hesabın var mı? giriş yap

  • şöyle de bir vecizenin sahibidir:

    " çok satanları yargılayacaksak tanrıdan başlayalım. dört kitabı var ve müthiş bir grafik çiziyor."

  • rte tarafından açıklanan yeni yapılan cumhurbaşkanlığı sarayı'nın odası sayısı. teşekkürler rte. 1000 diyenler nerede ? hani 1000'di ? gördünüz mü 1150. yani daha şahane. daha ileri hedeflere taşıyacak bir sayı.
    keşke 3 bin olsaydı.
    daha çok övünürdük.

    (bkz: akıl fikir yetmezliği)

    edit : lan ben bunu gazete görüp başlığı açmıştım, şimdi videoyu izledim, 1150 küsür odası var deyince alkışlıyorlar gençler.

    lan bu nasıl bir sendromdur arkadaş. olm yoksa bizde mi hata var lan ? yakında hepimizi buna inandıracaklar. bizde bir gariplik var diyeceğiz gibi geliyor. tuzak olabilir.

  • boston şeker pekmezi seli

    15 ocak 1919 günü boston, massachusetts'te, polis memuru frank mcmanus öğle saatlerinde görevi başındayken bir çağrı aldı. birkaç dakika sonra semt polis istasyonunun kendisinden beklediği günlük raporunu bildirmek üzereydi ki alışılmadık bir gürültüyle irkildi. semt istasyonunu çarçabuk geri aradı ve anonsunu geçti: "hemen tüm kurtarma araç ve personelini buraya sevk edin! commercial sokağı'ndan bir pekmez dalgası iniyor!.."

    dakikalar sonra aniden duyulan gök gürültüsüne benzer çatlama sesinin sokakta yankılanmasının arkasından, devasa tankın içerisindeki şeker pekmezi şehrin sokaklarına doğru akmaya başlamıştı. pat. patlayan tank, küçük bir tank değildi. tankın çapı otuz metre, yüksekliği ise on beş metreyi buluyordu. dökme demirden yapılmıştı ve kapasitesi 2.2-2.5 milyon(7,5 milyon litreden fazla) galon civarındaydı. yarılan tanktan sokağa akan pekmez dalgası, beş metreden fazla yükseklikteydi ve tankın çevresindeki bölgede saatte elli beş kilometre hızla ilerliyordu. bu dalgadan kaçabilmek mümkün değildi. her şey bir anda olup bitmişti ve önüne çıkan her şey bu şeker pekmezi selinin içine batıyordu. yaşanan felaket sonucu 21 kişi yaşamını yitirdi, 150 kişi de yaralandı. ölenlerin bazıları pekmezin içinde boğuldu, bazıları ise massachusetts körfezi'ne doğru sürüklendiler.

    yaşamını kaybedenlerin yarısı felaketin yaşandığı gün hayatlarını yitirirlerken; diğer yarısı ise ilerleyen günlerde, ağır yaraları ve enfeksiyonları nedeniyle kurtarılamadılar. tankın patlamasıyla oluşan basınç ve pekmez dalgası, çevredeki binalara, evlere ve dükkanlara da zarar verdi. tankın bir parçasının kolonları devirmesi nedeniyle üzerinden tren geçen bir köprü de kısmen yıkıldı.

    sel durduktan sonra ise kurtarma ve temizlik çalışması başlatıldı. yaralılar ekipler tarafından çıkarıldı. at arabaları bile pekmeze saplanıp kalmışlardı. onları oldukları yerden çıkarmak mümkün olmayınca atları vurmak zorunda kaldılar. yangın musluklarından gelen tazyikli su bile pekmezi temizlemeye yetmeyince şehre körfezden taşınan deniz suyu püskürtüldü. şehrin sokaklarını, sinemalarını, işyerlerini, otomobillerini ve evlerini şeker pekmezinden tamamen arındırmak altı aydan fazla sürdü. sokaklar, caddeler bu süre boyunca hep kahverengi kaldı. sonraki otuz yıl boyunca da sokaklardan ve kaldırım taşlarının arasından şeker pekmezi çıktığına dair haberlerle karşılaşıldı. felaketten sonraki her sıcak yaz gününde halk sokakların hala şeker pekmezi koktuğunu söylüyordu.

