• bir harold pinter politik eseri.
  • harold pinter'ın devletin kürtçe'ye -ve sanırım kürtlere de- karşı tutumunu eleştirdiği oyunu.

    http://www.bookrags.com/guides/mountainlanguage/
  • harold pinter' ın türkiye'de kürtçe'nin yasaklanmasıyla ilgili yazdığı absürd oyunu.
  • bir flies are spies from hell şaheseri. enstrümantal olduğu için sözlerini de yazamıyorum, tam da olamıyor haliyle.
  • "sizin diliniz yasak. diliniz ölü. dilinizi hiç kimse kullanamaz. sizin diliniz artık yok..."

    ı.
    bir hapishane duvarı
    kuyrukta kadınlar. yaşlı kadın elini ovalamakta. dizleri dibinde bir sepet. bir koluyla ona sarılmış bir genç kadın. bir çavuş, peşinden de bir subay girer. çavuş genç kadını işaret ederek;
    çavuş: adın?
    genç kadın: adlarımızı vermiştik.
    çavuş: adın?
    genç kadın: adlarımızı vermiştik.
    çavuş: adın?
    subay (çavuşa): kes bu boku. (genç kadına) herhangi bir şikayet?
    genç kadın: ısırıldı.
    subay: kim?
    duraksama
    kim? kim ısırıldı?
    genç kadın: eli parçalandı. bakın. ısırıldı eli. işte kan.
    çavuş (genç kadına): adın ne senin?
    subay: sen kapa çeneni
    yaşlı kadına yönelir: ne oldu eline? biri mi ısırdı?
    kadın usulca kaldırır elini. subay gözler: kim yaptı bunu? kim ısırdı?
    genç kadın: bir dobermann.
    subay: hangisi?
    duraksama
    hangisi?
    duraksama
    çavuş!
    çavuş ileri çıkar.
    çavuş: emret komutanım!
    subay: bu kadının eline bak. sanırım başparmak kopmak üzere.
    (yaşlı kadına): kim yaptı bunu?
    yaşlı kadın dik dik bakar subaya.
    kim yaptı bunu?
    genç kadın: büyük bir köpek.
    subay: adı neydi?
    duraksama
    neydi adı?
    duraksama
    şimdi bakın her köpeğin bir adı vardır. adları çağrılınca gelirler. adları ana babaları tarafından verilmiştir ve bu onların adıdır, anlıyor musunuz onların adı! ısırmadan önce adları söylenir onların. resmi usul böyledir. ilk önce isimleri söylenir, sonra ısırırlar. onun adı neydi? eğer köpeklerimizden birinin, adı söylenmeden bu kadını ısırdığını söylüyorsanız, o köpeği vurdurtacağım!
    sessizlik.
    şimdi dikkat! sessizlik ve dikkat!
    çavuş!
    çavuş: emret komutanım!
    subay: herhangi bir şikayet? kimsenin şikayeti var mı?
    genç kadın: bize bu sabah dokuzda burada olmamız söylendi.
    çavuş: doğru. çok doğru. bu sabah dokuzda. tam tamına doğru. şikayetin nedir?
    genç kadın: sabah dokuzda buradaydık. şimdi saat beş. burda sekiz saattir ayakta dikiliyorum. karda. adamlarınız dobermanlarla bizi korkuttu. biri de bu kadının elini ısırdı.
    subay: adı neydi bu köpeğin?
    kadın ona bakar.
    genç kadın: adını bilmiyorum.
    çavuş: izninizle komutanım?
    subay: devam et.
    çavuş: sizin kocalarınız, oğullarınız, babalarınız, sizin burda görmek için beklediğiniz bu adamlar bok çukurudurlar. onlar devletin düşmanıdır. onlar bok çukurudur.
    subay kadınlara yönelir.
    subay: şimdi dinleyin. sizler dağ insanlarısınız. beni duyuyor musunuz? sizin diliniz öldü. yasaklandı. burda dağ dilini kullanmanıza izin yok. dilinizi erkeklerinizle de konuşamazsınız. izin yok. anlıyor musunuz? onu konuşamazsınız. yasadışı o. yalnızca devletin dilini konuşabilirsiniz. burda yalnızca buna izin var. dağ dilini burda konuşmaya kalkışırsanız fena halde cezalandırılacaksınız. bu bir emirdir. kanun böyle. sizin diliniz yasak. diliniz ölü. dilinizi hiç kimse kullanamaz. sizin diliniz artık yok. herhangi bir sorusu olan?
    genç kadın: dağ dili konuşmam ben.
    sessizlik, subay ve çavuş yavaşça çevrelerler onu.
    çavuş kadının kıçına el atar.
    çavuş: senin konuştuğun dil ne? ne dili konuşursun sen kıçınla?
    subay: çavuş bu kadınlar, henüz suç işlemiş değiller. unutma!
    çavuş: ama bu kadınların günahsız olduğunu söylemiyorsunuz değil mi komutanım?
    subay: yoo, hayır... bunu söylemiyorum.
    çavuş: bu dopdolu. onunla çalkalıyor.
    subay: dağ dili konuşmuyor ama o.
    kadın çavuşun elinden öteye yürür ve yüzünü iki adama döner.
    genç kadın: benim adım sara johnson. kocamı görmeye geldim. bu benim hakkım. nerde o?
    subay: bana kağıtlarını göster.
    kadın bir parça kağıt uzatır ona. subay inceler ve çavuşa döner.
    subay: kocası dağlı değil. o takımdan değil.
    çavuş: bu da öyle. s...ğimin entelektüeline benziyor.
    subay: ama kıçını salladığını söylemiştin onun.
    çavuş: en kıyak entelektüeller sallar.
    sahne tümden kararır.

