hesabın var mı? giriş yap

  • kendisinin dediği gibi "ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir, ancak çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir.”
    eğitim için elinden geleni fazlasıyla yapmıştı. allah rahmet eylesin. bu ülkeye kattığın her şey için teşekkürler

  • bir arkadaşın kedisi var. eski sokak çocuğu, kocaman, siyah beyaz. adı da panda. tam bir ağır abi. istediği zaman dışarı çıkıp istediği zaman eve giriyor. arkadaşın nice ilaçlamalarla çözemediği fare problemine çare olmuş (ev eski bir muhitte eksi birinci kattaydı). bu yüzden panda'ya saygı büyük. zaten ancak saygı duyabiliyorsun, arkadaşın dediğine göre kendisini kırk yılda bir sevdiriyor.

    panda'nın ilginç bir özelliği var. eve gelen misafiri kontrol ediyor. ben eve geldiğimde panda yoktu. bir saat sonra falan pencereden bir tıkırtı duyduk, arkadaş pencereyi açtı. panda içeri atladı. sağa sola bakındıktan sonra beni fark etti. yavaş yavaş bana doğru geldi. önce ayaklarımı kokladı, sonra bir anda kucağıma atladı. o ara arkadaşım "sev biraz, seni kontrol ediyor." dedi. 10 dakika falan kucağımda durdu, sevdim. en sonunda kucağımda arka ayaklarının üstünde kalktı, ön patilerini omuzlarıma koydu, başını da çeneme sürttü. arkadaş "tamam, misafir olarak onay aldın." dedi. bunu sadece sevdiği kişilere yaparmış. sonra kucağımdan indi, suyundan içti, biraz daha takılıp pencereden çıktı gitti. bir daha da gelmedi.

    sevmeyen, korkan falan olursa sık sık kontrol etmeye geliyormuş ya da hiç gitmiyormuş. kedi "tamam, sen iyi bir çocuksun. ben şimdi gidiyorum, siz kardeş kardeş oynayın." dedi bana. vay anasını.

  • moda'da kaybolmak.

    otuz küsur yıldır istanbul'da yaşıyorum, 2005'ten beri de adresim kadıköy istanbul. gel gör ki halen bir barlar sokağını bile sorarak buluyorum. utandığımdan bir de başka şehirden gelmiş ayağına yatıyorum. "pardon buralarda bi reks sineması mı, feks sineması mı ne varmış?..." tipim elverse hepten bristol aksanıyla excuse me diye gireceğim oysa.

    işte bu kafada biriyken hepsi birbirine benzeyen dar moda sokaklarına girince zaten güdük olan oryantasyonum hepten kayboluyor, tekerlekteki hamster gibi anlamsızca dönüp duruyorum. al bak 6 yıl olmuş, daha kadıköy'e arabayla girip, bir şekil moda'da kaybolmadan insan gibi e5 çıkışını bulup eve dönebilmişliğim yok.
    - oo saat 11 olmuş ben kalkıyım
    - acelen ne erken saat
    - daha moda'da kaybolcam çok geçe kalınca etrafta yol sorcak adam kalmıyo...

  • görsel

    telefonumu yaklasik 5 yıldır kullanıyorum (iphone 6s) değiştirip yeni bir iphone 13 alayım dedim. yeni dediysem de bu ay çıkaracaklari modeli de sayarsak 2 alt modelini 2023 turkiyesinde kredi ile almaya çalışıyorum. neyse allahim bu ne?? 50 binin geri ödemesi 146 bin lira!! yani kabaca vergisiz fiyatı 25 bin lira olan bir telefona sahip olabilmek için 120 bin lira fazladan para vermem gerekiyor. buda böyle bir 2023 turkiyesi anımdır. yayında yapımda emeği geçen herkesin allah belasını versin ne diyeyim.

    edit: sevgili her boka muhalif arkadaşlar sizce konu burada 50 bine krediyle telefon alınması mi sadece? telefonu unut, gozum bozuk gozluk alacagim, çocuğum var okul alışverişi yapacagim, ev sahibi zoruyla evden çıkarılıyorum yeni eve gecmek için nakliye depozito vs parası ihtiyacı için çekecegim. liste uzar gider. konu gercekten telefon mu sence? 50 bin liraya nasil 146 bin geri ödeme olur konu bu!

  • ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).

    örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?

    bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.

    ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.

    tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.

  • kendi hayatı sonuçta ne düşündüğü umurum bile değil ama senin için onca uğraşan insanın emeğini ziyan ettin. bu insanlar senin yüzünden yarın öbür gün aynı motivasyonla benzer bir mağdura yardıma koşamayacak maalesef.

  • bunlar telefonla arayip abone olmam icin yalvardiklarinda fax numarama sozlesmeyi gonderin biz size 7 is gunu icinde donus yapacagiz diyorum.

    edit: soran arkadaslara toplu cevap vermek istedim, tekrar aramiyorlar ancak ararlarsa kurumunuzdan fax ulasmamis diyecegim.

    edit2: fax ulasmadi bilgisini vermeden once 15 dk hatta beklet onerileri geliyor.

    edit3: vay arkadas debe'ye girmisiz. sevgili eksisozluk calisanlarina entry'mi debe'ye sectikleri icin tesekkur ederim. zira artik herkes biliyor ki debe'deki entry'ler keyfe keder seciliyor. cikar beni debe'den sayın dürüm.

  • "fiş alabilr miyim?" dediğinizde
    " al amk al memleketi sen kurtaracan al" bakışı atan esnaftır.