• olmaz diyenler için çorlu belediyesini örnek gösterebilirim. minibüslerden çok şikayet gelince belediye yüz tane otobüs satın aldı. minibüsleri de trafikten men edip daha çağdaş bir ulaşım aracına çok değil 3-5 ayda halk sahip oldu. bu olaydan sonra minibüsçüler çirkefleşti ve yol kestiler, belediye bastılar hatta kendilerini yakmaya kalktılar ama belediye soğukkanlılığını korudu ve taviz vermedi. diğer yerlerde neden olmasın ?

    edit: alın size belediye meclisi üyesi kadını tartaklayan, başkanı dövmeye çalışan minibüsçüler.

    https://www.hurriyet.com.tr/…isinde-arbede-36084820

    edit 2018 : entry tarihinden bu yana değişen bir şey yok. eski minibüsçüler yüz tane dava açtı kazanamadı. belediye de geri adım atmadı. sadece belediye otobüsleri ile mutlu mesut yaşıyoruz.

    edit 2020: belediye otobüsleri tam gaz devam. bir ara minibüsçüler bir idare mahkemesinden yürütmeyi durdurma aldılar, 2 ay çalıştılar, ardından kara iptal oldu. yargıtay da son sözü söyledi. minibüs işi iyice tarih oldu. darısı tüm minibüs terörünün yaşandığı yerlere inşallah.
  • kesinlik yapılması gereken uygulama. enazından istanbul için.
    bu trafik canavarları başka türlü biteceğe benzemiyor. bir yolcu için kaza yapar,yaptırırlar.
  • şu toprakların görüp görebileceği ikinci vaka-i hayriye olur.

    yalnız, sadece minibüsleri değil halk otobüslerini de kapsamalıdır. halk otobüsü dediğin minibüs zihniyetinin daha fazla yolcu taşıyabileninden başka bir şey değil.

    minibüsler kalkarsa dar sokaklara otobüs girmez gibi bir düşünce hakim. arkadaşlar minibüs boyutunda araçlar alıp belediye'ye işlettirirseniz bu sorun da çözülür. malta'da görmüştüm, ortaçağdan kalma şehirlerin daracık sokaklarında belediye minibüsleri işliyordu. gayet mümkün yani.

    minibüs ve halk otobüsleri trafiği boğuyor, diğer sürücleri geriyor, sürekli kullanmak zorunda kalan yolcularını tehlikeye atıyor. tek faydası ne? insanları bulundukları yerden gitmek istedikleri yere taşımaları. değer mi şu kadar düşük fayda için bu kadar büyük zararı olan bir sistemi ayakta tutmaya?
  • gebze-harem dolmuşlarının ortalama hat fiyatları 800 bin tl civarında ve bunlardan yaklaşık 400 tane olduğunu düşününce kaldırılmasının pek kolay olmayacağı tahmin edlien durum.
  • minibüsçülerin ülkemizde çeteleştiğini göz önüne alırsak zor gözüken eylemdir.

    ancak denetim yapmamanın mazereti olamaz. en basiti kamera sistemini zorunlu hale getir. bir kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalsınlar. hayvani taşımacılık yapan herkese bas cezayı mesela. şikayet üzerine görüntüleri iste minibüslerden yolla ceza makbuzlarını tipini siktiklerime. bir de yavşak yavşak ağzını yaya yaya kadın, yaşlı demeden cevap veren orospu çocuğu muavinleri bi güzel sik. minibüsçülerden büyük bela ibneler.

    ama yok devlet mazlumun tepesinde. siklemez minibüsçüleri kaç yüz bin liralık hatlar neticede. bir iki kere çeşitli sebepler nedeniyle minibüsü şikayet etmiştim. herkes topu birbirine atıyor. belediyeyi arıyorum, şoförler odasına topu atıyor. odayı arıyorum emniyete. emniyeti arasam biliyorum beni tekrar minibüsçüye yönlendirecek. haliyle mecbur değilsem (o hatta alternatif bir araç varsa) binmem minibüse.
  • bu isteğe karşı hemen muhalefet edenlerin argümanı belli:

    "her şey bitti bir o mu kaldı?"

    ulan zaten her sike bu mantıkla yaklaşıldığından bir halt olmuyor. kampanyacılık yok amına kodumun yerinde. bir kampanya başlatılır ve argümanlar ortaya konur, insanlar da çeşitli mecralardaki faaliyetleriyle bu kampanyaya destek olur ve sesini adam gibi duyurur. 30 tane insanın bir meydanda toplanıp elinde megafonla bir bağırması ya da basın açıklaması yapması tek başına neye yarıyor ki? kitlesel bir tepki göstermek ve talepleri bildirmek gerekiyor. özgecan arkadaşımızın alçakça katli minibüs terörüne dikkat çekmişken neden bu tepkiyi gösterenlere engel olmaya çalışıyorlar anlamıyorum. gerekçenin uydurukluğuna bak amk: "ondan önce yapılması gereken başka şeyler var!".

