ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
1.85 boyunda gömlek giyen esmer erkek çekiciliği
mehmet demirkol
-
spor servisi'nde fatih terim'e güzel gönderme yapmıştır.
"bu maça gidenler seyirci olarak gidiyor taraftar olarak değil. adam para ödüyor oraya gidiyor. müşteri o. beğendiğini alkışlar, beğenmediğini yuhalar. ben de yuhalarım. kazakistan maçına da gitmem. çünkü futbol oynamıyorsunuz. bu askerlik değil. askerlik olsa tamam. sen burda 3-5 milyon kazanıyorsun..."
uğur meleke ile birlikte sözlerine riayet edilmesi, değer verilmesi gereken spor yazarı.*
meb'in ders müfredatını inanç temelli değiştirmesi
-
uzun vadede cok buyuk hasarlara yol acacak bir donum noktasi. acik acik geri gitmeyi tercih etmek. boyle seylerin turkiye'de olmasi cok aci ve uzucu. gelecegini karartiyorlar ulkenin.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
laptop'un pili biterken "fişe takın ya da başka bir güç kaynağı bulun" diyen windows! başka güç kaynağı ne lan? icat mı yapıcaz !
young frankenstein
-
sırf igor karakteri için bile izlenebilecek muhteşem film. orjinal filmin atmosferini (dekor vesaire) büyük ölçüde korudukları için de ayrıca saygıyı hak ediyor bu film. gülmemek için kasmaz iseniz bol bol güleceğiniz komik ve eğlenceli mel brooks şaheseri.
murat göğebakan
-
biat ettiği kültürün efsane olmaya aday bir sözü vardır kendisine layık gördüğüm;
ölmüştür geçmiştir.
cem uzan'ın ultra lüks anısı
-
-anı- 9:25
2000-2001 yılbaşı... yani 2000.. yılının aralık ayı falan....
asdasda teknedeyim... karayiplerde... mustik adasının açıklarındayım...
işte.... eşim.. çoluğum çocuğum...
allah rahmet eylesin bizim cem şaşmaz...
eşi...
1-2 tane daha misafirim.... teknedeyiz....
adasf öğleden sonrası yılbaşından 1-2 gün önce....
işte yeni demir atmışız ..... işte orda duruyoruz falan....
aradan bi yarım saat bi saat geçti birisi bağırıyor denizden,
ceeeeeeem
ceeeeeeem, cıkk
karayiplerin ortasında....
birisi cem diye bağırıyor, bizim teknenin arkasından....
dedik kim bu huaadasd falan çıktım baktım bi baktım cem boyner.
aaa napıyon falan gel bilmem ne....
.
.
.
edit: bu videoyu 2 sene kadar önce şuan hayatta olmayan çok sevdiğim bir kardeşim atmıştı. "kanka millette ne anılar var ben cümleye maksimum 'beşiktaşta arkadaşlarla' diye başlıyabiliyorum, adam okyanusun ortasından koordinat veriyo" diye anlatıp gevrek gevrek gülerek anlatmıştı. videoyu keşfetme hikayesi de youtube'da eski golcülerin gollerini izlerken jardel'in gollerine gelmiş, jardel'den aklına cem uzan gelince oturmuş bi saat cem uzan röportajlarını izlemiş. arada bu sahneyi görünce de müzmin fakir arkadaşı ben gelmişim aklına, benimle paylaşmak istemiş :) bunları bize niye anlattın diye sorarsanız eğer; siz bu entariye her oy verdiğinizde güzel kardeşim aklıma geliyo yâd etmiş oluyorum. hepinizi seviyorum ama onu daha çok seviyodum...
wikileaks ingilizcesi
-
lost'u altyazısız izleyen türk gençliğinin kendini kanıtlamak için uzun zamandır beklediği fırsattır.
tourette sendromu
-
çocuklarda görülebilecek olan devamlı olarak başını sallama
veya saçlarını arkaya alma, devamlı olarak burnunu çekme, kuş sesleri gibi
sesler çıkarma gibi garip hareketler aslında turet sendromu denilen bir hastalık
için başlıca belirtiler olabilir. beyindeki bu bozukluk nedeniyle bedensel
hareketlerde düzensizlik olur. turet sendromu; binlerce kişiyi etkilemektedir.
hastalar bazı hereketleri tekrar tekrar yapmakta ve kendi kontrolleri dışında
birtakım sesler çıkarmaktadırlar.
belirtileri nelerdir ?
