hesabın var mı? giriş yap

  • mersin'in öğlen sıcağında belki ölürler diye sahneye çıkartılmak suretiyle komple teorisine maruz bırakılmış bir black metal grubuna ev sahipliğini içermektedir.

  • kornerden gol attım, kendi paramı kazandım ev geçindirdim, kamyon sürdüm, yükseklik korkumu yendim, fakat bu başaramadığım bir eylem. çok zor çok.

    gözlerim hafif şehla ise sebebi bu dekolteler.

  • huzursuzluğun kitabı- fernando pessoa.

    hepimiz acılar çeken kendi girdaplarında boğulan aynı zamanda her yeni günde tekrar yeşeren insanlarız. var ya bir şiiirde. acılar da geçer. nerde geçen yılki kar? nerde gözyaşlarım? pessoa tam olarak ruhumuza dokunuyor. tam olarak.

    günübirlik hayatlar- yalom

    burdaki psikoterapiler hayata bakış açımı etkiledi.insanalrı anlamamda çok yardımcı oldu. aynı zamanda inanılmaz keyifli bir kitap. üçüncü bir şahıs gibi içinde hissediyorsunuz. kitabı hatırladığımda kendimi kırmızı kadife bir pskiyatr sandalysine yerleşirken canlandırıyorum zihnimde. sanki daha önce bulunmuş gibi.

    yalnızgezerin düşleri- j.j. rousso

    sen koskoca fransız düşünür, koskoca rönesans başlatıcısı.. gel benim gibi yalnızlık bunalımları geçir. resmen kendimizi farklı görürken hepimizin aynı olduğunu belirtiyor..

    kinyas ve kayra.

    bir doğum bir ölüm hikayesi. hayata nasıl baktığımıza dair inanılmaz bir kitap. ne olmak istediğimize ne olduğunuza ve ne olacağımıza dair.

  • memleket partisi 6.5 alırken iyi parti'nin 7.3 aldığı anket. ne kadar da gerçeğe yakın maşallah. buna inanan varsa elimde köpr... neyse.

  • ilişkilerimde hep bir şey eksik olur benim, aşk vardır mesela, samimiyet vardır, sadakat vardır, mutluluk vardır en güzeli, eğlence vardır ama bir şey eksik olur hep, nedir bilmem karşı tarafta bilemez, ya ben giderim en nihayetinde ya o gider. he o gitmeler de gitmek değildir aslında ne ben gidebilirim ne o. arada kurulmuş, bağsız bir bağ gibi kalır öyle. şekillendiremezsin, oturtamazsın, bilemezsin, inanamazsın, inansan da kaçarsın zaten. en temelinde güvenemezsin çünkü gitmen gerektiğine inanırsın. bazen gitmek istemezsin hatta en çok istediğin şey kalmak ve devam etmektir ama bi bakarsın yine olmamış bi yerlerde farkında bile olmadan çekmişsin araya çizgiyi sabote etmişsin yine her şeyi..

    tüm bu neden olur bilmiyordum, kendimi eğreti, sorunlu, hep aynı şeyi yaşamaktan bıkmış, pes etmiş, tekrar denemiş, yine yenilmiş halde bulmaktan yorulmuş, karşı tarafı suçlarken aslında içten içe sorunun? problemin? hatanın? kendinde olduğunu bilerek geçirdim hep.

    sonunda buldum eksiği. eksik bendeymiş. benim güven alanı ihtiyacım. kendi kendime yetebilirim yetmek zorundayım çünkü ben kendi kendime olursam acı çekmem rahat ederim dürtüm, ızdıraba sokmuş beni. 'kaçınmacı bağlanma' senden nefret ediyorum sevgilim, hayatımda ki bütün güzellikleri farketmeden itmeme neden olan lanetim, senden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum şu aralar. bana ait oluşun bile çekmiyor ufacık bile olsa seni, beni ben yapman bile sempatikleştirmiyor halini, senden nefret ediyorum. algılayamadığım hislerimin sebebi, kendimi ortaya koymaktan korkup vazgeçişlerim, kaybedişlerim, kaybetmeye devam ettiklerim... seni yakaladım artık, and olsun ki gidiceksin bu bedenden bu zihinden.. ve ben mutlu birlikteliklerin güveni içinde kalbimi okyanuslara açıcam...

  • bu yurtdisindaki insanlar hakkinda yurticindeki herkesin bu kadar bilgi sahibi olmasi goz yasartici. valla bravo.

    oncelikle, oy vermek icin randevu alma gerekliligi ve bunun getirdigi zorluklari [bu yuzden egitim duzeyinin cok daha yuksek oldugu abd gibi ulkelerde yasayan turk vatandaslarinin oy verme orani, almanya gibi ulkelerde yasayan ve egitim seviyesi cok dusun turk vatandaslarinin oy verme oranindan daha yuksek zira randevu alma islemi bu insanlar icin pek de kolay bir is degil] vesaire bir yana koyalim.

    yurtdisinda oy verme islemi, turkiye'deki gibi herkesin yasadigi sehirde yapilmiyor. turkiye cumhuriyeti temsilciliklerine gideceksiniz. bu da ornegin abd'nin bati yakasindaki eyaletlerde (washington'dan, alaska'ya, colorado'dan hawaii'ye kadar) yasayan herkesin los angeles'a gitmesi demek.

    kafanizda canlanmamis olabilir, bahsettigim mesafeler soyle.

    - hawaii'den los angeles ~4000km.
    - alaska'dan los angeles ~4000km
    - denver-colorado'dan los angeles ~1400km

    simdi bu mesafeleri istanbul'a uygulayalim

    - istanbul'dan madrid 2800km
    - istanbul'dan berlin 1750km
    - istanbul'dan londra 2500km

    umarim mesafelerin buyuklugu hakkinda bir fikir vermistir. avrupa ozelinde, zaten gurbetci adam bu kadar yol tepecegine gider turkiye'de oy verir (sinir kapisinda)

    sahsen ben los angeles'a nispeten cok daha yakin olan san francisco'da yasiyorum. kalktim oy kullanmaya gittim. oncelikle haftasonu san francisco'da bulunmak zorunda oldugum icin mecburen bir is gunu izin almak zorunda kaldim. ayni sekilde yine hemen donmek zorunda oldugum icin araba ile degil, ucakla gittim. bunun oteliydi, araba kiralamasiydi, yeme icmesiydi $1000 civarinda para harcamam gerekti. ıki kisi icin $1500 diye dusunun. ben gittim bu parayi harcadim ve oyumu verdim. ama herkesten bekleyemem.

    bu baska ulkelerde ayni hesaplamalara yol acmiyor olabilir, her ulkenin karakteristigi farkli lakin hangi ulke olursa olsun, kalkip belki de mahallenizde oy kullanmak gibi bir is olmadiginin farkinda varmalisiniz.

  • andorra maçını anlatan spiker.

    biraz önce şuna benzer bir şey söyledi: "andorra o kadar kötü ki, bu tür takımlara karşı oynamaya alışkın değiliz, bu yüzden zorlanıyoruz." almanya, ispanya, hollanda vs gibi takımlara karşı güçlü oldukları için; andorra, malta, estonya vs gibi takımlara karşı da zayıf oldukları için zorlanıyoruz. eh, romanya, macaristan, belçika vs gibi orta sınıf takımlara karşı da zorlandığımıza göre, biz hangi takımlara karşı başarılı olacağız arkadaş?