• avustralya, yeni zelanda, kanada gibi göçmen dostu ülkelere gidin.
    üniversite mezunuysanız, 25-30 yaş arasındaysanız, iyi ingilizceniz varsa ve bonus olarak iş tecrübeniz de varsa çok rahat gidersiniz.
    bende bunlar yok diyenler içinse buradan bahamalara bir uçak bileti alın. bahamalara 9 ay vize yok. oradan ver elini meksika. meksika'nın batısındansa abd. her yıl yüz binlerce adam geçiyor, siz de geçersiniz. sınırın büyük çoğunluğu kontrol altında değil. oradan san diego şehir merkezi zaten 40 km. olaki güvenliğe yakalanırsanız hemen elinizi belinize götürün, eğer hâlâ sizi vurmuyorsa bir taş alıp kafasına fırlatın. o zaman kesin vurur, yetkisi var. merak etmeyin bacağınızdan vurur ama abd'de olduğunuzdan da abd hastanesine gidersiniz. üstünüzde kimlik olmasın, meksikalı da olmadığınızdan sizi geri postalayamayacaklar. nereli olduğunuz sorulursa büyük babanızın 2. dünya savaşında japonlar adına savaşırken ıssız bir adaya düştüğünü ve orada tanıştığı emma'yla evlenip yuva kurduğunu, sizin de o adada dünyaya geldiğinizi fakat bir deprem sonucu adanın sular altında kaldığını tüm ailenizin öldüğünü ve bir meksikalı balıkçı teknesinin sizi bulup getirdiğini söyleyin ve 2. dünya savaşının son durumunu sorun. sonra neler olacağını da gelin anlatın. ben de merak ettim şimdi. tahminim 1-2 sene bir oryantansyon programı sonrası size yeşil kart verirler gibi.
  • ilk 6 ay falan çalışma izniniz çıkmayacağından, yanınınızda belirli miktarda dövizle gidin.
    susun ve gittiğiniz ülkenin dilini konuşan insanları dinleyin.

    dili öğrenmek için bir tutkunuz olsun. yanınızda küçük bir çaydanlık ve turist çayını almayı unutmayın.
    geri dönmemeye çalışın. geri dönmek istedikçe fox ana haber ve bol bol doktorlar dizisi izleyin. bu sizi orada tutmaya yeter.

    türk yemekleri, özellikle soğuk mezeler hazırlayıp gelen misafirlere ikram edin. bu sizi güvenilir ve saygın biri yapar.
    paranızı gece kulüpleri, ikinci el plaklar, kokain, viski, çikolata... gibi keyif veren saçmalıklarla çar çur etmeyin.

    gurbette türklerden uzak dursanız bile arada gidin bir çay için türklerle...
    ermeni sorunu, kürt sorunu, akp vs gibi konularda insanlarla tartışmayın.
    kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsiniz.
    arada faslılarlacezayirlilerle falan namaza gidin. bu orada lokal bir kimlik oluşturmaya başladığınızın kanıtıdır.

    ha bir de bir kaç kez önemli bir takımın futbol maçına gidin. tatil için dönünce size en çok bu sorulacaktır.
  • gitmesine iki sene olduğunu söyleyen adam gelmiş burada tavsiye verebileceğini söylüyor. kardeş önce bir gitmeyi başar da, sonra tavsiye verirsin. ona bakarsan ben de lisansı bitirdikten sonra yüksek lisans için almanya'ya gitmek istiyorum ama daha beş sene olduğu için kimseye tavsiye vermeye kalkmıyorum, malum o zamana kim öle kim kala.
  • her türlü riskli işlerinizi halledip öyle gidin:
    - erkekseniz askerliğinizi halledip öyle gidin. sonradan çok sorun oluyor. (tabi vatandaşlıktan çıkmayı düşünmüyorsanız)
    - yurtdışında 5 sene, 10 sene yaşamak ayrı konu; orada evlenmek, çocuk yapmak, emekli olmak ayrı bir konu. sonra ülkenize dönmek istersiniz, dönemezsiniz, üzülürsünüz. iyi düşünün. ileride kesin dönüş yapacaksanız özellikle çocuklarınız daha küçükken dönmeniz lazım. eğer 5-6 yaşını geçerlerse sıçtınız. bir daha ömür billah oradan ayrılmak istemeyeceklerdir.
    - öğrenciyseniz okulunuzu bitirip gidin. benim yaptığım mallığı yapıp okulunuzu yarıda bırakıp gitmeyin. en kötü 4 yıllık üniversite diploması, lise mezunu olarak gitmekten iyidir.
    - çalışın, para biriktirin. giderken cebinizde parayla gidin.
    - eğer kısıtlı maddi imkanlarla gidecekseniz ve gitmek için çok aceleniz yoksa "ben hem çalışırım hem okurum orada" diye düşünmeyin. atıyorum, her ay x liralık (euroluk, dolarlık) sabit bir gelirle okumak zorundaysanız, türkiye'de ayda x lirayla lisans okumak avrupa ya da abd'de x lira karşılığı parayla okumaya göre çok daha kolay (gayet düz bir mantık). türkiye'den alacağınız diploma da dünyanın her yerinde geçerli. o yüzden diplomanızı türkiye'den alın, oraya çalışmaya gidin.
    - en kötüyü düşünelim. dediklerimi yaparsanız en kötü ihtimalle orada dikiş tutturamayıp türkiye'ye dönersiniz. bu durumda siz hala askerliğini yapmış bir üniversite mezunusunuz!
    - özellikle ab ülkelerine gidiyorsanız mesleğiniz ve hobilerinizle ilgili alabildiğiniz kadar sertifika alın. siz 'ben şunu biliyorum, bunu biliyorum, şu işleri yaptım' diye konuştuğunuzda avrupalılar lafınızı dinliyormuş gibi yaparlar ama bir bakarsınız bütün konuşulanlar havada kalmış. imzalı belgeler onlar için her şeyin önüne geçer, birçok kapıyı açabilir.
    - gider gitmez önemli sigortalarınızı yaptırın. almanya özelinde konuşacaksak, 1- sağlık sigortası (bir yeriniz kırılır, sigortanız yoktur, 4-5 gün hastanede kalırsınız, 5000 € masraf çıkarırlar, neye uğradığınızı şaşırırsınız) 2- birinin malına yanlışlıkla zarar verdiğinizde zararı karşılamaya yarayan sorumluluk (haftpflicht) sigortası ve 3- avukatlık hizmeti sigortalarını mutlaka yaptırın (hukuki yardıma ihtiyacınız olabilir ve avukatların saat ücreti çok pahalıdır).
    - tanıdık -özellikle türk- varsa tanıdık olan yere gidin, onlarla aranızı iyi tutun. türk çevremin bana normalde hayatta açamayacağım birçok kapıyı açtığına tanık oldum.
  • türklerin görece az olduğu memleketlere göç edin. böylece daha önceki kötü örnekler yüzünden oluşan büyük ve yıkılması zor önyargılar sizi etkilemez.
  • göç etmeye istanbul trafiğinden başlayacaksanız merak etmeyin çok uzağa gidemeyeceksiniz.
  • bir üçüncü dünya ülkesinde bile dikiş tutturamamış, o yüzden muhtemelen g8'deki gelişmiş bir ülkeye göç ediyorum, öyleyse bu gideceğim ülkenin beni alması için bir amına koduğumun sebebi var mı sorusunu sık sık kendinize sorun. varsa, gidin.
  • durmayin
    her tereddut her bekleme her suphe her cesaretsizlik huzurunuzu biraz daha geciktiriyor

    gitmeli, gidince bir sekilde raylna oturuyor her sey
  • gotunuzun yiyip yemiyecegini iyi hesaplayin.

    bugune kadar yurtdisina egitim veya baska bir yol ile gitmek isteyen birkac insan benim ile temasa gecti. muhabbet kismi iyi iken 3-5 belge, okunacak dokuman gonderince herkesin fisladigini gordum. turkiyede yasayan bir ogrenci icin yurtdisi -uzulerek soyluyorum ki- sadece muhabbetten ibaret. hasbelkader cikanlarin da buyuk kismi gerizekali bir milliyetcilik dusuncesi icerisinde kendini ortamdan soyutluyorlar. yurtdisinda en az 1 yil gitme karari vermek ciddi bir olay. o 1 yilin sonunda donmemeye karar vermek ise daha da buyuk bir olay. gidilen yerdeki "turk olma" durumuyla bogusmak ise bambaska bir problem. bu noktalarin hepsini gecen insanlar ise -kisisel deneyimlerime gore- dunyanin en kral insanlari oluyor.

    edit: bu sacma entri yuzunden surekli mesaj aliyorum. sanki turkiye haric her yer icin ise alim uzmaniymisim gibi is soranlar, ailesini toplayip "ben avrupa'ya gitmeye karar verdim" diye aciklamalar yapip sonrasina bir ingilizce kursuna bile baslamaya usenmis tipler gelip yor yordam soruyor. herkesin zamanindan kazanmak icin bu notu dusuyorum: mesaj atip bisey sormayiniz. vallahi bilmiyorum.
  • eh herkes mühendis, doktor vesaire olmadığına ve olamayacağına göre biraz da biz az vasıflılar için tavsiye vereyim.

    - öncelikle ilk etapta türkiye'deki yaşam standardınızı bile tutturamayabileceğinizi hesap ederek gelin. dil bilmeyeceksiniz, yapabilecekleriniz sınırlı olacak ve dibe vurabilirsiniz. en önemlisi ilk 1 sene yaşayabilecek kadar paranız olsun.

    - şunu unutmayın ki; en nihayetinde hayat bu, içinde her şey var. türkiye'den belli şeylerden sıkıldığınız veya yıldığınız için geliyorsunuz. dolayısıyla aile-arkadaş dışında türkiye'yle bütün bağınızı kesebileceğinizden emin olmadan gelmeyin. boş gününüzde oturup da 3 saat türk televizyonu izleyecekseniz, 6 saat annenizle dertleşecekseniz adaptasyon süreciniz yavaşlar. gittiğiniz ülkenin insanları gibi yaşamaya çalışın.

    - türkiye'de insanlar kendilerine ufak bir balon yaratarak bunun içinde rahata erdiklerini zannederler. comfort zone'unuzdan çıkmayı göze alın, kendinize yeni bir hayat kuracaksınız sıfırdan başlayacaksınız. türkiye'de bir özel şirkette masabaşı işte çalışmaktansa, almanya'da hollanda'da ingiltere'de garson olabilmeyi göze alabilmeniz lazım.

    - avrupa'da son 10 yılda ab dışı vatandaşlara eskisi kadar ihtiyaç kalmadı çünkü zaten ab içinde sürekli bir iç göç yaşanıyor. dolayısıyla almanya-fransa-hollanda eskisi gibi rahat çalışma izni vermiyor, süreç zorlaştı. bunu da dikkate almanız lazım. bu demek değil ki alamayacaksınız. şunu bilin ki; gelmemeniz için her şeyi yapmakla beraber çok büyük bir falsonuz yoksa geleni göndermiyorlar. iltica da bir seçenek. türkiye cumhuriyeti hükümeti de bu seçeneği geçerli hale sokabilmek için sağ olsun her gün gayret gösteriyor. dediğim gibi ilk çalışma izninizi alana kadar eliniz yüreğinizde yaşayacaksınız ama sonrası tereyağından kıl çeker gibi gelecek.

    - geldikten sonra uluslararası şirketlere başvurun (amazon vs.). ulusal ve yerel şirketler hem sizin için uğraşmayı akılcı bulmaz hem de yeterince bürokratik işlemlere hakim değillerdir.

    - gideceğiniz ülkenin dilini en ivedi şekilde öğrenmeye bakın. "ehe isveç'te dilenci bile ingilizce konuşuyor abi" demeyin. sosyal anlamda ingilizce yeterli olsa da bütün avrupa kendi diline az ya da çok sahip çıkar ve entegrasyon süreci için o dili akıcı şekilde konuşmanız beklenir. gelmeden önce öğrenmeye başlayın. 5 yıldır o ülkede yaşayıp, marketten yerel dilde alışveriş yapamayan türklerden olmayın.

    - son olarak da her şeyi planlayıp gelmeyin. plan demek beklenti demek. o planlar bozulmaya başladığında türkiye'ye dönmeyi düşünmeye başlarsınız. unutmayın ki kendinizce haklı sebeplerle türkiye'den uzaklaştınız. döndüğünüzde yaşayacağınız hayal kırıklığını da düşünerek genel hatlarını çizdiğiniz bir planınız olsun ama detaylandırmaya kalkmayın.

    hadi hayırlı olsun.
hesabın var mı? giriş yap