• bazı çeyrek entelektüellerin dostoyevski'den bahsetme şekilleri.
    tam bir paralellik arz etmemekle beraber, (bkz: nazim hikmete nazim demek/#912804)
  • üstüne basa basa tekrarlıyorum "bazı çeyrek entelektüellerin bahsetme şekli"
    yani? bütün entelektüeller böyle bahsetmiyor. bu bir. böyle bahseden herkes de çeyrek entelektüel değil. bu da iki. kesişim kümesinden, birleşim kümesinden, kapsayan kümeden, kapsanan kümeden filan bahsedip kafa ütülemeyi de gereksiz buluyorum. nokta.
  • hakkında sayfalarca yazabileceğim bahsetme şekli. ancak bu yazıları yazmaya sebep olması muhtemel firari zihniyetlilerin (bkz: ulu bilge) daha sonra aradan sıvışması olasılıkları her daim var olduğundan kısa kesiyor ve bir yerlerde (bkz: valla tüm fenerliler eziktir arkadaşım bu böyledir) bağırları yanan kahve öğütücüsünün hık deyicisi konumundaki firarileri sıvıştıkları delikte bırakıyoruz.

    lisan talim ettiği halde özü insan olmayan papağanları ise kuşbazlarına bırakıyoruz. gerçi papağanın, kuşbazın da dosto bey ile ilgisi yoktu ama...
    (bkz: laf olsun torba dolsun)
  • kapatıldığı tecrit odasından firar eden ulu bilgenin günlerce pusuda bekleyip*kendince müsait bir an bulduğunda çok eskilere dayanan kuyruk acısının tetiklemesiyle ortalığı kokutmaya vesile ettiği hitap şekli. önerim dikkatli olmasıdır her an kapatılabilir yine tecrit odasına.
  • evet hakkında sayfalarca yazabileceğim bahsetme şekli. tabi yazdıklarım bazı obsesif mahlukatın sanrıladığı gibi dosto üzerine olacağını söylemedim. gerçi bu yazıları yazmaya sebep olması olası firari zihniyetli canlardan da bahsetmiştim ama algısal çapları yetmemiş olsa gerek anlamaya. şimdiden sayfalar dolmaya başladı herhalde öngördüğüm gibi.

    insan bir kere takıntılı olmaya görsün. içinde birşeyler daima rahatsız eder kişiyi. taktığı kişiyi her zaman takip eder ve içindeki bazı onulmaz yaraların tetiklemesi ile yanan bağrını serinletmeye çalışır. örneklerine sözlüğümüzde de rastlıyoruz elbette. aşağıda vereceğim başlıklar bunun kanıtıdır:

    (bkz: fenerbahçe taraftarı sosyopsikolojisi)
    (bkz: yazın oğlanlara kışın da avratlara meylet)
    (bkz: namazın kazası olur sohbetin kazası olmaz)
    (bkz: valla tum fenerliler eziktir arkadasim bu boyledir)
    (bkz: avasas'ın korkunç cübbesi)
    ve bu başlık: dosto

    önce başlıkların ilk entrylerine sonra da arkalarından yazılan entrylere bakan okurlar meramımı anlar sanırım. fenerliler ezik başlığında ise sukutu hayale uğrayabilir okurlar. o başlığın ulu bilgesi kaçmıştır kapatıldığı tecrit odasından. tabi insanı takıntılı bir şekilde böyle davranmaya iten ruh halinin birtakım saikleri olabilir. vakti zamanında sorgulamıştık bunu da. (bkz: #3249112), (bkz: #3251502)

    numaralarını verdiğim entryler uzun. okumayanlara herşeyin eksisozluk komplo teorileri teorileri başlığına yazdığım #2479747 numerolu entry ile başladığını ifade edeyim öyleyse. beyimiz bazılarının nakıs bir inceleme ile kendisini benim şakşakçım olarak algıladığını ifade etmesini hazmedememiş herhalde. o gün bugündür takip ediliyorum sevgili okurlar. ne onulmaz yare imiş bu?

