• baş kahramanın güneş olduğu, güzel bir teşhis sanatı örneği;

    ''çünkü hurin, echoriath'ın sessiz uçurumlarının ve saçlarını kırmızıya boyayıp bulutları delerek batan güneşin karşısında üzüntü içinde dikiliyordu.''*
  • yerdeniz'de geçen bu cümlede bolca yer verildiğini gördüğümüz kişileştirme sanatı;

    ''davulun sesini duyuyor; geminin kıçında asılı duran gemici lambasının, rüzgar savurdukça, yağmurun dövdüğü karanlıkta can çekişen bir leke gibi ışık saçarak salınışını ve çırpınışını görüyordu.''
  • dickens, tıbbi durumların semptomlarını neredeyse kusursuz tasvir eden bir ustalığa sahiptir. ayrıca bu tanımları, eserlerine ince ve detaylı terimlerle aktarma eğiliminde bulunmuştur. öyle ki tarihçiler ve doktorlar, dickens'ın tıbbi yorumlamalarını ve teşhis konulan karakterlerini, denemelerinde ele almışlardır. bazı durumlarda dickens’ın açıklamaları, tıp doktorları tarafından sonradan kanıtlananları önceden belirleyerek, dickens'ın gözlem yeteneğini ortaya koymaktadır. dickens'ın karakterlerinden bazılarına atfedilen dickensçı teşhisler;

    --- spoiler ---

    ebenezer scrooge
    mantar zehirlenmesi
    a christmas carol'daki* cimri ebenezer scrooge, noel arifesi gecesinde geçmişini yeniden yaşar ve bir dizi canlı halüsinasyonlarla şimdiki zamana ve geleceğe dair görüşlere dalar. ertesi güne, dickens tarafından ayrıntılı olarak tarif edildiği gibi, olgun yaşlardaki (muhtemelen 50 civarı) scrooge, atipik olarak cömert ve neşeli olarak başlar. scrooge’un halüsinasyonlar silsilesiyle dolu gecesindeki hazımsızlık şikayeti, bir zamanlar çavdar ekmeğinin bir katkı maddesi olan halüsinojenik mantar ergotuyla zehirlendiğinin bir kanıtı olarak yorumlanır. bir yandan da scrooge'un felç geçirmiş olabileceği, bunadığı ya da kısa süreli psikotik bozukluklardan etkilenmiş olduğu ileri sürülür.

    tiny tim
    d vitamini eksikliği
    a christmas carol'daki scrooge'un gördüğü halüsinatif şeyler, tiny tim cratchit’in hayatını kurtarmış olabilir. çünkü, scrooge o gece sert bir dille uyarılır, "bu gölgeler değişmeden kalırsa, küçük tim'in bir zamanlar oturduğu sandalyeyi artık boş göreceksin." bununla birlikte dickens, eğer scrooge cömert olursa (mesela bob cratchit’in maaşını yükseltmek) cratchit ailesinin daha fazla yiyecek alabileceğini de öne sürer. ve daha önemlisi, eğer günümüz doktorları tiny tim'in d vitamini eksikliğinden muzdarip olduğu iddiasında haklılarsa, çocuğun sakat kalan bacaklarını güçlendirmeye yardımcı olacakları, balık yağı satın alabileceklerini belirtir. tiny tim'in d vitamini eksikliği kesin olmasa da, çocuğun durumuna renal tübüler asidoz veya 19. yüzyıldaki londra’nın çocukları arasında yaygın olan raşitizm ve tüberkülozun bir kombinasyonu da neden olmuş olabilir.

    mr. krook
    disleksi
    “tüm mektupları ayrı ayrı fark edebilir ve çoğunu, onları gördüğünde ayrı ayrı tanır, ama asla bir araya getiremez.”
    dickens, bleak house* eserindeki mr. krook'un okuma kabiliyetini böyle tarif ediyordu. bu açıklama, disleksinin ilk yazılı açıklaması olarak kabul edilirse, dickens, terimin kendisi tıbbi literatüre ulaşmadan 30 yıl önce bunu yazmıştır. krook ayrıca alkol bağımlılığı da yaşadı ve kendiliğinden yanarak, sıradışı bir şekilde öldü.

    jack jasper
    madde bağımlılığı
    in the mystery of edwin drood'da koro şefi jack (john) jasper, afyonun etkileriyle, en karanlık arzusu olan yeğeni edwin drood'u boğmayı rüyalarında görür. hala bir gizem olsa da bazı psikologlar, özellikle uyuşturucu kullanımıyla ilgili olan düşlerin, yiyeceğe ya da sekse olan bir arzunun kökenini ya da özlemeyi temsil edebileceğinden şüphelenirler. belki de jasper’ı, drood'u öldürmeye itmiş olabilecek olan şey, jasper'ın, drood'un nişanlısı rosa bud'a olan aşkıydı (bu ihtimale rağmen, drood'un kaybolmasından sorumlu olan kişinin kimliği bilinmiyor çünkü dickens, romanı tamamlamadan önce öldü). dickens, rüyalar, arzular ve günümüzde tıbbi bir durum olan bağımlılık tasvirinde de dikkat çeker.

    arthur havisham
    delirium tremens
    “bu işte onunla çalışan biri daha vardı. ismi arthur’du. yok yok ismi değil, soy ismi arthur’du. hasta, gölge, ruh gibi bir adamdı.”
    great expectations'da*, arthur havisham karakteri ile dickens, bağımlılığının sonuçları, yani fiziksel ve zihinsel bozulmaya yol açan eğilimler hakkındaki bilgisini göstermektedir. arthur, özellikle doktorların delirium tremens ile açıkladığı, alkolün bırakılmasının yol açtığı ve genellikle kronik alkolizmden muzdarip olan insanlarda görülen bir hastalığın içerisindeydi. adından da anlaşılacağı gibi, zihinsel durumdaki değişiklikler "delirium" ve titreme "tremens" olarak belirlenmiştir. arthur, dickens'in romanda detaylı bir şekilde tanımladığı gibi, dickensçı teşhisler arasında zayıf ama ilgi çekici bir hazine oluşturduğu için önemlidir.

    tombul joe
    obezite hipoventilasyon sendromu
    the pickwick papers'ta* dickens, “… bir çocuk, harika bir şişman çocuk… hasır minderin üzerinde dik duruyor, gözleri uykudaymış gibi kapalı” diye yazar. bu, günümüzde pickwick sendromu veya obezite hipoventilasyon sendromu olarak bilinen şeyin klasik bir açıklamasıdır. obezite birisinin fiziksel özellikleri ve atipik gündüz uyuşukluğu, dickens'ın tombul joe'yu tarif etmesinden sonra, romanla ilgili ilk referans olarak 1900'lerin başlarında, kanadalı hekim sir william osler'in the principles and practice of medicine adlı kitabında yer alır. pickwick sendromu ismi, the pickwick papers'ın kitap şeklinde (1837) yayınlanmasından bir yüzyıldan fazla bir süre sonra popüler kullanım haline gelmiştir.

    bradley headstone
    epilepsi
    “çok hastasın bay headstone!”
    "mühim değil, efendim. birazdan geçer. sık sık başım döner. alışığım. ben sizi tutmayayım, yardıma ihtiyacım yok, teşekkür ederim. bana zaman ayırdığınız için minnettarım."
    our mutual friend'deki* okul müdürü bradley headstone'un epilepsiden şikayetçi olduğu düşünülmektedir. direğe tutunması ve yüzünün aldığı kül rengi hal ile sık sık başının dönüyor olması, büyük olasılıkla bir kriz geçirdiğini gösterir. dickens'ın headstone karakteri, bu hastalığa sahip olan yegane dickens karakteri değildi. oliver twist’te günahkar ve hasta bir karakter olan monks ve kasvetli ev'deki bir hizmetçi olan guster de bu hastalığa uymaktadır. bazı kimseler, dickens'ın kendisinin de epilepsi veya buna benzer bir hastalığa sahip oluduğunu ve bunun da dickens'a, hastalığa dair derinlemesine bilgi verdiğini iddia ederler. bununla birlikte, bu tez doğrulanmamış olarak kalmaktadır.