tekrarlanan hareketlerin bazılarına “tik” denir. gözleri
kırpıştırmak, omuz silkmek, baş sallamak, yüzün seyirmesi ve devamlı tekrarlanan
bedensel hareketler bunlara örnek olarak gösterilebilir. turet sendromu
hastaları bazen başkalarının yaptığı hareketleri de devamlı tekrarlayıp
dururlar, hastaların çıkardıkları sesler arasında burun çekmek, kuru kuru
öksürerek boğazı temizlemek, öksürmek, hırıldamak bağırmak ve haykırmak gibi
sesler sayılabilir. bazı hastalar ise gerek kendi söyledikleri gerekse
başkalarının söylediği bazı sözcükleri devamlı olarak tekrar ederler. hatta
kasıtlı olmayarak bazı ayıp ve karşısındakini küçültücü sözleri de devamlı
olarak kullanırlar.
hastaların karşılaştığı zorluklar nelerdir ?
turet sendromu gerek hastalar gerekse aileleri için çok üzüntü verici
bir hastalıktır. işin kötüsü halk arasında genellikle bu hastalığın ne olduğu
pek bilinmediğinden hastalara akıl hastası veya terbiyesiz kişiler gözü ile
bakılır. tabii hastalar ne terbiyesiz kişilerdir ne de akıllarından zorları
vardır. turet sendromu olan bazı kişiler kendilerine uyuşturucu kullanan kişi
gözüyle bakıldığından film seyretmeye gittikleri sinemalardan ve yemek yemeye
gittikleri restoranlardan atılmaktadır. turet sendromu hastaları tiklerini ve
sözlerini kontrol elmeye çalıştıkça iş daha da kötüleşmektedir. hastalar için
gündelik basit işleri bile yapmak zordur, turet sendromu hastası olan bazı
çocuklar okulda öğretmenleri tarafından yaramaz ve huzur bozucu çocuklar olarak
bilinmektedir. bu nedenle öğretmenlerin ve okul danışmanlarının bu konuda daha
uyanık olmaları için eğitilmeleri gereklidir. bununla birlikte, bazı aileler
turet sendromlu çocuklarını durumlarından endişe ettikleri ve yardım için nereye
başvuracaklarını bilmedikleri için etraftan kaçırıp saklamaktadır.
tedavi edilebilir mi ?
bugüne kadar turet sendromu’nun tedavisi bulunmuş değildir. bazı
hastaların durumları ilaçlarla kontrol altına alınarak normal bir yaşam
sürmeleri mümkün olmaktadır. hastaların devamlı yaptıkları hareketler ve
çıkardıkları sesler genellikle stres ve heyecanlanma gibi duygulara bir tepki
olarak görüldüğünden stres kontrolü ve gevşeme egzersizleri yararlı
olabilmektedir.
kaynak: http://www.webhatti.com/…164513-turet-sendromu.html
türk kızı
-
aşağıdaki hikayenin kahramanıdır. kuzenin başından geçmiştir.
kuzen, aynı firmada çalışan bir türk kızı ile tanışır. emailler ile muhabbet ilerler, iş aralarında görüşülür filan ve kuzen de adım atar ve bu arkadaşı bir kahve içmeye dışarı davet eder haklı olarak. neyse gel zaman git zaman kızdan ses seda kesilir. kuzen olayın üzerinde durmaz "demek ki, kız bu kahve olayına soğuk bakıyor ki cevap dönmedi" der ve olayı kapatır ( ki türk kızının aptal davranışı burda görülüyor. ulan en azından hayır diye bir cevap ver di mi? yok türk kızı buna tenezzül etmez tabi. )
aradan bir hafta on gün geçer ve kuzenin pek sevmediği ukala bir iş arkadaşı laf arasında şöyle der: " abdurrahman sen de sahipli kıza yazıyomuşsun. ayıp!" kuzen anlamaz. ne alaka sevgilisi olan kıza yazıyosun demek? hem de böyle yavşak bir herif bunu diyorsa...
sonradan olay anlaşılır: kuzen kahve teklifini yaptıktan sonra, türk kızımız bu durumu hemen sevgilisine yetiştirir. sevgili kişi de kuzenin iş arkadaşına söyleyerek kuzene bunu iletmesini söyler.
işte burdaki kıza türk kızı diyoruz. bir maille bu kahve teklifini reddetmek varken, olayı sevgilisine ordan da yavşak iş arkadaşına aktarma beceresini ancak bunlar gösterebilir.. ve işin daha ilgnci de tüm bunlar bittikten sonra kuzene hiçbişe olmamış gibi bir mail gelir "abdurrahman naber :)"
the thirteenth floor
-
1999 yapimi bir film. simulacra and simulation adli eseri temel alinarak yazilan senaryo. tanrinin gunahlari, varligin anlami uzerine uzun uzun dusuncelere dalmaniza yol acabilir. yapim yilinin the matrix ile ayni olmasi ve the matrixte secilmis kisinin* disketlerini sakladigi kitabin adinin simulacra and simulations olmasida gozonunde bulundurulmasi gereken unsurlar.