hesabın var mı? giriş yap

  • koyu bir galatayasaraylıyım, bütün hafta kendimi bu maça hazırladım, yeri geldi fenerbahçeli arkadaşlarıma takıldım, yeri geldi bu maç için iddiaya girdim ama bu arapların bir kez daha yaptığı kahpelikten sonra, maçmış kupaymış zerre umrumda değil.

    helal olsun sana fenerbahçe helal olsun sana galatasaray.
    helal olsun size atatürk'ün evlatları.
    aramız bozuk olabilir ama kanımız bozuk değil.

    atatürk bu ülkenin birleştirici gücüdür, selam olsun atatürkçü fenerbahçeli kardeşlerime, selam olsun atatürkçü galatasaraylı kardeşlerime.

    artık maçın türkiyede oynanmasına bile gerek yok, bir yarısı galatasarayın bir yarısı fenerbahçenin olsun.

  • ak parti’nin bugün hala iktidar olmasını sağlayan iki olaydan biridir. diğer için (bkz: nurettin sozen).

    1999 yılı türkiye’de üretimin durmaya yaklaştığı ,likidite problemlerin yaşandığı, krizin ayak seslerinin duyulduğu bir yıldı. 2001 yılında çıkan kriz aslında bu yıl çıksa daha uygun olabilirdi. krizin çıkış tarihinin ertelenmesinin en büyük sebebi , türkiye’nin başına gelen en büyük felaketlerden biri olan 17 ağustos depremi dersek abartmış olmayız. bu büyük depremle birlikte ülkeye her yerden yardım yağmış, çeşitli isimlerde vergiler konmuş ve insanlar can derdinde oldukları için bu konan vergilere, bir iki cılız ses dışında kimsenin itirazı olmamıştır. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.belgenet.com/eko/dvergi_01.html) . bu gelen yardımlar ve konan ek vergiler ile krizin çıkması bir buçuk yıl ertelense de sonuç değişmemiş ve cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizi yaşanmıştır.

    1999 yılı aynı zamanda türkiye de yapısal değişikliklerinde yapılmaya başlandığı yıl olmuştur. aslında bülent ecevit başkanlığındaki hükümetler (56.ve 57. hükümetler) başlarda çok başarılı bir dönem geçirmişlerdi. üç farklı siyasal görüşü temsil eden yani sosyal demokrat (dsp), liberal merkez(anap), milliyetçi sağ(mhp ) bir potada eritilmiş uyumlu bir hükümet görünümündeydi. abdullah öcalan yakalanmış, pkk sınır dışına çekilmiş, deprem yaraları çok hızlı sarılmış, ab türkiye’nin adaylığı ilan olunmuş, yıllardır mücadele edilen enflasyon düşmeye başlamış, türkiye’nin kredi notu arttırılmıştı. devletin üzerinde yıllardır yük olan kitlerin özelleştirilmesine başlanmış, sosyal güvenlik sisteminde reformlar başlamış, işsizlik sigortası yürürlüğe girmişti. bülent ecevit otuz yıllık hayalim dediği köy-kent projesini ordu ili mesudiye ilçesinde başlatmıştı. bakü-tiflis-ceyhan boru hattı imzalanmıştı. liradan altı sıfır atılması konuşulur hale gelmişti. devletin kontrolünü kaybettiği hapishaneler çok tartışılan bir operasyonla olsa da tekrar devlet kontrolüne geçmişti. içişleri bakanı saadettin tantan yolsuzlukların ve karanlık olayların üzerine gitmeye başlamıştı. (bkz: beyaz enerji operasyonu), (bkz: balina operasyonu),(bkz: mavi akım).hatta bu dönemde uğur mumcu cinayeti ile ilgili olarak 9 kişi tutuklanmıştı. ancak bu güzel gidiş birden bozulmuştu. her zaman olduğu gibi türkiye biraz düzelmeye başladığında karanlık güçler devreye girmiş ve hükümetin en başarılı bakanlarından biri olan saadettin tantan görevden alınmış. diyarbakır emniyet müdürü öldürülmüştü. ülkenin bu hızla değişmesine birileri izin vermiyordu.