    bundan daha önemli ne olabilir lan? gencecik bir kızı öldüren o soysuz köpekler bir tane değil ki allah kahretsin her yerdeler! herhangi bir büyük şehirde, trafiği piç eden şu dolmuşlardan birine korna çalıp "dikkatli olsana be adam" diye tepki verdiğinde bak bakalım küfürle karşılık veriyor mu vermiyor mu? sen de küfrettiğinde bak bakalım elinde levyeyle, bıçakla, tabancayla inip üstüne yürüyor mu yürümüyor mu?

    neyse, kısacası en kısa zamanda işin en etkili yolunu gösterecek hukukçuları takip etmek isterim bu konuda. daha önce de yazıldığı gibi, yeni bir vaka-i hayriye olur.
  • edit: üstte yazıyorum ki herkes görebilsin. sorduğum soruların, %50'sinin cevabı (#70305742) entry sahibi yazar tarafından verilmiş. teşekkür ederim kendisine. bilmediklerimi de öğrenmiş oldum. bilmemek ayıp değil. şimdi daha farklı sorular oluştu. mesela bu 50 minibüs kiralayan aile kim ? kim yol veriyor bunlara ?

    istanbul'da yaşayan, hala tren ile ulaşım sağlanmadığı ve metroya uzak kalan, her gün mecburen minibüse binen bir insan olarak desteklediğim eylemdir.

    adamlar ana caddeyi, bak kartal'dan kadıköy evlendirme dairesine kadar olan ana caddeyi, babasının malı gibi kullanıyor. istediği yerde duruyor. hatta para kazanacağım diye 30 km ile gidiyor. cebinde bozuk para taşımıyor. bozamayacağı para geldiği zaman zartttt diye yolun ortasında duruyor, karşı hattan gelen ya da hemen arkasından gelen minibüse para bozduruyor.

    bir yolcu daha alabilmek için arabasında seyahat eden yolcuların canını hiçe sayıyor. ayakta gidemiyorsun, oturan yaşlılar bile sağa sola savruluyor.

    pazartesi akşamı intaş durağında tartışma çıktı. sebep de neydi biliyor musunuz ? arkada oturan, elinde poşetleri olan orta yaşlı bir adam 2 dakika geç indi diye arkasından edilmedik küfür bırakmadı. "ayıp oluyor, adamın arkasından niye küfrediyorsun" diye çıkışınca da " hızlı inseydi. onu mu bekleyeceğim" diyor.

    hemen yanına başka minibüsçü yanaştı. " hayırdır sorun mu var? millete bakıp, arabadan ineyim mi ?" diye şoföre soruyor.

    hala sıkıntı yaratır diyenler var. adamların kendileri başlı başına sıkıntı. mart ayında trenler açılacak diyorlar. anlaşırsın iveco ile yaptırırsın, 20 - 25 kişilik 100 tane otobüs. (bir dönem kartal - bostancı arası çalışan ufak otobüsler vardı.) pendik - kadıköy arası çalıştırırsın. 15 dakikada bir pendik durağından hareket ettirirsin olur biter.

    "parti ayrımı yapmadan istanbul'da buna götü yiyecek belediye başkanı var mı ?" diye sorarsanız, maalesef yok. çünkü dönen paranın, rantın hesabı yok.

    istanbul'da özellikle anadolu yakasında, minibüsleri denetleyen polis çevirmesine ne zaman denk geldiniz ? mevzuatta ayakta yolcu almak yasak. yönetmeliğe aykırı diyerek almayana hiç denk geldiniz mi?

    çakma, dandik de olsa, okul servisi şoförlerinden ayrı ayrı ehliyet istiyorlar. 26 yaş sınırı, minimum 5 sene d, 7 sene d1 ehliyetine sahip olman gerekiyor. üstüne psikoteknik belgen olması gerekiyor. e bu adamlar da can taşıyor.

    bir çoğunun ehliyeti olduğuna bile şüpheliyim. e neden çevirme yapılmıyor bir düşünün bakalım. dikkat edin, denk gelirseniz kimi minibüslerde hemen şoförün kapı tarafında iki belge asılıdır. birisi fiyat listesi diğeri de hat sahibi adına kayıt alınmış ruhsat. 38 yaşındayım. 2 sene beşiktaş, 2 sene de muğla bodrum'u çıkardığımızda 34 senedir anadolu yakasında oturuyorum. kartal, erenköy, kadıköy semtlerinde oturdum. hala küçükyalı'da oturuyorum. 25 seneden fazladır biniyorum sanırım. şoförün arkasında oturuyorsam, ruhsata bakmaya dikkat ederim. hep gözüme çarpan bir şey var. acaba nasıl oluyor da belediye seçimleri seneleri ya da hemen ertesinde yeni ruhsatlar göze çarparken, başka senelerde pek araç alımı yapılmıyor ? sizce tesadüf mü ? bilemiyorum. belki de tesadüftür!! çalışanların çoğu maaşlı şoför. acaba bu araçların sahipleri kim ?

