hesabın var mı? giriş yap

  • kokusu hafızayı güçlendiren bitki. ingiltere'de 66 kişinin katıldığı bir testte katılımcılar iki gruba ayrılıyor, birinci grup biberiye kokulu odada ikinci grup kokusuz odada bir hafıza testine tabi tutuluyorlar. yapılan testte biberiye kokulu odadaki katılımcılar biberiye kokusu olmayan odadaki katılımcılardan daha iyi bir sonuç alıyor.
    rosemary test

  • arkadaşlarla kafeye gidilir, bir şeyler içilir, muhabbet edilir daha sonra hesabı ödemek için kasaya gidilir hesap ödenir ve ;

    a: arkadaş

    k: kasada duran adam

    k: memnun kaldınız mı efendim?
    a: evet yıllardan beri buraya geliriz zaten.
    k: ... (gülümser)
    a: belki sizden bile eskiyizdir burada.
    k: ben buranın sahibiyim.
    a: ...

  • bize ne ya. turistler düşünsün.
    konsolosluklara falan gidip dertlerini anlatsınlar.
    tanım: türk vatandaşlarını ilgilendirmeyen durum.

    yanlış anlaşılma editi: bu taksiciler türkler'i almıyor ya, alsa da mesafe beğenmiyorlar falan. ona gönderme işte. esprisini açıklamak zorunda kalan adam oldum ya la.

  • sevgilisinden çok köpeğini eve kitlemesini anlayamadım. köpeği bari sokağa salsaydın da belki yaşama şansı olurdu. köpek maması bitince koltukları mı kemirsin düşüncesiz hikmet?

  • bakan olan görgüsüz birisi şoförüne sorar:
    'şoför söyle bakalım eşekle şoför arasında ne fark vardır? '
    şoför bir süre düşündükten sonra mahcup bir şekilde;
    'bilemedim bakanım' diyor.
    bakan cevap olarak:
    'eşeğe çüş diyince, şoföre ise dur diyince durur' demiş.
    bunun üzerine şoför çok sinirlenmiş ama karşıdaki bakan olduğu için bir şey söyleyememiş.
    belirli bir süre sonra bu defa şoför bakana:
    bir soru sorabilir miyim bakanım' der. bakan da:
    'sor bakalım' der.
    şoför sorar: 'eşekle bakan arasında ne fark vardır?'
    bakan bir süre sonra:
    'bulamadım şoför söyle bakalım' diyor.
    bunun üzerine şoför de:
    ' vallahi bakanım ben de bulamadım... '

  • muhteşem bir icat.

    dandik telli bir plastik parçasının, kullanımı bu kadar kolay ve ağzı bu kadar ferahlatan bir şey olması çok acayip. tepe'nin 0.4 ve 0.5 mm olanını kullanıyorum. bazı dişlerimin arasında neredeyse hiç boşluk yok; iple bile zorlanırken, bazen diş etimi kanatırken 0.4 olan arayüz fırçasıyla bunu hiç yaşamadım.

    diş ve ağız sağlığı için pek çok ürün kullanıyorum. hem kendime saygım var, hem de başka insanlara bununla zulmetmek bana çok çirkin geliyor. arayüz fırçası ve ağız duşu listenin en tepesinde. lüzumsuz gibi görünen/algılanan ama bir kez alışınca varlıkları aranan diş bakımı nesneleri kesinlikle!

    dişlerine düzenli bakmayıp da adını bilmediğim bir sürü işleme maruz kalmayı tercih eden, o işlemlere yığınla para döken, üstelik hayatındaki insanlara da zerre kadar saygısı olmayanları asla anlamayacağım. diş bu ya... neanderthal misiniz siz!

  • bu dünyaya karşı duramamaktan, veya 'gerçeklik' denilen şeyle başa çıkamamak yüzünden değildir bu kaçış, bu dünyayı güzel, ilgi çekici, zevkli, vb. bulmamaktandır en genel tabirle, sıkıcı bulmaktır başka dünyalara yönelmenin gerekçesi.. ya da bir macera arayışı, yeni bir şeyler görmek ama bunun bile altında elde var olandan sıkılmışlık vardır..

    hep umut edilir, evde otururken yerde bir portal açılsa veya açık gökyüzünün altındayken şu yuvarlak şekilli bulutlar dönmeye başlasa da içine çekse, veya denizin dibindeki kumlarda bir girdap olsa aslında kapı olan, şu sıkıcı, suyu çıkmış dünyadan başka yere gidebilmek için bir yol olsa..

    konuşunca anlamlı seslerle cevap veren elinde sadece insan denilen türün olduğu, çeşitliliğin olmadığı ve zaman geçtikçe bu tek türün her ferdinin birbirine benzemeye çalıştığı sıkıcı dünya.. determinist veya mekanik teorilerle açıklanmaya çalışılan, tüm gizemleri, büyüleyici yanları ortadan kaldırılmaya çalışılan dünya, büyüme zorunluluğu getirilen, büyümeyi reddetmek (bkz: adam olmak) için direnilmesi gereken dünya, toplumun sana biçtiği rollerden birini seçmek için yapılan baskılardan sıkınılan dünya, aşkların sevgilerin romantizmi kaybettikleri hatta eski moda romantizm diye adlandırmaların olduğu dünya, günlük yaşamdan daha önemli daha büyük şeylerin olmadığı, bu boşluğun doldurulması için ırk, din, millet, savaş, ideoloji, kimlikler, siyaset, kariyer vs. oyunların uydurulduğu dünya, kendine uymayanları zorla kendisine benzetmeye çalışan dünya, sıkıcı yanlarını sayarken bile sıkan dünya...

    hayal gücü, henüz portal bulunamadığında yardıma koşan tek yeti, maddeni burda bırakıp seni sıkıcı olmayan, ilginç, zevkli, gizemli, büyüleyici yerlere taşıyan veya bu özellikleri taşıyan şeyleri yanına getiren eşsiz yetenektir, kişinin kendi kendine etrafındaki bu sıkıcılığı değiştirme çabasıdır kendisi. herakleitos'un kumda oynayan tanrısı gibi hissetse de kendini kişi, mutlu olur bu şekilde bir süreliğine.ve başkalarının hayal gücünün yardımına koşarak getirdiği çeşitlilik.

    bir kere tattıktan sonra vazgeçilmez olur kaçış edebiyatı ya da kaçışın diğer sanat alanlarına yansıması... evet çoğunun içinde salt estetik haz veren sanatsal öğeler vardır, bu nedenle bir çoğu pek güzel sanat eserleridir, ama bahsedilen bu eserlerin ortak yanları yardıma koşan hayal güçlerinin varlığa gelmiş hali olmalarıdır.küreklerini paylaşır çocuklar kumdan kalelerini yaparken, veya bu işte artık daha usta olanlar yardım eder diğer çocuklara, bu yardımlarla daha bir zevkli hale gelir kaçışlar.. bu nedenle vazgeçilmezdir kaçış edebiyatı. farklı dünyalara yolculuk etmek, daha ilginç, daha zevkli, daha güzel ve daha anlamlı keşifler için, portalı bulana kadar sıkıntıdan patlamamayı sağlayacak olandır.

    son olarak çalmak lazım bir sloganı,
    (bkz: başka bir dünya mümkün)