hesabın var mı? giriş yap

  • sözlükçülerin kuzenlerinin başından geçen doğaüstü olayları da bu başlığa yazabiliyorsak, başlıyorum.

    kuzenim, geçen cuma günü kışlıkları yazlıkları toparlayayım diye girişmiş elbise dolabına. tam öğle ezanı okunurken de çok içinden gelmiş, elindeki toz bezini koyuvermiş kenara, açmış ellerini; "allahım çocuk da okula başladı, bize bol kazançlar, hayırlı paralar kazanmak nasip et" diye dua etmiş. tam da böyle içinden, yüreğinden geçirerek... "hatta böyle bir kaç saniye de, öylece bir durdum ufak tefek günlük para gelir gider hesabı yaptım, yine içim sıkıldı" diyor.

    derken eline almış bezi tekrar, silmiş rafın tekini, arkada duran giysileri koyacak rafa, eşinin pantolonlarından birini eline almasıyla, başlamış cebinden şangur şungur bozukluklar dökülmeye.

    -paralar öylece dökülünce ben de hemen attım elimi cebine, baktım tomar tomar kağıt para, bir o kadar bozuk para. allahım delirecek gibiyim. ellerim titriyor, birkaç saniye algım kapandı hatta. tamam insanın duası tutar, tutar da, bu kadar mı hızlı tutar? sonra sakinleyip paralara bir baktım ki bizimkinin sakladığı eski para koleksiyonunu koyduğu yeri bulmuşum sadece.

    allah resmen kuzenimi trollemiş ya hu, kendi halinde temizlik yapan kadından ne istiyorsun ya deyip mevzuyu ayakkabı kutusuna bağlamamak için kendimi çok zor tutuyorum. ama bir düşünsenize, ayakkabı kutularına dolaresi koydurup sonra içinden monopoly parası çıkartmak çok güzel olurdu ya, allah buna bir şey yapsın.

  • netflix'de 100 humans adında deneysel bir belgesel var, orada izledim. yüz kişiyi ellişerli olarak iki gruba ayırıyorlar. iki gruba da aynı olay anlatılıyor ve biz de işte tepkileri izliyoruz. anlatılan olay şu: bir anne küçük yaştaki çocuğunu arabanın içinde birkaç saat yalnız bırakarak gidiyor, çocuk da bu sürede havasız kalarak can veriyor.

    ilk gruba bu hikaye anlatılırken ekranda tipsiz, aşırı bakımsız, suratından iğrençlik akan, uyuşturucu bağımlısı stayla bir kadın fotoğrafı görüyoruz. kamera elli kişiye döndüğünde, hepsinin suratında da aynı nefret dolu ifadeler görülüyor ve "sizce ne ceza verilmeli" diye sorulduğunda, 30-40 yıl mahkum olmalı nidaları havada uçuşuyor, hatta bu canavar kadının ömür boyu hapse tıkılması hatta ve hatta idam edilmesi gerek diyenler bile oluyor.

    sıra geliyor diğer elli kişilik gruba. hikaye aynı, ortada ihmalkarlıktan hayatını kaybeden küçük bir çocuk var fakat bu sefer ekranda aşırı güzel, adeta melek gibi bir annenin fotoğrafını görüyoruz. insanların ceza olarak bırakın idam ya da hapis istemini, "bu masum kadın zaten çocuğunu kaybettiği için yeterince acı çekmiş olmalı, o yüzden ceza verilmesin hatta travmasını atlatması için psikolojik destek verilmeli" diyenler bile oluyor.

    şuç aynı oysa ki ama işte dış görünüşün insanlar üzerinde yarattığı etki, adeta dipsiz bir uçurum gibi.

    malesef ben de dış görünüşün her şey olduğunu düşünenlerdenim. dışınız güzelse eğer, insanlar için içinizin çok da bir önemi kalmıyor. dış görünüş yönünden şanslı olan insanların hatalarına kolayca tolerans gösteriliyor ya da onlara pozitif anlamda önyargı yapılıyor. hatta karşıdan karşıya geçerken arabalar bile durup yol veriyor eğer yeterince güzelseniz. değilseniz de yukarıdaki örnekteki gibi yaşamanızın bile bir kıymeti yok diğer insanların gözünde...

