hesabın var mı? giriş yap

  • bu kelimelerden biri de doubt'tur. muthis bi sekilde "beni /dabt/ diye oku" baskısı yapsa da /daut/ seklinde okunmalıdır.

  • mantıklıdır. tek maskeyi en başından beri saçma buluyordum. maskeyi bi koluna takıyosun öbür kolda maske yok. tabi yayılır virüs.

  • başlık: hacı uğurlamaya gidiyorum tezahürat lazım

    1. var mı lan bildiğiniz sağlam bişeyler. havaalanının a. koyalım.

    11. mekke yolu yokuştur zemzemleri tokuştur
    hira ya çıkmak zordur şeytana taşları sokuştur.

  • çalışırken son derece disiplinli, kuralcı, ama eğlencede asla kural sınır tanımamalarından kaynaklanır.
    bizde ise tam tersi amk çalışırken asla kural tanınmaz, iş eğlenceye geldi mi, kuralına göre eğlenmeye çalışırız, o yasak, bu günah vs. saçma sapan düğünlerimiz de buna güzel bir örnektir.

  • konu hakkında nasıl bir başlık açacağımı bilemedim, bu çiceğin adı sude, kendisi youtuber ve kendi videolarını çekip paylaşıyor. abonesi az ve güzel videoları var. sizden ricam videolarını beğenip abone olmanız. en azından biraz olsun tanıtabilirsek iyi olur diye düşünüyorum.

    kanalı için;

    https://www.youtube.com/…l/ucpnqsphlbcsdrcardi4tt0a

    tanım: muhteşem videolara sahip olan şirin mi şirin bir youtuber

    edit: arkadaşlar soranlar oldu, kızımızın ismi sude, erdem kısmına takılmayalım. ilgi ve desteğiniz için teşekkürler :)

    edit 2: kızımızın """durumu"""" yani iyi bir youtuber olduğu ile ilgili bilgisi yokmuş. ailesinin ricası ile, """durumu""" belirten tüm kelimeleri editledim. aynı şekilde youtube yorumlarında da dikkat edersek süper olur. zaten kimse böyle bir şey yazmamış ama yine de hatırlatmak faydalı olacak.

    edit 3: cyber-warrior.org tan arkadaşlar bilgilendirdi, sude kızımız "yılın en iyi youtuber ı" ödülünü kazanmış forumda yapılan anket sonucu ile. bugün ödülünü teslim almış sude, güzel bir teşekkür videosu çekmiş. cyber-warrior // haberci destek 2 timine sonsuz teşekkürler. teşekkür videosunu izlemek için;

    https://www.youtube.com/watch?v=c-kmlfnfxri

    ayrıca onedio daki arkadaşlar güzel bir video hazırlayıp destek vermişler onlara da sonsuz teşekkürler;

    https://onedio.com/…hep-beraber-sevindirelim-756417

    son olarak sude ye destek veren bir çok vlogger a, haber sitesine, kısacası herkese ve herkese sonsuz teşekkürler. sude dün ve bugün sayenizde çok mutlu olmuş.

    edit 4: ailesi ile iletişime geçildi "yılın en iyi youtube kullanıcısı ödülü" nü sude ye ulaştırmak ya da oyuncak tanıtımı yaptırmak isteyen arkadaşlar bana ulaşabilirler. tekrar tekrar ilgilenen/merak eden herkese teşekkürler.

    edit 5: youtube üzerinde "merhaba kardeşime de kanal açtık o kanalda kardeşim ile beraber video atıcagız bu kanalıma abone olursanız sevinirim" acıklamasına sahip "oyuncak koza tv erdem sude" adında bir kanal açılmış. aile den gelen bilgi ile bu kanalın sahte olduğunu öğrendik. şikayet ederseniz sevinirim. sahte olan kanalın şimdiden 450 abonesi olmuş, bir insan nasıl böyle bir şey yapar kafam almıyor.
    sahte kanalın linki; https://www.youtube.com/…l/ucb9delyjbpwmucjicm6ximg

    edit 6: sude hakkında bilgi edinmek isteyen arkadaşlara geri dönmeye çalışıyorum tek tek, cevap veremediklerim, arada kaynayanlar olduysa kusura bakmasınlar. ilginiz/duyarlılığınız için sonsuz teşekkürler..

    iletisim icin; dawil@windowslive.com

    son edit: lütfen imla hatalarını, devrik cümleleri vs. mazur görün :)

