatır gibi tane tane konuşmuş yinede anlamamışlar...

    ulan siz bu adamın winziplenmiş şarkı sözlerini nasıl anladınız?
  • çabuk döndü dikkat edersen
  • konserinin birinde kafası yine çok güzel, ve başladı bu;

    "bizim zamanımızda bu kitabın adı gönülçelendi, sonra çavdar tarlasında çocuklar oldu adı, benim çok sevdiğim ve adına şarkı yaptığım bir kitap, izninizle bir kısmını okumak istiyorum size. hedede hedede dede hehehehededede hede hede hedede... hedede.."

    4-5 dk geçti, bu hala okuyor, herkes nereye varacak diye bekliyor, bense "herif andy kaufman'a bağladı sanırım, tüm kitabı okuyacak" diyorum içimden.

    sonra bu bir ön-arka sayfalara falan baktı, ciddi bir şekilde kitabı karıştırdı ve;

    "bu enstantaneyi birçok konserimde gerçekleştirmiştim, kusura bakmayın, ilk kez bu kadar boktan bir yerine denk geldim, aslında güzel kitaptır."

    seyirci kahkaha tufanı eşliğinde yerlerde, benim göbekse boing doing diye zıplayıp kemerimin hala hayatta olduğunu ele güne gösteriyor. *
  • teoman ramazanda sahur vakti sarhoş görüntüleniyor, paparazzi soruyor ;

    p: teoman bey ramazan sizin için ne ifade ediyor.

    teoman: ya be biliyim işte pideler filan.
  • çalıştığım tv kanalında gece haberlerinde ünlülerin çıktığı bir dönem vardı. albümü çıkan, filmi vizyona girecek olan gelir anlatır falan öyle saçma bir kısım.

    neyse nöbette olduğum bir gün teoman geldi, yayına hazırlandı ama şimdi hatırlamadığım bir terör olayı oldu, yayına alınacağı süre uzadı. uzadıkça uzadı artık epey süre oldu. ben gidip gelip kendisini hoş tutayım diye sorular soruyorum. çünkü ünlüler kaprislidir, kalkıp gidiyorum dese editör beni parçalar. adam bir kere bile sıkıldım demedi. sabırla bekledi, hiç zorluk çıkarmadı. hatta bir ara o beni teselli etti. "iyiyim ben bir sorun yok, herhangi bir şeyde istemiyorum. sıkmayın canınızı" dedi.
    sonra yayına aldık, çıkışta hepimize teşekkür edip gitti.

    müthiş bir insan.
  • nilay örnek in nasıl olunur isimli podcastine konuk olmuş. sevenlerine tavsiye ederim. neden bilmiyorum, gözlerim dolu dolu dinledim. sanırım bunca vasıfsız insanın özgüven patlaması yaşadığı dönemde teoman gibi birinin -samimiyetine sonsuz inandığım- " ben işe yaramaz bir adamım" düşüncesine kapılıp ruhsal acılar çekmiş olmasına katlanamıyorum.

    yaptığı işe olan saygısı, sevgisi ve bu işteki yeteneği üst düzey olan biri teoman. yetersizlik hissini hiç mi hiç hak etmiyor aslında. ama zaten böyle biri olduğu için o hissi yaşıyor paradoksu var.

    o cool imajını yıkmak pahasına kendini, hislerini, korkularını, zayıflıklarını o kadar şeffaf bir şekilde anlatıyor ki kaç yaşına gelirse gelsin rock star da olsa onun da bir insan olduğunu hatırlıyorsunuz. bu adam o serseri görüntüsünün içerisinde dünyanın en kırılgan ve hassas kalplerinden biriyle mücadele ediyor yıllardır. bu çok ağır bir yük düşününce.

    hep eleştirildiği müziği bırakma hikayesi de asla bir şımarıklık değildi. kitabında da bahsetmişti zaten ama podcastte de dinleyebilirsiniz. "hiçbir şey yapmadan keyfi yerinde olan insanları çok kıskanıyorum" diyor. o hayatı bir denemek istedi müziği bırakarak ama müziğin onun için bir meslek değil varoluş biçimi olduğunu anlaması uzun sürmedi tabii. ve geri dönmek zorunda kaldı. dönmeseydi büyük ihtimalle çok daha büyük bir ruhsal bunalıma girecekti. teoman'ı bu konuda yerden yere vuranlar hayatlarında hiç yanlış kararlar almadılar mı merak ediyorum. hayatlarında her şeyin anlamsız geldiği dönem hiç olmadı mı? bir şeyin sizin için gerçekten ne ifade ettiğini anlamanız için o şeyden uzaklaşmanız gerekiyor bazen.

    teoman son yıllarda çok sık konserler veren, sahne performansını üst düzeye çıkaran ve o sahnede olmaktan mutlu olduğu her halinden belli olan biri. ruhsal olarak da dinginleştiğini ve tatmin olduğunu düşünüyorum. karakteri gereği huzursuzluğu hiç bitmeyecek muhtemelen ama kendini oyalamayı artık öğrendi. onun şarkılarını ayrı, bu eşsiz ruhunu ayrı seviyorum. kendisiyle kavgası hiç bitmeyen insanlar dünyaya en çok faydası dokunan insanlar olmuştur hep. onun şarkıları olmasaydı bir şeyler hep eksik kalırdı. iyi ki teoman var.
  • üşenmedim, kendisinin cinsel performansını albüm albüm özetledim.

    teoman - 1996. yaş 29

    1. ne ekmek ne de su: bu şarkı biraz şüpheli. doğrudan cinselliği anlatan bir dize olmasa da hiçbir yere bağlayamadığım

    "süzülsün dudaklarından
    yıllar boyunca"

    dizeleri mevcut. acaba şair burada sevgilisinin yüzüne yıllar boyunca akacak miktarda boşaldığını mı anlatmak istemiştir?

    2. papatya: cinsel içerik yok. zaten söz müzik rıza erekli' ye aitti yanılmıyorsam.