    debe editi: çok da uzun yazdım bi' kişi bile okumaz derken bak şimdi.. sabah sabah mutlu oldum valla. teşekkür ediyorum herkese :)

  • çocuğun çıkan kavgadan hoşnut bir şekilde ayağını vurmaya devam etmesi ilginç gerçekten. çocuğu oyalayacak başka bir şey yok mu ablam? yeni nesil anneler topluma illallah ettiriyor valla

  • türk işçilerini işten çıkarıp yerine hindistan'dan ucuz işçi getiren iğrenç şirket. ürünlerini kesinlikle almayacağım artık.

    gördüğüm kadarıyla bu skandalın üzerinde tek duran parti de zafer partisi. ümit özdağ işçilerin yanına gidip bizzat destek vermiş.

  • hastalığından dolayı farklılığa sahip bir insana uzaylı diyebilecek kadar küçülebilme potansiyeline sahip bir insanın tespitidir.

    önce insan olmayı becerebilmek lazım. gülmek kolay.

    edit : başlığı açan tuhaf bir insan entry'sini silmiş ya da uçurulmuş, başımıza kalmış. velhasıl silmiyorum, bazı insanların ne kadar çirkinleşebileceğinin göstergesi olsun.

    edit yine : başlık ve resim için (bkz: #33564232)

  • bu entry'nin devamı niteliğinde ve güncel bilgilerle yeni giri için tık tık.

    tehlike artık kapımıza kadar geldi* ve üç maymunu oynamak gibi bir lüksümüz yok.

    coronavirüs ailesinin son ve en gelişmiş üyesini bu kadar tehditkar yapan özellikleri nedir?

    - yapılan son araştırmalara göre virüsün bulaştırma gücü çok yüksek ve bir enfekte kişi ortalama neredeyse 7 kişiye kadar* bulaştırabiliyor;

    - ace2 enzimini içeren hücrelere doğrudan saldırdığı için, hafif semptomlu hastalarda bile böbreklerde hasar ve testislerde kalıcı olarak kısırlık yapabiliyor;
    (hastalığı hafif şekilde geçirip hasar görmeden atlatmanız zor görünüyor)

    - bazı enfekte kişilerde hastalık semptom göstermeden yayılabiliyor;
    (yani siz sağlıklıyım diye gezerken halihazırda pek çok kişiyi hasta etmiş oluyorsunuz)

    - vücut dışı yüzeylerde 9 güne kadar aktif kalabiliyor ve temas halinde enfekte edebiliyor;

    - aerosol* yayılma yeteneğine sahip ve 3 saati aşkın bir süre boyunca havada asılı kalabiliyor; (çin'deki bir belediye otobüsünde aerosol aracılığı ile 4.5 metre uzaklığında yolculara dahi bulaşım yaptı,

    - dışkı ve göz üzerinden enfekte etme kabiliyetine sahip;
    (hong kong'ta kanalizasyon borularından sızıp, tuvalet üzerinden evinden çıkmamış bir aileye bulaştı)-(wuhan'da bu yüzden dün 2.000 ton dezenfektan kanalizasyon sistemine döküldü;)

    - inkübasyon (kuluçka) süresi ilk olarak 14 güne kadar uzuyor dendi ama bazı vakalarda 24 güne kadar ulaşabildiği tespit edildi ve bu evrede de bulaşıcılık gösterdiği ortaya kondu;
    (edit: korkunç bir haber daha, bir hasta 27 gün sonra pozitif test edilmiş ve 27 güne kadar uzama ihtimali varmış

    - virüs yalnızca akciğer değil; kalp, böbrek ve bağırsak gibi organlara saldırarak ani kalp durması ve çoklu organ yetmezliği gibi sonuçlara neden oluyor;
    (ani ölüm vakaları bu nedenle görülüyor)

