ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cafe ve restoranlarda fiyatların artık çıldırtması
-
hala daha gerizekalı gibi aldığınız para düşük yazanlar var. he düşük he. ulan yüksek olsa (genel itibari ile) o fiyatlar orada mi kalacak sanıyorsun. benim maaşım yüksek türkiye ortalaması üzerinde. şu an istanbul da herhangi bir yere (evet lacivert veya mikla da dahil) gidebilirim. veya kadıköy'de herhangi bir yere. fiyatlar insanları keriz yerine koyacak kadar yüksek. bunun aldığın para ile ilgisi yok.
edit: bir arkadaş düzeltti hatamı sağolsun. yani girdi fiyatları yüksek evet haklı da. ama sağolsun bu işletmeciler fiyatlar bir yukseliyorsa dört yukseltiyorlar. bu durum saçma. evet kazanamadilar vs doğru da bu biraz fazla değil mi ?
neymar'ın espanyol maçında yaptığı asist
-
bu asisti ronaldo yapsa 3 sayfa, messi yapsa 5 sayfa, bruma yapsa 12 sayfa entry olurdu. selçuk şahin yapsa hiç entry olmazdı insanlar son saatlerini sevdikleriyle geçirirlerdi.
yaran yanlış okumalar
-
siyami ersek hastanesi'ni siyahi erkek hastanesi diye okumak..
neden pahalı olduğu anlaşılamayan şeyler
-
öncelikle aşağıdaki entry vejetaryen arkadaşların seveceği bir içerik değil. okumayın demiyorum ama okumayın.
pahalı olmasını anlamadığım şey kırmızı et. bütün dünya' da pahalı olsa bir şey demem. bir inek kolay yetişmiyor derim ama bizde pahalı, millette ucuz olunca ayıp oluyor.
benzin demiyorum; çünkü eşek yüküyle vergisi olduğunu biliyorum ama kırmızı et neden pahalı anlamıyorum.
avrupada eti ağaçtan topladıkları için mi ucuza satıyorlar? biz hayvanları japonya' dan getiriyoruz da yol parası mı ödüyoruz? bizim de kırsalımız var, otsa ot bitkiyse bitki. bizde de var amk. sinirlendim bak.
ebrar karakurt
-
milyonlar kazanırken türkçe cümle kuramayan türk futbolcuların olduğu ortamda ingilizcesiyle eleştirilen voleybolcu.
dinledi, anladı, dilinin döndüğünce cevapladı.
işte, futbol ile voleybol arasındaki kültür farkı. sadece oyuncular açısından değil, seyirciler açısından da farkı ortaya koyan durum.
e-kitap
-
yemin ediyorum, ürettiği e-reader'a "kitap kokusu püskürtme" aparatını ilk takan köşeyi sekiz kere daha dönecek, sonrasında bütün matbaalar batacak ve e-kitap'lar ellerden düşmeyecek. her sayfa çevirme butonuna dokunduğunda bir pıssst... tamam işte.
nureddin nebati'nin uçakta yolcuları azarlaması
-
lol örgütlenmişler dedi ya la. abi iyi misin sen? önceden planlanmış, katılacağın ilan edilen miting, açılış vs. değil bu, insanların haftalar, aylar öncesinden bilet aldığı, kiminle seyahat edeceklerini bilmediği bir ulaşım aracındasın. üstüne kimse sana sesini yükseltmezken çocuk azarlar gibi avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. lütfen sakin ol, gözlerindeki ışıltıyı kaybetme.*
hoşlanılan kişiyi görmezden gelmek
-
akıllara freud'un şu sözünü getiren durum;
"bir insan bir yere bakıyorsa, orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa, orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."
ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık
-
work and travel ile yurtdışına giden bir arkadaş, otelde çalışmaktadır.
biri çağırır ve "iron (ütü)" ister.
bizimki gider, ayran getirir.
bunu gören adam sinirlenir,
eliyle bir şeyi ütülermiş gibi yaparak "iron! iron!" der.
bizimki ayranı çalkalar.
adam çıkmayan iller listesi
-
(bkz: trabzon)