• binlerce şehit verilen, bir çok insanın acı çekmesine neden olan yemen, kanuni* döneminde mısır valisi hadım süleyman paşa'nın birinci hint seferi sırasında (1538) geçirilmiş, fajat bir süre ayrı eyalet olarak idare edilmiş. bir ara çıkan istanlar bastırılmış ve sonunda yemen, mısır valisi tarafından keisn olarak osmanlı ülkesine katılmış(1568).
    buna rağmen yemen, daima osmanlı ülkesinin bir sömürücüsü olmuş, ne orduya tek asker ne hazineye tek kuruş vermemiş olsa da, durmadan yük olmuştur. buranın yabancılara karşı korunması için bile anadolu ve rumeli'den askerler gelirmiş. mekke ve medine gibi islam alemi için kutsal sayılan yerleri elde tutma isteği osmanlı devletine pahalıya mal oluyormuş.
    arap liderler ve yemen halkı, ingilizlerle anlaşma imzalarlar ve birleşip osmanlı'ya karşı savaşırlar.
    osmanlı kuvvetleri arabistan yarım adasında çok zor durumda kalır beş cephe açılmış, tek başına osmanlı'ya karşı ingiliz ve arap birlikleri savaşırlar. bu yüzden bu savaşa umutsuzca, daha köylerinden çıkarken savaşa giden gençlere dönmeyecek gözüyle bakılmış. 130.000 civarında 12-30 yaşları arasında gencin öldüğü bu savaşa asker gönderen ailelerin yaktığı türküdür bu da.
  • kucucuk minicik bir velet oldugum yillarda, ne zaman bu turku radyoda calmaya baslasa, babaannemin once gozleri dolar, ardindan sessizce aglardi.
    cocuk sevimliligimle yanina gider neden agladigini ogrenmeye calisirdim, onceleri agladigini inkar eder, beni basindan savardi, fakat sonradan bu sarkinin sebebini bilmedigi bir sekilde icini fena yaptigini anlatmisti. o anlatmisti da ben anlamamistim.

    gecenlerde bu turkuye rastladim gozlerim doldu yavas yavas. sebebini bilmedigim bir sekilde icimi fena yapti bu turku. sacimdaki ilk beyaz tel iste boyle geldi.
  • turkude bahsedilen yerin yemen'deki hus dagı veya yine yemen'deki simus sehri olmasına imkan olanak yoktur. "burası hus'tur" veya "bura simus'tur" oldugunu kabul edersek turkunun yemen'de yakıldıgı sonucu cıkar, turku yemen'de yakıldıysa sayet, yemenli kadınlarda zeka geriligi mi var da turkunun devamında "yemen'e gideni gelir mi sandın" diyorlar? hikayenin aslı soyledir:
    1. dunya savası sırasında yemen cephesine mus'tan asker toplanıp gonderilmis(bab-ı ali, yemen'e gidecek askerlerin tek bir vilayetten toplanmasını kararlaştırır. böylece birbirleriyle hısım akraba olan birliğin savaş alanından kaçmayacağı düşünülür. muş bu göreve talip olur ve yemen'e muşlulardan oluşan bir redif alayı gönderilir.) fakat bu askerler geri gelmemis ("giden gelmiyor acep nedendir " kısmı bunu anlatır). daha sonra yemen cephesi komutanı tekrar mus'a asker toplamaya gelir fakat sehirde genc cocuklar dısında hic erkek kalmamıstır, gencecik cocuklarının da onceden giden ve donmeyen kocalarıyla, babalarıyla aynı sonu paylasacagından korkan mus kadınları da bu giden ikinci gruptan sonra bu turkuyu yakmıslar.

    mus yollarının yokus olup olmamasına gelince, burda bakmamız gereken zaman yakın gecmis degil, turkunun yakıldıgı zaman olan 1. dunya savası yıllarıdır ve bircok kaynaga gore de o yıllarda mus'ta dogru duzgun yol yoktur, yolların cogu sapadır. yokus illa bizim su an anladıgımız gibi dik acılı yol olmak zorunda degil, zor yurunen abuk subuk yollara da yokus sıfatı yakıstırılması gayet mantıklı.(durumu bu anlatımdan kavrayamayanlar akıllarına "isi yokusa surmek" deyimini getirsinler ve ordaki yokus kelimesinin neyi simgeledigini dusunsunler)

    velhasıl kelam, turkude bahsi gecen yer mus'tur.
  • bakın çantasında acep nesi var
    bir çift kundurayla bir de fesi var

