• sacayağı/sacayak demenin yerel türevlerinden biri. üçayak/üç ayak karşılığı. denizli, eskişehir, giresun, ankara, kayseri, konya, mersin, fethiye'de bu anlamda kullanılıyor. söyleme kolaylığı bakımından asıllarını geçtiği muhakkak. cümle içinde kullanım örneği: ölünün yıkama suyunun kaynatıldığı, ılıştırıldığı* kazanlar var ya, yıkama bittikten sonra ters kapatılır. artık yukarı bakan dibine üç tane ufak taş konurmuş. bu taşlara "sayacak bacağı" derlermiş. (bkz: ölü yıkama/@ibisile).

    sayacakla ilgili bir çukur çeylen inanışı var. batıl inanç ve safsata olmakla birlikte gene iyi kötü tabuya uygun davranır, dikkat ederdik; zira inanış kayıp yönüne işaret ediyor. o bakımdan şeytan doldurur derecesinde özen daha iyi olur: sayacak kullanılırken ayakları ocaklığın* zeminine oturur ya, kullanılmayacağında öyle kendi haline bırakılmaz. yani sayacak işlevsiz olduğu zamanda görev duruşunda dik bırakılmaz. kenara kaldırılması, ocaklığın duvarında ona hazırlanmış çivi veya çıkıntıya asılması gerekir. sayacak duvara asılmadıysa kenara dengilme* pozisyonunda yan bırakılması gerekir. her üç ayağı* da yukarı bakacak şekilde* "sayacak ayakları göğe gelirse mal maşakattan biri hastalanacak veya ölecek" diye yorumlanır. inanış böyle, kendiliğinden gelişen ufak işaretlerin yorumlanması; benzeşimden çağrışım; bir de belirsizliğe kaygıyla yaklaşma, her gölgeden korkma biçiminde üst yorumu yapılabilir. annem yeri gelip böyle bir yorum-müdahele yaptığında üvey dedem şaşkınlıktan ne dese bilememiş; 'evvel de var, bugün bir tek sığırımız hasta gibiydi. hem bu ufacık köyün insanı ne kadar laf biliyormuş!' demiş.

    duyduktan sonra ben de çocukluğumuzda sayacaklara özel özen gösterdiğimizi anımsadım. ayrıca sofrada yemek kaşığını güveç veya çanağa dayatmazlardı. neymiş, şeytana merdiven kuruyormuşuz. kaşıkla ilgili bir kural daha, kaşıkların içbükey yüzleri tablada aşağı bakardı, yukarı yüzlü kaşık bırakan çocuk hafifçe azarlanırdı, ama onunla ilgili korkutucu bir inanış veya kural yoktu. galiba inanış tarafı şeytan açık tarafta kalan yemek artığına tükürürmüş. kaşık dayamakta da tükürür diye söyleyenler var. sonraları o kural geçerliliğini yitirdi, kayboldu. çanağın veya dıyanın dibini sıyıra sıyıra yemek bitirmeye sünnetleme* denirdi . o sevap. ekmek ufağıaytlamak da sünnet.

    ölünün yıkama suyunun kaynatıldığı, ılıştırıldığı* kazanlar, ölü yıkama bittikten sonra ters kapatılır. artık yukarı bakan dibine üç tane ufak taş konurmuş. bu taşlara "sayacak bacağı" derlermiş. bu üç taşlı kapalı kazan 3 günden sonra kaldırılır. yüneklikte ayrıca ölünün çamaşırları da yıkanır. o çamaşırlar da 3 gün asılır veya serilir; kurumaya. halk bazen durgun, hareketsiz kalan kişiye eleştiri veya dalga geçme niyetine 'ölü çamaşırı gibi dıllandın* durdun,' diye söylenirmiş. (ölü eti kastı var mı acaba burada?) (bkz: ölü yıkama/@ibisile)

    (ilk giri tarihi: 25.2.2017)

    (bkz: tripod), triskelion, triskele
    (bkz: kayazak)
hesabın var mı? giriş yap