    uzmanlara göre pekmez seline kapılan insanların kurtulma olasılığı yoktu. su moleküllerinden 5-10 bin kat daha yapışkan olan pekmezin içerisinde, yüzme bilenlerin bile yüzebilmeleri mümkün değildi.

    felaketin arka planında iki ayrı sebep bulundu. bunların ilki, tankın 13 temmuz'da tam kapasiteyle(aşırı) doldurulmasıydı. fermantasyon sırasındaki karbondioksit artığı da, tankın içindeki basıncın artmasına ve patlamaya neden olmuştu.

    ikinci nedense hava şartlarındaki ani değişiklikle ilgiliydi. bir önceki gün hava yalnızca iki dereceyken kaza günü mevsim normallerinin üstüne çıkarak kırk dereceye yaklaşmıştı. birçok kişi bu ani değişim sonucunda şeker pekmezinin genleşmesiyle tankın aşırı basınca maruz kaldığını düşünüyordu. tankın sahibi the united states industrial alcohol co'nun teorisi ise bambaşkaydı. mahkemeleri uzun yıllar meşgul eden dava sürecinde şirket, tankın patlamasının bir sabotaj sonucu gerçekleştiğini iddia ediyor ve kesinlikle sorumluluk kabul etmiyordu.

    şirketin bu iddiasını destekleyecek hiçbir kanıt bulunmadığından mahkeme 1925 yılında kazanın sadece yapısal dayanıksızlıktan kaynaklandığına karar verdi. içki fabrikası yaklaşık bir milyon dolar para cezası ödemeye mahkum edildi.

    kaynak: bütün dünya, sayı:2014/12, sayfa:92.

    *

  • anayasal hak olmasına rağmen başaramayacağımız şey. düşün işte hakkın olmasına rağmen kapıda önünü kesip içeri almayacaklar. "burası işletmenin kardeş" diyecekler. istediğin kadar durumu anlat "burası işletmenin"den öteye gitmeyecek konu.

    jandarma ya da polisi aradığında normalde işin çözülmesi gerekecek ama öyle de olmayacak. çünkü polis işini yapmayacak. "10 lira için ne ayak yapıyorsun kardeşim" diye bir de seni suçlu çıkartacak. değil 10 isterse 1 lira olsun, bu senin hakkın ama kafalar çok başka.

    özetle; her alanda olduğu gibi burada da güçlü hakkı olmayan şeyleri senden benden alacak, seni koruması gerekenler de s*kine takmayacak. o iş yaş.

  • exxene üye olanları aptal ve gerizekalı olarak niteleyen ekşiciler, leyla ile mecnun hatırına üye olmaya başlamışlar. bir de utanmadan "bu dizinin hatırına" vs. yazıyorlar. peki normal vatandaşın da sevdiği diziler, yarışmalar, komedyenler hatırına exxene üye olma hakkı yok muydu? sadece konu siz ve zevkleriniz olunca mı bir şeye para vermek değerli ve anlamlı oluyor?

    klasik ekşici iki yüzlülüğü. yarın da başlarlar exxeni övmeye, zira verdikleri 4.99 tl'yi izah etmeleri gerekir.

  • büyük bardaklara kafasını sokup o suyu mutlaka içtiğini fark etmemden sonra suyumu uzun termos tipi bardaklara koymaya başlamıştım ki kedim olacak dümbüğü geçenlerde patisini içine sokmuş ıslatıp ıslatıp yalar, saçlarını falan düzeltirken yakaladım. kim bilir kaç zamandır ben onun kaşla göz arası abdestlendiği suları içiyorum. :( eşek sıpası.

  • ilk kez rus psikolog bluma zeigarnik tarafından "yarım kalmış, kesintiye uğramış işler tamamlanmışlardan daha kolay ve net hatırlanır" denilerek dillendirilen, bitmemiş ilişkilerimizi neden sürekli hatırladığımızı, yarım kalan aşklarımızı neden unutamadığımızı, üçüncü gününde eve geri dönmek zorunda kaldığımız tatillerin neden daha çekici gözüktüğünü nedenselleştirir etki.