    tamam benim de yazdığım bir başlıklar var direkt zatı alileri ile ilintili olarak ama bunlardan birinde (bkz: aaa kasabamıza geyik gelmiş) muhteremin takılmış bir plak gibi hakkımda kullandığı abuk bir kalıbın irdelemesini yapmıştım. öbüründe ise nazım hikmet ran'ın bir şirini onun adını belirtmeden kendi nicki altına intihal etmesi gerçeğini suratına çarpmıştım. sözkonusu başlık ve sergilenen pişkinlikler için (bkz: sevmediği şairden şiir intihal etmek)

    aslında bu hamur çok su götürür, sayfalar da dolar. daha sonradan da firar eden organizmalar olabilir daha önceden de vaki olduğu üzere. en iyisi burada keselim ve eğlencelik kabilinden bozlaklar köyü'e göz atalım bir. (bkz: bozlaklar köyü/#3806865)
  • “bazı çeyrek entelektüeller” kalıbının “tüm çeyrek entelektüeller” demek olmadığını algı zaafiyetinden mustarip canlılara tekrar tekrar ifade ettiğim bahsetme şekli. isterseler dosto diyen yüzlerce tam entelektüeli karşıma getirsinler yine de yanlışlık olmayan bahsetme şekli. burada bir de türkçe dersi verecek değiliz.

    efendim görüldüğü üzere beş harften müteşekkil bir kısaltma bile böyle abuk mecralara çekilebiliyor. ne yaparsınız yare derin. hem de çok derin. yarenin derinliğini açıklamak sadedinde verdiğimiz örnekler dahi yare sahibince başka türlü yorumlanmış. ortada bazı başlıklar var. birinin paçaya sürtmesi ile polemikler gelişmiş. tamam da bırakın bu polemiklerde kimin, kimin ağzının payını verdiğini meselenin tarafları değil başkaları değerlendirsin. şahsen karşımdakinin hiçbir zaman ağzının payını verdiğimi iddia etmedim zaten bu tarz üslup da irtifa kaybıdır. sadece bir durumun fotoğrafını çektim ve bazı algı sapmalarını ilgilisinin suratına çarptım.

    şimdi oratada bazı başlıklar ve gelişmiş polemikler var evet. öncelikle polemiğin değerlendirmesi (varsa)okurlarındır “ben harikayım, ağzının payını verdim, kendine acındırmak istiyor” gibi zortlamalar zortlama sahibini komik duruma düşürür ancak. biz yine kameramızı doğrultalım ve bir olgunun fotoğrafını çekmekle yetinelim. elimizde somut bir örnek var. örneğimiz valla tüm fenerliler eziktir arkadaşım bu böyledir başlığı. karşılıklı olarak günlerce yazıldı. uzun uzun kasıldı. hatta bir defasında ulu bilgemiz hızını alamayıp arka arkaya iki uzun entry kastı. başlığın açılmasına sebep olan kişiye bile zifosunu sıçrattı. neyse efendim günlerce sürdü bu. bir ara yazmaktan vazgeçtiğini ima edip başka yerde yazdıklarına bkz vermeye başladı. bu eylemi ile bir zamanlar kendisinin yerdiği (bkz: #2750585) bkzla ayar vermeye kasmak eylemini bile irtikap etti. kendini kaybetmişti yani. bir gün baktık ki tüm entryler silinmiş. şimdi objektif olarak durumu izleyen kişi ne düşünür? ortada bir firar sözkonusu. günlerce emek sarf edilip kasılarak yazılmış entrylerin silinip ortadan sıvışılması sözkonusu. eğer ağzının payını vermek yazdıklarını silip sıvışmaksa bilemiyorum. neyse....

    belki de zatı alileri burada kendince polemik devam ettirmek istiyor. malum başlıktaki diyaloglar kanınını tepesine sıçratıyordu hatırladığım kadarı ile. sürekli müştekiydi çünkü diyalog yazılmasından. burada düzyazı yazmamdan cesaretle zırvalamak için münasip bir konsept bulduğunu sanrılayabilir. ama mücadelede de denk kuvvetler olmalı. şahsen kendimi çok hafif bir rakiple satranç oynuyor gibi hissediyorum. kendimi daha fazla körelme riski altında tutmak niyetinde değilim. huzurdan ayrılıyor ve bozlaklar köyüne çeviriyorum gözlerimi.

    (bkz: bozlaklar köyü/#3810200)
  • bazı insanların algılama kapasitelerinin "söyleyene değil söylenene bak" sözünü hiçbir zaman kavrayamaya yetmeyeceğini kanıtlayan kısaltma şekli.