    uriah heep
    distoni
    "hayranlık uyandırmak istediği vakitlerde bükülüp katlanıyordu ve bu çok çirkin bir görüntüydü."
    "bükülmek", dickens tarafından david copperfield'taki kötü adam uriah heep'in tanımlarında sıkça kullanıldı. heep’in sürekli kıvrılması ve bükülmesi, bazıları tarafından distoni olarak bilinen fiziksel bozukluğun göstergesi olarak yorumlanmıştır. distoni, istemsiz kas kasılmalarından kaynaklanan tekrarlayan hareketlerle karakterizedir. distoni ile ilgili alışılmadık büküm hareketleri ve duruşlar, dickens'ın iyi yakaladığı tanımlar, hastalar ve gözlemciler için rahatsızlık edici olabilir.
    miss trotwood, heep’e şöyle der: “bir yılan balığıysanız efendim, kendiniz gibi davranın. bir insan iseniz, uzuvlarınızı kontrol edin, efendim! ah ulu tanrım!”

    miss mowcher
    cücelik
    okurlar david copperfield'da ayrıca, cüce bir kuaför olan miss mowcher karakteriyle de karşılaşırlar. uğursuz heep'in aksine, miss mowcher bir kahramandır. ancak dickens başlangıçta kuaförü ahlaksız ve dedikoducu olarak tasvir eder. bunu sebebi, o sıralarda komşusu olan mrs. jane seymour hill'in cüce olması ve dedikoduyu pek sevmesidir. hill, miss mowcher tasvirlerinde kullanılan kelimeler yüzünden, dickens'ı dava açmakla tehdit eder. nihayetinde karakter, engellilerin haklarına yönelik bir sembol olarak ünlenir ve dickens'ın, güçsüz karakterlerine nezaket ve kahramanlık bahşetme eğiliminin temsilcisidir.

    --- spoiler ---
  • okuyucunun dikkatini toparlayan, kendine çeken güzel ve hoş bir söz sanatı, insana ait bir özelliğin insan dışındaki varlıklara verilmesiyle yapılır;

    ''buhar gibi bir sis dört bir yana yayılmış, tüm oyukları doldurmuştu; tıpkı huzur arayıp da bulamayan kötü bir ruh misali tepeye doğru mahzun mahzun süzülüyordu.''

    ''sabahın sükunetinde yükselen kudretli sular, sevecen bir dost gibi akışkan, derin ve kendinden emindi.'' *
  • bunun bir de yanlış olanı vardır ki evlerden ırak...

    sene 93 bilemedim 94. liseden mezun olalı iki sene olmuş, gençlik yılları, kafada kavak yelleri esiyor. askere bile gitmemişim, o kadar toyum yani. gebze'de bir dükkanda çalışıyorum tıngır mıngır. işlerin açık olması patronların iştahını kabartmış olmalı ki çalışmakta olduğum dükkanın benzer bir tanesini de 200 metre aşağıya açtılar. hoştur güzeldir de orada kim çalışacak? bir bayan eleman alırlar dükkana. dükkan dediğime aldanıp plaza falan sanmayın, hakikaten dükkan. ne lavabosu var, ne tuvaleti.

    burda çalışan hanım kızımız, ihtiyaç duyduğunda kendi çalıştığı yerin kapısını kapayıp benim çalıştığım dükkana geliyor ve ihtiyaçlarını gideriyor. nedir bu ihtiyaçlar? yemek, çay, wc, lavabo, vs... dükkanın hemen karşısında, eskiden çay bahçesi olarak kullanılan ve wc kısmı, lokasyon olarak tam da bu kızımızın çalıştığı yerin karşısında kalan bir harabe mevcut. bu akıllı ama bahtsız kızımız birgün üşeniyor 200 metre yukarı yürümeye ve zıplıyor karşıdaki virane wc ye. tam içeri girerken sapığın biri de bunun peşinden...

    biraz harala gürele, birkaç tırnak darbesi, çığlıklar falan derken sapık kişisi korkup kaçıyor. kızcağız yukarı geldiğinde saç baş dağılmış, beti benzi solmuş, acaip bir halde. hemen başına üşüşüp ne oldu falan derken olayın aslını öğreniyoruz. sapığın eşgalini, kılık kıyafetini de sorup başlıyoruz deli gibi etrafta herifi aramaya. bulsak o biçim benzeticez yani.