    ve krizin ayak sesleri …

    1994 yılında bankalar kanunun , anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesi ile 5 yıl boyunca bankalar kanun olmadan yönetilmiştir. yada yönetilememiştir. ayrıntılı bilgi için (bkz: http://www.anayasa.gov.tr/…id=1180&content=bankalar) ve iptal ile ilgili olarak maliye eski bakanı ve bddk eski başkanı zekeriya temizel’in beyanları (bkz: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/10313881.asp). bu beş yıllık dönemin sonunda hükümet büyük bir risk alarak. bir çok bankaya el koymuş, ülkenin yıllardı kanını emdiği düşünülen bir çok banka patronuna hapis cezası verilmişti. uzun yıllardır çok kötü yönetilen bir ülkenin bir anda düzelmesi , rayına sokulması hiç de kolay olmuyordu. yapılan bir çok anayasal değişiklik büyük lobiler nedeniyle başarısızlığa uğruyordu. hükümetin bir bakanı bir yolsuzluk dosyasını ortaya çıkarırken , bu dosyanın bir ucu kendi partili millet vekiline hata genel başkanına dokunuyordu. bu dönem de söylenen 90-2000 yılları arasını en güzel anlatan söz “at izi it izine karışmış” denebilir.

    yılların birikimi olan sorunlar 57.hükümetin başına kalmış. hükümet peş peşe bankalara el koyarken piyasada kalan bankalar hükümetin altını oymakla meşguldüler. yıllardır at koşturdukları piyasa artık kontrol altına alınıyor ,servetlerine servet kattıkları o tatlı karları engellenmeye çalışılıyordu. bu durumda piyasanın büyük oyuncuları (isimlerini tekrar zikretmeye gerek yok önceki entrylerde defalarca yazılmış). birleşerek önce demirbank’ı yok ettiler. daha sonra büyük krizde ülkenin parasını çalarak halkının cebindeki parasının yarısını yok ettiler.

    ve kriz ….

    19 şubat günü yapılan mgk toplantısı sonrası türkiye daha önce hiç karşılamadığı bir olaya şahit olmuştu. ülkenin başbakanı ve cumhurbaşkanı toplantıda kavga etmiş. cumhurbaşkanı anayasa kitapçığını masaya fırlatmış ve başbakan toplantıyı terk ederek bütün televizyonlara canlı yayında olayı anlatmıştı. ülkede derin bir siyasi kriz başlamıştı. hem de ertesi gün yani 20 şubat günü yapılacak borçlanma ihalesinin öncesinde. bütün ekonomi politikaları iflas etmiş. özel bankalar piyasadan dövizleri çekmiş ihalede talep beklenin altına kalmıştı. ertesi gün yani 21 şubat 2001 de piyasalar açıldığı gibi borsa dip yapmış, döviz fiyatları ikiye katlanmış, ülke ekonomik olarak iflas etmiş, bir çok şirket batmış, milyonlarca insan işsiz kalmıştı. hükümet krizi yönetememiş , özel bankalar devlete yardım etmemiş, patronların ve batı devletlerinin hükümetten intikam alma günü gelmişti.

