• luigi pirandello'nun bir romani. "biri, hiçbiri ve binlercesi" adiyla cevrilmi$ olmasi muhtemel. kitabimizin kahramanina, karisinin bir gun "nen var kuzum, burnunun egikligine mi bakiyorsun?" demesiyle ba$lar kitap. kahramanin varolu$unda bir kirilmaya yol acan bu soruyla birlikte olaylar geli$ir. varolu$culukta sicilya ruzgarlari.
    (bkz: digiturk film aciklamalari)
  • kendini tanıdıkça kendine yabancılaşmanın, kendine yabancılaştıkça kendini tanımanın paradoksu.
  • son dönemlerde başıma gelen en güzel şey.

    öyküyü anlatan birinci tekil kişisi, bir gün karısının gördüğü şahsı ile kendisinin tanıdığını sandığı şahsı arasında önemli farklar olduğunu farkediyor ve bu keşfiyle öyle heyecanlanıyor ki araştırmasını daha geniş bir alana yaymak için denemeler yapmaya başlıyor.

    dönem dönem hepimizin sorguladığı toplumsal roller, dışarıdan nasıl gözüktüğümüz, kendi görüntümüzü görmemizin mümkün olmayılı gibi ufak ufak girizgah yapılıyor. yüzünüzde hafif alaycı tatlı bir gülümsemeyle okuyorsunuz kitabı.

    3. bölümün sonuna kadar.

    tepetaklak oluyor sonrasında işler.

    spoiler olmasın. yine gelip yazıcam. şimdilik sadece başıma gelen büyük deliliğin aslında hiç de büyük bir delilik olmadığını anlamış olmanın verdiği rahatlama ve bir deliliği izliyor oluşun içimde yarattığı huzursuzluğu buraya bırakıyorum
  • dikkat dağıtıcı unsurlar varlığında okunamayacak bir kitap. "müzik açayım, sahilde biramı yudumlarken okurum" kitabı değil. okumak için oturmalı, odaklanarak okumalısınız bu kitaptan maksimum verimi elde edebilmek için.
  • varlığınızı sorgulatan kitap.o en başından beri acı veren var olma duygusunu size rahatsız edici derecede neredeyse fiziksel olarak (dar gelen bir pantolon gibi) hissettirebilir ve en sonunda sadece kendinizi yüksek bir uçurumdan bırakıp öylesine düşmek istemenize yol açabilir.

    'gibi' görüldüğüm her hal, ruhumun özgürlüğünü tehdit ediyor...
  • çarpık bedenin mi yoksa çarpık bir ruhun mu daha önemli olacağına dair, nobelli yazar pirandello'dan güzel bir eser. duygu durumlarından oluşan bu eser, nazarımda bir başyapıt olmasa da, okunması zevk veren, müthiş aforizmalarıyla etkileyen bir karakteri var. evet, karakteri var. her kitabın bir karakteri olduğu gibi. içindeki karakterlerin, olayların ve yazarın tutumuyla bir çeşni halinde ortaya çıkan karakter.

    ama insan daha iyi bir son, daha iyi bir gelişme bekliyor romandan. fakat bulamıyor. yine de okunmayacak türde değil, kitap ismi ise en iyilerinden...
  • mevlana’nın “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.” sözünün, yüzeysel anlamıyla mümkün olmayacağını; insanın, diğer insanların gözünde kendi olduğundan farklı göründüğünü anlatır, pirandello bu eserinde.

    ona göre; insan görünür olmasına rağmen kendini göremez. kendini görme gayesiyle kullandığı aynada karşılaştığı suret, insanların gördüğü değildir. kendi sureti hiç değildir. hayatımızı anbean kaydeden gizli bir kamera olduğunu varsayalım. -buradan truman show’a da selam çakalım- günün birinde bu kameraya erişip kayıtları izlediğimizde, izlediğimiz kişi(ler) ile kafamızdaki benliğimizin çok farklı olduğunu görebiliriz. insanlar bizleri görüp kendilerinde içselleştirip bizi şekillendirirler. bizler halbuki o şekil değilizdir: bizden “bir” tane var ancak diğer insanlarda “hiçbiri” biz olmayan “binlerce” suret oluştururuz.

    yazar eserinde, “bir” olan vitangelo moscarda karakteri ile “binlercesinin” peşine düşerek, “hiçbiri”nin o olmadığını kanıtlıyor.

    kısa alıntılar:

    “içimdeki bu yabancıya nasıl katlanacaktım? o yabancı aynı zamanda ben iken. onu nasıl görmezden gelebilecektim? benim gözlerime perdeli, başkalarının gözü önüne serili "ben"i bir ömür boyu içimde taşımaya mahkûm oluşumu nasıl kabullenebilecektim?”

    “zaten bütün yollara giriyordum. ama iş yürümeye gelince’ işte orada kalıyordum. adım başı duruyor, yoluma çıkan her bir çakıl taşına ilkin şöyle biraz uzaktan bakıyor, ardından etrafında dönüp dolanmaya başlıyordum ve sonunda benim için aşılamaz bir dağa, hatta içine geçip yerleşebilecek denli büyük bir dünyaya dönüşen çakıl taşına takılmadan yanımdan geçip gidenlere şaşıyordum.”

    “bugünün gerçekliği, yarın yanılsama damgası yemeye mahkûmdur.”

    “ve her şey, sürekliliği boyunca, içine girdiği biçimin bedelini, öyle oluşunun ve başka türlü olamayışının bedelini sırtlanmak zorundadır.”
  • işyerinde sigaraya çıktığımda hep cama bakarak yürürdüm.. kendimi izleyerek.. dalga geçerler bununla. kitabi okurken sanırım en çok o sahne vurdu beni! yaşamıma şahit olma ya da dışarıdan izleme fikri.. kitaptan sonra yapmadım. yapamadım değil yapmadığımı farkettim.. sonum hayrolsun!
  • modern edebiyatın başarı eserlerinden biri olan bu kitap, dilimize biri, hiçbiri, binlercesi adıyla çevrilmiştir. nobel edebiyat ödüllü italyan yazar luigi pirandello'nun ben anlatıcı üzerinden kurguladığı bu romanı yazmaya 1909 yılında başlamış olup basımı ise 1926 yılını bulmuştur.

    türkçeye ilk olarak 1998 yılında telos yayınları tarafından şadan karadeniz çevirisiyle yayınlanan bu eser daha sonra, fuat sevimay çevirisiyle 1984 ve aylak adam yayınları, nevin yeni çevirisiyle alfa yayınları, nazlı birgen ve birgül göker çevirisiyle aylak adam yayınları ve ıvon cerrahoğlu çevirisiyle zeplin kitap tarafından yayınlanmıştır.

    bu romanın ana karakteri vitangelo moscarda isminde yirmi sekiz yaşında bir bankerdir. hayatı boyunca zengin bir ailede büyümüş olan bu genç adam, bir gün aynada yüzüne bakarken karısının ona fiziki görünümüyle ilgili sözlerle şaşkına döner. bu sözlerden yola çıkarak hayatını, başkalarının gözünde nasıl birisi olduğunu, karısını, babasını, zenginliğini sorgulamaya başlar. bu sorgulama onun yaşamını kökten değiştirecektir.

    bu romanı ve yazarın hayatını detaylıca incelediğim videoyu izlemek için: https://youtu.be/i19jz4vzg9s
  • --- spoiler ---
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .
    .

    .
    .
    .

    28 yaş bunalımında depersonalizasyon yaşayan adam mindfulness'ı keşfediyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap