• ders çalışmayan bir çocuk mu var, sağsa şayet muhakkak ki babası onu sanayiye göndereceği anı bekliyordur. adam bak oturup çalıştıralım, yok, hesabımızı yapalım özel ders aldıralım, yok, hele bir burnu sürtülsün bak nası çalışacak, e eczacı hilminin yanına verelim, yok, markette kasiyerlik yapsın, yok, waikikiye verelim hem bak karılar açar saçar dağıtır, bizimki de paşa paşa toplar, daha iyi ceza olmaz buna. ı-ıh!

    o ders çalışmayan, elindekilerin kıymetini bilmeyen çocuk illa ki sanayiye gönderilecek.

    gönderemeseler bile düşüncesi güzel, zevkin doruklarına çıkarıcı: ben seni sanayiye gönderebilme ihtimalini sevdim!

    içlerinde birer uktedir bu fantazi. sanki çocuk oturup çalışsa güzel güzel notlar alsa bu kadar zevklenmeyecek adam. sanki evlenmekteki gayesi, birgün bir oğlunun olması, onun imkan bolluğundan şımarması, ders çalışmaması ve kendine bu fırsatı sunması. adam yememiş içmemiş bugün için çalışmış sanki.

    sanki çocukken birgün yere uzanmış, ellerini ensesinde birleştirmiş ve yıldızları izlerken: bir gün bir oğlum olacak, ders çalışmayacak ve ben onu sanayiye göndereceğim diye hayal kurmuş.

    çocuğuna sadece tek bir öğüt veren baba, verdiği tek ders kendi düşen ağlamaz olan baba, yere düşen çocuğunu kaldırmayan baba hep birlik olmuş karılarına "sanayiye verelim" diyecekleri an'ı beklemişler, zevklenirken de erol taş gülüşünü ihmal etmemişler.
  • fantezi değil gerçek olsa nice koç yiğitler kurtulurdu. her çocuk klasik eğitim sisteminde okuyup 4 yıllık lisanns mezunu olacak diye bir ittirme ile karşı karşıya olduğumuz için meslek lisesi ve çıraklık eğitimine ceza gözüyle bakıyoruz, bu nedenle usta arayan bulamıyor üniversite mezunu arayana 5000 başvuru geliyor.
  • "7 zayıf getiren çocuğun ikinci dönem teşekküre yolculuğu" gibi gerçek hikayeleri bizlere sunan fantazi.
  • 6,5 yıllık annelik kariyeri olan bir türk kadını olarak kurmaya başladığım fantezi. anam ne zormuş ödev yapmayan çocuk sahibi olmak. okullar açılalı 2 ay olmadı. 2 sayfa boyayacak, 2 satır "l" yazacak, 2 satır "e" yapacak değil mi. benim beyzade alıyor kalemi başlıyor konuşmaya. "benim bu ödevim hiç bitmez, ne de bitmeyen ödev vermiş öğretmen..", bitmeyen ödeve methiyeler düzüp ardından ağıtlar yakıyor, nihayetinde ağlıyor, diyelim bir toz zerreciği bulup önünde onunla oynuyor.

    ben bu esnada önce sakin sakin konuşuyor, sonra yalvarıyor ardından yakarıyor sonra öfke nöbetine giriyor, önce kendi saçlarımı yolmak istiyor sonra onu parça pinçik yapmak istiyor nihayetinde elinde sefer tasıyla sanayiye gönderiyorum küçümen oğlumu hayallerimde.

    bütün bunlar saat 19.00'dan 22.00'ye kadar sürüyor ve ödev bitmemiş olarak yatıyoruz.

    haklıymışsınız babalar.
  • çocuğunun hayatta bir şekilde ayakları üstünde durması gerektiğini tatlı dille anlatarak değil, gerçekleri bizzat uygulamalı olarak gösteren babadır. insanoğlu tembeldir, gözü kapalıdır,rahatı sever...bazı şeyler anlatılarak kafaya dank ettirilemez.gerçeği çıplak gözlerle yaşayarak görüp ona göre ayağını denk almasını öğrenmelidir insan. ayrıca fantezi falanda değildir, babası bizzat yaşamıştır ki onuda çocuk yaşta sanayiye verdiklerinde üzerinde ne fanteziler denendiğini...

    gerçekler bir tarafa bu tarz aforizmaları seviyorsanız (bkz: the lighthouse) filmine bakın.
  • çok yerinde bir fantezidir.

    yalnız burada kritik nokta; sanayiye verdiğiniz çocuğun parasını hemen elinden alacaksınız ki paraya alışmasın ve doğru düzgün bir işi olmazsa ne kadar zor şartlarda çalışacağını görsün.

    bizimkiler abimin resim dersi bile zayıf olunca yaz tatilinde abimi kereste atölyesine verdiler.
    sonuç ; o tüm dersleri zayıf olan çocuk liseyi bitirmekle kalmadı, 2 üniversite mezunu, anadili gibi ingilizce konuşan, çok iyi kazanan bir müdür oldu çıktı.
  • zamanında sanayiye gitmeseydim şu anki hayatımı kuramamış olurdum. iyi ki gitmişim iyi ki sanayide çalışmışım. bu arada beni babam yollamadı benim hayalim buydu.*

    not: sonradan bir heves olduğunu anladım ve ayrıldım orası ayrı konu.

    edit: bu entry hakkında gelen mesajlar için toplu yanıt;

    +sana ne katmış olabilir ki?
    -şaka gibi gelecek ancak bana samimiyeti öğretti. eli açık olmayı, insanları küçümsememeyi ve en önemliside iş arkadaşlarına saygı duymayı öğretti. ne yazık ki plazalarda bu saygı meselesi sadece yüzünüze baktıkları zaman işe yarıyor. arkanızı dönmeye gelmiyor.

    +şu an ne durumdasın?
    -öyle muhteşem zenginlikte değilim ama orda edinmiş olduğum bilgiler ve tecrübeler sayesinde güzel bir ticaret insanı olduğuma inanıyorum.

    +tamirci çırağı şarkısı yollayan kesim *
    -evet evet, dinleyip tribe girdiğim olmuştur.

    sanayi candır.
  • zorunlu eğitimin önce sekiz yıla daha sonra 12 yıla çıkarılmasıyla bir miktar sekteye uğramış fantezi.
  • akademik olarak başarısız bir çocuğu zorla okutan ve 30 yaşında hayat kuramayıp hala anne-babanın eline baktıran aileye göre oldukça mantıklı bir plan yapan ailenin fantezisidir.
hesabın var mı? giriş yap