    en kötü minibüs, bir kartal - kadıköy ve kadıköy kartal yaptığında, aşağı yukarı 650 - 700 tl topluyor. en kötü de günde 2 defa çıkıyorlar. aralıksız 30 gün çalıştığını hesap edin. sizce nemalanan yok mu ? ya da sizce nemalanmayan yok mu ?

    belediye seneler evvel kadıköy et ve balık kurumunun oraya minibüs durağı da yaptı. hala otobüs firmalarının biraz gerisinden, yolun kenarından hareket ediyorlar. kimse de çıkıp, bir şey demiyor. metrobüsün hemen önünde de bir durak var. yanda sarı dolmuşların kullandığı alan var. bu arkadaşların alanı da yok, yoldan alıyorlar. belediyenin önünden alıyorlar.

    değnekçinin yani orada minibüs sırasını belirleyen, yolcu sayısını belirleyen kişiler her araçtan 1.5 tl alıyor. sadece metrobüsün önünden günde ne kadar minibüs kalkabileceğini düşünün. benim diyen beyaz yakalının o kadar kazanacağını düşünmüyorum. kim bu arkadaşlar ?

    bu sorunu kesin bir şekilde çözecek insan, benden kafadan iki seçim dönemi garanti oy alır. böyle düşünenin sadece benimle sınırlı olduğunu da sanmıyorum.

    kaldırsınlar. daha fazla ne sıkıntı yaşayabiliriz ki ? istanbul'un yarısına mı sıkacaklar ?
  • henüz 10 yaşlarında falanım ailenin en küçük çocuğu olduğum için her türlü getir götür işleri bendeydi ki bu durum kaç yaşına gelirsem geleyim değişmedi. neyse yine bir sabah ekmek almak için sitenin karşısındaki bir bakkala gönderildim. o zaman halam almanyadan yeni gelmiş ve bana çok güzel bir terlik getirmişti (terlik ne kadar güzel olabilir demeyin gerçekten çok güzeldi) canım terliklerimi giyip bakkala gittim ekmeği aldım, bakkaldan çıktım karşıdan karşıya geçmek için beklerken birden bir minibüs önümde durdu ve muavin inip "şöför abim seni çağırıyor" dedi. bunun üzerine ben atom karınca lakabıma yakışır bir şekilde koşarak sitenin önüne geldim ama ayaklarımdan biri çıplaktı dönüp baktığımda canım terliğim yolun ortasında duruyordu ve minibüs yeni hareket etmeye başlamıştı. korkudan dönüp terliğimi alamamıştım ve uzunca bir süre yalnız dışarı çıkamamıştım.

    durumu öğrenen öğretmen amcamın yaptığı yorumu da hiç unutmam. "toplumun en aşşağılık kesimi minibüs şöförleri" demişti.

    sözün özü minibüslerin kaldırılması halinde eksikliklerinin hissedileceğini düşünmüyorum.
  • ulaşımı belediyeler yani genel anlamda devlet sağlamalıdır.

    şehiriçi ulaşım özel firmalara bırakılamaz. hiçbir düzgün ülkede bunun örneği yok. dolmuş sistemi başlıbaşına azgelişmişlik demektir.

    özel halk otobüsleri de buna dahil. belli bir hat boyunca özel bir firma toplu taşımayı üstlenemez. üstlenmemeli üstlenmesi düşünülemez. belediyeler neden var ki? belediyeyi de özelleştirelim o vakit. 3-5 kıro dağdaki arsasını satıp gelip belediyeyi satın alsın işletsin.

    (bkz: #49168326)
  • millet nostalji yapmış, sene 1991 falan ilkokula gidiyorum, bizim sınıf öğretmeni aynı zamanda da okulun kantinini işletiyor. son ders benim ritüelim kantinin cirosunu öğretmenin masasında saymak, paraları tasniflemek, birimlere ayırmak, sonra yapılan ciroyu not alıp öğretmene bildirmek, kısa bir kontrolden sonra bu defa dersin ortasında okula yakın olan banka şubesine bugün bile ciddi sayılabilecek paralarla yanıma bir arkadaşımı da alıp yol almak ve paraları bankaya yatırıp banka cüzdanına girdiyi işletip kantinci öğretmenimr teslim etmek.

    ulan neyse 9-10 yaşındayım ama yaptığım işi keyifle yapıyorum, banka dönüşü yanımda kim varsa bakkala girer 8-10 yumurta alırdık, minibüslerin çarşı, serdivan, altınova güzergahı bizim okul ile banka güzergahına denk gelirdi, bir köşeye saklanır hangi minibüs denk gelirse yumurtaları fırlatıp camlarının anasını ağlatırdık.

    şimdi olsa yine yaparım, öyle iğrenç bir esnaf topluluğudur minibüsçü tayfası.
hesabın var mı? giriş yap