ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tam uyumak üzereyken gelen az çiş
-
ben hayatımda bunun kadar lanet, bunun kadar tedirgin edici bir durum yaşamadım arkadaş. tam uykuya geçeceğin o bilmem kaç saniyelik anda gelen o azcık çiş, uyuduğun zaman nasıl rahatsızlık verir, zaman geçtikçe nasıl sıkıştırır. ne pislik bi şeydir. ya uykunu bölüp kıçın dona dona tuvalete gideceksin, ya da rüyanda tuvalet arayacaksın bütün gece. sorun rüyada tuvalet aramakta değil de, bulursan o zaman kötü işte.
sosyal medyayı ikiye bölen çocuk
-
sabah akşam kafasını yetişkinlik zırvaları ile s.kmişler çocuğun. bilmiş bilmiş konuşunca da haliyle insanda şaşkınlık yaratıp dikkat çekiyor. çocuğun ne tür bir hayat tecrübesi var da "çocuk şöyle olur, böyle olur" konuşuyor. ezber ve taklit yeteneğini saymazsak söylediklerinin zeka ile de pek ilgisi yok. anneyi hunharca yediğine göre ya baba ya da diğer aile büyükleri cephe oluşması için çocuğu doldurmuş. kıyasla yol alan anne de hatalı. aslan yürek falan yok dümdüz aile içi çatışma.
israil bombasıyla kafası kopan çocuk
-
ya bu arkadaşı artık şikayet eder misiniz,iyice gore, vahşet video barındıran siteye döndürdü ekşiyi.
sözlükten uçurulması gerekmiyor mu artık?
uzun süredir aynı şekilde başlıklar açıyor,evet çocuklar ölmesin ve tek üzüldüğüm onlar ve masumlar ama günlük çoluk çocuğun girdiği bir siteye böyle videolar yükleyemezsin.
t:işin cılkı cıkması
halk tarafından linç edilen tofaşçılar
-
o değil de videoyu çeken arkadaşın "oh shit" tepkisine anlam veremedim ben...
adil kullanım kotası
-
an itibari ile doldurmuş olduğum kotadır. nasıl mı ? parasını verip metal gear solid v the phantom pain ve the witcher 3 wild hunt aldım, indirdim ve kotam bitti. şimdi eylül ayının kalan 28 gününde 3 mbps gibi bir hızla internet keyfi (!) yaşayacağım. "korsanı engelliyür bu kota, millet o kadar indirme yapmiyür bu varken." diye gezen gerzeklere selam olsun.
bir kadına asla söylenmemesi gerekenler
-
saçım çok mu kötü orta mı kötü dendiğinde az kötü demek.
her zaman güzel diceksin arkadaşım. aklında bulunsun ben ettim sen etme..
iyi bir sözlük yazarı olmak için gerekenler
-
- sosyomat üyesi olmak
- deviantart sayfası sahibi olmak
- bir oturuşta 15 kedi sevebilmek [default]
- last fm sayfası sahibi olmak
- teoman'a gıcık olup şebnem ferah'ı sevmek
- badilere abartılı methiyeler düzebilmek
- toplumsal her türlü olaya genel bir huzursuzlukla yaklaşabilmek
- eski sevgilinin herdaim hastası olmak [upper intermediate]
- kedi sevgisinden ülser olmak [advanced]
- kedi idrarı içmek [expert]
pahalısını almada hiçbir mantık olmayan şeyler
-
toplanin anlatiyorum. bir urunu satarken, aslinda satilan sey urun degildir. alicinin gozundeki degeridir. bu konuda daha detayli bilgi edinmek isteyenler icin (bkz: perceived value)
bunun disinda bir urunun iki tip ozelligi vardir. biri, rakiplerinde de olan, kendisinden standart olarak beklenen seylerdir. (bkz: points of parity) sadece bunlari ihtiva eden urunleri temel urun kabul edebiliriz (bkz: basic product). gerci temel urun direkt anlam olarak dumduz ihtiyaci karsilayan urun demektir. atiyorum bir otel odasinda yatak bulunmasi gibi. neyse, ancak bazi urunlerin kendilerini rakiplerinden ayiran bazi ozellikleri vardir (bkz: points of difference) bu farklilik yaratan noktalardan elde edilen degeri aramiyorsaniz, sizin icin bu farkliliklari sunan urunu almak anlamsiz olacaktir. cunku bu ek ozellikler sizin gozunuzde urunun degerini yukseltmez ve bu urunler yuksek ihtimalle daha pahalidir. dolayisi ile "niye daha fazla odeyeyim yeaaa?" dersiniz.
ornegin ben de cop torbasinin en ucuzunu almiyorum. cunku kovadan cikarirken yirtiliyor, vs. orta karar bir urun kullaniyorum. bu bana kolaylik sagliyor. benim icin bu bir deger ve urunu ucuz olanlardan farkli kilan bir ozellik. gerci bu kalite catisi altinda da degerlendirilebilir de. neyse, ben o ekstra parayi buna oduyorum. cop torbasinin birincil fonksiyonuna, yani coplerin icine koyuldugu bir torba olmasina degil.
dolayisi ile buraya yazilan hersey kisisel gorus olacaktir. sizin kisisel tercihleriniz, bir urunden ne beklediginiz ve o urunun daha iyisine/niteliklisine (bu illa elle tutulur bir ozellik olmak zorunda degildir bu arada. prestij, kendisini ait hissettigi gruba dahil olma vb. ihtiyaclari da bir insanin satin alma kararlarina etki edebilir, bazi urunler bunlari sunabilir) ne kadar fazla odemeye hazir oldugunuzla birebir iliskili yorumlar yapacaksiniz. sadece bazi urunlerde daha yogun bir fikir birligi olacaktir. cogunda her kafadan bir ses cikmasi muhtemel.
big fish
-
tim burton'ın şu ana kadar çekip çekeceği en az masalsı ve en gerçekçi filmi. filmin ana fikri ise kanımca 'hayatın kendisi sıkıcıdır, onu süsleyin, bezeyin, masallaştırın ki (hem anlatırken hem kendi kafanızda) hayatınıza renk gelsin'dir. aynı tim burton'ın filmlerindeki gibi....
evlenip yıllarca düzenli olarak içine et almak
-
anasinin icine duzenli olarak et almasiyla dogmus yazar soylemi.
gerçek olmayan genel kabul görmüş en yaygın bilgi
-
sultan ikinci abdülhamit döneminde tek karış toprak kaybedilmemiştir.
kaybedilen topraklar; tunus, mısır, kıbrıs, sırbıstan, karadağ, romanya.
düğünde damadı çileden çıkaran gelin
-
"az bile yapmis"cilar gelmeden, 25 yillik evli bir adam olarak soyleyebilirim ki adam karaktersizin onde gidenidir.
ne olmus ki iki saka yapmissa? ha tamam yapmasi sinir bozabilir ama sen bunu bile kaldiramiyorsan sayet, ileride karinin basina bir sey geldiginde ne yapacaksin?
hayat basit degil, evlilik ise tam bir rubiks kupu. benim bu kadar basit bir sakami bile kaldiramiyorsa bir insan, ben onunla mumkun degil evlenmem. ona inat gider yazlik mekan maras dondurmacisiyla evlenirim, her gun saklabanliklar yaptiririm kendime, elime dondurma yerine bos kulah alirim hep ama yine de o adamla evlenmem.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
kimsenin oy vermediği ak parti iktidar, kimsenin seyretmediği recep ivedik gişe rekortmeni, kimsenin dinlemediği serdar ortaç ise albümü en çok satan şarkıcı. bırakın bu işleri... milletce lisedeki "ben calismadan 100 aldim" triplerindeyiz...
kıllı kol tekniği
-
daha bilgisayar öncesi zamanlarda icat edilmiş ve pozisyonu sebebiyle otoriteye sahip kişilerin işinize burunlarını sokmalarını önlemek için geliştirilmiş bir teknik bu.
joe adında bir tasarımcı keşfetmiş bunu, müşteriler yapılan tasarımda kendilerinin de payının olduğunu hissetmek için grafikere illa ki şunu değiştirelim, bunu büyütelim gibi taleplerde bulunuyormuş.
joe abimiz bakmış bu böyle olmayacak, reklam tasarımını müşteriye sunarken kendi kıllı kolunu da afişin bir tarafına koymaya başlamış. tabi müşteri kıllı kolu fark eder etmez bu kol burada ne arıyor, bu böyle olmaz diyormuş, joe da özür dileyip çok haklısınız efendim, sizin de gözünüzden hiç bir şey kaçmıyor, bir önceki hayatınızda sanatçıydınız herhalde ayağı çekip sözlerini "o kıllı kolu çıkarıp baskıya geçelim o zaman" ile bitiriyormuş. müşteri bu sayede kendisini işin başında hissediyormuş ve projeye katkısını sağladığı için başka bir şeye karışmıyormuş.
işte bu yüzden bu tekniğin adı kıllı kol tekniği olarak biliniyor.
siz tabi kendinizi kıllı kol ile kısıtlanmış hissetmeyin, kendi durumunuza göre uyarlayınız.