*

  • oğuz atay'ın ölümünün 25. yılı nedeniyle anımsanan söz. yazarın kendisine aittir.
  • demiryolu hikayecileri'nin son cumlesi. her okudugumda icimi acitiyor nedese:

    "bir mektup yazmak istiyordum, ama adres bilmiyordum. yani hiçbir adres bilmiyordum. bana inanmazlardı, bunun için utanıyordum. bana herhangi bir adres söyler misiniz? diyemezdim. oysa herhangi bir adres yeterliydi benim için. bir zorluk daha vardı o zamanlar. şimdi de var -yani bir süre geçtiği halde- kendi adresimi de bu mektupta yazmak sorunu beni düşündürüyor.

    bu hikayemi, ekspres ya da posta treni artık -belki de sadece belirli bir süre için- geçmediği halde, bir yolunu bularak okuyucularıma -artık müşterim kalmadı- iletebilsem bile, nerede bulunduğumu nasıl anlatacağım? bu sorun da beni düşündürüyor. ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, ona durmadan anlatmak, nerde olduğumu bildirmek istiyorum.

    ben buradayım sevgili okuyucum,sen neredesin acaba?"
  • (bkz: meydan okumak)
  • bir disconnectus erectus sözü. nesnelere karşı insanlar seçimi.
  • öyküye müdahale etmeyi sevmem ey okuyucu ! bak sırf bu yüzden, bilmem hangi hanın girişinde bir kapıcıyım okuduğun öyküde. ya da soysuz bir koyun tüccarıyım bir rus hikayesinde. sen asla benim farkıma varmazsın. belki de hiç kimseyim. sırf iş, oluş, hareket getiren nesnesiz, mesnetsiz ve gizli öznelli kahramanların şerhlerini imzalıyorum.

    bir elma ağacının en sağlam dalına oturmuş, oradan sana bakmaktayım. aylardan haziran, senin okuduğun öykümle hiç benzeşmiyor zam'an. bir karaltı görünüyor ağacın gölgesinden gayrı. bana benziyor bu adam ve ben diretmekte ısrarlı; ben buradayim sevgili okuyucum sen neredesin acaba ?

    bir öyküde telefonla konuşturduğum bir kahramanımın benimle yaptığı haftalık toplantıdan;
    " benimle telefonda konuşan adam sizdiniz değil mi? aslında ben de biraz sizim, bu eşyalar bile biraz sizden. yani siz illaki bir kahramanın ağzından konuşmuyorsunuz. bir sehpanın duruşundan, bir kuşun yampirik bir denemeyle uçmaya çalışmasından, araba galerilerindeki portatif vitrinlerin indirilip çıkarılmasından, iyi hazırlanmış bir akşam yemeğindeki lezzeti duyumsamaktaki gibi, bütünüyle size ait bir şeylerin tasnif edilmiş halini, kendinize ayna yapmışsınız. sizce siz burdasınız zaten, hikayenin her bir köşesinde, yaşıyorsunuz. bir süre sonra hatta, insanlara "ben burdayım ey okuyucu" demenize bile gerek kalmayacak."
  • en iyi ilk cümleleler hep tartışılır da son cümleler üzerinde pek durulmaz. okuduğum en iyi final cümlesidir bu. bize bunu da yapmıştır oğuz atay.
  • hayat bir noktada seninle temas ediyor mu edemiyor mu, işte bütün mesele bu olric. eskiler buna illet-i kıllet-i itibar derlermiş, yani itibar görmemek, rağbet bulmamak hastalığı. yaşıyorsun, üretiyorsun da; müşterisiz oldukça metan, zayiat defterine kendi kendine bir çentik daha atıp duruyorsun öyle. acı, öyle alelade bir acı da değil üstelik; derinlerde bir yerde, sinsice ilerleyen, iç kemirten, azap çektiren bir acı. ama seni bilirim. bu acıları bir sen yaşadın, yaşıyorsun zannedersin. modern zamanlar dersin, tüketim kültürü diye işin içinden kolayca çıkıverirsin. insanlar birbirlerini okumakla, anlamakla uğraşmıyorlar daha fazla artık diye el çabukluğu marifet konuyu bağlarsın. ama bilmezsin ki, insan her yerde ve her zaman insan işte. bak sana birkaç dize yazayım burada, görsen 16. yüzyılda böyle dertler çeken insanlar mı varmış diye, şaşarsın:

    en ehli yeğ görür mana yüzünden / karacaoğlan türküsün şair sözünden
    suhan fehm etmeğe (sözü anlamaya) irfan gerekdür / temyize ilm ile irfan gerekdür
    maani fehm ide mi hiç cahil / kimisi ehrimen kimi erazil
    bularun derdü şimdi zer dürür zer (para) / kim okur kim işidür hey birader!

    ama işte insan her yerde ve her zaman insan. hayatlara temas ediyor olduğunu, sözünün kesret-i itibar bulduğunu görmek istiyor da olsa, dönüp dolaşıp sığınacağı, o kelimelerini hazırlayacağı kendine ait odasını * delicesine arzuluyor da. şairin de dediği gibi:

    isterüm bir kuşeyi kim ehl-i alem olmaya
    ehl-i alemden bana ta bir nefes gam olmaya

    diyeceğim o ki sevgili okuyucum, diyeceğim bir şey yok pek. hayat hakikaten tuhaf, vapurlar da değil üstelik, insanlar ah o insanlar.
hesabın var mı? giriş yap