• adli tıpta ölümden önceki evreye verilen ad.
  • aklımda bölüm aralarında çıkan şahane artworklerle yer etmiş bir amiga shoot em up'ı. "alestes metamorphoses into an owl. time to fight has come." girişinden sonra, psygnosis'in baykuşuyla altı bölüm boyunca envai çeşit canavarla savaşırız. yıllar sonra winuae sayesinde baştan sona oynamak, bana bizzat kendimiz bile olsak, bir çocuğun algısının bir yetişkinden ne derece farklı olabildiğini bir kere daha gösterdi. zamanında çok delicesine oynadığım söylenemez. üçüncü bölümün bossundan öteye gidememiştim yanlış hatırlamıyorsam. password yoktu, save zaten yoktu ve oyun hayli zordu. sonra da bir şekilde disket ayvayı yemişti sanırsam ve bir daha da oynayamamıştım. ama bölüm aralarında çıkan, franck sauer yaratısı resimler -ki o zaman sadece üçünü görebilmiştim- beni bayağı etkilemişti. ilk bölümün girişinde fırtınalı, kapkara bulutlarla örtülmüş bir deniz resmediliyordu. ufuğa doğru bir aydınlık vardı. biraz ürkütücü olduğu bile söylenebilirdi. ve ikinci bölümün başındaki resimde, iki tane ejderhamsı yaratık uçuyordu. resmin sağ tarafında duran daha yakındaydı, diğeri ise çok daha yükseklerde uçuyordu. en yukarıda bir kaç bulut ve mavi gökyüzü görünüyordu. niyeyse bu resim bana büyüleyici gelmişti o zaman. bambaşka bir dünyaya aitti; ıssız, dingin ve engin... "işte o an, büyüyünce ne olmak istediğime karar vermiştim, bir ejderha." falan diye devam etmeyeceğim, o kadar dramatik bir an değildi çünkü. sadece çok beğenmiştim resmi, neyse...

    o kadar yıldan sonra, winuae ile oyunu tekrar oynayınca hafızamda yer etmiş bazı şeylerin gerçeklerle birebir örtüşmediğini gördüm. ilk resmi daha karanlık bir resim olarak hatırlıyordum ve denizin üzeri de bulutlarla tamamen örtülü olmalıydı. ikinci resimde ise resmin sol tarafını saymazsam, hemen hemen doğruydu her şey. ama beni asıl şaşırtan, bu küçük ayrıntılardan ziyade resimlerin göze nasıl geldiği oldu. ben onları neredeyse fotoğrafik kalitede manzara resimleri olarak hatırlarken, karşımda çizim oldukları belli olan normal resimler bulmak şok etkisi yarattı. tabi bunda kuşkusuz, karşınızda amiga'yı bağladığınız tüplü tv yerine, düşük çözünürlüklü görüntünün genişletildiği bir bilgisayar monitörü durmasının da payı var. ama yine de, onca yıldan sonra bu resimlerin o zaman verdiği gerçeklik duygusunu bulamamış olmak hafiften bir hayal kırıklığı yarattı. he tabi, bu durum oyundaki resimlerin günümüz standartlarında bile gayet şahane oldukları gerçeğini değiştirmiyor. hatta tersine "vay be adama bak, te o zaman neler yapmış." diyip, saygı duyarken buldum kendimi.

    oyuna dair hatırlamadığım bir diğer şey de, giriş müziğinin ne güzel olduğuymuş. gerçi bu konuda zevkler zamanla değiştiğinden daha makul karşılamak mümkün. winuae'nin save özelliği sağ olsun, oyunu bitirmeyi başardım ve daha önce göremediğim bölüm arası resimleri de görmüş oldum. aşağıda bölüm sırasına göre altı resim de duruyor, son resim aynı zamanda oyunun girişinde görülen resim:

    http://imgur.com/a/yddaq
  • ing. azap

    baykuşa dönüştürülmüş bir adamın intikam mücadelesini anlatan oyun. 20 sene falan öncesinde amiga 500 ler için bile (ki aslında çok iyidir o bilgisayar) inanılmaz sayılacak yumuşaklıktaki anatomik modellemeleri, baykuşun gerçek gibi hareket etmesi, süper konu, mükemmel grafikler ve de özellikle bölüm arası resimleri ile hafızalardan silinmeyecek bir oyundu. shoot em up idi kendisi. yandan gösteriyordu, kayan ekran üzerinde oynanan basit oyunlar gibi düşünmeyin, hakkaten 3 boyutlu gibi derinlik hissi veren grafikleri vardı. baykuşun hareketleri ile sanki arkaya öne gidiyormuş gibi hissettirmeyi başarmıştı psygnosis.

    ayrıca bu baykuş yapımcı psygnosis in de amblemidir.
  • uzun sure sonra derste kalem kagit kullanarak yazi yazmasi gerekince apisip kalmis, e harfini yazmayi bi turlu beceremeyince yanindaki kiza "ya pardon e'leri nasi yapiyoduk bi bakabilir miyim senden" diyerek kizin mavi ekran vermesine sebebiyet vermis olan adam. bilgisayar kotu sey kardesim ben bugun bunu gordum.

    [ayrica sozlukte eskiden boojum olan kisidir kendisi, nicki degisti sadece, ucmadi]
  • milli takimimizin değişlmez golcüsü hakkinda "fakat form bakimindan bir mardin buzagisi ile esit seviyededir su an." diyerek yarmış kişi, süper komik adam... hep böyleydi zaten bu...
  • art and magic'in hazırladığı, psygnosis'in yayınladığı bir shoot em up. başlangıçtaki piano solosu, milli marş olmuştu neredeyse, ne kadar da hüzünlü, ne kadar da konuşan bir melodiydi. jeroen tel isminde bi abiye aitti müzikleri.

    birinci level'deki, denizin dalgalanmasını unutmak mümkün değil, denizi seyretmekten level'i geçememiştim saatlerce. denizden atlayan balıklar, uçan maymunlar, bin türlü hayvanat wardı. bi de ikinci level'deki şelale, tekrar ediyordu ama, o zamanlar için pek bi "ayrı"ydı abi.

    "load" ekranlarında çıkan fevkalade özenilmiş resimleri, hele ki o çözünürlükte, nasıl çizmiş, nasıl çabalamış halen anlayamam, şaheserdi "agony"...
  • soktrat onces felsefede, agonistler, gelişimin sadece rekabet yoluyla olabilecegini soylerlerdi, buna niçe (bilerek boole okuz gibi yazdim aslı: nietzsche...) de inanirdi....
  • super futbol oynayan, top teknigi cok yuksek olan, uzaktan sert sutlariyla kalecilerin korkulu ruyasi haline gelmis adam:)
  • hayatımda gördüğüm tek mantıklı fenerbahçe fanatiği insan*.
hesabın var mı? giriş yap