ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kimsenin nefret etmediği 10 türk vatandaşı
-
(bkz: recep tayyip erdoğan)
(bkz: emre belözoğlu)
(bkz: fatih terim)
(bkz: yıldırım demirören)
(bkz: turabi çamkıran)
(bkz: rasim ozan kütahyalı) & (bkz: nagehan alçı)
(bkz: kenan evren)
(bkz: abdülkadir selvi)
(bkz: nihat doğan)
(bkz: ali ağaoğlu)
paralel evrenden yazıyorum...
farklı kişiler mesaj atıp rok neden yok, nagehan neden yok diyince ailecek bu arkadaşları listeye aldım :)
gece lampulu'nun ricaları kıramadım ve japanese bonus track olarak (bkz: melih gökçek) diyorum. burdan birisini silmeye içim el vermedi.
sonradan edit: arkadaşlar listeyi 10'da sınırlamak imkansız hale geldi biliyorum. hdp tek lgbt aday bizden çıktı demişti sanırım. bakıyorum kadın adayımız hiç yok. tek bir hamlede demokratik bir liste haline getirmek için (bkz: bülent ersoy) diyorum.
hayvanseverlerin de haklarını savunmamız gerektiğini düşünüyorum ve eveeett o bir sakallı!!! o bir evinden aldıran!!! o bir wesley sneijder hayranı!!! o bir ayııııı!!!!
ateistlerin bir gün ölecek olması
-
şu an fark ettiğim gerçek.
artık allah'a inanıyorum. o nazenin, mükemmel bilincim yok olup gitmeyecek.
edit: başlık başıma.
9 mart 2000 galatasaray borussia dortmund maçı
-
1999-00 sezonu uefa kupasi 4.round 2.bacak maci. ilk maci deplasmanda 2-0 kazanan galatasaray' in oldukca rahat, zorlanmadan, kendini fazla sikmadan 0-0 bitirdigi ve ceyrek finale ciktigi mactir.
97 cl macinda bulent korkmaz' in me$hur iskasiyla 1-0 kaybettigimiz macin rovan$i da alinmi$ oldu bu turdaki maclarla.
bu mactan sonra galatasaray' in uefa kupasinda final oynayabilecegine kar$i umudumuz daha da artmi$ti.
osurulduğunda kokuyu iki kata çıkaran yiyecekler
-
(bkz: en çok bana soracaksınız)
görkem şen
ilk dört madde değişirse silahla direniriz
-
iç savaşa değil, milli mücadeleye teşvik denir buna yazar arkadaş.
yıldızlı not*:her kim ki türkiye cumhuriyeti'nin kuruluş esaslarına ters düşecek birtakım işler içerisinde bulunsun, o kişi ve kişiler hakkında gereken cevap akıllardaki şekilde tezahür edecek...
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...
edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.
okulun ilk günü ağlamayan efsane çocuk
-
93 senesindeki efsane benim.
önümdeki iki dallama ağlıyordu. arkamdakiler ağlıyordu. yanımdaki çekik tip tip bana bakıyordu. herkesin anası-babası sınıfta. gri önlüğüm ve ceplerindeki iyi ütülenmiş beyaz mendillerimle etrafı gözlemliyordum. annem yanımdaydı. işe gitmesi gerekiyordu. hayır duasını edip öptü ve gitti. her teneffüste çekimser adımlarla kapının önüne çıktığımda milletin annesini görüyordum orada burada. ama benim annem yoktu. gerçi olsa ne boka yaracaktı orası da ayrı. akşam olunca geldi, aldı beni.
şimdi asıl ağlamama nedenime geleyim. annem ağlamazsam bana kardeş yapacağını söylemişti. ben de ağlamadım tabi ki. eve gitti kardeş yok. kardeşimi sorunca karnenin hepsini beş getirirsen kardeş yapacağım dedi. karne günü eve gittim, yine kardeş yok. bu sefer ikinci sınıfta aynı döngüye soktu. sanırım 4. sınıfta çocuğun ısmarlama bir olay olmadığını öğrendiğimde artık çalışkan bir öğrenciydim. bu vesileyle iyi bir not ortalamasıyla 8 yıllık zorunlu eğitimi bitirdim.