    oraya bakın, buraya bakın, elde var sıfır. bir de çarşıya doğru bakalım, belki denk gelir umuduyla çarşının başına çıkıyoruz bir arkadaşın motosikleti ile. o esnada, tam da kızımızın tarif ettiği eşgale uygun bir vatandaş, arabasıyla önümüzden dönmeye çalışıyor. mavi gömlekli, esmer, kaşının üzerinde bir yara izi var. attığı tırnak izi diye tahmin edip yapışıyoruz adamın yakasına. yürü bizimle karakola geleceksin diyoruz ama adam ipler mi 17-18 yaşında iki toy genci? manyak mısınız olum benim işim gücüm var deyip gaza basmaya yeltense de, oradaki polise aktarıyoruz durumu. polis eşliğinde adamı karakola götürüyoruz. dükkana telefon ediyoruz, gelsin hanım kızımız da teşhis etsin şüpheliyi diye.

    o da ne, kızın nişanlısı gelmiş ve biraz açılması, moralinin düzelmesi için kızı gezmeye çıkarmış. dakikalar ilerledikçe polisler bir yandan, adam bir yandan baskı kuruyorlar üzerimize. nerde bu kız, gelmiyor mu, işimiz gücümüz var, bütün gün burda mı bekleyeceğim diye. aradan bir buçuk saat geçtikten sonra nihayet kıza ulaşıp karakola götürüyoruz ama sinirler olmuş keman yayı gibi. diyoruz ki kıza bu muydu sana saldıran adam? cevap,

    hayır bu değildi..!

    yer yarılsa da içine girsem denilen anlardan biri daha... adamdan binbir özür, abi biz ettik sen etme, bak olay böyle böyle oldu, vallaha kötü bir niyetimiz yoktu yakarışlarıyla ve adamcağızın da anlayışıyla olayı tatlıya bağladık vesselam.

    yani, erken teşhis hayat kurtarır, yanlış teşhis süründürür.
  • cansız bir varlığı insan yerine koyma, şahıslandırma;

    gelmiş iken bir habercik sorayım
    yıldız dağı niye gitmez dumanın
    gerçek erenlere yüzüm süreyim
    yıldız dağı niye gitmez dumanın (bkz: pir sultan abdal)

    (bkz: türkülerin dili)
  • zor, dayanimaz bir olay. hele bir de adli ortamlar icin sevgilinin cansiz bedenine bakarak yapilani...
  • hekimin, hastanın nabzını ve cüzdanını ölçerek çıkardığı hastalık tahmini. *
  • netflix te izlenmeye değer yeni bir belgesel dizi.
    house md in gerçek hayattan kesintileri.
  • polis vazife ve salahiyetleri kanunu ek-6 maddesi yasal dayanağıdır.

    gözaltına alınan kişinin suçun faili olup olmadığını belirlemek ve kimliğini tespit etmek amacıyla yapılan bir delil toplama işlemidir. belirli usul kurallarına uyulmak şartıyla yapılan bir ceza muhakemesi işlemidir.

    yapılabilmesi için:
    1. cs talimatı olmalı.
    2. teşhis işlemine katılacakların ifadesi alınır.
    3. teşhis edilecek kişi gözaltına alınmış olmalı.
    4. teşhiste bulunan, teşhise tabi olan ve kamu görevlileri bulunur.
    5. teşhise tabi birden fazla kişi olmalıdır.
    6. teşhise tabi kişiler benzer olmalı.
    7. teşhiste bulunan ve teşhise tabi olan kişilerin birbirini görmemesi gerekir. özel bölmelerde yapılır, teşhise tabi olan teşhiste bulunanı göremezken teşhiste bulunan tabi olanı görebilir.
    8. teşhise tabi olanlar numaralandırılır. seçme işlemi bu şekilde yapılır.
    9. teşhis işlemi iki kez tekrarlanmalı.
    10. tanıklıktan çekinme hakkı olan tanık veya mağdur, teşhiste bulunmaya zorlanamaz.

    edit: yazım.

    savcı editi: en çok gözden kaçırılan noktası teşhise tabii kişilerin benzer olması maddesi imiş. bir avukat olarak buna dikkat etmek mühimmiş, kolluk saçma sapan, alakasız tiplemeler seçebiliyormuş. itiraz edilebilirmiş bu hususta.
hesabın var mı? giriş yap