ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
behzat ç.
-
yazıldı mı bilmem ama;
detaya gel detayaaa.... behzat ç. akşam sızar. sabah telefon sesiyle uyanır. sürünerek kalkar, telefonla konuşur, kapatır. işte detay: ayağa kalkınca, akşamdan açık kalan lambaları kapatır!!! breh breh breh... behzat ç. böyle bir dizidir.
4 mayıs 1996 anneme yazdığım mektup
-
evde eski bir kitabın arasından düşen mektuptur. gece gece efsane yarmıştır hakkaten. okuma yazmayı söktüğüm yıllar çalışan anne-babanın çocuğu olarak onlara notlar mektuplar yazardım. neden yazdım bunu, olay ne, nolmuş hatırlamıyorum ama çocukluğumu sevesim geldi yeminle sözlük.
http://i.hizliresim.com/vvddmj.jpg
sevilen şiirin en vurucu cümlesi
-
''ne ben sezarım,
ne de sen brütüssün...
ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
artık seninle biz,
düşman bile değiliz..''
(bkz: nazım hikmet ran) (bkz: sen)
berat albayrak'ın dışişleri bakanlığına geçmesi
öğretmenlik ücretle yapılacak bir görev değildir
-
bu bakış açısı ile imamlık ücretle yapılacak bir görev mi? diye sormak istediğim açıklama.
annenin çöp diye attığı bazı muhteşem eşyalar
-
küçükken uzaylılarla ilgili ne bulursam okur, kütüphanelere gider araştırmalar yapar, ilgili gazete küpürlerini, yazıları ve fotoğrafları hepsini tek bir dosyada toplardım. bir sabah uyandığımda çekmecemde dosyamın olmadığını gördüm. evin altını üstüne getirdim ama yoktu. dosya kayıptı. yıllarca dosyanın uzaylılar tarafından fark edilip kaçırıldığını düşündüm. bundan ötürü hiç üzülmedim, hep gurur duydum. bu olaydan 12-13 yıl sonra ise annem, "ben o dosyayı çöpe attım çünkü kafayı yiyiyosun sanmıştık" dedi. tüm büyüyü bozdu. madem çöpe attın bunu bana neden söylüyosun anne? yıllarca ben bunun hayaliyle yaşadım. hayali bile güzeldi uzaylıların ben uyurken odama ışınlanıp "cixuavicuw..xceiviciuw.." sesler eşliğinde çekmecemi açıp, dosyamı alıp, bana dokunmadan gitmeleri. çünkü bu, bana verdikleri değeri gösteriyordu. meğer dosyam o gün geceyi başka bir galakside değil, ümraniye çöplüğünde geçirmiş...resmen hayal kırıklığı bu. demek bir çocuğun o yaşlarda uzaylılarla ilgilenmesi kafayı yeme göstergesi? kedileri ıslatıp havaya atsaydım, arkadaşlarımın sokak ortasında donlarını indirseydim, bakkala seslenip uzaktan nah çekseydim ve hiçbir gereği yokken zillere basıp kaçsaydım kafayı yemiş olmayacaktım öyle mi?
bartın üniversitesi tanıtım videosu
-
boklayın boklayın, durmayın efendiler.
ben destekliyorum, hele ingilizce çekmelerini de alkışlıyorum.
insanları, aksanlı konuşuyolar diye aşağılaya aşağılaya ingilizce konuşmaktan korkutuyorsunuz, cesaretlerini kırıyorsunuz.
herkes native speaker gibi konuşmuyor sonuç itibariyle; gidin hindistandaki bir üniversitenin rektörüne bu videoyu çektirin, bildiğin aynı anlaşılırlıkta bir konuşma olacaktır.
daha güzel çekilebilirdi evet, ama saçma sapan fetva videosu çeken rektörlerden bin kat daha iyidir.
bir otelde 7 gün boyunca kalmayı tatil sanmak
-
44 senelik ömrümde tatil denen şeyi yazlık ve ufak pansiyon/motellerde kalıp gittiğimiz bölgeyi/çevresini çılgınlar gibi dolaşmak, denize girmek, dağ tepe bayır gezmek, mağara ve tarihi eser görmek olarak algıladım. bu şekilde yaşadım ve yaşattırttım tatilleri.
sonra bu yaz bir gün, yine havlu asarken (yazlıktaydık ve ben bir mağara gezisi artı denize girme işinden dönmüştüm); havlu asmaktan nefret ettiğime karar verdim. o havluların sorumluluğunu çok uzun süre almıştım. havlulardan gına gelmişti.
her şey dahil içine ne dahil umrumda bile olmayan, ancak plaja giderken havlu verildiği söylenen, deniz kenarında manasızca “şimdi gidip havluları asmak lazım” diye düşünmeyeceğim o tatili aldım sonunda.
annemin bir gün yazlıkta elindeki tavayı fırlatıp “yeter ya yemek yapmak mı tatil?” dediği yaşlara geldim sanırım. zaten ülkede görmediğim mağara da kalmadı gibi….
ötv kalkarsa arabamın değeri düşer
-
köleliğin birden kaldırılmama nedeniyle benzer durum. parayla satın almış kişiler köleliğin kaldırılmasına karşı çıkıyordu.
fayda etmedi tabi. insanı köleleştirmek de bir mala %200 vergi koymak da zulümdür ve her zulüm eninde sonunda biter.
bir demet tiyatro'dan akılda kalanlar
-
"çıkar şu üstündekileri, ne dediğin anlaşılmıyor"
- saldıray abi
@naalakasivar'a link için teşekkürler:
https://youtu.be/g3_mjqgv7oi?t=34m22s
vatikan'ın rte'yi yalanlaması
-
papa'nın özel uçağı var bunlar bilmez diyerek kendisini elestirenlere cahil benzetmesi yapan erdogan'nin direkt vatikan tarafindan yalanlanmasi olayidir.
açiklamada papanin ozel uçaginin olmadigi alitalia'nin uçaklarini kiralik olarak kullandigi ve ust duzey din yetkilileri dahil uçaga binen herkesten para alindigi yeralmis.
kaynak: http://www.sozcu.com.tr/…dogana-cevap-geldi-843788/
ekstralar:
(bkz: papa'nın özel uçağının olmaması)
(bkz: 27 mayıs 2015 vatikan açıklaması)
ve de:
(bkz: recep tayyip erdoğan'ı yalan makinesine sokmak)
erken debedit: 1 aylik mercedes muhabettine en son noktayi koyan vatikan'a ait bu açiklamanin debe'ye girebilecegi on gorusuyle akp'nin sadece son 1 ayda yaptigi aymazlik ve gaflari kendimce topladim. gundemi kaçiran ve unutan(!) olmus olabilir diye. el atan olursa dahasina da eklerim.
(bkz: asgari ücreti 1500 tl yapmak işçiye zulümdür)
(bkz: asgari ücrete zam vaadini yuhalayan halk)
(bkz: akp'nin vergi cezasını sildiği yandaş şirketler)
(bkz: adnan menderes asılırken mhp neredeydi)
(bkz: tayyip erdoğan'ın olmayan tesisleri açması)
(bkz: ptt kargo aracının akp seçim arabası olması)
(bkz: filinta yapımcısının b. erdoğan'ın arkadaşı olması)
(bkz: akp'li vekilin elini sıkmayan esnafın dövülmesi)
(bkz: melih gökçek'in düzenlediği 650 bin tl'lik gezi)
ekstra:
(bkz: tayyip erdoğan uğursuzlukları sıralı tam liste)
bilinen en buyuk ilk hukusuzluk:
(bkz: burak erdoğan'ın sevim tanürek'i öldürmesi)
ezel
-
bu dizinin 25.bölümünde ben eyşan'ın yerinde olsam en azından kapıdaki maserati'yi çizerdim...