    3. sessiz eller: yine imalı dizeler varsa da açıktan bir şey yok.

    4. vur sen beni: temiz.

    5. hepsi bir ya sonunda: temiz.

    6. sen benim olmasan da: temiz.

    7. mutlu son: temiz.

    8. yollar: temiz.

    9. her gün aradıysam: temiz.

    10. yarın olmaz: temiz.

    11. yazgı: "dilsiz ellerinle sarmala sar beni" ne kadar kirliyse, o kadar kirli. bence temiz bile sayılır.

    12. hiç kimse bilmez: temiz.

    sonuç: 1996 yılında teoman henüz toydur. belki şarkılara dökecek kadar cinsel deneyimi yoktur, belki de içindekini dökecek kadar cesareti.

    o - 1998. yaş 31.

    1. sus konuşma: "tek bir öpücük yeter açık yaralarıma" dizesi bu şarkıda geçiyor. şimdilik sadece öpüşüyoruz yani.

    2. o: temiz.

    3. kardelen: temiz.

    4. bazı yalanlar: temiz.

    5. bir damla gözyaşı: temiz.

    6. yağmur: "oysa ki özgürlüğü seçmek, başka vücutlar sevmek..." başka vücutları henüz sevmekle yetiniyoruz yani.

    7. gemiler: temiz.

    8. kişisel bir şey: temiz.

    9. dünya: temiz.

    10. oğul: temiz.

    sonuç: hâlâ toysun, hâlâ utangaç.

    onyedi - 2000. yaş 33.

    1. paramparça: temiz.

    2. 17: sabi sübyan?
    (asagidaki nota bakin)

    3. rüzgar gülü: rüzgar gülüne söylenen "benim kadar yalnızsan, tek gecelik bir aşksan" sözü şairin henüz tek gecelik ilişkileri aşk diye betimleyecek kadar naif olduğunu gösteriyor.

    4. uykusuz her gece: aldatılmak? ama bu ajda pekkan' ındı, sayılmaz.

    5. iki yabancı: temiz.

    6. gündüz tarifesi: "soy beni yatır uykuya". şair soyunduktan sonra uyuduğu çağlarında henüz.

    7. o yaz: "kök sarmaşıklar gibi sarıldık o yaz " ve

    "elime değerdi safça elin
    benimse arardı seni gözlerim
    öpüşürken korkusu birşeylerin
    aşkımıza ilk hüznü getirdi biraz " gibi dizeler şairin lise aşkı çağlarında olduğunu gösteriyor.

    8. yarından bana ne: temiz.

    9. zamparanın ölümü: temiz. mi acaba?

    10. sürpriz: temiz.

    sonuç: şair hâlâ aşka inanmaktadır, temizdir.

    gönülçelen - 2001. yaş 34.

    1. gönülçelen: "güzel vücutlar boş suratlar" ile teoman' ın dünyasına adım atmış bulunuyoruz. let the game begin.

    2. anlıyorsun değil mi: temiz. barış manço' dan.

    3. istanbulda sonbahar:

    "her zaman kolay değil
    sevmeden sevişmek
    tanımak bir vücudu yavaşça öğrenmek
    alışmak ve kaybetmek "

    bir şeyler dokunmuş belli.

    4. doktor:

    "gerginsin rahatla dedi çabucak soyunurken kadın
    paramı ver yeter hiç farketmez adın
    soyunmana gerek yok bana bir kaç tatlı söz lazım
    uyuyana kadar kal yeter bitmiş uyku haplarım"

    evet, evet kesin bir şeyler dokunmuş.

    5. istasyon insanları: temiz.

    6. mavi: "geceyarısı dolunayda bu koyda yüzmüştük çırılçıplak" diyen şair acaba yüzmekle yetinmiş midir? bilemiyoruz.

    7. hayalperest"o kadar sıcaksın ki çok soğuk kaldım yanında" diyen şair, dokunmadan ateş ölçmemektedir herhalde.

    8. soluk soluğa: temiz sayılır. yani şu kısım var ama o da tertemiz canım:

    "dokunuyorum ellerine
    aralanmış bacaklarına
    eğilip ıslak ağzına
    ağzımı dayıyorum son kez
    soluk soluğa
    saçların darmadağın
    iç çamaşırların odaya saçılmış
    dün ağladıktan sonra
    makyajın yastığına akmış
    uyandırmadan seni
    sıyırıp üstünden herşeyi
    terden ıslak vücudumu
    vücuduna dayıyorum son kez
    soluk soluğa"

    tecavüz müdür nedir, uyandırmamak falan.

    9. zamparanın ölümü 2:

    "hadi gelin uyuyun koynumda eğer çok isterseniz
    e ben uyanmadan giderseniz beni memnun edersiniz" dizeleriyle şair fuhuşa yine gönderme yapıyor.

    10. sevdim seni bir kere: temiz. özdemir erdoğan' dan.

    sonuç: artık ne olduysa beyimiz birden hardcore' a bağlayıvermiş.

    teoman- 2003. yaş 36.

    1. motosikletli kız: temiz.

    2. senden önce:

    "senden önce senden sonra
    daha kaç vücut gerek bana
    benim seni unutmama" dizeleriyle şair şarkılarındaki radikal değişimin sebebine selam gönderiyor. beyimiz terk edilmiş ve bunu unutmak için önüne gelenle sevişmektedir.

    3. kupa kızı sinek valesi:

    "sırılsıklamdı soyundu
    vücuduma dokundu
    biraz pürüzlü tenimde
    yaşam hücrelerimi buldu

    mutluyudum o uyudu
    sarıldım sayıklarken
    tanımadığım o adları
    yanımda çırılçıplak"

    ayrıca yamulmuyorsam klibinde de sevişme vardı bunun.

    4. nefes nefese:

    "çok sevdik hem de, sevişerek, öldürerek
    nefes nefese"

    ölesiye sevişmek mi, nekrofili mi? bilemedim.

    5. `kol düğmeleri:` temiz. barış manço' dan.

    6. saat 3*: temiz.

