hesabın var mı? giriş yap

  • sahih hadis olması için fazla ucu açık bir söz. öyle olsaydı düzenli kınama seansları ile ölümsüzlük sürdürülebilirdi sanıyorum. denemekte yarar var yine.

    "felix baumgartner denen bir hıyar, icat çıkarıp 120.000 feetten atlamış. işsiz herif ya. te allahım."

    hadi bakalım.

  • 74 yaşına basan usta yönetmen david lynch'nin geçen günlerde netflix'de gösterime giren kısa filmi, bir iç hesaplaşmanın alegorisi mahiyetindedir.

    bunu anlamak için lynch'nin bazı hayatındaki kırılma hatlarını anlamamız gerekmektedir. bunları şöyle kısaca değinelim. david lynch, babası tarım bakanlığın'na bağlı çalışan bir araştırma görevlisiydi. çocukluğu bu yüzden durmadan eyaletler arasında yolculukla geçti. virginia'da eğitim gördüğü kolejden mezun olduktan sonra sanat yapmayı kafasına koydu, bunun için washington dc'deki, corcoran school of art'a ders almaya başladı. birçok filminde etkileri bariz görünen alman expersyonist akımının izleri o zamana dayanmaktadır. yakın arkadaşı jack fisk'le almanya'ya gittiler fakat daha sonra 15 gün gibi kısa sürede lynch geri döndü. 1966 yılında, philadelphia'ya yerleşti ve orada pennsylvania academy of fine art'ta eğitim görmeye başladı. bu arada sevgilisinin hamile kalması sonucunda, evlenmeye karar verdi. ilk çocuğu dünyaya gelince lynch, büyük bir yoksulluk içerisinde yaşamaktaydı. bu arada sinemayla ilgilenmeye başladı. kendi çapında yapmış olduğu kısa filmler sonucunda american film institute'ye kabul edildi.

    bu kabul, yönetmen için bir dönüm noktasıydı. lynch, bu bursu kabul etmesi sonucunda los angeles'a taşınması gerekliydi. karısından boşanmaya karar verdi, fakat otoriter biri olan babası karısını ve çocuğunu geride bırakıp gitmesine karşı çıktı. babasıyla yapmış oldukları büyük bir kavganın sonucunda kararını değiştirmedi ve karısıyla boşandı. bu tartışma sonucu ailesi ona tamamen sırt döndü. büyük bir yalnızlık içerisine girdi. los angeles'a taşındı ve eğitim aldığı süre itibariyle, okulun setlerinde yattı; lynch, o dönemi ''hayatımın en güzel anlarıydı'' diyerek anıyor. ilk uzun metraj filmi eraserhead bu stüdyoda çekildi. bütün set tasarımını kendi başına yaptı. işte bu onun film hayatını başlatan meşakkatli yolun bir özetiydi.

    --- spoiler ---
    şimdi bu bilgiler ışığında kısa filme geçelim. film bir tren istasyonunda geçmektedir. atmosfer, lynch'nin hayran olduğu alman expersyonist akımının filmlerinin izlerini taşımaktadır.(bkz: metropolis) tren istasyonu; geçmiş, gelecek ve şimdinin buluştuğu alan olarak okunabilir. maymun, lynch'nin bastırmış olduğu geçmişi ya da suçluluk duyduğu şeylerin, ilkel tarafının bir temsilidir. kendini sorgulayan lynch, bir polis edasıyla, maymunun bir şeyleri itiraf etmesi için zorlar. bastırılmış şeyler yavaş yavaş açığa çıkar. maymun, ilk karısından bahseder. bu lynch'nin ilk karısının bir temsilidir; maymun onu çok iyi anar fakat onun ölümüne fazla üzülmez. bu ölüm aslında bir aşkın doğumu için gereklidir. lynch'nin yine hayatına döndüğümüz zaman bu aşk, sinemadır. maymun, kendi türünden başka bir şeye aşık olmuştur, bir kuşa. tıpkı lynch'nin resme, karısına, çocuğuna hatta babasına sırtını dönüp büyük bir aşkla gittiği sinema gibidir. yavaş yavaş günah çıkaran maymun, en sonunda suçunu itiraf eder ve kendi bilincinden kaçarak yani lynch'den kaçarak bir hayalin peşinden gitmeye devam eder.

  • önüne hiçbir eğitim-sen'linin yatmayacağı, hiçbir sol görüşlü insanın "aslında sağcı" gibi akıl almaz iftiralarla suçu başkasına itelemeyeceği taciz vakası.

    hala anlamak istemiyorsunuz; ensar vakfı olayını skandala çeviren şey sizin utanmaz tutumunuz, sizin örtbas etme çabanız.

    edit; imla.

  • ikinci dünya savaşı'nın başlarında türkiye, ingiltere ve fransa'nın kurduğu ittifaktır.

    milli mücadele dönemi ve sonrasındaki dönemden miras kalan sorunlar (hatay, musul meselesi, borçlar meselesi vs.) sebebiyle 1923-1930 döneminde türkiye cumhuriyeti'nin ingiltere-fransa-yunanistan ile ilişkileri tamamen soğuktu. buna karşılık sovyet rusya ile yakın ilişkiler kurulmuştu. 1930'lu yıllara gelindiğinde ise türkiye, bu üç ülkeyle olan ilişkilerini düzeltme yoluna başvurmuştur. çünkü her geçen yıl avrupa'da savaş tehlikesi artmaya başlamıştır. 1934 senesinde italya'nın habeşistan'ı işgal etmesi, almanya'nın versay antlaşması'nı hiçe sayarak silahlanmaya hız vermesi, japonya'nın milletler cemiyeti'nden çekilmesi, bulgaristan'da faşist idarenin kurulması gibi olaylar bu kötü gidişatın en büyük göstergesiydi. böyle bir ortamda atatürk türkiyesi dış politikada revizyona gitmiştir. türk-yunan ilişkilerinde barışçıl bir döneme girilmiştir. 1932 senesinde milletler cemiyeti'ne girilmiştir. 1934 senesinde balktan antantı'na üye olunmuştur. italya'nın habeşistan saldırısından sonra 1936 senesinde milletler cemiyeti'nin teşebbüsüyle kurulan akdeniz paktı'na üye olunmuştur. 1937 senesinde sadabat paktı'na üye olunmuştur. 1930'lu yıllarda türkiye'nin dış politikada attığı en önemli adım ise montreux boğazlar sözleşmesi olmuştur. türkiye cumhuriyeti 1936 senesinde imzalanan bu sözleşmeyle birlikte ülke sınırları içerisindeki boğazlarda hakimiyetini kesin olarak ilan etmiştir. bu sözleşme: türk-rus ilişkilerini olumsuz yönde, türk-ingiliz ilişkilerini olumlu yönde etkilemiştir. ingiltere kralı edward viii'in aynı sene türkiye'ye yaptığı ziyaret de iki ülke arasındaki ilişkilerin pekişmesi açısından önemli bir adım olmuştur. kısacası 1930'lu yıllarda türkiye cumhuriyeti, mustafa kemal atatürk liderliğinde ikinci dünya savaşı öncesinde kurduğu ittifaklarla ve diğer yandan boğazlar üzerindeki hakimiyetini kesinleştirerek doğusunda ve batısında bir güvenlik sistemi oluşturmaya çalışmıştır. türkiye ile fransa arasında yaşanan hatay sorunu da 1939 senesinde kesin olarak türkiye'nin lehine çözülmüştür. bu sorunun ortadan kalkmasıyla ikinci dünya savaşı öncesinde türkiye ile fransa arasındaki pürüzler de bir nebze de olsa ortadan kalkmıştır.

    1939 senesine gelindiğinde; 15 mart'ta almanya'nın çekoslovakya'yı işgal etmesi, 7 nisan'da da italya'nın arnavutluk'u işgal etmesi türk hükümetini fazlasıyla endişelendirmiştir. bu hadiseler ve kötü gidişat türkiye'yi batılı devletlerle anlaşmaya itmiştir. türkiye ve ingiltere arasında müzakereler başlamıştır. müzakereler sonucunda da 12 mayıs günü deklarasyon imzalanmıştır. bu deklarasyona göre akdeniz'de çıkacak olası bir savaşta işbirliği kurulacaktı. hatay sorununun ortadan kalkmasıyla aynı deklarasyon 23 haziran'da türkiye ve fransa arasında da imzalanmıştır.

    türkiye'nin batılı devletlerle yakınlaşması sovyetler birliği'yle olan ilişkilerini fazlasıyla olumsuz etkiliyordu. ismet inönü liderliğindeki türkiye'nin amacı bu dönemi denge politikası sayesinde az hasarla atlatmaktı. bu sebeple batılı devletlerle kurduğu ilişkileri sovyetler birliği ile de kurmayı hedefliyordu. fakat 23 ağustos 1939'da sovyetler birliği ile almanya saldırmazlık paktı (bkz: molotov-ribbentrop paktı) imzalanmıştır. bu haber türkiye'nin planlarını altüst etmiştir. 1 eylül günü almanya polonya'ya saldırmış, 3 eylül'de de ingiltere ve fransa almanya'ya savaş ilan etmiştir. böylelikle ikinci dünya savaşı resmen başlamıştır. bu olaylardan sonra sovyetler birliği, türk dışişleri bakanını son gelişmeleri görüşmek amacıyla moskova'ya davet etmiştir. bunun üzerine 25 eylül günü dışişleri bakanı şükrü saraçoğlu moskova'ya gitmiştir. josef stalin bu dönemde türkiye'den çok sert taleplerde bulunmuştur. şükrü saraçoğlu bu esnada 19 gün boyunca moskova'da bulunmuştur. çok çetin müzakereler gerçekleşmiştir. nihayetinde de türk-sovyet anlaşması sağlanamamıştır. 17 ekim'de saraçoğlu moskova'dan ayrılmıştır. bu gelişmeden sonra sovyet tehdidi tavan yaptığı için türk hükümeti bir an önce ingiltere ve fransa ile ittifak antlaşmasını imzalamaya karar vermiştir.

    şükrü saraçoğlu'nun moskova'dan ayrılmasından 2 gün sonra, 19 ekim 1939'da üçlü ittifak (ankara paktı) ankara'da imzalanmıştır. antlaşmanın maddeleri kısaca ve özetle şöyledir:
    - türkiye'ye karşı bir avrupa devletinin saldırısı durumunda ingiltere ve fransa türkiye'ye yardım edecektir.
    - italya'nın akdeniz'de bu üç ülkeye veya herhangi bir ülkeye karşı saldırısı olduğu takdirde yardım yapılacaktır.
    - türkiye, ingiltere ve fransa'nın romanya'ya ve yunanistan'a verdiği güvenceye yardımda bulunacaktır.

    türkiye bu antlaşmaya ek bir protokolle verdiği taahhütleri kendisini sovyetler birliği savaşa sürüklemeyeceği takdirde yerine getireceği şartını koymuştur. bu protokol türk dış politikası tarihine ''sovyet çekincesi'' olarak geçmiştir. bu şart türkiye'nin savaş boyunca sarıldığı bahane olmuştur. diğer yandan ingiltere ve fransa türkiye'nin ekonomik durumunu düzeltmek, silah vb. gibi savaş malzemelerini tedarik etmesini sağlamak için kredi açmayı kabul etmiştir. paktın imzalanmasından kısa bir süre sonra ingiltere ve fransa'nın doğu orduları komutanları ankara'ya gelerek askeri konularda görüşmeler yapmışlardır.

    10 haziran 1940 tarihinde italya'nın savaşa girmesi, antlaşmaya göre türkiye'nin de savaşa girmesi gerekiyordu fakat türkiye 'fransa almanya karşısında mağlup olduktan sonra paktın geçerliliği son bulmuştur' tezini savunarak savaş dışında kalmayı sürdürmüştür. savaş sonuna kadar da bu denge politikasını izlemeye devam etmiştir.

    kaynaklar:
    + ismail soysal - 1939 türk-ingiliz-fransız ittifakı - belleten - cilt 46 - sayı 182 - nisan 1982.
    + kamuran gürür - dış ilişkiler ve türk politikası (1939'dan günümüze kadar) - aü siyasal bilgiler fakültesi yayınları - 1983.
    + mehmet temel - ıı. dünya savaşı öncesinde ve savaş yıllarında türk dış politikası - iü sosyal bilimler enstitüsü (tez) - 1991.

  • şöförler ya uyuyakalıyor, ya dikkatsiz sürüyor ve hız yapıyor. ülkenin temel sorunu insan yetiştirme. yetiştiremiyoruz, eğitilemiyoruz. önünü arkasını düşünmeden hareket eden insanlara canımızı emanet ediyoruz sonra.

  • fiyati 8000 tl / 420 euro olan viskidir. iskocya'da gittigi viski turundan buyuk ihtimal daha da ucuza almistir.

    haberlere cikacak bir rakam degil aslinda, oda tv isimli yeni bulvar gazetesinin tik alma cirpinislarindan biri sadece. istanbul'da duzgun bir gece kulubune gidip loca actirsan ayni fiyati dandik viskili masaya verirsin zaten.

    adam kendi ev studyosunda, makara grubunu toplamis kaliteli sekilde kafa yapiyor.

    para dedigin boyle harcanir.

  • orta sınıf türk erkeğine gereksiz bir kibarlık hırkası giydirdiler. kibarlık karşılıklı bir meziyettir, bakarsınız karşınızdaki insan dikkat ediyor elbette sizde edersiniz. ancak bu olayda gördüğümüz gibi umarım gezegenden silinirsin diyor bu hala kendini anlatma peşinde. şu şekilde konuşan bir drama queen'e ya bisktir git diyerek engel vurmak gerekiyor.

  • mukavemet sinavindan 35 puanlik 3. soruyu yapmadan erkenden cikip aman chelsea macina gec kalmayalim diye kosa kosa dolmabahce'den kabatas vapurunu yakalamak icin nefes nefese kalan bir tribun fanatigi idim 2007'de. deivid'in attigi golden sonraki 15 dakika tamamen hafizamdan silinmis, ama o gol olmustu ya varsin komaya gireyim diye dusunen bir sari lacivert asigi idim.

    bugunse melo haric galatasaray'i kutlarken zerre uzuntu ya da sinir hissetmiyorum.

    galatasaray'i surekli yenerek onlara ogrenilmis caresizlik kavramini yasatmistik ya hani, aziz yildirim da bizim, sari lacivertli camiamizin ogrenilmis caresizligidir.

  • http://www.youtube.com/…ure=fvwp&v=gpr84xf7n5s&nr=1

    cumhurbaşkanının ingiltere kraliçesi ile buluşması.

    millet kavga ederken gelen yorum;

    "here is a little misunderstanding. that first lady and president are not from turkey(istanbul, raki, kebab, bosphorus). they are from sincan(xinjiang) region of china. they are president and first? lady of uygurs! please do not confuse with turkey-turks.
    ps: yukarı parmağa(beğen) basın destek verin ibneler. ihaleyi uygur türklerine yıkalım."