    ıı.
    ziyaretçi odası
    oturan bir mahkum. sepetiyle oturan yaşlı kadın. gardiyan kadının ardında dikiliyor. mahkum ve kadın çok belirgin bir köy aksanıyla konuşurlar.
    sessizlik.
    yaşlı kadın: ekmek getirmişem.
    gardiyan copuyla dürteler onu.
    gardiyan: yasak. dil yasak.
    kadın ona bakar. gardiyan coplar.
    yasak o. (mahkuma) ona devlet diliyle konuşmasını söyle.
    tutuklu: onu bilmez.
    sessizlik.
    onu konuşamaz.
    sessizlik.
    yaşlı kadın: elma getirmişem.
    gardiyan coplar ve bağırır.
    gardiyan: yasak! yasak, yasak, yasak!
    hay allah. (mahkuma) ne dediğimi anlamıyor mu?
    mahkum: hayır.
    gardiyan: anlamıyor ha?
    kadına yönelir.
    anlamıyorsun?
    kadın dik dik bakar.
    mahkum: yaşlı o, anlamaz.
    gardiyan: kimin suçu bu?
    güler.
    benim değil, bunu söyleyebilirim. ve sana başka bir şey söyleyeyim. bir karım ve üç çocuğum var. ve sizler hepiniz bok yığınısınız.
    sessizlik.
    mahkum: bir karım ve üç çocuğum var.
    gardiyan:
    senin neyin?
    sessizlik.
    neyin var senin?
    sessizlik.
    bana ne söyledin? neyin var senin?
    sessizlik.
    senin neyin var?
    telefonu kaldırır ve tek numara çevirir.
    çavuş? ben mavi odadayım... evet...
    rapor etmek zorunda olduğumu düşündüm, çavuş...
    sanırım burada benimle dalga geçen biri var.
    ışıklar yarılanır. figürler kıpırtısız.
    efekt girer: banttan sesler duyulur.

    yaşlı kadınin sesi: beben seni bekliyor.
    mahkumun sesi: elin ısırılmış.
    yaşlı kadının sesi: herkes seni bekliyor.
    mahkumun sesi: anamın elini ısırmışlar.
    yaşlı kadının sesi: eve döndüğünde bir güzel ağırlayacağız seni. herkes seni bekliyor. onlar hep seni bekliyor. onlar hep seni görmeyi bekliyor.
    ışıklar artar. çavuş girer.
    çavuş: hani o dalgacı?
    sahne tümden kararır.

    ııı.
    karanlıkta sesler
    çavuşun sesi: kim bu s...ğimin karısı? bu s...ğimin karısı burda ne yapıyor?
    ikinci gardiyanın sesi: şunun karısı.
    ışıklar artar.
    bir koridor.
    gardiyan ve çavuşun kollarından tuttuğu gözleri bağli bir adam. genç kadın onlardan belli bir uzaklıkta, onlara bakar.
    çavuş: nedir bu, bataklık gülü soylu bayan için bir kabul töreni mi? lanet olası şampanya nerde? bataklık gülü soylu bayanın allahın belası şampanyasını kim aldı.
    genç kadının yanına gider.
    merhaba bayan. afedersin. korkarım ufak bir yönetim hatası. sizi yanlış kapıdan göndermişler. inanılmaz bir şey. biri bunun hesabını verecek. her neyse, sizin için ne yapabilirim sevgili bayan, genellikle filmlerde sordukları gibi?..
    ışıklar yarılanır. figürler kıpırtısız.
    banttan sesler.

    adamın sesi: senin uyumanı izliyorum. ve sonra gözlerin açılıyor. bana bakıyorsun ve gülümsüyorsun.
    genç kadının sesi: gülümsüyorsun. gözlerimi açtığımda yanımda seni görüyorum ve gülümsüyorum.
    adamın sesi: bir gölün üzerindeyiz.
    genç kadının sesi: mevsim bahar.
    adamın sesi: sana sarılıyorum. ısıtıyorum seni.
    genç kadının sesi: gözlerimi açtığımda yanımda seni görüyorum ve gülümsüyorum.
    ışıklar artar. gözleri bağlı adam yere yığılır. genç kadın çığlık atar.
    genç kadın: charley!
    çavuş parmaklarını çıtlatır. gardiyan gözleri bağlı adamı dışarı sürükler.
    çavuş: evet, yanlış kapıya gelmişsiniz. kompüterden olmalı, çifte fıtığı var. fakat sana bir şey söyleyeceğim. burdaki hayatın gerçek yüzü hakkında bir bilgi istiyorsan eğer, yağmur dışında her hafta salı günü bu ofise gelen bir herifimiz var. konusunda müthiş uzmandır. o gönlerden birinde ona tıklatıver, seni iyi edecektir. adı dokes, joseph dokes.
    genç kadın: onunla düzüşürsem her şey düzelecek mi?
    çavuş: kuşkusuz. no problem.
    genç kadın: teşekkür ederim.
    sahne tümden kararır.

    ıv.
    ziyaretçi odası
    gardiyan, yaşlı kadın, mahkum.
    sessizlik.
    mahkumun yüzü kanlı. titreyerek oturur.
    kadın kıpırtısız. gardiyan pencereden dışarı bakıyor.
    döner ve ikisine birden bakar.
    gardiyan: ha, söylemeyi unuttum. kuralları değiştirdiler. kadın konuşabilir. kadın kendi dilinde konuşabilir. ikinci bir emre kadar.
    mahkum: konuşabilir mi?
    gardiyan: evet. ikinci bir emre kadar. yeni kurallar.
    duraksama
    mahkum: anne konuşabilirsin.
    duraksama
    mahkum: anne, sana söylüyorum. anlıyor musun? konuşabiliriz. benimle bizim dilimizde konuşabilirsin.
    kadın kıpırtısız.
    konuşabilirsin.
    duraksama
    anne, beni duyamıyor musun? seninle kendi dilimizde konuşuyorum.
    duraksama
    beni duyuyor musun?
    duraksama
    bu bizim dilimiz.
    duraksama
    beni duyamıyor musun? beni duymuyor musun?
    kadın yanıtlamaz.
    anne?
    gardiyan: ona kendi dilinde konuşabileceğini söyle. yeni kurallar. ikinci bir emre kadar.
    mahkum: anne?
    kadın yanıtlamaz. kıpırtısız oturur.
    mahkumun titremesi artar. iskemleden dizleri üstüne düşer, soluk soluğadır ve şiddetle çırpınır.
    çavuş odaya girer ve yerde çırpınan mahkumla ilgilenir.
    çavuş (gardiyana): şuna bakın. sen bildiğin yolda onlara yardım elini uzat, onlar seni si..tir etsin.
    sahne tümden kararır.

    http://www.alinteri.org/?p=12492
  • türkçe'ye aziz çalışlar çevirmiş 1989'da ve kavram yayınları'ndan çıkmış. kürtçe'ye ise mehmet uzun tarafından "zimane çiya" adıyla çevrilmiş, 1991'de. ve doz yayınları'ndan çıkmış.
hesabın var mı? giriş yap