hesabın var mı? giriş yap

  • mehmet şimşek, ak saray'ın maliyetinin 1 milyar 370 milyon lira olduğunu açıkladı.

    erdoğan'ın makam uçağı tc-tur için de "satın alma bedeli ile toplam maliyeti 185 milyon dolardır" dedi.

    evet ak saray'a harcanan parayla neler yapılabilirdi?

    - bütçe açığının yüzde 7’si kapanırdı.
    - 40 kişilik 2740 yaşam odası yapılırdı.
    - 13 bin işsiz 12 yıl boyunca asgari ücretten maaş alarak istihdam edilebilirdi.
    - 1 günde 550 bin aracın geçtiği boğaz köprüsü’nden 391 milyon araç ücretsiz geçebilirdi.
    - 800 okul yapılırdı.
    - 400 yataklı 13 hastane yapılırdı.
    edit: imla

  • böyle şeyleri çok dert ediyorsa önce atalarının neden portekizce konuşmaya başladığını araştırması gerekmekte. sonra başkalarının meselesine karışsın.

  • yazıldı mı bilmiyorum da

    --- spoiler ---
    jon snow'un azor ahai olması ihtimali giderek güçleniyor.

    s6e10'un flashback'inde ned, kardeşi lyanna'nın yatağına oturmadan önce aşağıda öldürdüğü şövalye arthur dayne'in kılıcı olan the sword of the morning'i lyanna'nın baş ucuna koydu.

    arthur dayne'in kılıcı the sword of the morning rivayetlere göre gökten düşen bir yıldızın kalbinden dövülmüştür ve bu kılıcın bir diğer adı da dawn'dır (şafak). jon snow da gördüğümüz gibi bir nevi bu kılıcın durduğu yatağın altında doğarak dawn'da doğan gibi bir sıfata sahip olabilir.

    ikinci detay: azor ahai 'the one who was promised' olarak da biliniyor, eddard da kardeşi lyanna'ya bir şey hakkında söz verdi, 'ı promise' diyerek.

    ikisi de jon snow'un azor ahai olabileceği yönünde güçlü belirtiler.
    --- spoiler ---

    not: iki detayı da çeşitli forumları okuyarak buldum, bana ait değildirler.

  • - kaçış edebiyatı meselesine ne diyorsun? “kaçıştan kim korkar? tabii ki gardiyanlar.” sence nedir?
    + bu tabii son derece güzel bir cevaptır; düz aydınlanmacı kafalara da çok güzel oturur. ama yeterli değil, bu cevabı vermeli ama sonra üzerine de düşünmeliyiz. bu öyle bir kaçış olmalı ki, geriye dönüş yolu da açık olmalı.
    dönüp diğerlerini de kurtarmayı düşünebilmeliyim. yani eğer hapishaneden kaçıyorsam, yerine başka bir hapishaneye gitmemin pek manası yok. evet o dünyadan kaçtın ama hala özgür değilsin. fantezi evrenleri
    kendi hapishanelerini kuruyor zaten. bu yüzden fantezi edebiyatı yazarı olmak yetmez, okuru da olmak lazım. oyuncu olmak yetmez, oyun tasarlamak lazım. yani üzerinde düşünmeden 7/24 oyun oynamak bir özgürlük müdür? bir kaçış mıdır? hayır, tam tersine. bu sefer de klavyenin kölesi olmuş durumdasın. oyunu oynamak, oyun üzerine düşünmek, oyundan bilgi üretmek. bütün bunları yaptığın zaman anlamlı. hapishaneden kaçtıktan sonra ne yapacağım? hapishaneyi yıkmaya çalışacak mıyım? onu bir sosyal tesis haline getirmeyi başarabilecek miyim?

    (kaynak: http://www.oyungezer.com.tr/content/view/245/75)

  • daha önce başkası adına utanmıştım, lakin daha önce hiç bu kadar çok kişi adına aynı anda utanmamıştım.

  • - nerede bu kadın ya bir dakika durmuyor evde.
    + baba komşuya gitti ne yapsın akşama kadar evde mi oturacak?

    on dakika sonra;

    - bak hâlâ gelmedi! çayı bile kendimiz demliyoruz!
    + tamam baba tamam!

    tam çayı içecekken kapı anahtarla açılır ve anne içeri girer ve babam bombayı patlatır:

    - hanım ben de tam diyordum ki anneniz olmayınca çay bile içilmiyor bu evde nerede kaldın yahu?