    7. rapsodi istanbul:

    "kay ıslak güvertelerinde
    tüm güzel kadınların " diyor, ve acımıyor, doksana çakıyor golü.

    8. resimdeki gözyaşları: temiz. cem karaca' ya selamlar.

    9. kıskançlık: temiz.

    10. mektup: temiz.

    sonuç: hardcore' a tam gaz devam.

    en güzel hikayem- 2004. yaş 37.

    1. güzel bir gün: temiz.

    2. duş:

    "çok mutluyum şu anda..
    ellerim vücudunda..
    umurumda değil artık dünya!" bir cisim yaklaşıyor.

    "eğildim,
    öptüm dudaklarından..
    saç telin vücudumdan küvete aktığında,
    içindeyim içimdesin, anladım..
    aşk kanımda,
    kasıklarımda..
    çok mutluyum şu anda..
    ellerim vücudunda..
    umurumda değil artık dünya! " komutan logar, bir cisim yaklaşıyor efendim.

    "aksın bacaklarından,
    oluk oluk..
    milyonlarca doğmayacak çocuklarım!" oluk oluk boşalmak nedir ya rab!

    3. bugün:

    "hayat, koyu bi balgam
    sert bir pornoydu dün"

    4. gökdelenler: barda hatun dikizlemeyi saymazsak temiz.

    5. ayna: temiz.

    6. insanlar:

    "gel
    dudaklarımı sar
    nefesini ver
    tat bırak ağzımda
    ilk sayfaya
    döndür beni
    haydi alt üst et
    iyileştir "

    7. parti: "öyle güzel aldın ki beni içine öyle sardın ki benim oldun ama korktum"

    8. tuzak: temiz.

    9. dedi annem: temiz.

    10. en güzel hikayem:

    "bazen ayılıp uyanıp bir nefesle yanımda adı yok sırtı var
    bana dönük bükük " seks bitmiş ama taraflarda bir mutsuzluk hakim.

    sonuç: aşka inanan oğlan gerilerde kaldı azizim, şimdi sevişmek vakti.

    renkli rüyalar oteli - 2006. yaş 39.

    1. dursun dünya. temiz.

    2. aşk kırıntıları:

    "yaklaştırsana yavaş yavaş kendini bana
    al içine tekrar derinine sakla, kat kasırgana"

    3. renkli rüyalar oteli:

    "orda öyle yerlerime dokun,
    dokunmadığı kimsenin" diyen şair şarkının sonlarına doğru dileğini "tek vücut olsak ya" şeklinde belirtiyor.

    4. iki çocuk. temiz. tertemiz.

    5. kim:

    iki çocuk' tan sonra sevişmeyi anlatan bir şarkı gelmeliydi. öyle de oldu.

    "ben tutarken nefesimi
    ağzından aldığım
    ağzımda sakladığım
    uçup gitmesin diye
    biz büyür dünya değişirken
    birbirimizi düşünüp başkalarıyla sevişirken…
    kim sevişecek kalbiyle
    inandırıp sevgiye
    uyutup nefesiyle
    kim ısıtacak teniyle sanki sıcak evim olup
    kış vakti okul dönüşünde"

    6. tesadüfler: temiz.

    7. unutamadım: temiz. barış manço' dan.

    8. kelimeler: temiz.

    9. çoktandır: temiz.

    10. terlemeden: bu kadar temiz üst üste gelince albüm böyle bitecek diye heveslendiniz biliyorum. peki ben yer miyim, yemem.

    "nasıl anlasınlar seni beni acıkmadan yiyenler,
    uyumadan önce ayaküstü terlemeden sevişenler"

    sonuç: adına da derler seks.

    insanlık halleri - 2009 yaş 42.

    1. sevişirdik bazen:

    "sanki bir kız hep yürürdü yollarda
    evimin önünde ayağını silerdi paspasa
    kapımı açardı gümüş bir anahtarla
    sanki hep gelirdi, sevişirdik bazen "

    albümü sevişerek açalım, bir aksilik olmasın.

    2. çoban yıldızı:

    "şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan,
    aşkı tatmadan daha,
    onla sarhoş olmadan,
    hiç sevişmeden daha.."

    3. galata' da rıhtımda: temiz.

    4. ruhun sarışın:

    "akmış ter damlaları
    mazgallarıma bacaklarından
    artık istesem de koşamam
    sımsıkı tutmuşsun yakamdan
    ben de vazgeçip kaybolurum
    esmer ıslak vücudunda

    acıtıyor güzelliğin, farkında mısın?
    tenin esmer, ruhun sarışın
    çağırıyorsun günaha, sen şeytan mısın?
    tenin sıcak, tenin kıvrak, ruhun sarışın"

    asıl soru şu: bir erkeğin mazgalları neresidir?

    5. 1 kadın ve 1 erkek: temiz. ama adında sübliminal mesaj var.

    6. fahişe: hiç acımıyor, her albümde bir fuhuş teması var.

    "niye sattın vücudunu?
    daha mı kötü, dedi, satmaktan ruhumu?"

    "sevdim seni ama bir şekilde
    hüzün var diye belki gözlerinde
    eğer sever gibi sarılırsan da
    bu vücut sana bedava"

    7. gündüz düşleri: temiz. ama ben mastürbasyon anlamında sübliminal mesajdan şüpheleniyorum.

    8. mavi kuş ile küçük kız: temiz. usta albümlerdir yapmadığı bir şeyi yapıyor ve imalarla yetiniyor.

    9. elveda: temiz.

    10. yalnız kalpler sütunu: temiz.

    11. uçurtmalar:

    "kaç gece göğsünde uyuduğum kadın
    hep tek başıma uyandım"

    usta yuvaya mı dönüyor? bir kadınla aynı yatağa girip uyumakla mı yetiniyor?

    sonuç: yavaşlama varsa da hâlâ onu zapt edebilene aşk olsun.

    aşk ve gurur - 2011. yaş 44.

    1. tek başına dans. temiz ama klibi kirli.

