hesabın var mı? giriş yap

  • tek gecelik ilişki işte kardeşim. bunu kaç tane erkek yaşıyorsa, o kadar da kadın yaşıyor. bu kadar hayat muhasebesi yapmayın arkadaşım ulaşamadığınız insanların hayatları hakkında.

  • osman hamdi bey tarafından yapılmış cesur tablo.
    görsel
    metaforlarla dolu olduğu aşikar. verdiği mesaj kimi yorumlarla yumuşatılmaya ve çarpıtılmaya çalışılsa da bana göre çok açık.

    tabloda bir kadın var, üstelik hamile. duruşu kendinden emin, adeta bir kraliçe veya tanrıça. yerde kutsal sayılan çeşitli kitapların parçaları, üstüne oturduğu şey de kutsal ve bel hizasından aşağı tutulmasına tahammül edilemeyen kitabın konduğu rahle. kadın bir camide ve tam arkasında mihrap var. mihraba arkasını dönmüş bir kadın. yaratıcıya tapmayı reddediyor. çünkü biliyor, asıl yaratma gücü kendisinde. bu bilince vardığı için duruşu da tanrıça gibi. verdiği duygu kimilerinin hoşuna kimilerinin zoruna gitse de bence çok açık.
    bir diğer yandan kadının ressamın gözünde ne denli önemli bir yere konmak istendiğini görüyoruz. bahsedilen kutsal kendisinin sözünü erkeğin sözünün yarısı kadar değerli görürken kadın asıl kutsal benim diyor osman hamdi'nin renklerinde. ona göre kadın tüm kutsallardan üstün. kendisinin veya başkalarının kutsalları kadının hep altında kalmalı.

    tablonun asıl adı tekvin yani yaratılış. tablodaki kadının kim olduğuysa bilinmiyor. kızı olabileceğine dair şüpheler olsa da kızının hamilelik tarihleri ve tablonun yapıldığı tarih aralığı birbiriyle eşleşmiyor. kimilerine göre eşinin gençlik hali, kimilerine göre evdeki hizmetçi kız resmedilen. ayrıca tabloyu osman hamdi bey'in daha önce kendisinden resim dersi almış olduğu fransız ressam jean-léon gérôme'un tanagra isimli heykelinden esinlenerek yaptığı düşünülüyor.
    tanagra
    edit: imla

  • kuranın türkçe olarak okunmasından öyle çok korkuyor ki..

    fussilet suresi 44. ayet:
    "velev ce’alnâhu kur-ânen a’cemiyyen lekâlû levlâ fussilet âyâtuh(u)(s) e-a’cemiyyun ve ’arabiy(yun)(k) kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâ/(un)(s) vellezîne lâ yu/minûne fî âzânihim vakrun ve huve ‘aleyhim ‘amâ(en)(c) ulâ-ike yunâdevne min mekânin ba’îd(in)"

    nasıl? anlamadınız değil mi.. muhtemelen arapça biliyor olsaydık hükmünü anlardık.
    şimdi aynı surenin türkçe mealine bakalım:
    "biz o kur’an’ı yabancı bir dilde indirseydik, onlar elbette: “onun âyetleri anlayacağımız bir dille iyice açıklanmalı değil miydi? arap olmayana yabancı dilde bir kitap olur mu?” diyeceklerdi. de ki: “o, iman edenlere doğru yolu gösteren bir rehber ve eşsiz bir şifa kaynağıdır.” inanmayanlara gelince onların kulaklarında bir ağırlık vardır; kur’an kendilerine kapalı ve karanlık gelir. onlara sanki çok uzak bir yerden sesleniliyor da söyleneni duymuyorlar!"

    bugün, cumhuriyetin ilanından neredeyse 100yıl sonra, laik ülkemize bir mikrop gibi çökmeye çalışan tekke ve zaviyedeki insanlara gidip "ben kuran okuyorum" derseniz karşınızda böbürlenerek ağızlarında sakız gibi uzatarak "siz anlamazsınııııızzzz" derler.

    neden biliyor musunuz? çünkü öyle istiyorlar. onlara göre sadece kendileri anlayabilir. onun hikmetini sadece kendileri çözmüştür.

    o kadar korkuyorlar ki,
    insanların kuranı türkçe okumasını ve öylece anlamasını istemiyorlar. böylece din konusunda kendilerine ihtiyaç duyulmayacağını biliyorlar.
    biz biliyoruz ki kuran türkçe okunduğunda diyanet denilen cemaatin kuklası olmuş kuruma da gerek kalmayacak.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    sizinle allah arasına girip kuranı türkçe okursanız "o kuran olmaz" diyorlar. bu sözlerine haşa derler. bu arapça kökenli kelimenin anlamını en iyi onlar bilir ama daha nerede kullanılacağını bilmiyorlar ki allah olup neyin kuran neyin kuran olmayacağına karar veriyorlar.

    düşünün o kadar korkuyorlar ki,
    bu cemaat zırvaları ülkenin kurumlarını, mevkilerini sözcü olarak kullanmaya başlamış, basına demeç verdiriyorlar.

    kuranda şifre mifre yok. sayılar kombinasyonlar da yok.
    sol elle yemek yeme diye söz de yok. kızına hallenen babalar da yok.
    eğer türkçe okursanız ilmini anlarsınız, kandırılmazsınız.
    ama ne var; kul hakkı yeme, öldürme, yalan söyleme, çalma, sapkınlık yapma gibi kuranı arapça okuma sevdalısı insanların alışkanlık haline getirdikleri günahlardan sakın var.

    artık o kadar korkuyorlar ki, kuranı değiştirseler işlerine geldiği gibi düzenleseler yüzleri kızarmayacak. haşa!!!

  • 47 yaşındayım, emekliyim, kadınım; baharda ehliyet aldım, 2 ay önce de araba. araba kullanırken camları açıyorum, full bass vererek son ses müzik dinliyorum, ciğerlerim titriyor.
    bahçeşehir/gölet - akbatı arasında zangır zangır gidip gelen maganda benim. ayılığın bağrından kopup geldim ve bundan zevk alıyorum.
    çelik jant da taktırmayı düşünüyorum.