hesabın var mı? giriş yap

  • sürekli online alışveriş yapan biriyim. bugün bu alandaki rezillik nirvanasını sayelerinde yaşamış bulunmaktayım.

    genelde evde bulunmadığım için gel al noktası olarak a dükkanını seçtim.

    a dükkanı çoktan amazon ile ilişkisini sonlandırmış. benim ve amazonun haberi yok.

    ürünüm a dükkanına bırakılamadığı için kargo şubesinde kalmış. bunun için de mesaj gelmedi. mail ile yetinmişler. teslimatta bir sorun oldu diye. uygulamadan baktım. kargo firması aras ve paketim kargo şubesinde.

    dedim gidip kargo şubesinden alayım o zaman. olur ufak tefek aksilikler. kargo şubesinde ismimi verdim. görevli paketi buldu. paket önümde. şifreyi talep etti. dedim bana şifre gelmedi. uygulamadan baktım şifre yok. mesajları kontrol ettim şifre yok. kimlik göstereyim dedim. şifre gerekiyor dedi. o zaman bi dk dedi. paketle bakışıyoruz, görevli bilgili birine sormaya gitti.

    geldiğinde teslim edemiyorum maalesef dedi. amazonla görüşmeniz lazım bizlik değil dedi.

    amazon müşteri hizmetlerini aradım. dedim ben burdayım, paket burda, siz amazon temsilcisisiniz. paketimi alayım. olmuyormuş, özür diliyormuş.

    sonuç olarak paketime el sallayıp şubeden çıktım. 2 gün beklicekmişim. gel al noktası olan a dükkanının statüsü iptal olacakmış. sonrasında teslimat adresi kargo şubesi olarak değişecekmiş. bana mail gelecekmiş. o zaman şubeden alabilecekmişim. başka yardımcı olmasını istediğim bişi var mıymış. lan buna yardımcı olmadın ki zaten.

    şahsım adına 10/10 rezalet. teşekkürler amazon.

    ekleme: sonuç olarak sorun düzeltilemedi ve kargom geri gitti. ürünü teslim alamadım.

  • socrates fc'nin 131'inci bölümünde ilhan özgen, luis figo belgeselinden bahsederken kendi değerlendirme kriterlerini şöyle sıralamıştı:

    -olayın kahramanları yeterince konuştu mu konuşmadı mı?
    -kahramanı rahatsız edecek tezatlıklar yaratılmış mı? (barcelona başkanının figo hakkında söylediği "kalleş, hain" sözlerini örnek veriyor)
    -kurgu nasıl?
    -sadece bir olaya değil o döneme ışık tutabilmiş mi?

    işte ben de fatih terim belgeseline de objektif olarak ilhan özgen'in bahsettiği kriterlerle yaklaştım ve sonuç aslında tam da benim beklediğim gibi oldu.

    -ilk kriterimi ele alarak yorumlayacak olursam fatih terim ve çevresi haricinde olayların kahramanlarının görüşlerine neredeyse hiç yer verilmediği görülüyor. galatasaray'dan ayrılış dönemlerinde keşke olayları bir de yönetimler tarafından dinleyebilseydik mesela. yahut milan döneminde inzaghi, shevchenko, pirlo gibi oyuncuların görüşlerine de yer verilseydi. hiç olmadı ünal aysal konuşsaydı da fatih terim'in ayrılığını neden tv'den öğrendiğini bilseydik. ancak bunların hiçbirini göremedik. zaten fatih terim'in çevresindeki insanların, belki de onlarca röportajda anlattıklarının ötesine gitmeyen görüşleri vardı sadece. bu yüzden, bu kriterde sınıfta kaldı belgesel.

    -ikinci kriterde ise zaten ben sanmıyorum ki bir kişi bile fatih terim'i rahatsız edecek olayların/durumların belgeselde yer alacağını zannetmiyordu. bakın ben demiyorum gidip kebapçı ile konuşsunlar ya da ne bileyim figo belgeselindeki gibi biri çıkıp hocayı sert sözlerle yerden yere vursun. sadece bir kişi de yok muydu acaba fatih terim efsanesine anti-tezler üretebilecek? en basiti, tüm kulüplerinde neden bütün yönetimlerle ters düştü sorusuna bile yer verilmiyor burada. haliyle baş kahramanı rahatsız edecek hiçbir şeyin yer almadığı yapımlar da "belgesel" olmuyorlar. çünkü belgesel dediğimiz şey biraz daha objektif bir gözle tüm tarafların söz haklarına yer vermeli zannediyorum.

    -belgeselin en zayıf yönlerinden biri de kurgusu. banu yelkovan - arda turan geçişi dışında kurguya dair elimizde çok az numara var. üstelik hiçbir beklentim olmamasına rağmen en azından belki fatih terim'in kişisel arşivinden bir şeyler görürüz diye heyecanlanıyordum ama o da yok. bu arada bodrum'daki evi gerçekten şahaneymiş. umarım ailesi ve torunlarıyla çok mutlu günler yaşarlar.

    -dönemi yansıtma kriterinde ise ne yazık ki yine sınıfta kalıyor demeliyim. 2000'lerde türkiye'nin dışa açılma politikalarını, galatasaray ve fenerbahçe'nin avrupa'da aynı dönemde çeyrek-yarı finaller yapmasını, fatih terim'in futbolculuğunda futbol sosyolojisini vs. hemen hiçbir açıdan dışarıya çevrilmiyor kameralar. hep içeride, hep fatih terim'in ekseninde. oysa fatih terim'in hayatı aslında birçok noktadan türkiye'nin geçirdiği dönüşümle de kesişiyor. buralar da es geçilmiş.

    sözün özü, terim yapımı bir belgesel olmamış. fatih terim'i yeni kuşaklara tanıtacak, ona saygı kuşağı cinsinden bir yapım olmuş. bu yönüyle sınıfı geçebilir belki ama tamamen fatih terim'in sportif kişiliğinden bağımsız olarak söylüyorum ki bir yapım olarak vasatın altında kalıyor. hele eldeki malzemeyi düşününce...

  • doğruysa çok sevindiğim karar. başkasının eğlencesi ve gösterişi için gece 12ye kadar kafamız sikilmeyecek artık.

  • avrupa'da hasbelkader kağıt üstünde dahi olsa bağımsızlığını korumuş, isviçre - avusturya sınırı arasında kalan ufak bir prenslik.

    nüfusu 37.000 kadar olup, fürstentum liechtenstein (almanca liechtenstein prensliği) resmi adından dolayı fl plaka koduyla geçer. isviçre'den arabayla rahat ulaşılabilir, zürih'e iki saatten biraz daha az bir mesafededir.

    vaduz kasabası başkenti olup, schaan kasabası en büyük yerleşimidir.

    vaduz birkaç ana caddeden ibaret şirin bir kenttir. tüm müzeleri, parlamento, hükümet binası, katedral vs. staedtle adlı aynı caddede bulunur. tepesinde vaduz kalesi (schloss vaduz) adı verilen, prenslik ailesinin de ikamet ettiği şato bulunur. şatoya arabayla çıkılıp kenarda kalan kırmızı ev (rotes haus) adı verilen anıt da görülebilir. mitteldorf'da da birkaç şirin ev vardır.

    balzers kasabası tarafında yol kenarından da görülebilecek gutenberg kalesi bulunur.

    eh işte bu kadar.. çizgi film/masal kahramanı heidi'nin köyü de yakındır buraya (25 km) kadar; orayla birleştirilip bir tur yapılabilir.

  • hayvanlıkta sınır tanımadığımı gösteren paket.

    sabah işe diye evden çıktım gittim. işe gelince sabah haberleri niyetine sözlüğü açmamla birlikte bugün satışa çıkacağını unuttuğumu fark ettim.

    eşimi aradım. dedim durum bu. çocuğu komşunun birine bırak bim'e git. 2 aylık çocuğu sağa sola bıraktırıp eşimi bim'e gönderip star wars action figure paketi arattırdım sizin yüzünüzden. sizinde payınız var yani bunda. darth vader ve stormtrooper gelmiş sadece. onları da aldırdım. star wars'u sadece hafta sonlarında cnbce'de yayınlanan çizgi filmden bilen eşime bu ikiliyi anlatmam ise ayrı bir dizi film konusu.

    son olarak eve gidince whatsapp'tan resmini gönder, seni seviyorum diyip telefonu kapattım.

    kızımın resmini göndermiş. diyemedim ki darth vader'ı gönder. o kadar da hayvan değilim galiba.

  • şu haberde bahsi geçen konudur.

    --- spoiler ---

    kurban bayramı'nı istanbul'da geçiren cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, bayramın son günü sürpriz bir şekilde tarabya'daki huber köşkü'nden çıkarak üsküdar'a geçti. istanbul'da akşam saatlerinde etkili olmaya başlayan bayram trafiği erdoğan'ı da etkiledi.
    tarabya'dan, maslak üzerinden tem otoyolu'na çıkan erdoğan'ın konvoyu, türk telekom arena önündeki üst geçitten geçerek fatih sultan mehmet köprüsü'ne yöneldi. ancak köprü yönündeki trafik konvoyun geçişini etkiledi. emniyet şeridini kullanmak zorunda kalan erdoğan'ın konvoyu, köprünün girişinde de yaklaşık 30 saniye trafiğin açılmasını beklemek zorunda kaldı.

    --- spoiler ---

    şüphesiz ki milli iradeye yapılan saygısızlıkların başında gelmektedir.

  • kovulma değildir ama çok çirkin bir andır. adama teşekkür eder gönderirsin, reklam veya tanıtım girer sonra da o yokken haberini okursun. adab-ı muaşeretten bîhaber, doğru iletişim kurmayı beceremeyen iki kadın gördüm ben orada...