    "yok samatya cümle kuramaz, yok avasas yazdırmış" insaf yahu. sanki görmüş ya da malum olmuş. şu an samatya yanımda. o da laptop'u ile sözlükte sekiyor. büyük olasılıkla o da rüyasında bizleri izliyor ya da rabıta halinde ruhaniyeti ile yanımızdadır. bir insan bu kadar paranoyak olabilir. tamam fikir alışverişi olmuştur kabul ama beyefendi dikkatini yine söylenende değil, söyleyende odaklamış. allah şifa versin.

    bu arada samatya'ya entrynin nasıl ulaştığına gelince:

    avasas, çok dertlidir. ulu bilge başına musallat olmuştur. bir kaşık suda boğmak istemektedir onu. kendisi birşeyler yazar ama samatyanın da bazı yazılarını kendisi yazmış gibi göndermesini istemektedir. ama ya ulu bilge bunu anlarsa? çok risklidir bu. sözlükten gönderse ulu bilge görebilirdi. en iyisi başka bir yol bulmalıydı. samatyayı arar. çok önemli birşey konuşaağını söyler. yeri tarif eder.

    beyoğlu'nun arka sokaklarında gece saat ikide buluşurlar. kar yağmakta, tipiden gözgözü görmemektedir. buluştukları yer eski ve metruk bir binanın köşesidir. ikisi de siyah paltolar giymiştir, gözlerinde kara gözlükler vardır. etrafı kolaçan eder avasas ve iç cebinden çıkardığı pusulayı samatya'ya verir. sonra da kimse görmeden farklı yönlere doğru ara sokaklarda kaybolurlar. az sonra da kar kapatır ayak izlerini. avasas esen rüzgarın uğultusunu iç huzuru ile dinler. görev tamamlanmıştır.
  • tek boyutlu algılamaları açığa çıkarma özelliği olan kısaltma.

    tarzına cuk diye oturan bir sözü (bkz: söyleyene değil söylenene bak) şahsıyla ilgili olarak gündeme getirince “ben yapmadım bi kere o yaptı banane banane çığlığı” ayriyeten tam bir paradoks. “ben yapmadım, o yaptı” derken bile söyleyeni işaret etme tavrı. iflah olmaz bir vaka.

    efendim karşılıklı olarak o kadar yazılmış çizilmiş. obsesif vakamızın zırvalamalarının içeriği ve tabi bu bağlamda bu zırvaların altında yatan saiklerin irdelenmesi tek boyutlu algısal yaklaşımla söyleyene dikkat çekme olarak algılanmış demek ki. aslında bazı zırva örneklerinde içerik miçerik olmadığından ve bir dalaşma güdüsü aşikar olduğundan ortada muhteva olarak bir “söylenen” bulunmadığı da vaki iken yüz kızarmadan yine pişkinliğe devam edildiğinin görülmesi de ilginç olmuştur. elbette bazı zırvaları etmesine neden olan psikolojik saikler irdelenirken projektörler üzerine de çevrilmiştir ancak asıl üzerinde durulan o zırvalar ve saikleridir. söz tam yerinde kullanıldığında anlam ifade eder. samatya tutmuş birşeyler yazmış. bunu okuyan ve derdi her daim söyleyenlerle olan şark kurnazı da almış sazı eline yok samatya cümle kuramazmış, yok avasas yazdırmışmış bla bla. yazan (söyleyen) kim? samatya. yazılanlar (söylenenler) ne? umurunda değil. samatya cümle kuramıyor ya. evet üstüne basa basa tekrarlıyoruz: ”söyleyene değil söylenene bak” vakti olan genel bir inceleme yaptığında kimin sürekli olarak söyleyene karşı bir husumet dürtüklemesi ile hareket ettiğini gözlemleyebilir.

    altı yedi yaş zeka seviyesindeki inkar psikolojisini bir tarafa bırakıyoruz ve başka bir konuya sekiyoruz. yok efendim "öyle değil böyle, amma attın, aheste gel" yine inceden “ağzının payını verdim, hatasını yüzüne vurdum, ayar verdim” imaları. demiştik bir yerlerde ayar verdiğini kırk defa tekrarlayınca öyle olacağını sanıyor herhalde.. saymadım ama valla tüm fenerliler eziktir arkadaşım bu böyledir başlığındaki tekrarlarını da sayarsak kırk tekrara ulaşmış olabilir. gerçi oradaki şaheserlerini utancından silip tecrit odasından kaçmıştı ama kendi takdiridir.