    - nükleik asit bazlı test kitlerinde ciddi hata payları mevcut ve wuhan'da bu nedenle ct ile tarama yapılarak virüsün pnömoni nedeniyle akciğerlerdeki biraktığı izlerden teşhis yapıldı ve bir günde tam 15.000 yeni hasta ortaya çıkarıldı;
    (sonrasında hubei ve wuhan yönetimi bizzat xi jinping tarafından görevden alınıp, yerine kendisine yakın ve şahin bir bürokratı göreve getirdi)*

    - virolog ve uzmanlar influenza gibi pandemi oluşturacağı düşüncesinde mutabık kalmaya başladılar;
    (o evreye ulaşana kadar muhtemelen pek çok ölüme neden olacak)

    virüs hakkındaki en büyük safsatalardan biri de sadece yaşlıları öldürdüğü yalanı. çin ve iran'da özellikle doktorlar olmak üzere pek çok genç insan hayatını kaybetti. geçtiğimiz günlerde g. kore'de 17 yaşında ve kronik rahatsızlığı olmayan bir kişi iran'da 25 yaşında bir hemşire, yine iran'da 22 yaşında sağlıklı bir futsal oyuncusu elham sheikhi, 31 yaşında ve it's just a flu diye dalga geçen bir acem oğlanı ve dalga geçtiği twit, çin'de 29 yaşında evlilik hazırlıkları yapan bir doktor, wuhan'da daha önce kronik rahatsızlığı bulunmayan 36 yaşında biri ve hastalığın varlığı erken fark eden ancak yönetim tarafından tehdit edilip susturulan li wenliang hastalıktan öldüğünde yalnızca 34 yaşındaydı;

    -çin köşeye sıkışmış durumda ekonomisi ciddi anlamda yıpranıyor, bu nedenle virüsle ilgili marjinal bir hamle yapmaları kaçınılmaz hale geliyor;

    - uygulanan ağır karantina nedeniyle açılmayan fabrikalar tedarik zincirinin bozulmasına ve milyarlarca dolarlık zararın oluşmasıyla sonuçlandı;

    - çin ayrıca dünyanın en büyük nadir element üreticisi, nadir elementler her türlü teknolojik ekipmanda kullanılıyor ve ülkede yalnızca iki haftalık stok kaldı;

    - tedavi edildiği söylenen bazı kişilerde virüs yeniden görülmeye başlamış;

    dibimizdeki iran'da rejim muhtemelen vakaları gizlemeye kalktı ancak altından kalkamayacakları bir duruma gelince mecburen sızdırdılar. şuan iran'da muhtemelen enfekte yüzlerce kişi var ve sağlıklı bilgi gelmediği için ikinci bir chernobyl vakası etkisi yaratma potansiyeline sahip.

    acilen çok ciddi biçimde bilinçlenmeli ve ülke olarak önlemler almalıyız, yoksa ncovid19'un bu topraklarda büyük ölçekli bir kasırga etkisi yaratacağı çok açık.

    ayrıca son yılların en sert grip* salgını yaşanıyor ve özellikle çocukları korumanız öneriliyor.

  • program işliyor gençler, bana "hmm.." dedi. mealen"allah'ın yarattığına kötü bir şey deyip de günaha girmeyelim abi de niye upload ettin ki fotonu sen bilmiyor musun kendini" anlamı çıkarttım. "godlike" kategorisinden kızlar eqlesn, swh.

  • ingilizcede dutch iceren deyimler icinde tarihcesi en yeni olanlardandir. bu terimi ilk kez 1977 yilinda the economist dergisi kullanmis.[1] hollanda'da dogal gaz rezervleri 1960'larda bulunmus, imalat sanayi de 1970'lerde dususe gecmis.

    genel mantigi ulke icindeki dogal kaynak sektorune disaridan kaynaklanan talep artisi sonucu reel kur oraninin degerlenmesine ve bundan dolayi disa acik diger sektorlerin dis ticarette dezavantajli duruma dusmesine dayanan bu "hastaligin" gelismekte olan ulkeleri daha kotu etkiledigi iddia edilir. ayni iddiayi alan greenspan, "the age of turbulence" baslikli kitabinda da tekrarlamis ("the universals of economic growth" baslikli bolumde).[2] daha onceden ekonomisi gelismis ulkelerde disa acik sektorel cesitlilik zaten bir derece mevcuttur. bunlar dis soklara karsi daha dayaniklidirlar ve dengeler sonradan daha az sancili bir sekilde tekrar kurulabilir. ama ekonomisi gelismekte olan veya az gelismis ulkelerde, baslangicta olmayan veya zayif olan sektorel cesitliligi hollanda hastaligindan sonra tesis etmek iyice zorlasir. ayrica gelismekte olan ulkeler icin dogal zenginliklerin negatif bir tesvik etkisi (incentive effect) oldugu da one surulebilir. nasil olsa disaridan petrol paralari geliyor, baska alanlarda ne diye kasalim, degil mi hugo pasam? aló presidente! merhaba venezuela!

