• bir seyden uzaklasmak icin baska bir seye yakinlasmak gerekir. mesela dinden uzaklasan etige ya da bilime yakinlasabilir. bizim ulkemiz dinden uzaklasiyorsa da dogru bir yere yakinlasmiyor.
  • ülke, halk, millet bölünmüş olduğu için bu şekilde bir manzara çıkıyor bence ortaya. bir kısım vatandaş daha muhafazakarlaşırken bir diğer kesim dinden, diyanetten uzaklaşıyor. örneklem hatalı seçildiğinde de sonuç bu şekilde çıkıyor. hele 15 adet öğretmenle konuşarak okullarda cinsellik konusunda çıkarımda bulunmanın bilimsel yöntem açısından sıkıntılı olduğunu söylemeye bile gerek yok. söz konusu araştırma zaten anket temelli olduğu için yoruma ve manipülasyona son derece açık. deneklerin her zaman doğruyu söylememe olasılığı yanında, kültürel ortam, gelenekler ve güncel eğilimler de göz önüne alınarak, sosyal bilimlerde yapılan araştırmaların dikkatli yorumlanması gerekiyor.

    bana biraz da, ahmet hakan mal bulmuş mağribi gibi bu araştırmaya atlamış gibi geldi. araştırmayı yapan arkadaşı da gözüm pek tutmadı açıkçası. henüz doktora öğrencisi olan, odtü'den ret almış ve hatta ismini bilmediğimiz bir hollanda üniversitesindeki meçhul bir akademisyen tarafından bu tezi dahi henüz kabul edilmemiş bir genci, bu kadar dikkate alıp manşet yapmak riskli geliyor bana. arkadaşın da her şeyi çözmüş gibi her konuya atlaması ayrı bir güvensizlik veriyor. sakin ol şampiyon demek geliyor içimden.

    diğer yandan, ülkemizde akademinin bu tür araştırmalar yapma becerisinin mevcut durumda ne kadar kısıtlı olduğunu da söylemek gerekir. sayılı cesur akademisyen dışında kimsenin bu konularda saray görüşünün aksine bir sonuç çıkaracak araştırmalar yapabileceğine de ihtimal vermiyorum. bu da ilk düşen kalelerden olan akademinin ayıbı. aklıma heidegger'in 1933'deki tercihi geliyor akademinin mevcut halini düşününce. (bkz: profesör heidegger 1933'te neler oldu)
  • doğru tespit.

    zaten yeni bir şey de değil. karşı devrim hareketleri devrimlerden hemen kısa bir süre sonra başlar.

    islam devriminden kısa bir süre sonra da siyasal islam devreye girmiş ve islamdan uzaklaşma başlamıştır.

    en iyimser haliyle muaviye'den beri durum böyle.

    halkın islam diye inandığı şey de siyasal islamın ta kendisi. bu toplumun büyük bir çoğunluğu da müslüman değil, islamcı.

    bugün inanılan olgu din değil, karşı dindir.

    böyle bir toplumda gerçek dine çağıranların hepsi de müşrik, münafık, mülhid, kâfir, ateist diye yaftalanır ve susturulur.

    bu konuya ilgi duyanlar okusunlar:

    (bkz: ali şeriati)

    (bkz: dine karşı din)
  • volkan ertit adında bir adamın 12 lise öğretmeniyle yaptığı derinlemesine sohbetle ülkenin bütün durumlarını anladığı söylemiş. ahmet hakan da bunu yazmış.
    gayet ilginç bir yazı.
  • yazıyı okudum.

    adamın türkiye'deki müslümanlar hakkında bilgisi sıfır.
    sekülerizmin insanlara ait olmadığını devletlere ait olduğunu bilmiyor.

    elemanın kavram ve veya tanım kargaşası var yani.
  • olaya şöyle yaklaşmak belki anlamamızı kolaylaştıracaktır :

    türkiye askeri darbelerin de etkisi ile belli bir devlet görüşü fanusu içinde sıkıştırıldı, tüm aykırı düşünceler, kimlikler ve yaşam biçimleri bastırıldı, son 20 yılda bu baskılar öyle ya da böyle ortadan kalkınca, iletişimin ve şehirleşmenin de artmasıyla herkes çılgınca doğru bildiğini yaşamaya ve yaymaya başladı, bugün milliyetçi ayrılıklar, inançlar konusunda derinleşen tartışmalar hep bu toplumun kendini tanıma çabalarının dışa yansımalarıdır kısaca şöyle de diyebiliriz .

    (bkz: türkiye toplumun ergenliği yaşaması)
  • hard seküler örneği olarak "güldür güldür".
    arkadaşın sekülarizmden de, siyasal islam'dan da pek haberi yok anlaşılan.
    güldür güldür öldürdü.
    ayrıca, (bkz: rtük/@yalnux)

    şimdi aklıma geldi, bu volkan ertit kardeş mechul muhayyil falan çıkmasın, fazlasıyla andırıyor.
  • müslümanlık adı altında yeniden yaratılan bambaşka bir olusuma doğru kayiyor olabilir.
    oyle bir oluşum ki bu hırsıza hırsız denilmeyen aksine yüceltilen, çevre ve insan katliamina ses edilmeyen, kendine dokunulmadigi müddetçe haksızlığa dur demeyen, bilimsel hic bir çalışmanın insanliga dair hic bir katkının yaşanmadığı, kendi gibi düşünmeyenin bir sekilde şiddete maruz kaldığı bambaşka bir seye kayıyoruz. herhalde din bu değildir çünkü. kaydığımiz şey her ne ise baya boktan bisi olduğu kesin ama.
    bu durumda adam haklı beyler.
  • yazıyı okudum. eğer bir akademik çalışmanın özeti hakikaten buysa, vah bizim akademimize. yok eğer bir akademik çalışmanın aşırı genişletilmiş ve basitleştirilmiş sunumuysa vah öyle gazeteciliğe.

    adam saadettin teksoy programlarına bakarak akademik çalışma yapıyorsa ben bugün itibariyle kendimi profesör ilan ediyorum ve her hafta bir bilimsel makale yayınlama sözü veriyorum. yetkililere duyurulur.

    "sokağa çıkın, başörtülü anne mi daha fazla, kızlar mı?" diyerek kendi tezini kanıtladığını düşünüyorsa bu arkadaş, vah ki ne vah. yok, ciddi ciddi bir araştırma yapmışsa, ciddi verilere ulaşmışsa o bilgileri paylaşsın bizimle. neden kahve ağzıyla bilgi yayıyor? peki o zaman, ben bilkentte okuyorum. üç sene öncekinden daha fazla kapalı kız görüyorum etrafımda. kaldı ki bu okul bilkent. yani onca cemaatçi, akp yandaşı, islamcıların kol gezdiği, ülkücülerin fink attığı okullarda çok daha fazla kapalı kız vardır diye tahmin ediyorum doğal olarak. dolayısıyla buradan yola çıkarak başörtülü genç kızların sayısında ve oranında ciddi bir artış olduğunu iddia ediyorum. al sana bilimsel çalışma o zaman!
hesabın var mı? giriş yap