    yeni bir şey daha öğrendik. onlarca yüzlerce yazımı okumuş ne mutlu bana. artık daha bir şevkle yazacağım. zatı alileri tarafından okunduğunu bilmek ne büyük onur. eğer orada beni kastetmediğini genel olarak onlarca hatta yüzlerce yazısını okuduğu yazarın üslubu hakkında fikir sahibi olabileceği hususundan bahsettiğini söylerse çok kırılırım valla.

    dosto kısaltmasından yola çıkarak ihtiyaç içindeki nakıs canlılara türkçe dersi de vermiş oluyoruz süreç içerisinde. önce “bazı” sözcüğünün “tüm” anlamına gelmediğini anlattık yeri gelince. kesişim kümesinden birleşim kümesinden de bahsettik ama anlamaya çalışacağı yerde, “anlamadığım her şey kötüdür” mentalitesindeki zevat çevir kazı yanmasın atraksiyonu olarak algıladı bunu. yeri geldi, “söyleyene değil söylenene bak” sözünü örneklerle anlattık. süreç içerisinde daha ne dersler vereceğiz kimbilir?
  • basit organizmaları çözenlerin geçmiş yadetmelerine vesile olmuş kısaltma.

    ilgisiz alakasız şekilde mübalağanın suyunu çıkaran zırvalara da şahit olduk dostlar. yok yüzlerce kez incelenmiş malum yavelermiş. mübalağanın bile bir ölçüsü olur ama ne gam. iftira konusunda uzman mertebesine eriştiğini ispatlarcasına tasavvuftan şeyh kıçı yalanan müessese neticesi çıkardığım iddiası da salınmış umarsızca. tasavvuf konusunu irdelemeye bu başlık kafi gelmez efendim. öyle net bir görüşüm olduğu iddiası da bir paranoid şizofrenin sanrısından öte birşey değildir. muz öpülmesi vakasını bir haber programında görmüştük vakti zamanında ama muhteremin naif uslubuna da cuk oturmuş bu tabir.

    yüzlerce kez incelenmiş malum yavelermiş. valla tecrit odasında (bkz: valla tum fenerliler eziktir arkadasim bu boyledir) o konularda bir iki irdelemesi olmuştu ama kaçarken o yazdıkarını da götürdüğünden ortada yoklar. eğer incelemekten kasıt oturup tasavvuf konusundaki bir iki yazımı yüzlerce kere okumaksa bilemem. o zaman da obsesyonunun derinliğini anlarız. ben demiyorum, ilgilisi diyor. yüzlerce kez incelenmiş. tabi yüzlerce inceledikten sonra çıkara çıkara da açık ve net olarak tasavvuftan "şeyh denen adamın kıçı yalanan müsesse" neticesi çıkardığım sonucuna ulaşılmış. böyle kısır bir muhayyile trajikomiktir ancak. gerçi o başlıktaki ulu bilge diyalogları incelendiğinde bu dosto kısaltması bağlamında yaptığı klavye eskitmelerinin içeriğini çoook önceden ortaya saldığı görülür. görüşleri diyaloglar içinde tekrarlanarak formatlanmıştı ama aradan kaçtığı için orjinalleri yok maalesef. burada kendini tekrardan öte birşey yok. tek bir örnek bile durumu açıklar: #3240758. demem o ki, "gunesin altinda yeni bir sey yok" beyni salamura olmuş bir vakanın geriye sarılmış kaset gibi kendini tekrarı o kadar. bakalım buradakiler ne zaman silinecek? hırs yapılıp silinmez belki de...
  • paranoyak bünyelerin paranoyaklığını kanıtlayan bir kısaltma olmuştur bu dosto kısaltması. hatta zıvanadan çıkıp, hoşlarına gitmeyen bakınızları veren insanlara mesaj atarak "o bakınızı vermenizi avasas mı istedi?" diye soracak kadar akıl ve bilinç erozyonuna uğranan bünyelere de tesadüf ettik. öyle olmaz bu işler insanlara mesaj atıp, "o bakınızı vermenizi avasas mı istedi?" deyu sual eylerek. kadir tengrim acil şifalar versin...

    edit: muhterem bir kişinin uyarısı üzerine bu entry editlenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap