ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
a 101
-
her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.
neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)
şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...
tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...
niğde'de 1938'de çekilmiş şaman bebek fotoğrafı
-
(bkz: güzele ne giyse yakışır)
bebeyi nazardan korumak için çirkinleştireceğiz diye yola çıkmışlar ama bu sefer de karizmanın öz evladı olmuş. ver eline baltayı, vikinglerle yağmaya çıksın.
kötü günlerde kişiye güç veren sözler
-
"her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme! çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.." mevlana
sokaktaki travestiler ile diyaloglar
-
taksim'in meydanında açık bir kafenin verandasında(!), en kenarda oturmuşum gazetemi okuyorum.
biri koluma dokundu.
baktım bi travesti bacı:
- ojan ne gizeaal!
şaşkın şaşkın tırnaklarıma baktım, sonra karşımdaki bol makyajlı, pırıl pırıl gözlere baktım:
- sen de çok güzelsin, dedim gülümseyerek.
- ay hakkaten miii.. (alaycı söylüyor bunu)
- evet evet. hakkaten..
yanında ojeyle gezen salak bi hatun değilim, tamamen tesadüf, çıkardım çantadan ojeyi verdim:
- al. senin olsun.
kızcağızın gözleri tekerlek kadar açıldı:
- ay sahiden miii, gel buraya beee...
dedi, masayı sokaktan ayıran korkuluklardan nasıl çekti beni kendine, şapır şupur öptü.
herkes dumur vaziyette,
içeriden bir hareketlenme olduğunu gördüm, korktum kıza bir şey yaparlar diye,
- hadi git git, dedim, geliyorlar, atacaklar ikimizi de buradan...
- ay hiç böyle şey görmediieeem... dedi kırıta kırıta sahneden ayrılırken.
en cool halimle(bahaha!) tekrar yerime yerleştim, bir yandan da herkesin teker teker gözünün içine bakıyorum ki ne bir şey diyebilsinler, ne tepki verebilsinler ve lanet okuyorum bir yandan da, bu insanlara bu muamele reva mı allah belanızı versin diye..
evet, arkadaşlar, o bendim o gün işte..
zenginlerin bilmediği zevkler
-
çifte kavrulmuş bisküviyi çaya bana bana yemek.
macaron falan halt etmiş. yok böyle bir tat! tabi bisküviyi çayın içinde fazla tutunca düşen parça bünyede derin üzüntü yaratsa da sıkıntı değil. seviyoruz.
cadillac marka aracı yerli oto diye yutturmak
-
asıl yutturmaca, bakan sıfatlı kişinin "1884'te abdülhamid han yerli otomobil için talimat verdi" açıklamasıdır.
modern otomobilin atası kabul edilen ford model t 1908 yılında, ford model a 1927 yılında üretime girmişti. hadi o modeli geç ford'un kuruluş tarihi 1903, içten yanmalı motorlar kullanıma girdikten sonra mercedes'in yola çıkan ilk aracının üretim tarihi 1899!
tamam seçmen kitleniz gerçekten cahil ve mal bir güruh olabilir de, bu ülkenin insanı da salt o çomarlardan müteşekkil değil çok şükür. az ölçülü at bakan hazretleri!
anadolu çomarını şıp diye deşifre eden hareketler
-
insanların bel bölgesine diz sokmaktır. dalga geçmiyorum. minibüs, servis gibi araçlarda, sırtınızda iki adet diz hissediyorsanız mesela, 'önde insan oturuyor' algısına sahip olmayan bir anadolu çomarı arkanızda oturuyordur.
evrenlerin arasında ne var
-
eğer parelel evrenler var ise bu evrende neden hüseyinin annesinin evlendiği adamın farklılığı parelel evren oluşturmuş olsun ki? biz milyonda bir gelebilecek sayısal lotonun çıkmış haliyiz çünkü bu sayısal loto milyarlarca kez çekilmiş.
ama parelel evrenlerin mesela güneş sistemi oluşmaması, bu bir süpernova patlamasının farklı bir şekilde meydana gelmesiyle oluşacağı yerine insan ilişkilerinin değişikliği ile ortaya çıkacağını varsaymak bana göre hala evrenin merkezinde bilinçaltında insanı oturtmak ve en kutsal canlıyı insan kabul etme varsayımından geliyor.biz evrende önemsiz, olması ihtimali varken ortaya çıkmış canlılarız.hepsi bukadar.
nietzsche ekşi sözlük yazarı olsa alacağı nick
tıp fakültesinde okumayanların zeka seviyesi
salgın sırasında yaşlıların şımarık çocuğa dönmesi
-
abicim bu nedir ya? her sabah kalkıp annemi ayrı babamı ayrı arıyorum dışarıya çıkmamaları için. tam ikna ediyorum birden ama'lı bir cümleyle çabalarımı boşa çıkarıyolar. camiler kahveler kapanmasa 90 yaşındaki dedem eve girmeyecek. ananeme alışverişe çıkma biz alırız, misafirliğe gitme diyorum haftaya akraba günüm var zaten yakında köye gidicem iptal edemem diyor. yemin ederim 3 yaşındaki yeğenim daha uslu bi çocuk. hiç değilse ısrar edince ses yükseltince anlıyo, lafımı ikiletmiyo. ben başkalarına bulaştırırım endişesiyle peçeteyle tuttuğum kolonyayla başka bir kolonyayı silip, ikinci kolonyayla el dezenfektanımı silip, el dezenfektanımla ellerimi temizleyip alkol zinciri oluşturup virüslere geçit vermiyorum, yaşlılar sokağa çıkıp hastalık peşinde koşuyo. korkutmak için izletmediğim video, söylemediğim yalan kalmadı. yarın ne yalan söylesem acaba diye düşünmekten yıldım. buradan yaşlılara sesleniyorum. silkinin kendinize gelin kardeşim.