bu kadın yıllarca pepsi kola şişesine koyduğu siyah üzüm suyunu bana kola diye içirmiş kadın. ben mi aptaldım, bu kadın mı akıllı hala emin değilim. belki ikisi de. *
kezbanik şiir denemeleri
-
level 72 bir kezban olarak bir örneğini verdiğim şey:
"beni çekemiyorsan, anten tak,
sen bana değil de, kendi yaptıklarına bak,
neden böyle davrandığımı merak ediyorsan,
ufff snne be slk.:ss.s.s:s"
arda turan'ın yan hakeme kramponunu fırlatması
-
oyuncu profesyonelce uyguladığı oyun içi sertliğinin ve oyun içi çirkefliğinin yanında hakemin görmediği anlarda oyun dışı çirkefliğe de mi başvuruyor? öyleyse güney amerikalı.
oyuncu profesyonelce oyun içi sertlik uygularken bu sertliği pozisyon içinde çirkeflikle de mi süslüyor? öyleyse avrupanın akdeniz kıyılarından, muhtemel portekiz veya italyan pasaportlu.
oyuncu profesyonel olmanın verdiği sorumluluğun ve futbol kurallarının izin verdiği ölçüdeki sertliğin dışına çıkmıyor mu? öyleyse orta veya kuzey avrupalı.
oyuncu bütün profesyonel görüntüsüne rağmen, aniden dellenip, tüm dünyanın izlediği bir maçta hakeme kramponunu sallama potansiyelini mi barındırıyor? o zaman anadolu çocuğu. sen, ben, biz. vakti zamanında tarhana içtiği belli. sıcak, içten ve samimi.
yemeksepeti.com
-
1. sipariş veriyorsun,
2. sipariş sana teslim ediliyor,
3. hizmeti ve ürünü beğenmiyorsun, hatta çöpe atıyorsun,
4. medeni bir şekilde ürünü ve hizmeti puanlayıp yorumluyorsun,
5. restoran ve yemeksepeti birlikte karar verip siparişi iptal edip yorumunu siliyor.
6. hiçbir şey olmamış gibi, her şey mükemmelmiş gibi hayat devam ediyor.
restoranının ayrı, sepetinin ayrı mk. düzeninize sokayım sizin.
trailer'ları seslendiren adam
-
gerçek hayatında nasıldır hep merak etmişimdir... cheeseburger isticek mesela;
"a cheesburger... with fries... with ketchup... but no mayo!!! and a coke... with ice... on a red tray. on a tray of fulfilment! fighting against hunger... and much more... should have it soon..."
whatsapp'tan terk eden sevgili
-
gene iyidir. hatta çok iyidir... ben sms’le terk edilmişim. evet, edilmişim! anlatayım.
yıllar önce...
efendim, o ara sevgilim(bkz: tus)a hazırlanıyor, pek görmüyorum. istesem görürüm de, kafa beyin bırakmıyor... düşün, deneme sınavı anlatıyor!
bir gün dedim ki; “sen sakin sakin çalış, zaten 1 ayın var, ne uyuduğun saat belli, ne uyandığın... konuşmak istedikçe sen beni ara.” (valla pislik yapmıyorum, seviyorum üstelik. ama elini yüzünü yıkayacak hali yok, nerde kalmış birlikte zaman geçirmek.)
sınava girdi, memleketine gitti... aradım bakmadı... sınav sonuçlarının açıklandığını tesadüfen duydum... bir tuhaflık var! gene aradım, gene bakmadı. o ara benim de gündem yoğunlaştı. oturup da kritik edecek, dertlenecek kadar boş vaktim yok.
(bak tarihi de unutmam) ekim’in 1’i... gündem durulmuş, aylak bir gün, boş beleş telefon kurcalıyorum. “uf amma da çok reklam sms’i gelmiş.”
silerken silerken, bir sms serisi!
bana bir sms’ler yazmış, bir laflar hazırlamış! hoş, lafı hep uzatırdı da, orda daha da uzatınca... başta konuyu da pek anlamadım! destan gibi... geçmişten günümüze! sonra sonra ayıktım, e ben meğerse 2 hafta önce terkedilmişim... terkedilmişim! haberim yok!
demem o ki; whatsapp bence iyi. bir kere, takibi/farkedilmesi kolay. tamam, terkedilmek hepimize acı da;
- vatan bilgisayar flash indirimi
- bonus hesap ekstresi
**terkedildiğim sms zinciri
- şen kardeşler halı yıkama kampanyası
arasında terkedilmek... daha bi acı değil mi kardeşlerim?!
(edit: mesaj alıyorum, yanlış anlaşılmış. doktor olan ben değilim, o zamanlardaki sevgilim)