• yüksel yavuz'un bu yıl istanbul film festivali'nde "küçük özgürlük" adıyla gösterilmiş filmi. film bu yıl çeşitli ödüllere layık görüldü. filmde, hamburg'da kaçak olarak bulunan biri kürt diğeri afrikalı, 15-16 yaşlarında iki gencin almanya'da ve daha genel çerçevede hayata tutunma çabaları anlatılıyor.
  • 2003 yapımı bir film. hem almanya hem de türkiye kültürlerinden etkilenmiş olan öteki yönetmenin, fatih akın'ın ortalığa dem dem çektirmiş "duvara karşı"sı ile bir takım benzerlikler ortaya seren bir film. gelişi güzel bir sıralama ile bu benzerlikler:

    bir - mercan dede'nin şarkılarının kullanılması
    iki - duvar şeysi (imge)
    üç - patlayan silahlar
    dört - alman polisinin ve adalet sisteminin filme yedirilmesi
    beş - uyuşturucu
    altı - hacı baba karakteri, (iki filmde de aynı karakteristik yüze sahip yunus güner)
    yedi - kökleri türkiyeden gelen adam ve almanya'nın eskiden beri yereli olan kadın arasındaki aşk
    sekiz - lokanta atmosferi ile bir küçük türkiye atmosferi oluşturulması
    vs.

    farklılıklara gelince;

    bu filmde aşk temel ekseni oluşturmuyor; intihar yok, türkçe daha az kullanılıyor. filmde duyduğumuz diğer diller almanca, kürtçe ve fransızca. filmde, afrikalı göçmenlerin yaşantısına dair görüntüler mevcut. kahramanlar türkiye'ye uğramıyor. film, hikayesini masalsı anlatmıyor. ana kahramanlar karizmatik değil, fakat öteki filmde olduğu gibi yaralı. (ve, duvara karşı'yı her seyredişinde moda giren bir seyirci için; bu film de kesinlikle etki alanı "küçük" bir film olarak kalmaz)

    tekniğe, kurguya bakmaya çalışalım biraz;

    fatih akın'ın sadece kısa bir ameliyat sahnesi esnasında kullandığı kamera, bu filmi açan ve kapayan görüntülerde kullanılmış. o filmde "dikiş atma" sahnesi gibi rahatsız edici bir görüntüde tercih edilmişti. hızlı çekimle alıştığımız görme biçimini bozmuş ve daha da uyarıcı/etkili hale gelmişti. burada ise bir ailenin gurbetteki çocuğuna yolladığı video kamerası ve video kaydını görüyoruz. yine benzerî bir kamera. ayrıca, bu kamera olayı filme çok şey katıyor. çünkü baran'ın almanya'yı da filme aldığını seyrediyoruz, zaman zaman. o, türkiye'den yollanan kamerayla çekimler yaptığı sahnelerde, özdeşim kurmak kolaylaşıyor. bir nevi, bizim de dahil edildiğimiz, almanya'yı nostaljik vatan hayaliyle aynı potada eritme çabası olarak yorumlanabilir baran'ınki.

    ve duvar!

    almanya gibi bir ülkede büyümüşlüğü olan her insan için duvar elbetteki önemli bir sembol ve -sürekli bahsedilmesi ile bile- bir sanatçının sinirini bozmuş olması anlaşılır. (bkz: berlin duvarı) bir sınırlandırma ve bölgeler oluşturma aracı olan "duvar" aynı zamanda modern çağdaki herhangi bir şehirde de en çok karşımıza çıkabilecek yapılardan biri. yani; şehir yaşantısı, şehirde sıkışıp kalmış insan hakkında bir şeyler anlatan herhangi bir sanat eserinde "duvar"ın kullanılması, işi besliyor. duvara karşı'da duvara arabasıyla geçirmek isteyen ama arabayı haşat edip hastaneye düşen "cahit" gibi, bu filmdeki "baran" da duvarı bir kendini cezalandırma aracı olarak kullanıyor. nefretinin püskürdüğü an, "ben hayata toslamışım" hissine kapıldığı zaman patlıyor ve "dur oğlum, yapma" hissini seyirciye geçirecek kadar sert tekmeler atıyor kocaman taş bir binanın duvarına.

    ayrıca, bu filmde de şehrin sokaklarında yaşanan bir "intikam avı" bölümü mevcut. (duvara karşı'da bir namus davası sebebiyle sibel'i avlamaya çıkan ağabeyi hatırlayalım) diyarbakır'lı olan baran "haydar abi, diyarbakır'lı birisi ile tanıştım" diyerek anlattığı kişinin, aslında babasının ve annesinin ölümüne karışmış biri olduğunu öğreniyor. adama silahı doğrulttuğunda "baran kurban kendine gel, kendine gel kurban, dur herşeyi anlatacağım kurban, ben kimseyi öldürmedim, bırak arkadaşça konuşalım" diyor. "beni bağışla kurban olurum" diye sokaktaki kaldırım taşında, gri takım elbisesiyle onu izleyip de, "öl" diyecek bir insanevladı var mıdır bilmiyorum. baran bağışlıyor mu? bilmiyorum bunu. belki asla bağışlayamayacak. ama (spoiler) öldürmediği kesin adamı.

    politik olarak çok daha zorlayıcı bir film "duvara karşı"'ya göre. almanya'ya gelmeden önce bir örgüt üyesi olan, ve örgütten elini ayağını çekmiş "haydar abi" karakterinin hikayesi örneğin. almanya'daki lokantasına gelen, ve hala örgütten olanlarla tartışması. provakasyon sonucu patlayan öfke ve aniden çıkan silah: cinayet. "iyi?", "kötü?", "nasıl?" diyen, bu yüzden de büyük ihtimalle, insan hikayelerinin talan edilmesi pahasına destanlar yazmak isteyen herhangi bir politik grubu tatmin etmeyecek bir film.

    "duvara karşı" bir duvara geçirme sahnesi ile başlayıp büyük bir aşk hikayesi ile sürüyor. oysa, "küçük özgürlük"te, film bitmek üzereyken, düşünmeden tekmelerini duvara saydırıyor "baran" (çağdaş bozkurt). dolayısıyla, filmin devamında bir umut, olumlu anlamda heyecan falan duymak güç. yani, film buruk, hatta "kahretsin" dedirten bir film. (filmde ne yapacağını bilmez haldeki karakterlerin "allah kahretsin!" demesi gibi)

    duvara karşı'da aşk ve acısı; küçük özgürlük'te intikam acısı ve çok daha fazlası.. var. ama nihayetinde hep acı hep acı. bu filmde, güldürme olasılığı yüksek sahnelerden biri, baran'ın dişinin kerpetenvari bir aletle çıkarılması. dişi ağrıdığı için çalıştığı lokantadaki insanlar cümbür cemaat bu eyleme girişiyorlar. yani filmde pek gülümsenecek bir şey yok. (bkz: almanya), (bkz: türkiye), (bkz: dünya), (bkz: uzay)

    "hem alman hem türkiye aleminin sillesini yemiş yönetmenler, yüzlerce film çeksin bizlere yaşadığımızı hatırlatsın" nidalarıyla, türkiye seyircisine tad vereceği iddia edilebilecek bir film kleine freiheit.

    bu arada, film -zor tabii ama- televizyona düşerse, bilin ki, tv.de reklamlar'ın çıktığı an, televizyon yöneticileri filmi ileri almakla meşgul. çünkü, o esnada travmatik bir şekilde boşluğa bakan baran'a masturbasyon yaptırıyor olacak afrikalı arkadaş. sonraki bir sahnede, onlara "elma" atılması ve "ikiniz yiyin elmayı" denildiği halde ikisinin de elmayı yememesi bu açıdan pek manidar. (bkz: adem ve havva), (bkz: elma)
  • son zamanlarda izlediğim en doğal film. gerek almanya daki göçmen gerçeği, gerekse filmde baskın olarak hissettiğim özlem, korku, intikam, itilmişlik gibi duygular doğal, gerçekçi bir şekilde filme aktarılmış. ayrıca kürt olmak, pkk gibi unsurlar hem dikkat çekici hem de bu konulara hassas türk veya kürt milliyetçillerini bile rahatsız etmeyecek şekilde.
hesabın var mı? giriş yap