• z kuşağı devlet yurdunda kalan, porsiyonları yetmeyen, iki öğün bile doğru düzgün yiyemeyen, kahvaltısı akşam yemeği için uzun uzun kuyruklara girmesi gereken, cebinde doğru düzgün parası olmayan, odasında ocağı tenceresi olmayan aç bir kuşak.

    gizli saklı odaya soktuğumuz kettle ile bu yurtta ancak noodle yiyebiliyoruz acıkınca. çok özür dileriz sevgili büyüklerimiz.

    gelen mesajlara inanamazsınız, biri yazmış kettle sokabiliyorsanız tost makinası da sokabilirsiniz diye. sonra da yazmış gece bişi yemeyin zaten diye. ne kadar yaratıcı çözümler bunlar. yurtlara gideken annemizin al yavrum dediği kettle, 10 liraya satılan su ısıtıcılarla bir tutup tüm yurda tost makinası aldıracak. malum partinin “bir daha yemek istesinler” önerisi ile aynı zekada bir çözüm önerisi gerçekten.

    ayrıca durduk yere de üç beş kişi “beyinsiz çünkü z kuşağı” yazmış. y kuşağı sanki bir halta yaramış bu ülkeye de z kuşağına bir şey bırakmış. beyninizi kullansaydınız da sizlerin kararlarının bedelini z kuşağı çekmeseydi. durduk yere sonraki kuşağa beyinsiz deme ihtiyacı duyan bir kuşağı da çok ciddiye almamak gerekir neyse. bütün bu meselenin, noodle yememiz ve maddi problemlerimizin olması z kuşağının beyinsizliği ile ne alaka ya ne alaka… parıl parıl zihinler gerçekten. biri de yazmış ben amerikada okudum ettim harika bi y kuşağı örneğiyim diye bravo sana bravo bebeğim.

    ayrıca olaya sadece ucuzluk açısından bakmak da yanlış. ben pratik oluşundan da söz ettim.
  • 350 gram makarna 5 lira, 80 gram noodle 3 lira. tam olarak neresi ucuz acaba?
  • 6 lira olmuş noodle bile yiyemiyoruz.normal nuh makarna yiyin daha ucuz .
  • düzgün bir şey alacak parayı siz büyükler yediğiniz için ben noodle yemek zorundayım maalesef.

    745 lira yetim aylığı ile ne yapmamı bekliyorsunuz ulan! 450 lirası kiraya gidiyor. elektrik faturası 200 lira geldi iki kişi yaşadığımız öğrenci evinde.

    2019'dan beri düzenli olarak aynı sayıda kwh elektrik harcıyoruz ve fatura her yıl 100den başlayarak 200'e kadar çıktı.

    ailem olmasa ben şu an dördüncü sınıfta olduğum, bitirmek üzere olduğum okulumu bırakıp çalışmak zorunda kalacağım. aileme muhtaç olmamak için anneme "param var göndermenize gerek yok" deyip 1 hafta aç gezindiğim oldu benim. bana bu konuda asla söz söyleyemezsiniz!
  • hay z kuşağı s.ksin sizi dediğim entrylere sahip başlık.

    z kuşağı ihtiyaçlar hiyerarşisi'nin dibinde yaşıyor. okuyorsa yurt odasından yoksa evinden dışarı çıkamıyor. ayda bir sinemaya gidip mısır, kola alamıyor. en kıytırık konserin bileti 300 oldu. yurtdışı zaten hayal bile değil, otobüsle yozgat'a gidemiyor. çünkü bilet fiyatları ebesinin hörekesine çıktı. haftada bir, kafede iki arkadaş oturup kahve içseler ayın yarısını aç geçirmek zorundalar. bi' hobim olsun diye drone almaya kalksa, dji'ın giriş modelleri 5 bin liradan başlıyor. kendini geliştirmek için laptop alsa 10 binden başlıyor. spor yapayım dese düzgün bir salonun aylığı yüzlerce lira. protein almaya kalksa; eti geçtim, tavuk göğsü 50 liraya dayandı. ulan bu yaşta gençler oyun oynar oyun! sktir ettim konsolu yeni nesil oyunlar 600 tl. kol bin lira kol! ulan 3 sene önceye kadar 4 gb ramli laptoplar bitme noktasına gelmişti. şükür bu devir kapanıyor dedik. son 1.5 senedir piyasanın çoğu 4 gm rama döndü. 4gb! ilerleyen teknolojiyi geçtim bizim hayat kalitemiz geri gitti ulan. teknoloji olarak 2 binlerin başına döndük olm. koca bir kuşağımız odasından dışarı çıkamadan batıda kasiyer olma hayali kuruyor.

    dümbük hala gelmiş, "z koşoğo" diyor. o nudılı gtüme sokarım senin. yok imla falan.

    edit: başlığa yine "bizim zamanımızda şöyleydi" diyen kansızlar toplanmış. ben y kuşağıyım. bizim zamanımızda da öğrenci/genç olmak zordu ama kesinlikle şimdiki kadar değildi. liseliyken harçlığımızla sinema gidebiliyorduk. bir yerlerde oturup çay, kahve içebiliyorduk. en yakın arkadaşımız başka şehirde üni kazanmıştı. veda gecesi yapalım dedik. herkes harçlıklarını koydu 2 kasa bira alındı. cips ve çereziyle. anlatabiliyor muyum? temel ihtiyaçlar alınabiliyordu. ulan şimdi 25 yaşındaki gençlerin bile en büyük lüksü; öncü dönerden, zurna dürüm yiyebilmek! hala gelmiş "omo bozom zomonomozdo do" diyor. değildi aq. bizim zamanımızda bu kadar zor değildi. teknoloji o kadar gelişti, üretim maliyetleri düştü, lojistik çağ atladı. yani artık her şeye daha da kolay ulaşmamız gerekirken biz eskiyi arıyoruz. yahu her şey eskisi gibi olsa bile bu bir gerilemedir. hepsini geçtim, sen zamanında yokluk çektin diye bu nesil de çekmek zorunda mı!

    bu ülke y ve z kuşağına koca bir gençlik borçlu. bu insanlara ne verdin ki şimdi gelip 8 paragraf yazı döşeyip parmak sallıyorsun. yok bencillermiş yok eylem yapmıyorlarmış. gezi'de yapıldı. kiminin gözü çıktı, kiminin beyni patladı. kimi bir köşede dövülerek öldürüldü. ve halkın zerre umrunda olmadı. z kuşağı bunları görmedi mi? en baba gazetecinin bile sustuğu, en zengin adamın bile kuyruğunu kıstırdığı zamanda, "z kuşağı eylem yapsın". sktir git bu fedayilik masallarını günlüğüne yaz. hem hiçbir şey verme hem de ölümü, fişlenmeyi, terörist olarak damgalanmayı, iş bulamamayı göze alıp eylem yapın, de. bak şuradan sktir git.
  • önce tanım: sağlıksız bir beslenme şeklidir. ama gençlerin bunda bir kusuru yoktur.

    z kuşağının, son yıllarda -gerçi daha öncesi de var ama- ev yemeğine ya da o tarzda pişirilmiş yemeklere karşı bir tür antipati duyduğunu gözlemledim. fast food'a aşırı yükleniyorlar, sabah kahvaltısında noodle yemese bile ya poğaça ya da küçük pizza türü gıdaları sürekli tüketiyorlar yeterli zamanları olmasına rağmen. ya da kahvaltı etmiyorlar. sabah kampusteki yemek salonuna kahvaltı etmeye gittiğimde çok az öğrencinin peynir, zeytin, domates vs'den oluşan geleneksel kahvaltı ettiğini görüyorum. dışardaki büfelerden ikisi, üçü bir arada içiliyor ya da neskafe makinalarından bol margarinli (adı kahve beyazlatıcısı olan tuhaf maddeli, süt tozu bile değil) "kahve" içiyorlar. çay içmeyi pek seven görmedim. varsa da az.

    sanırım arz-talep dengesi çarpık bir biçimde oluşmuş. slow food'a alışmamış, ev yemeğinin tadını unutmuş, ya da ev yemeği istemeyi demode görünmek sayan bir tutum olabilir bu. yoksa 10 tane yemek yenilen yerden sadece bir tanesinde, geleneksel lokanta yemeği -sulu yemek, zeytinyağlılar vb- bulabiliyorsunuz. yaşadığım bölgenin insanında da böyle bir talep olmadığı için her yer börekçi, unlu mamülcü, pideci, pizzacı, kebapçı. onlar da en kötü ve alt düzey kalitede malzemeyle hazırlanmış. buna rağmen bu gençler sadece noodle değil, bu kadar kötü gıdaları tüketmeye alışmışsa, bunun kabahatinin gençlerde olduğunu düşünmüyorum. bütün suçun, insanların fast food tüketmeyi modern bir meziyet sanmasını sağlamış zalim bir pazarlama ve çarpık tüketim kültürü aşılayan anamalcı düzene ait olduğunu düşünüyorum. yoksa, ev yemeğini de lokanta, diner ve/veya bistro benzeri yerlerde servis etmek mümkün. ama üzerine sinek bile konmayan, seri üretim, içinde etten çok katkı maddesi olan hamburger köftesini insanlara yedirebilen, ev yemeği karşıtı, zalim bir sistemden bahsediyoruz. bu nedenle, değişim şimdi başlasa bile, gençlerin noodle benzeri fastfood'dan en azından kurufasülye-pilav yemeye geçmesi en az bir-iki nesil alacak uzun bir süreç olacaktır.
  • biz de evde 2 tane z kuşağı besliyoruz. noodle yemiyorlar. merak ettiler ama tadını beğenmediler. fakat noodle şu an gerçekten çok yaygın çocuklar arasında. makarnanın eriştenin eline su dökemez ama gel gör ki akımlar fenomenler çağındayız kahretsin. boyoz gibi gözleri olan kızım geçen gün koreliye benzediğini iddia ediyor. çocuk kendini ciddi ciddi çekik gözlü görüyor artık. tipik çinliye benzemek hava katıyor z kuşağına. yakında evdeki hamamböceğine de meyillenir bunlar.
  • noodle deyince havalı bir gıda zanneden dangalaklar, o hazır indomie tarzı gıdaların fiyatlarına ve içeriklerine bir baksın. çocuklar durumlarının el vermeyişi yüzünden bu kanserojen çöpü yiyorlar resmen. onların ayıbı mı?

    2007-2011 arası üniversite okumuş biri olarak bizim zamanımızda en azından tavuk dürüm alıp yiyebilirdin bugün noodle'a ayırdığın bütçe ile. şimdi ortalama bir tavuk dürüm en az 20-25 tl. kaldı ki evde yapıp yiyeceksen makarna, sebze ve baklagil ile yine belli bir standartın üstünde yaşayabilirdin. şimdi ev kiralamak, kendine ait mutfağın olması bile mesele haline gelmiş.
  • bir kere noodle ucuz bir gıda değildir. tek avantajı 3 dakikada yenebilecek hale gelmesidir. hele bunların karton bardaklı versiyonu var ki paketli olanın 2 katı fiyata satılıyor. halbuki gramajı aynı, karton bardağa para veriyorsunuz.

    en dandik noodle'ın 70 gramı 2 liraya satılıyor, klasik makarnaların en pahalısının 500 gramı 7,5 lira.

    ne kadar zararlıdır bilmiyorum. içindeki katkı maddeleri ne denli sıkıntı yaratır bilmiyorum. ancak sen noodle'a sırf ucuz olduğu gerekçesi ile kanserojen diyorsan yanılıyorsun. ayrıca ülkemizin çayından daha kanserojen olduğunu düşünmüyorum. hele ağzında sigarayla buna kanserojen diyorsan hiç konuşma.

    edit: monosodyum glutamat her noodle'da bulunmaz. aslında hiçbir noodle'da bulunmaz. noodle ile beraber verilen toz karışımın içinde çeşidine göre bulunabilir. misal en yaygın marka olan indomie tavukluda yoktur ama sebzelide vardır.

    uzmanlar der ki monosodyum glutamat kararında kullanılırsa "direkt olarak" zarar vermez. bokunu çıkarırsan her şey gibi bu da zararlıdır. bu maddeyi asıl zararlı yapan unsur iştah açtırması ve bağımlılık yaptırması. bildiğimiz birçok fast food restoranında ve çin restoranlarında kullanılır. hatta çok yüksek bir ihtimal muhteşem yemek yapan birçok lüks restoranda da kullanılıyordur. cipslerde kullanıldığını duymayan olmamıştır diye tahmin ediyorum.

    günah keçisi arıyorsanız bakacağınız son şey noodle olmalı. sırf 2-3 lira diye ucuz olduğunu iddia edip hıncınızı noodle yiyenlerden çıkarmayınız. hamur var baharat var. en kalitelisini kullansan maliyeti 50 kuruş bile tutmaz.
  • bu saçmalık neden "ama y kuşağı da margarin yiyordu" diye savunulmaya çalışılıyor onu anlamadım. bu noodle denen şey sağlıksız mı, sağlıksız. e, o zaman yapılan yanlışı neden başkalarına bok atarak inkar etmeye çalışıyorsunuz ki?

    ayrıca margarin denen nane zamanında "çok sağlıklı" olarak pazarlanıyordu, her yerde bangır bangır reklamı yapılırdı. görsel
    yani insanlar iyi bir şey yapıyorum sanarak bunu çoluğuna çocuğuna yediriyordu.

    zaten ülkenin ekonomik durumu, öğrencinin hâli ortada, belli ki büyük çoğunluk yokluktan mecburen yiyor bu noodle'ı. onlara bir lafım yok. ama amerikan/kore dizilerinden görüp de özenip bu meredi yiyip, sonra sağlıksız dendiğinde "ama onlar da margarin yiyordu" demeyin allah aşkına. margarinin sağlıksız bir şey olması, noodle'ı sağlıklı yapmıyor. her yanlışınızı inkar ederek bir yere varamazsınız, samimi söylüyorum.
hesabın var mı? giriş yap