hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    film hakkında yönetmenin şöyle bir beyanı var:

    "tek bir kural koyduk, asla toprak üstüne çıkmayacaktık."

    gerçekten de filmin tılsımı hep toprak altında kalmakta bence. yeryüzünü bir an bile görsek büyü bozulabilirdi.

    --- spoiler ---

  • beyninizin yüzde kaçını kullanıyorsunuz ?
    bazı söylentilere göre beynimizin sadece %10 unu kullanıyormuşuz. toplumun nerdeyse 3/4 ü bu söylentiye inanır.
    amerikan psikolojisinin babası william james çoğumuz zihinsel potansiyelimizi kullanmıyoruz demişti. james'in amacı beyni kullanmaya dair zorlama yapmak olsa da bu yanlış anlaşılmış ve ' beynimizin %10 unu kullanmıyoruz' oldu. bilim adamları ise uzun bir süre, ön ve yan lobların ne işe yaradığını anlayamadı. hasar gördüklerinde motor duyuların hala işe yaradığı gördüklerinde onların bir işe yaramadığını düşündüler. onlarsız insan bile sayılmadığımız bu loblar; soyut akıl yürütme, tasarlama, kıyaslama ve durumlara uyum sağlama için çok önemlidir.
    beynin %90 ını kullanmama fikri beynin nasıl enerji harcadığını düşününce saçma kalacaktır. günlük alınan glikozun %20 si beyne harcanır. bu oran çocuklarda %50, bebeklerde ise %60 a tekabül eder.

    eğer beynimizin %90 ı gereksiz olsaydı evrimin onu çoktan atması gerekirdi. hücreler sürekli çalışır olmazsa bu onların gereksiz olduğunu kanıtlar. fakat asıl sorun beynimizin enerjiyi nasıl kullandığında. hepsi aynı anda çalışırsa bu yaklaşık %20 lik glikoz oranından daha fazlasını gerektirir. çözüm, beynin aynı anda sahip olabileceği en uygun miktardaki hücre sayısını bulmaktır. en yüksek enerji verimliliği için; herhangi bir zaman aralığında %1 ile %16 arasında hücre etkin olmalıdır. bu enerji sınırı bilincimizin hep açık olması için gereken sınırdır.
    kaynakları koruma gereksinimi, beynin birçok işlemi bilinç dışında gerçekleştirmesinin sebebidir.

    bu yüzden bu deli saçmalarına inanmak yerine harekete geçin. enerjiye aç milyonlarca nöronumuz var.

  • benim gibi çocuklar yaptığında abukluk değil gerizekalılık oluyor sanırım.

    peluş bir eşeğim vardı. babaannem getirmişti alamanya'dan. çok severdim. ama oyuncağın gözleri yapıştırmaydı ve bir süre sonra mıncırmaya dayanamadığı için teker teker düştü gözleri. gözsüz kaldı hayvan.
    her gece diğer tüm oyuncak bebekleri yatağımda yan yana yatırırdım ve o eşeğe hep en güzel yeri verirdim. sonra da başlardım diğer tüm oyuncaklarımı dövmeye. "o kör! neden kötü davranıyorsunuz ona. özürlü o özürlü " diye. "engelli" deseymişim keşke.

  • “eğer bu devlet hepimizinse… bu devletin yeniden inşa edilmesinin yeri milletin oylarıyla seçilmiş parlamento olmalıdır. üç-dört kişinin kimseyle konuşmadan, kimseye danışmadan devleti yeniden yapılandırması kabul edilemez.
    ...
    bir sabah kalkıp ‘bundan böyle şu şekilde olacak’ denilerek bu iş olmaz. oturup birlikte tartışmalıyız. parlamento devre dışı bırakılamaz.”

    kemal kılıçdaroğlu

  • beşiktaşlı olan şahsımı gülümsetmiş olay. ne güzel lan işte. illa laf sokmaya çalışmak zorunda değilsiniz. insanlar normal tepki vermeyi unutmuş artık.

  • uysal ve efendi durduğuna aldanılmaması gereken bir hayvan olan atın tersinin ne kadar tehlikeli olduğunu bizlere gösteren olay.

    çizgi filmlerde karakterlerin fırlarken çıkardıkları ses çınladı kulağımda.