  • 13 sayısına uğursuz diyenlere sadece gülerdim. bu yılın 13 ekimine kadar. akşam bir mesaj geldi, atla türkiyeye gel diye. n'oluyoruz diye aradım, kardeşin dediler, trafik kazası yapmış durumu ağır. bütün cesaretimi toplayıp sordum sağ mı diye, yoğun bakımda dediler; söylemediler saatler önce göçtüğünü bu dünyadan. yürek dayanmaz dedikleri buymuş sanırım, kardeşin gitmesi sadece geçmişteki anıları, kahkahaları, kavgaları, gezip tozmaları, içmeleri, ağlamaları getirmiyor gözünüzün önüne..beraber bir hayat planladığınız, 10 yıl sonra şurda şu gün diye kurduğunuz planları kursağınızda bırakan bir olay, hayata karşı çaresizliğinizi mermer soğukluğuyla yüzünüze çarpıyor. sadece 'yapma, gitme beni bırakma' diye bağırıyosunuz.

    en son arabada beraber giderken bülent ersoy'un 'bir ben bir allah biliyor' unu bağırarak söylemiştik. mekanın cennet olsun kardeşim - gerçekten ne çektiğimi bir ben bir allah biliyor artık.

  • babam bu tür evler için "yanında ahır da veriyorlar mı?" diye sorar. "bu eve bu kadar para veren sığır nerede kalacak?" diye devam eder.
    edit: ağır sıçışı kapanır...

  • birol güven'in pollyannavari öğüdüdür. şunu demiş:

    ''üniversite bitince iş bulacağınızı düşünmeyin. bulamayabilirisiniz.

    iş meselesini öğrencilik yıllarında çözün. öyle bir öğrencilik yılları geçirin ki mezun olunca işiniz hazır olsun.

    eğer fırsat gelirse okulu bırakıp işe girin. okulu nasıl olsa bir gün bitirirsiniz.''

    link

    birol sanırım türkiye gerçeklerinden habersiz. çocuklar duymasını 20 yıldır ülkeye kakalayabilen bir vatandaş olarak plazasında çayını yudumlarken ülkenin içinde bulunduğu durumu pek çözemiyor.

    yanına gidip iş talep ettiğinizde sizi kovacak adamlar gençlere kanaat önderi rolüne soyunuyor ya, çıldırmamak elde değil.

  • yıllar yıllar önce memleketime gitmişim antakya'ya...

    güzelim bahar havasında yeşilliklerin ortasında kıytırık bir solcu kahvesinde mkü'den bazı arkadaşlarla oturmuşuz. böyle bir yerde hoş karşılanmayan şeylerin başında bağır çağır tavla oynamak geliyormuş dostlar. ben zar atarken bizim trakyalı arkadaş 'o surata düşeş gelii mi beya' derken henüz farkında değildik. neyse ki ortamda bizden daha çok dikkat çeken bir amca çıktı da 'defolgit' bakışları üstümüzden kalktı.

    kahvehanenin sahibi 68 kuşağından. garson ise bizlerden; sekiz yıldır mkü'de birşeyler okuyan bi öğrenci arkadaşımız, deniz. bölümünü hatırlamıyorum. kendisi de hatırlamıyordu. yanımızdan geçerken 'ne manyaklar var amk' diye söyleniyordu. bunu duyunca manyak görme hevesiyle hemen etrafıma bakındım.

    ilerideki masada...
    münir özkul tipli bi amcam kendi kendine konuşuyordu. masadaki iki çay bardağı vardı, biri dolu diğeri bitmek üzere. ben bunlara odaklanmışken amcam bardaktaki son yudumunu 'shüüürrp' diye çekti ve hesabı istedi. bizim deniz, '1 lira abi' deyince bu ellerini cebine attı ama nasıl?
    sağ elini atmış cebinin içine parayı çıkaracak. sol elini de sağ elinin üstüne koymuş sıkıyor. 'pandomim mi yapıyor bu moruk' der gibi deniz'e baktım. 'ne bileyim amk gitsin de dinleneyim' der gibi bana baktı. bu arada münir amcam kendi kendine konuşuyor.
    ''yok olmaz azizim bu defa benden''
    ''ayıptır üstadım ben veririm ne olcak''
    ''ahbabım bırakmam valla ''
    ''neyse bu defa senden olsun, sağol'' dedi en son, bildiğin hesabı kendi kendine kitledi ve kalktı gitti ödemeden.

    ben, kahvehanenin sahibi ve yan masadan benim gibi olayı izleyen mor giysili, uzun siyah saçlı sebahat tuncel tipli abla donduk kaldık. deniz ise masanın başında diğer sandalyeyi tutuyor sanki orada harbiden görünmeyen birisi var da; 'bari onu tutayım hesabı ödemeden kaçmasın' derdinde, o da az manyak değil...

    ulan yılardır düşünüyorum adam mı deliydi ya da biz mi kerizdik? adam mı hayal görüyordu yoksa biz idea'mızda ikinci adamın varlığını unuttuğumuz için mi göremiyorduk hiç anlamadım, ama adam resmen beautiful mind filmiydi, kafası güzeldi ...

    edit: beautiful mind'ın çevirisinin kafası güzel olmadığını söyleyerek beni uyaran arkadaşa teşekkür ederim.