    kriz nedeniyle türkiye artık kapitalist batı devletlerinin kontrolüne girmiş yıllardır türkiye den istedikleri ama türkiye’nin kabul etmediği her şeyi kabul ettirmişlerdir. imf’den gelecek 20 milyar dolar karşılığında türkiye uzun yıllar altından kalkamayacağı taahhütleri vermek zorunda bırakılmıştır. türkiye krizden çıksa da verdikleri taahhütleri yerine getirmek zorunda kaldığı bu anlaşmalardan örnek vermek gerekirse… imf’ye verilen niyet mektubundan (dayatılan dersek daha doğru olur )bir paragraf. “2001 yılının kalan kısmında atılacak adımlar, türk telekom, tüpraş (petrol rafinerisi), türk havayolları (thy), erdemir (çelik), tekel (tütün ve alkollü içecekler), şeker (sugar) ve elektrik enerjisi üretimi (teaş) ve elektrik dağıtımı (tedaş) şirketleri de dahil olmak üzere önemli kamu teşebbüslerinin çoğunluk hisselerinin özelleştirilmesi için gerekli hazırlık işlerinin tamamlanmasına odaklanacak” . bu niyet mektubun ayrıntılarını okumak isteyenler için bkz: http://www.belgenet.com/eko/mektup_030501a.html

    bu kriz sonrasında halk , yaşadıklarına tepki olarak hükümeti oluşturan bütün partileri meclis dışına bırakmış. denenmemişi deneyerek kriz döneminde kurulmuş bir partiyi (akp) hem de tek başına iktidara taşımış, yine muhalefete de kriz döneminde meclis de olmayan chp’yi tekrar meclise göndermiştir.

    yaşanılan her şeyin bir sebebi vardı. yaşadığımız ve yaşayacağımız her şeyinde bir sebebi olduğunu hatırlatmak istedim.

  • tam olarak; rusya'nın türkiye'den tarım ürünleri, sebze ve meyve ithalatını yasaklaması.

    30 kasım 2015 tarihinde rusya başbakan yardımcısının açıkladığı yasaklamadır. tıkla.

    dönen tavuk etlerinin, yolu kesilen tırların, alınmayan meyve sebzenin acısını ilerleyen günlerde daha da derinden hissedeceğiz. biz mandalina yetiştiricisiyiz, ürünümüzü uçak olayından 3 gün önce sattık, çeklerimizi aldık. uçak düşünce yüreğimiz ağzımıza geldi çünkü tüccar bu malı rusya'ya satıyor. telefonla görüştük, bir şekilde romanya'ya satabileceklerini ama bundan sonra mal almayı durdurduklarını söylediler.

    aynı tüccarla bu hafta pazarlığa oturacak çiftçilerin görüşmeleri iptal oldu, mal ellerinde. romanya'ya satabiliriz diye 95 kuruşluk mala 60 kuruş fiyat veren tüccarlar dolanmaya başladı. hemen hepsinin narenciye satılınca ödemek üzere vadesi ayarlanmış banka kredileri var.

    güney komşularımızla ilişkilerimiz bitince o yöne ihracat büyük darbe almıştı zaten. ırak`a olan turunçgil ihracatımız 2013 yılında %22,3 oranında azalmış ve 236 milyon dolardan 183 milyon dolara gerilemişti.
    ziraat odası'nın raporuna göre 2013 yılı itibarıyla %4`lük bir artış kaydederek 933 milyon dolara ulaşan turunçgil ihracatımız içerisinde rusya federasyonu 297 milyon dolar ile ilk sırada yer almakta ve sektörün vazgeçilmez pazarı olma niteliğini sürdürmekte idi.

    sadece antalya değil, adana, mersin, ve hatay'ın kaliteli malı rusya'ya gidiyordu.

    ortadoğu pazarı kapandı, büyük alıcı rusya kapandı, bu kadar malı 2016'da çiftçi satamayacak, kredisini, borcunu ödeyemeyecek.

    neden?

    edıt:

    takip eden entrilerde bir kaç nokta tekrar tekrar vurgulanmış. bakalım;

    1. bu sene meyveyi ucuza yeriz, güzelini yeriz.

    hayır yiyemezsiniz.