    1.dünya savaşının ünlü ingiliz casusu lawrence araplara her öldürdükleri türk askeri için bir kırmızı ingiliz altını verir,şehitler memleketlerine gönderilemez,sadece kunduralarıyla içinde künyeleri yazılı fesleri çantalarının içine konur gönderilir...
  • bildiğim kadarıyla doğrusu muş değil huştur.çünkü yemen'de huş adında bir dağ bulunmaktaymış..
  • sozleri tam olarak asagidaki gibidir. (elaziz.net ten alinti)
    havada bulut yok, bu ne dumandır?!
    mahlede ölü yok, bu ne şivandır?!
    ana ben ölmedim bu ne figandır?!

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardında,üç ağaç incir;
    kolumda kelepçe, boynumda zincir!
    zincirin yerleri ne yaman sancır!

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardında, sıra söğütler;
    zabitler oturmuş, asker öğütler.
    yemen'e gidecek bu koç yiğitler

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardında, redif sesi var;
    bakın çantasına acep nesi var?
    bir çüt kondurası, bir al fesi var!

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardını, duman bağladı.
    analar, babalar kara bağladı!
    yemen'e gidene herkes ağladı!

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardında yüzüyor kazlar;
    ayağım ağrıyor, yüreğim sızlar!
    yemen'e gidene ağlıyor kızlar!

    eli yemendir, gülü çemendir!
    giden gelmiyor, acep nedendir?!

    kışlanın ardında, bir kırık testi;
    askerin üstüne sam yeli esti!
    gelinlik tazeler umudu kesti!

    eli yemendir, gülü çimendir
    giden gelmiyor, acep nedendir?

    not: nakarat 'da söylenen “alo yemendir” yahut “ano yemendir” deyimleri
    yanlışmış. doğrusu “eli yemendir” şeklinde söyleneniymiş.

    “burası muştur, yolu yokuştur”
    “ giden gelmiyor, acep ne iştir.”

    şeklindeki nakarat, sonradan katılmış.
    * türkü, büyük sevkıyatın, haftasında, kadınlar tarafından çıkarılmış.
  • mızıka çalınır düğün mü sandın
    al yeşil bayrağı gelin mi sandın
    yemene gideni gelir mi sandın

    dön gel ağam dön gel dayanamiram
    uyku gaflet basmış uyanamiram
    ağam öldüğüne inanamiram

    şeklinde de iki kıtası daha bulunmaktadır ki türkünün en ağıtsı, en kişisel, en içten bölümü burasıdır. kocası/oğlu ölmüş kadının acısının bu kadar gerçek yansıtıldığı az görülür. umutsuz bekleyiş, felaketin gerçekliğine inanmaktan kaçış ve nihayetinde elleri kolları, onlardan önemlisi de ruhu ve aklı bağlayan çaresizlik...
  • babaannemin babası ile dedemin babasının kardeşlerinin gidip de dönmedikleri yemen elleri için yakılmış türkü. onlar yemen'e gönderildikten bir süre sonra herkes türkiye'ye gelmiş, dedemin babası, "bir gün gelirler de bizi bulamazlar" endişesiyle üç koca sene oturmuş selanik'te, kardeşlerini beklemiş. ve kimsecikler dönmemiş yemen'den. şimdi bakıyorum da aslında sadece dört nesil var arada, dinleyip acıyı anlamaya çalışmak mı lazım, halimize şükretmek mi, bilemedim...
  • ağıttır. atatürk çok sever. yakılışı 1944 yılından çok çok öncedir. ağıtın bilinmesi, söylenmesi ve sevilmesi için illa ki derlenmesine gerek yoktur.
  • bugünkü coğrafyamızı çanakkale zaferi kadar doğrudan ilgilendirmediği için ikinci planda kalmış olsa da, kimi tarihçilerce "en büyük türk mezarlığı" olarak anılan yemen çöllerinde şehit olmuş askerlerimiz için yakılmış bir elazığ ağıtı.

    öyle ki, kocası yemen denilen bilinmeyene gitmiş insanlar yıllarca, "gece bir ses geldi derinden derinden / beni mi çağırdı yemen çöllerinden" diye ağıt yaktılar...
hesabın var mı? giriş yap