    2. istanbul' da:

    "ağzımda ağzı omzumda bacağı
    istanbul’da, istanbul’da, istanbul’da, istanbul’da" pozisyon detayları.

    3. romantik:

    "tek arzum var,
    romantik, romantik, romantik bir oyun yine seninle." kurt yaşlanıyor, seks gidiyor, romantik oyun geliyor.

    4. bana öyle bakma: temiz.

    5. `bak hayatına:` temiz.

    6. yıllar sonra: temiz.

    7. tesadüfen: temiz.

    8. ölüm ışığa uzanmış: "gölde sıyırmış eteğini çırılçıplak kalmış"

    9. martılar : temiz.

    10. sahilde bir sarhoş : temiz.

    sonuç: gençliğinin hızlı günlerini geride bırakan şair, kırkından sonra hızı kesilmiştir. oluk oluk boşalan, terlemeden sevişmeyen adam gitmiş, sahilde bir sarhoş gelmiştir. nitekim hayatından sevişmek çıkınca tatsız bir adam olan usta, bu albümle piyasadan da çekilir.

    sonucun sonucu: ya yapacak işim yok, ya da zamanım çok. her iki ihtimalde de deliyim, zırdeliyim.

    asagidaki not: simdi bu entry yazilali beri 17'nin erdal eren'le ilgili olduguna dair epey mesaj aldim. teoman'in erdal eren'le bir akrabaligi mevcut ve iki cocuk'tan anladigimiz uzere konuya bir duyarliligi da var. ancak sarkinin adinin 17 olmasi disinda erdal eren'le bir baglantisini gercekten kuramadim. erdal eren'e sarki yazmak ayip bir sey mi ki teoman bunu gizlesin, nitekim konuya duyarliligini da defalarca dile getirmisken. hani sarkiya cekilen klip de ortada. youtube'da aramaya usenen varsa ergen triplerine girmis gecelikli bir genc kiz var videoda, makyaj falan yapiyor. ki bu da ekseriyetin sarkiyi dinlediginde kafasinda olusan imajla ortusmekte. hani, erdal eren'e sarki yazacak kadar onu onemseyen biri o sarkiya bu klibi mi ceker? yapimci bu sarkiyi boyle lanse edecegiz diye zorlamis desek de olmuyor, o niyetle yazilan sarkiya cekilecek bu klip degil yani.

    hani cok burnumun dikine gidiyor olmayayim diye aklima yatmasa da buraya bu ihtimali de not duserek erdal eren'i anmis olayim. dogruysa da cehaletimden dolayi ozur dilerim, elinde teoman'in 17'yi erdal eren'e yazdigina dair kanit olan varsa da yollarsa iyi eder; sevdigim bir sarkinin bu yonunu bilmek de beni mutlu edecektir zira.
  • bugün ilk defa “iki çocuk” şarkısını dinledim. şu an bir bebek bekleyen anne adayı olduğumdan belki de ya da teoman'ın şarkılarındaki eşsiz anlatımından bilemiyorum, dağıldım. spotify'da iki çocuk single çalışması içinde bu şarkının hikayesini bir konserinde seyircisine anlatmış. kendisinin cümleleriyle:

    --- spoiler ---

    -erdal eren'i tanıyor musunuz? bilmeyenler için anlatayım. 12 eylül 1980 darbesinden sonra ilk asılan kişilerden birisi erdal eren. genç biri. bir jandarma erini öldürmekten daha doğrusu o suçlamayla asıldı. pek doğru dürüst bi yargılaması yapılmadı kendisi suçsuz olduğunu söylüyordu ama asıldı.

    erdal eren benim akrabam. bundan 15 sene evvel 'renkli rüyalar oteli' albümünü yaparken onla ilgili bir şarkı yazmak istedim. küçüklüğümden beri bilirim hikayesini. kitapları okudum, gazete haberlerine girdim. bir şey sonradan içimi acıttı. öldürdüğü söylenen zekeriya önge'den kimse bahsetmiyordu, sadece bir satırda geçiyordu şöyle. aslında ona da yazık olmadı mı oldu. ikisine de yazık oldu. erdal eren büyük bir kahramanmış gibi daha doğrusu büyük bir kurbanmış gibi karşılandı. zekeriya önge'den kimse bahsetmiyordu. ben de dedimki aslında erdal'la ilgili şarkı yazacaktım ama iki tane boşu boşuna ölmüş iki taneçocuk için yazayım. ben ideolojilere falan inanmam. siyasete de inanmam, çok sevmem de.

    ben pek anlatamadım ama şarkı anlatır inşallah.

    --- spoiler ---

    iki çocuk

    --- iki çocuk ---
    kan revan içinde
    yanyana aynı köprüde
    annelerinin rüyalarında
    öldükleri yaşlarıyla
    --- iki çocuk ---
  • teoman kendisini singer&songwriter olarak tanımlıyor. hatta kendisi için müziğin pek de önemli olmadığını, kendinden çok daha iyileri olduğunu ve örnek aldığı leonard cohen , bob dylan gibi adamların ekolünden olduğunu söylüyor. yani şarkı sözlerini yazmasaydım bu işi yapmazdım noktasında bi adam.

    hadi gelin bu şahane şarkılar ortaya nasıl çıkmış inceleyelim. kronolojik sıraya göre ilerleyeceğim.

    -------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: teoman

    ilk albümün en hit olan 2 parçası papatya ve ne ekmek ne de su
    papatya'nın sahibi rıza erekli
    ne ekmek ne de su ise barlas erinç imzası taşıyor.

    hatta bu iki şarkının öne çıkıp, sözlerini kendi yazdığı şarkıların geri planda kalması hakkında ''ilk gollerimi kendi yazdığım şarkılardan yedim'' diyor.

    albüm kaydının da ''masteringsiz'' tamamlanmasından dolayı bu albümün volümü oldukça düşüktür. yani teoman'ın ilk albümü oldukça başarısız. albümden sonra verdiği konserler teoman'ı daha ön plana çıkarıyor. hatta insanlar arasında papatya teoman olarak anılmaya başlıyor.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: o

    '' ahmet erhan'ın oğul şiirine aşık oluyorum, şiiri besteliyorum, çok benimsiyorum. sanki annemle beni anlatıyormuş gibi hissediyorum o şiiri okurken. ahmet erhan'ın telefonunu buluyorum, arıyorum; kalbim küt küt atıyor hayran olduğum bir şairle konuşacağım için. ahmet abi o kadar güzel konuşuyor ki telefonda benimle: 'kullan tabi' diyor, ama söz: ahmet erhan yazma sakın, şiir: ahmet erhan diye yazılsın albümde.'

    oğul

    anne ben geldim
    dizlerin duruyor mu
    başımı koyacak
    anne ben geldim
    ben, oğlun, hayırsızın

    '' orhan atasoy'un gemiler'i var aklımda uzun süredir. birçok kişinin sevdiği, ama büyük hit olmamış, güzel bir parça. o parçada bir stadyum hiti potansiyeli var bana göre. formunu değiştirirsem, o parçayı hit yapabilirmişim gibi geliyor; bir ''rock marşı'' yani. şarkının ''b'' bölümü biraz fazla uzun, şarkıdan koparıyor insanı, gereksiz yerler atılmalı. bir de nakaratı aynı oktavdan değil, bir oktav yukarıdan söylersem çığlık çığlığa, insanları çok etkilermişim gibi geliyor. rıza abi istemiyor ''gemiler''i. güzel şarkı olduğunu kabul ediyor ama bir çok denemeye rağmen -orhan abi'den sonra zerrin özer, melis sökmen ve başkaları da yapmışlardı- bu parçanın patlamadığını söylüyor, formu değiştirip parçayı bambaşka yapacağımı söylüyorum. ikna olmuyor, ''o şarkı uğursuz'' diyor. ama ısrarcıyım bu konuda. hemen hemen her konuda olduğu gibi aslında.''

    gemiler

    deniz rüzgara karışmış güneşte
    martı sesleri vardı,
    gülüşlerde
    gülüşlerde
    gülüşlerde

    bazı yalanlar

    çalışmış, kaybetmiş
    koşmuş yorulmuştuk
    birbirimize içmeden
    dokunamaz olmuştuk
    birkaç kalp ağrısı, birkaç imdat çağrısı
    elimizde bunlar var
    mutlu olmaya yetmez ki aşk

    ''sadece sarhoşken sevişebilen iki sevgili. bir ilişkinin sonu. palavra atmak değil gerçeklerden bahsetmek, yıkıcı bir ilişkiyi anlatmak istiyordum. bir cinsel isteksizlik durumu var o şarkıda, daha önce yazılmış şarkılarda buna rastlamamıştım. bana kalırsa şarkıları böyle detaylar gerçekçi kılıyor.''

    -----------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: 17

    ''paramparça şarkısı her yerde. istiklal caddesi kasetçilerle dolu ve sürekli dışarıya müzik yayını yapıyorlar. taksim'den başlayıp tünel'e yürüdüğümde sadece kendi sesimi duyuyorum. başka hiçbir şarkıyı çalmıyor kasetçiler. istiklal caddesi'nde kendi sesimden kaçmak için paralel yollardan yürümek zorunda kalıyorum. albüm, rıza abi'nin deyişiyle patlıyor. çok ünlüyüm.

    müslüm gürses anlatıyor:

    '' bir gün tesadüfen teoman'ın paramparça şarkısına denk geldim, dinler dinlemez çarpıldım. hele 'babamın öldüğü yaştayım' dizeleri beni felaket çarptı. hiç vakit kaybetmeden teoman ile irtibat kurdum. çocuk çok efendi bir sanatçı, kısa sürede dost olduk. şarkısını vermeyi kabul etti. ben de ona uygun eski şarkılarımı vereceğim ve ileride o da bana yeni şarkılar verecek. bizim güzel olan her şeye kapımız açıktır. ister pop, ister rock, ister sanat müziği ya da halk müziği olsun, gönlümüze hitap ediyorsa güzeldir.''

    teoman:

    ''açık konuşayım, ben müslüm gürses'in paramparça yorumunu kendi yorumumdan daha çok beğeniyorum. gürses melankolik bariton bir sese sahip. bu sayede ne söylerse söylesin şarkıya inandırıcılık katıyor. eğer bu şarkının klasik olma gibi bir şansı varsa bu onun gibi ustaların sayesinde olur.''

    bugün benim doğum günüm
    hem sarhoşum, hem yastayım
    bir bar taburesi üstünde
    babamın öldüğü yaştayım

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: gönülçelen

    ''bir gece engin uysal ile dışarı çıkmışız. o karşıda oturduğu için araba kullanmasına izin vermemişim bende kalmış, benim odamda uyuyor. ben salondayım. sabah üzerinde oynadığım şarkıyı çalıyorum. birazdan içeriden geliyor; kalın sesiyle 'ne güzel parça' diyor, 'aynı ilhan irem şarkıları gibi.' hoşuma gidiyor yorumu. 'çalsana bi daha' diyor. çalıyorum.

    gönülçelen

    kırıklarını aldırdım
    kalbimin
    zırhımı çıkarttım
    astım portmantoya
    güzel vücutlar
    boş suratlar
    benimse;
    yenmiş tırnaklarım
    titrek ellerim var

    istanbul'da sonbahar

    istanbul bugün yorgun
    üzgün ve yaşlanmış
    biraz kilo almış
    ağlamış yine
    rimelleri akıyor.

    '' ben yaralı yüzleri, iz taşıyan suratları daha çok severim. baktığım zaman pırıl pırıl, defosuz bir yüz o kadar ilgimi çekmez. gürbüz gürbüz manken kızlar yerine yüzünde bir defosu olan kadınları beğenirim ben. o yüzden benim istabulum da böyle, rimeli akmış ve biraz kilo almış.''

    zamparanın ölümü

    ''param varsa, pazar günleri topkapı'ya gidiyorum, bir eskiler pazarı var.
    görüntü: charles dickens romanı. yerlerde çamurlar içinde tezgahlar, bazılarında kafası ya da kolu kopmuş oyuncak bebekler, kullanılmış piller, kış aylarında da varillerde bir şeyler yakıp ısınan insanlar vs. topkapı pazarı yurtdışında kızılhaç'a yapılar kıyafet bağışlarının türkiye'ye getirilip satıldığı yer aynı zamanda. sahipleri çoktan ölmüş, 50'li, 60'lı 70'li yıllardan kalan bir sürü takım elbise. sokak tezgâhlarından seçiyorum. normalde hiçbir zaman alamayacağım takım elbiseleri oradan çok ucuza alıyor ve terzide paçalarını ayarlatıyorum. bir gün bu kıyafetleri giyip evde aynaya bakarken, r. 'adama bak, hem ölmek istiyor hem de süsleniyor' diyor bana. lafı hoşuma gidiyor ve aklımda kalıyor. yıllar sonrasında bu sözü, 'beğensin diye gelirse ölüm, makyajsız gezmezdi' yapıyorum şarkımda. ama ben bir kadını anlatıyorum.''

    '' zamparanın ölümü leonard cohen'in 'death of a ladies man' ine bir gönderme ama bu hikaye benim kurgum. klişe bir kart zamparanın, ruhi'nin -yani benim- 40'lı yaşlarında başarısız zamparalık denemelerini anlatıyor.

    pardon sizi birine benzettim geçmiş yıllardan
    yemin ederim azcık içtim, bu halim doğuştan
    şampiyonan sanırken diskalifiye olduğumdan
    işte sevgili bayan, tüm gevezeliğim bundan

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: teo-man

    '' gönülçelen albümü sonrası hiçbir plak şirketiyle bağım kalmıyor, özgürüm. karar veriyorum; yeni albümümü new york'ta yapacağım. bir yerlerden volkan başaran'ın new york'ta kızını ziyaret ettiğini duyuyorum, ona iş teklif ediyorum. 'gel' diyorum, 'ben sana ev tutayım, şu kadar para da albümü yapmak için.' artık volkan'ın evinde düzenlemeler yapıyoruz her gün. ikimiz için de çok zor insanlarız, tanıştığımız günden beri didişip duruyoruz birbirimizle. düzenlemeler esnasında birbirimize dayanmak için çareler arıyoruz. ben ona benim lustral'lerden veriyorum, o da bana sigarasını ikram ediyor. 35 yaşında, volkan'a dayanmak için sigara tiryakisi oluyorum. o da artık antidepresan kullanmaya başlıyor.''

    ''a. ile ayırılıp duruyoruz yine.(a o zamanki sevgilisi, daha sonra evlenip boşanıyor ve çocuğunun da annesi a.) o başka bir yere taşınıyor. görüşmüyoruz uzun bir süre. şarkılar yazıyorum bütün kalan vaktimde.

    mektup

    telefonda konuşamam bilirsin
    mektuplarıysa ertelerim hep
    belki de yazım çirkin diye
    çok düşündüm, çok kurdum
    karar verdim
    hep vazgeçtim, ama
    sana yazabildim nihayet

    kupa kızı ve sinek valesi

    bir iskambil falında
    çıkmıştık birbirimize
    o güzel kupa kızıydı
    sinek valesiydim bense
    gece yarısı, o perşembe
    rastladım köprü üstünde
    ağlama dedim
    o ağladı
    tırabzanlardan indiğinde

    --------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: en güzel hikayem

    ''bir 'best of' yapmak üzere anlaşıyoruz eski plak şirketimin sahibi arkadaşım
    murat akad'la; bir iki güzel şarkı yazıp eski albümlerimin hit şarkılarını ekleyerek yapılacak bir toplama albüm. başlıyorum yazmaya ama fazla derine girip duramıyorum, iyi değilim kafaca. kendimi harap etme durumlarındayım. a'ya aşkım öldürüyor beni. o yüzden de duramıyorum çalışmadan, gece gündüz çalışıyorum, iki yerine on şarkı duruluyor içimden, kafamdaki 'best of' siliniyor, bir şarkı yazıyorum sonlara doğru a. için. aklımda şebo var sadece o şarkıda söylemesini istediğim, sevgilimin duygularını seslendirmesini rica ediyorum ondan.

    tarkan gözübüyük ve çağlar türkmen ile anlaşıyorum. stüdyoya girip, harıl harıl çalışıp kayıt, miks ve masteringi 28 günde bitiriyoruz. murat bana bozuluyor 'best of' albümü konusunda ona kelek attığım için. haklı. ama ben daha haklıyım. hayatımın albümünü yaparken, verdiğim uyduruk sözünün benim için değeri sıfır. söz verdiğim o albümü bu albümden sonra çıkarmayı öneriyorum ona, kabul etmiyor. bozulmakta ısrarlı. albümün ismini a. için koymuştum zaten çoktan: 'en güzel hikayem'

    en güzel hikayem

    işkenceydi bazen
    bazen çok güzeldi
    ama anlıyorum sesinden
    kurtulmuşsun sen
    nokta konmuş
    bitmiş
    en güzel hikayem

    ayna

    uyumadan uyandım
    yine aynı dünyaya
    karar verdim
    kalmaya
    baktım dedim ki, aynaya
    acelen ne
    olacaklar olacak
    yaşa
    sevdiklerin var burada
    hâlâ
    yaşa
    seni sevenler burada
    hâlâ

    ''kabataş'tan bir arkadaşımızın teknesine bineceğim. benzin istasyonunun arkasındaki iskeleden. tekne daha gelmemiş, ileriden bir delikanlı geliyor bana doğru. pek hayırlı bir tipe benzemiyor, kara kuru, uzun boylu, kambur, çökük avurtlu. herhalde para ister diye düşünüyorum. anında konuya giriyor. 'abi' diyor, 'ben bir ara intihar edecektim. senin ayna şarkını dinledim, vazgeçtim.' hiçbir şey söyleyemiyorum. pek kendinde değil gibi zaten. o da başka bir şey söylemeden, dönüp gidiyor.''

    gökdelenler

    gökdelenlerden tükürdüm
    dünyaya
    ben hayatım boyunca
    bu yüzden kupkuru ağzım
    bak geçmedi yıllarca

    ''gençliğimde kendimi gerçekleştirirken dünyadaki birçok şeyi de eleştirirdim. dünyanın tüm sistemi ahlaksızlık üzerine kurulmuştu. her yerde güçlüler, güçsüzleri eziyor diye düşünürdüm. neredeyse herkesi de inceliklerden ve ahlaki prensiplerden yoksun ve kaba bulurdum. 'gökdelenlerden tükürdüm dünyaya' o tiksintinin ifadesi. gerçi dünyayı hâlâ aynı şekilde görüyorum ama gençliğimdeki kızgınlığım artık yok. insanlara daha şefkatle yaklaşıyorum.''

    bugün

    boğulurdum her sağanakta
    yüzmeyi öğrenmişim sanki
    bugün
    hayat, koyu bir balgam
    sert bir pornoydu dün
    bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
    ama eminim
    tanrı var bugün

    ''insanın bugün öyle hissetmesi için, dün dibe vurması gerekiyor. şarkıda adam kafayı yemekle aydınlanma arasında gidip gelsin istedim, çünkü bence ikisi de aynı.''

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: renkli rüyalar oteli

    '' renkli rüyalar oteli'' albümümü yapıyorum safa hendem ve mehmet cem ünal ile birlikte. renkli rüyalar oteli'nde önce besteler yapıldı, sonra sözler yazıldı. ben her albümde böyle farklı şarkı yazma teknikleri bulmaya çalışırım. aslında her şey biraz beatles'a özenmemle başladı. onlar nasıl stüdyoya kapanıp her şeyi orada yapıyorsa ben de öyle yapmak istedim. bu değişiklik bana yetmedi. hadi bu sefer önce besteleri yapayım, sözleri sonra yazayım dedim. tabii yine eski metotla yaptığım şarkılar da var. mesela aşk kırıntıları elime gitar, kayıt ve kalemi alıp 15 dakikada yazdım.

    aşk kırıntıları

    aşk kırıntısıyla doymaktansa
    tek başıma aç kalırım bu hayatta
    paylaşacak bir şey artık yoksa
    bir erkekle kadın arasında

    iki çocuk

    konserde kendi ifadeleriyle:

    ''erdal eren'i tanıyor musunuz? bilmeyenler için anlatayım. 12 eylül 1980 darbesinden sonra ilk asılan kişilerden birisi erdal eren. genç biri. bir jandarma erini öldürmekten daha doğrusu o suçlamayla asıldı. pek doğru dürüst bi yargılaması yapılmadı kendisi suçsuz olduğunu söylüyordu ama asıldı.

    erdal eren benim akrabam. bundan 15 sene evvel 'renkli rüyalar oteli' albümünü yaparken onla ilgili bir şarkı yazmak istedim. küçüklüğümden beri bilirim hikayesini. kitapları okudum, gazete haberlerine girdim. bir şey sonradan içimi acıttı. öldürdüğü söylenen zekeriya önge'den kimse bahsetmiyordu, sadece bir satırda geçiyordu şöyle. aslında ona da yazık olmadı mı oldu. ikisine de yazık oldu. erdal eren büyük bir kahramanmış gibi daha doğrusu büyük bir kurbanmış gibi karşılandı. zekeriya önge'den kimse bahsetmiyordu. ben de dedimki aslında erdal'la ilgili şarkı yazacaktım ama iki tane boşu boşuna ölmüş iki tane çocuk için yazayım. ben ideolojilere falan inanmam. siyasete de inanmam, çok sevmem de.

    ben pek anlatamadım ama şarkı anlatır inşallah.

    el sallamıştı annesine
    bayram izni dönüşünde
    hissetmiş miydi oğlunu
    kurşun kalbi deldiğine

    kim

    ''charles aznavour 'un fransızca bir şarkısını elvis costello ingilizce olarak 'she' adıyla söylemiş. ben de o şarkıya 'kim' adıyla söz yazdım. uzun zaman uğraştık ama onun iznini alamadık. 'ingilizce ve fransızca dışında başka bir dile izin vermiyoruz' diye bir yanıt geldi. benim yazdığım sözler de sehpanın üzerinde öylece kaldı. bir gün elime gitarı aldım ve o sözlere yeni bir beste yaptım. bir kerede bitti şarkı. çok pratik bir şeymiş müzik yerine söz yazmak ve sonra tekrardan müziğini yaratmak.''

    kim tutacak son anda
    bedenimi havada
    düşen uçurumlarda
    ben tutarken nefesimi
    ağzından aldığım
    ağzımda sakladığım
    uçup gitmesin diye
    biz büyür dünya değişirken
    birbirimizi düşünüp
    başkalarıyla sevişirken
    kim

    terlemeden sevişenler

    nasıl anlasınlar seni, beni
    acıkmadan yiyenler
    uyumadan önce ayaküstü
    terlemeden sevişenler

    '' bazı insanlar var, kalplerini dinlemiyorlar; ya ailelerini dinliyorlar ya da bu iş böyle olur zaten diyorlar. yaşımız geldi, evlenip yeni televizyon çıkmış onu almak lazım, şunu yapmak lazım diye başkaları tarafından karar verilen hayatları yaşıyorlar. bu tip insanlar evleniyorlar, uyku vakti geldiğinde televizyonunu kapatıp 'hadi hayatım içeri geçelim' diyor, sonra da 'e biz evliyiz birkaç gündür de sevişmedik, sevişmemiz lazım' deyip sevişiyorlar...''

    ------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: insanlık halleri

    ''bulanık hayatım. yine kendimi işe vererek, dünyaya kapımı kapatma hayallerindeyim. yine pek iyi değilim.(bu seferki çok uzun sürecek) plak şirketime mektup yazıyorum. bu albümü onlarsız, kendi başıma yapmak istediğimi söylüyorum mektupta. bu albümü çok sevdiğimi, ticari olmadığını bildiğimi, ama yine de bir sürü para harcayacağımı dile getiriyorum. 'bırakın kendi paramı batırayım' diyorum yani onlara. onların parasını savurmak istemiyorum.
    çok uzun zamandır ilk şarkımı yazıyorum. terapistim -arkadaşım- c.'yi arıyorum. hiç şarkı yazamadığım için mızmızlandığım terapistimi. ona şarkıyı çalıyorum; kız arkadaşım a.b. için şarkı mavi kuş ile küçük kız

    'mavi kuş' da, 'küçük kız' da ortaçgil şarkılarının isimleridir. ortaçgil'e çocukluğumdan beri hayranım. abime bir selam göndermek güzel olacak diye düşündüm.

    mavi kuş ile küçük kız

    yalancıyımdır biraz ama bana inan
    sarhoşken hep çok sahiciyim
    yine fazla içmişim bu akşam da
    coşmuş kalbim, of nal gibiyim
    sağır, kör, dilsiz görünür kalbim
    ama bil, ben aslında iyi biriyim
    bilirim, çok kirlidir aşk sicilim
    sadakat konusunda da pek iddialı değilim
    ama bu kez farklı olsun diye
    sen denersen, ben de denerim
    pek iyi olmadı şarkı, boş vereyim
    gel hadi 'ortaçgil' dinleyelim
    sıcaklığını verirken sen bana
    sızayım aniden kollarında

    ''ahmet erhan ile e-mail'leşiyoruz. gırtlak kanseri. sigorta ödemelerinden yakınıyor. o akşam şiirlerini tekrar okuyorum. bir sürü harika dize var yine önümde. farklı şiirlerden bir kolaj yapıyorum, ona mail atıyorum: 'abi, senin şiirleri karıştırıp bir şarkı sözü haline getirdim, besteyi de yaptım. adı, sevişirdik bazen.''

    sevişirdik bazen

    bir gün nehir yataklarına dolarsam korkarım
    suyumun çoğu
    senden yana akacak
    dünyanın ölümünü gördüm
    suyun toprağın
    en yakın dostlarımın
    birer birer
    vakitsiz açan çiçeklerin
    vakitli doğan çocukların
    ölümünü gördüm
    ama kimse
    inandıramaz beni
    öldüğüne sevgilerin

    çoban yıldızı

    yüzme bilmeden daha
    deniz görmeden
    hiç güneşte yanmadan
    şimdi ölmek istemem
    bir kalbi sarmadan

    ''90'larda çok dinlediğim bir tom waits şarkısı vardı. hayatında hiç okyanusu görmemiş bir kızdan bahsediyordu. dinlerken çok hüzünleniyordum. ben de benzer duyguyu askere yükleyip aşık olmadan, sevişmeden ölmek istemeyen ağır yaralı bir askerin şarkısını çoban yıldızı'nı yazdım. kendisi önce bir düşman askerini öldürüyor, vicdan azabı çekiyor ve en sonunda o da vuruluyordu. türk-kürt savaşı da beni üzüyor, bu şarkı ona referans verir diye düşündüm. estetik olarak da 1930 yapımı bir filmi baz alıp klibi çektim.''

    ----------------------------------------------------------------------------------------------------------

    albüm adı: eski bir rüya uğruna

    ''son bir albüm yapmaya niyetleniyorum. alper'le yapacağım, eski günlerdeki gibi. fakat ikimizin de hiç keyfi yok, hayatın kendisinden bıkkınlık gelmiş bize. enerjimiz yerlerde sürünüyor. şarkı yazmaya zorluyorum kendimi, yoruluyorum çabadan. her zaman yaptığım gibi barlas erinç'e soruyorum güzel parçaları var mı diye. iki tane veriyor bana. yazmam gereken şarkılar azalıyor. aklıma çok az iyi fikir geliyor, yine de çalışıyorum. kayıtlar bitince, misleri yapacak çağlar türkmen geliyor stüdyoya, yaptığımız şarkıları dinlemek için. dinleyip beğeniyor. bu arada alper 'keşke bi tane de hit parça yazsaydın, bir son dakika golü mesela' deyince, sinirleniyorum, bu hit parça eksiği konusunda söylenip duruyorum. çağlar da alper'e katılınca daha da bozuluyorum, eve gidiyorum, gitarı alıp hırsla 10-15 dakikada serseri şarkısını yazıyorum. ertesi günkü stüdyoya girişimi alper beni taklit ederek anlatıyor sonradan; kasılarak yürüyor, benim ciddi, havalı suratımı, sesimi taklit edip şöyle haykırıyor 'yaptım şarkıyı!'

    serseri

    aynaya bakmam
    kendimi bilmem
    hayat acıtınca
    dünyayı sevmem
    ne yazık ki tek tabanca
    serseri doğdum
    serseri ölcem

    ''bir şarkı yazıyorum; adı hem hayattan hem ölümden
    iki kişiye adıyorum şarkıyı, iki şaire: ahmet erhan ve seyhan erözçelik''

    hem hayattan hem ölümden

    sardunyaları seyrettim bir çölden gelip
    geceler boyu ağladım, şairleri sevip...

    bu ve bunun gibi hikayeler teoman'ın fasa fiso kitabında mevcut. kitabı okumayanlar için tavsiye ederim. güzel detaylar barındırıyor teo hakkında.
    he bu arada unutmadan
    sen çok yaşa teoman!

    editi: birkaç imla hatam olmuş, uyaran arkadaşlara teşekkür ediyorum.
    görüşürüz çocuklar!

    gelen istek üzerine ''iki çocuk'' şarkısının da hikayesini ekledim.
    ben yine hikayelere ulaştıkça güncellerim burayı.
hesabın var mı? giriş yap