• atıf yılmaz'ın yönettiği, müjde ar'ın başrolde oynadığı sinema filminin final sahnesi hakkaten çok bariz bir 'asıl orospu sensin lan' anlamında.

    --- spoiler ---

    asiye'nin genel ev kraliçesi olarak rahata erdiği ortaya çıktığında, asiye'nin üzerindeki kıyafet fuhuşla mücadele derneği başkanının filmin başından beri üstünde olan gösterişli kıyafetin aynısıdır.

    --- spoiler ---
  • önyargılarımızdan kurtulmamız için çok önemli bir fırsat. bir saniyesini bile kaçırmadan seyredip üzerine kafa yoralım ki bu fırsat da kaçmasın.

    karşımızda hiç tanımadığımız iki kadın var. birisi geçimini fuhuş yaparak sağlıyor. diğeri ise zamanını fuhuşla mücadele ederek geçiriyor; fuhuşla mücadele derneği başkanı sıfatıyla. bu kadarcık bilgiyle bir iyi-kötü eşleştirmesi yapabiliriz. ama büyük bir yanılgı içindeyiz.

    iyi olduğunu düşündüğümüz kadının kötü olduklarını sandığımız kadınlara sunduğu "kurtulma" önerilerini görüyoruz filmde. kötü diye baktıklarımız aslında kötü olamadıkları için kötü yola düşüyorlar. evli adamların yuvalarını yıkmayıp onları terk ettikleri için; kadınlıklarını kullanıp erkekleri kandırmadıkları için; para dolu çantaları alıp kaçmadıkları için. kötü olanı yaptıklarında da bizim iyi sandıklarımızdan oluyorlar.
  • vasıf öngören in müthiş oyununun atıf yılmaz tarafından perdeye aktarıldığı, asiyenin kurtuluş mücadelesi filmi.
    mücadeleyi sadece asiye vermiyormuş gibi görünse de "e asiye ölsün o zaman" diyebilen birileri tarafından yönlendirilmektedir asiye.
    yani mücadelesinde yalnızdır aslında. gerçek hayattaki asiyeler gibi.

    her taraftan tıkadınız yolumu
    yoksullukla bağladınız kolumu
    istemeden seçtirdiniz sonumu
    şimdi kolay sayın bayan öl demek
  • yanilmiyorsam, aahhh belinda adli filmin fonunda oynanan tiyatro oyunu.
    (bkz: ah belinda)
  • müjde ar'lı ve türkan şoray'lı 2 apayrı versiyonu olan film.

    türkan şoray versiyonunu izledim ilk. namuslu bir genç kız olan asiye'nin yalnız kaldığı hayatta namuslu yaşama çabasını ve başına gelenleri anlatıyordu film. yer yer ağlayarak bitirdim filmi. internete girip baktım sonrasında, kim çekmiş filan diye. 1973'te nejat saydam çekmiş, açıkcası pek tanımam kendisini. ama bir baktım aynı film 13 yıl sonra atıf yılmaz tarafından da çekilmiş. atıf yılmaz'ın filmleri de pek güzel olur. üstelik bu filmde müjde ar başrolde, ali poyrazoğlu -hümeyra filan da diğer rollerdeymiş. hemen buldum izledim filmi.

    öncelikle televizyonda izlediğim filmle alakasız olduğunu söylemem gerekir. sanırım ilk filmde türkan şoray kuralları geçerliymiş ki, film namuslu güzel kızın başına gelen kötü olaylarmış yalnızca. oysa 2. filmde hayata kötü başlayan bir kadının nasıl ayakta kaldığı anlatılıyor. aslında ayakta kalmanın dışında var olan sistemden kurtulmanın bir yolu olmadığını söylüyor film. ne yaparsa yapsın kurtulamayan bir asiye izliyoruz. üstelik, müzikal öğeler de var. film içinde film yaratıcılığı gerçekten süper. tam bir sanat filmi olmuş bence. oyunculuklara zaten laf yok, herkes tek tek konuşturmuş oyunculuğunu. toplumun önyargılarını, bu önyargıların insanların hayatlarında açtıkları yaraları görüyorsunuz. zaten bu önyargılar, yargılamalar değil mi bizi mutsuz eden en çok? hangimiz tamamen kendimize ait bir hayatı yaşayabiliyoruz ki aslında? bir süre önce tanıdığım orta yaşlı biri, kızına tecavüz edilmesindense öldürülmesini tercih edeceğini söyledi. "en azından öldü dersin" diye de bitirdi konuşmasını. inanamadım. bu kadar mı korkuyoruz toplumdan? kendi kızımızın ölmesini tercih edecek kadar mı?

    hani bizim toplumumuzda aile kutsaldı? kutsal olan ailenin bir parçası yahu, ne çabuk vazgeçtin? tamamen yıkamasa da, bu yazılmamış kuralları yıkmaya çalışan, empati kuranlar da var. bunu da küçümseyemem. ama ne kadarımız? biz değil miyiz arkadaşımız yeni bir kız/erkek arkadaş bulduğunda, başka arkadaşlarımızla onun dedikodusunu yapan? biz değil miyiz o kişiyi tanımadan yargılarda bulunan. bazen de seversin işte o insanı, ama zaten çoktan unutmuşsundur söylediğin sözleri değil mi? bir parmak şıklatması hızında.

    yaşadığımız bu hayatı zorlaştırmak da kolaylaştırmak da bizim elimizde. tamam, herkesin dost olduğunu düşünmek de çok safça ama naif olmak kimseyi sarsmaz aslında. toplumsal önyargıları, bireysel önyargılarımızı aşarak yok edebiliriz. empati yaparak değiştirebiliriz örümcek beyinleri-mizi.
  • --- spoiler ---
    "oyun birbiriyle yoğun bir diyalektik ilişki içinde olan üç söylem düzleminde gerçekleşir. temel söylem düzleminde, gecekondu koşullarında yaşama savaşı veren asiye ve annesinin dramı dile getirilir. ikinci söylem düzleminnde öyküyü seyirciyle birlikte izleyen küçük burjuva hanımefendi ile yorumcu yer alır. üçüncü söylem düzlemi ise oyunun sonunda oluşur ve izleyici konumundaki hanımefendi ile oyun boyunca kişisel dramını yaşamış olan asiye karşı karşıya getirilir."
    --- spoiler ---
    prof. dr. ayşegül yüksel
  • "benim gibi suskunlar varoldukça,
    senin gibi ciğeri tezek amberiyle yanmış evlatlar dayandıkça,
    dimdik ayakta kalır akıncı ruhu...
    nerede kalmış,
    zevkten diz kapak arkaları ıslanan kadınları kim tatmin edecek?
    sevgiyle sevişmeyi unutan erkeklerin yerini bıyık buran lezbiyen ablalar aldıysa,
    asiye'yi kim kurtaracak?" **
  • sadece bu film bile müjde ar'a aşık olmak için yeterlidir herhalde.

    --- spoiler ---

    asiye'nin yaman okay'ın oyandığı mustafa karakterine "yaman adamsın helal olsun" demesi ne hoştur.

    --- spoiler ---

    tabi bir de şey var, "savaşmayan ölüdür, bizim gibiler için"
  • kötü olan, asiye'nin 1986 yılı koşullarında kurtulumamış olması değil, yıl olmuş 2015 bugün olsa bugün yine kurtulamayacak olması!!!
  • (bkz: mujde ar) kendi halinde (bkz: orospuluk)la istigal etmektedir. bir gun hic beklemedigi biri ona cicek verir ve (bkz: olaylar gelisir)
hesabın var mı? giriş yap