ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
jorge campos
-
"milli macta rakip sahaya kadar top surup, hafif verkaclarla ceza sahasina kadar girip hazirladigi golu" suradan izlenebilen, super kaleci.
http://www.youtube.com/watch?v=cwc2--0ybzk
ayrica rakip forvetle karsi karsiya kaldigi pozisyonlarda seri sekilde bir ileri bir geri bir saga bir sola gitmesiyle kafa karistirip uygun pozisyon da vermez, o yonden de basarilidir kendisi.
en iyi arkadaşlıkların dayandığı temel
-
(bkz: yaşanmışlık)
bu da ancak yakın kafa yapısı ile olur. aynı şeylere gülüyorsanız büyük ölçüde temeli atmışsınızdır.
bir şehit geldi bana zemzem verdi
-
kolay değil. iki gün uykusuz kalın, bakın ne halüsinasyonlar görürsünüz.
tamircilerin parça çaldığı gerçeği
-
sonuna kadar katıldığım gerçekliktir.
çocukluk arkadaşımın istanbul'un işlek semtlerinden birinde elektronik tamir dükkanı var. küçük yaşlardan beri sürekli giderim. gide gele az çok bir şeyler gözlemledim ve öğrendim.
birkaç örnek verirsem;
1- geçtiğimiz günlerde dükkana güzel bir led televizyon geldi. hoparlörleri bozukmuş. bizim arkadaş hoparlörleri yaptı. sonra led ışıkları sökmeye başladı. neden yaptığını sorduğumda "orjinalleri alıyorum yerine çakma takacağım bunları da 2 katına satarım" dedi. o anda soğudum kendisinden.
2- yine dükkana bir araba geldi. teybin ses açma tuşu bozukmuş. bu arkadaş aldı teybi dükkanın içine, çocuğa da 2 saat sonra gel dedi. neyse düğmeyi söktü kontak sprey sıktı taktı yerine oldu. 2 dk sürdü sürmedi. neden 2 saat sonra gel dediğini sorduğumda "hemen yaparsam fazla para alamam uğraştı gözüküp parça harcadım deyip fazla para alacağım" dedi.
o günden sonra hiçbir tamirciye güven olmayacağını anladım. gerçekten tanıdığınız kişilere gidin tamir için.
sözlükte herkesin hemfikir olabileceği tek konu
-
(bkz: 10 mart 2015 ekşi sözlük'te yapılan yenilikler)
entry numaralarının silinmesine sevinen var mı lan? hala içimde kanayan bi yara.
elde olsa dünyadan kaldırılacak şeyler
-
eski sevgili.
rüya
-
uyurken sıkılmıyalım diye gördügümüz seyler
manav olma arzusu
-
ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.
isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.
halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.
manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.
onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.
sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".
mesleklerimizin kıymetini bilelim.
virüs %70'imize bulaşacaksa neden korunuyoruz
-
aynı anda herkes hasta olursa sağlık sistemi tıkanır, yoğun bakımlarda yer kalmaz, italya gibi oluruz o zaman. amaç enfekte olunmasını engellemek değil, hasta sayısını zamana yaymak. süreç içerisinde toplumun %60-70'i enfekte olacak diye öngörülüyor.
edit: kelime düzeltildi, yazar arkadaşlara teşekkürler.
ek olarak lanetli çaylak arkadaşlardan birinin eklememi istediği videoda detaylı olarak bu soruya cevap veriyor.link
atatürk'ün latife hanım'da bulduğu şey
-
latife hanim dedigin kadin senin turkce olarak kuramadigin su cumleyi 6 ayri dilde kurabiliyor.
onu bulmus olabilir mi ha amin feryadi seni?
şaka maka oy verecek parti olmaması
-
vardır efendim. algı kasmanın lüzumu yok.
mülteci sorununu çözecek olana oy verilir.
ekonominin düzeltilmesi için adım atacak olana oy verilir.
hukuk sistemini düzeltecek olana oy verilir.
bu ülkenin geleceğini çalanlardan hesap soracak olana oy verilir.
kadın cinayetleri ile ilgili somut adım atacak olana oy verilir.
parlamenter sisteme dönecek olana oy verilir.
verilir de verilir ama bu milletin a. koyacağız diyenlere oy verilmez.