    bu sene malını satıp, borcunu ödeyemeyen üretici bankadan da önce veresiye mal aldığı ziraii ilaç bayi ve gübrecinin parasını ödemez. ilaçcı, gübreci de kendi borcunu ödeyemez bankaya. veresiyeyi azaltır, birikmiş alacağını almak üzere diğer üreticilerin üstüne yürür. domnio taşı gibi hepsi devrilir. kriz dediğin budur zaten. bunlar hep gelecek üretimleri etkiler.

    daha da önemlisi, üretici malını kaçtan verirse versin, sizin ödeyeceğiniz parayı kabzımal, tüccar belirler. aradaki fark kabzımalın, halcinin lehine artar. sen yine aynı paraya yersin.

    bu arada, o ince kabuklu, sulu, lezzetli malı yine sana yedirmeyecek tüccarlar, doğu avrupa bağlantılarını kuracaklar yavaş yavaş, üzerine ekleyip rusya’ya satacaklar. sen yine kalın kabuklu, susuz, lifli mandalinayı yiyeceksin.

    2. yıllarca yerli tüketiciye geçirdiniz.

    hayır geçirmedik. sizin 3-4-5 liraya yediğiniz mandalinanın bahçeden satış fiyatı 55-65 kuruştur. sizin yazın 7-8 tl’ye yediğiniz limonun bahçe satış fiyatı 50-70 kuruştur. aradaki fark kabzımal mafyası, dağıtıcı ve marketlere gider.

    3. akp’ye oy verdiniz, daha beter olun.

    en haklı olduğunuz konu bu ama bildiğim kadarıyla medeniyetin beşiği iç anadolu’da mandalina yetişmiyor, mandalina üreticisi illerimiz adana, antalya, mersin ve hatay. şu son seçime kadar akp’nin alamadığı, akp’ye en zor teslim olan kırmızı boyalı iller buralar değil mi?

    edit 2: bu da seracı gözünden. #56617615

    debe editi: türk üreticisinin derdiyle dertlendiğiniz için teşekkür ederim. bu başlık sayesinde ülkemizdeki en adi, en şerefsiz, en haysiyetsiz 3. grubun, doktorlar ve öğretmenlerden sonra, mandalina üreticileri olduğunu da anlamış olduk.

  • ne diyorsun olm sen?
    idam ile kimler asıldı bu ülkede biliyor musun?
    gencecik insanlar. zamanın diktasına karşı geliyorlar diye. hiç pahasına.
    bu ülkede adalet kanunlara göre uygulanıyor mu?
    nasıl bir arzu bu?
    böyle bir gücü birilerine vermek embesillikten başka birşey değildir.
    her hükümet yargıyı ele geçirmeyi başarmış bu coğrafyada. sen ne olsun istiyorsun?

  • kel, kısa boylu, deli gibi koşturan, dengesizce topa dalan, terden üstünde tek bir kuru nokta kalmayan, kırmızı suratlı, sırıtkan bir tip. her maçta vardır. eğer bizim maçlarda yok hiç görmedim lan diyorsanız o tip sizsinizdir.

  • -haftasonu naapıyosun?
    -hiç işte standart sana geliyorum
    -peki ben naapıyorum?
    -bilmiyorum hiç evde olmuyosun

  • zil çalmış, hoca sınıfa girmiştir, arkadaş geç de olsa sınıfa dalar...
    -nerdesin olm sen?
    -şeyy hocam tuvaletteydim
    -zili duymadın mı be!
    -duydum hocam
    -eee nie gelmiyosun kaç saat oldu bıdıbıdı
    -e hocam yarım mı bıraksaydım!
    -!?**?!*

  • bunu yapan öğrencilerin bir türü de sınav kağıdını asistanın okuduğunu bilmeden asistanı hocaya şikayet edenidir. şöyle ki, sınav kağıdına yanıtı yazdıktan sonra yanlış yazdığından emin olarak "hocam asistanınız ırt zırt bu konuyu böyle anlattığı için bunu yazdım. umarım doğrudur"
    yanlış güzelim. zira asistan da ne anlattığını çok iyi bilmektedir.