    bu hastaliga yakalanan diger ulkelere ornek olarak norvec, nijerya, doksanlar sonrasi rusya, opec uyesi bazi ortadogu ve latin amerika ulkeleri gosterilir. greenspan'e gore 80'li yillarin basinda kuzey denizi'nde petrol bulan ingiltere de bundan bir sure olumsuz etkilenmistir.

    hastaligi hafifletmeye dair tedbirler reel kur orani uzerindeki doviz girisi baskisini hafifletmeye ve boylelikle reel kur artisini yavaslatmaya dayanir. doviz girisiyle artacak likiditenin sterilize edilmesi ve ulke ici talebi azdirmamasi arzu edilir. ornegin, norvec petrol gelirlerinin buyuk bolumunu hemen ekonomisinin icine enjekte ederek harcatmamis, artan doviz rezervlerini bir cesit sovereign wealth fund olan hukumet emeklilik fonu havuzuna aktarmis ve bu fonlari orada biriktirmistir. rusya'nin da ayni amacla kurulmus devlete ait bir fonu vardir. bazi ortadogu ve dogu asya devletlerinin sovereign wealth fund'larinin kuruluslarinin ardinda yatan nedenlerden birisi de aslinda budur. bu fonlar ayni zamanda, ileride emtia (dogal kaynak) piyasalarinda yasanabilecek fiyat oynakliliklarinin ve negatif dis soklarin ulke ekonomisi uzerindeki potansiyel olumsuz etkisini de stabilize etmeyi hedeflerler. sakla fonu, gelir zamani. degil mi hugo pasam?

    hollanda'da imalat sanayinin 70'li yillarda dususe gecmesini reel florin kurunun degerlenmesinden cok baska yapisal faktorlere baglayanlar da yok degil aslinda. degil mi wiki kardes? post hoc, ergo propter hoc?

    [1] "the dutch disease" (november 26, 1977). the economist, pp. 82-83.
    [2] "the age of turbulence: adventures in a new world," penguin press.

    imf'nin cikardigi "finance & development" dergisinde cikmis bir yazi: "back to basics. dutch disease: too much wealth managed unwisely" (march 2003, volume 40, number 1). "finance & development. a quarterly magazine of the imf".

    http://www.imf.org/…/pubs/ft/fandd/2003/03/ebra.htm

  • birkaç senede bir yaptığım eylem. ham armut yemiş gibi oluyorum her seferinde. yanımda çocuklarım ve eşim olmasa oturup hüngür hüngür ağlayasım geliyor. koşmakla bitmeyen top oynadığımız arsanın üç adımlık bir yer olduğunu görünce gülesim geliyor sonra. son gittiğimde o arsaya da bir apartmanı çoktan dikmişlerdi. evimizin bahçesindeki kiraz hala duruyor, malatya kirazı. yetişmesine asla izin vermediğimiz, kızaranlarını teker teker günlük yediğimiz kiraz. ev sahibinin oğluyla birlikte hem de. sonra okuluma gidiyorum, bina aynen duruyor. bir gün cesaretimi toplayıp içeri giresim var, giremiyorum bir türlü.
    insan hayatının en belirleyici dönemi çocukluktur. 80 yaşındaki adam oturuyor konuşmaya başlıyor o bile çocukluğunu anlatıyor. en unutamadığı anılar, anlatırken en mutlu olduğu şeyler onlar. çocuklarınızın çocukluğunu bok etmeyin, hatırlayınca gülümseyebilecekleri anıları olsun. size ve geçmişe dair.