hesabın var mı? giriş yap

  • yüz yirmi bin yılı öğrenci seçme ve yerleştirme sınavını kazanarak bir üniversitenin tarih bölümüne yerleşmek. tabii o güne değin kıyamet kopmazsa.

    bu bölümü kazanıp sevinen arkadaşa söyleyeceğim şey şu: senin üniversite bitmez arkadaş. 2-3 binlik tarihi layıkı vechiyle öğrenmesi bir ömür sürüyor bizim neslin, sen 120.000 yılı kaç ömre sığdıracaksın?

    tabii biraz düşününce, mesela 0 ila 10.000 arasındaki yılları bir satırda özetleyebileceğiniz akla geliyor. biraz daha çalışkanlarınız bin bin özetleyecek yılları. ama en çalışkanınızın bile "1000'lerin sonu 2000'lerin başında internet çıktı, ekşi sözlük diye bir site vardı. orda eyco diye bir sözlükçü bizden bahsetmişti" deme ihtimali sıfır. hepinizin canı cehenneme güzel kardeşim o zaman.

  • 5 kardeşiz doğum sıralarına göre meslekleri:

    1. inşaat mühendisi + öğretmen
    2. profesör
    3. beyin cerrahı
    4. müzisyen
    5. sedet

    bu çizelgeye bakınca doğru 2. çocukta kalite tepe yapıp sonra düşüyor.

  • kuvâ-yi milliye‘yi sırtından vuranların torunlarının adından bile ödlerinin patladığı en büyük türk’tür.
    atatürk’ün nasıl bir kaypaklıkla, nasıl bir yobazlıkla uğraştığını gözümüze soktuğun için teşekkürler ali erbaş.
    midye için fetva veren ali erbaş’ın hırsızlık, yolsuzluk , adam kayırma, devleti soyma, adaletsizlik vs. için söz söylediğini duyan oldu mu?

  • "yeni bilgiler öğrenmek yerine neden bebek şeyleriyle oynayalım ki?"

    dont worry çucuğum, 6 ay sonra yaşadığın ülkenin başbakanından daha iyi okuyup yazabilen biri olacaksın. (başbakan binali vasıfsızı)

  • çağlar boyu "verba volant, scripta manent." değişiyle anlatıldı yazının kaderi. söz uçtu, bir kuş gibi kulaktan kulağa kondu, mesafeleri, rüzgara tutunmuşçasına aşıp geçti. vakarlı yazı ise olduğu yerde çağları aştı; kimi zaman bir taşın yahut tabletin üzerinde bir yara izi gibi, kimi zaman bir kâğıt ya da parşömenin üzerinde bir desen ya da dövme gibi. bazen yıpranmaya yüz tutmuş sayfalara hapsoldu, bazen de gezgin bir fermanı yazı. hepsinde insanlara bilginin ve duygunun özgürlüğünü sundu.

    "insan neden yazar?" sorusuna birçok cevap verilmesi mümkünken, insanın özgürlük istenci de bu cevaplardan biridir. insan, başlı başına duygulardan ve düşüncelerden oluşan bir dünya. bu dünyanın içinde hapsedilmiş fırtınalar, taşkınlar, depremler ve gelgitler insanı içten dışa tüketmeden dış dünyaya salınması gerekir bazen. kendinde hapsolmuş insanın kendinden bir parçayı dışa aktararak özgürleşmesidir yazmak; yazı da bu özgürlüğün belgesi. yoksa sözler uçar gider; belki yaşar kalplerde, zihinlerde. hâlbuki yazı, insana ait olanın abidesi gibi kalır. bu şekilde bir özgürlüğün getirilerinden biri olarak, bir çeşit varoluşu da tatmak mümkündür. insan yazı aracılığıyla, bir anını, zamanın ve mekânın ötesine taşıyabilir ve o anıyla varlığını yaşatır. bir bakıma yaşamaktır, yazmak. aynı zamanda özgürlüğüne kavuşturduğu her anını dış dünyada anıtlaştırırken, içinde öldürebilir insan —bu bir seçim meselesi. yazı, yok etmek istediğimiz parçalarımızın katili olurken kullandığımız bir cinayet aletidir kimi zaman.

    bunlara ek olarak, paraya olan ihtiyaç, günümüzde biz avam tabakasının aksine, entelijansiyada, yazmak için nedenlerin arasında kendine önemli bir yer bulmuş gibi görünüyor. yazıyı uzatmadan bir örnek vermek gerekirse, 1964 yılında nobel edebiyat ödülü'nü reddeden (ve yanılmıyorsam tarihte nobel ödülü' nü geri çeviren) ilk kişi, beş parasız kaldığı bir dönemde "freud üzerine yazması" teklif edildiğinde hiç düşünmeden kabul etmişti ki, kendisi de bilinçaltının üstadı üzerine bilinçaltını ömrü boyu reddeden birinin yazmasını komik bulmuştu. bana sorarsanız, yazmak için sebeplerin sayısı, insanların dünyalarının çeşitliliği kadardır. insan neye ihtiyaç duyuyorsa onun için yazar ve bu gereksinime giden yolda yazı bir araçtır.

    peki, kullanılan iletişim ve ifade araçlarının içinde yazıyı olduğu yere taşıyan neydi? insanlar arasında en etkili iletişim ve ifade aracı olan dile tutunmasıydı; sesin sembolleşmiş hali olması. yazı, seslerle gelen manayı da taşır ve bilinç düzeyinde dil ile birlikte var olur. müzik de bir nevi dildir, fakat varlığa ve manasına tutunmadığı için, ne kadar notalarla yazılabilse de, soyut bir evrene mahkûm kalır. bu ona duygular dünyasında sınır tanımaz bir özgürlük tanısa da, o da insanın kendi özünü yansıtabilmesinde yetersiz kalır. yazmak basittir ayrıca. dil, insanın varlığıyla neredeyse bütünleşmiş bir araçken, yazmayı öğremek için sıradanlığın ötesinde bir yetenek yahut yüksek seviyede bir eğitim gerekmez. tabii, imla kuralları konusunda kimi zaman eğitim bile işe yaramıyor, orası ayrı. neyse. bir diğer ifade yöntemi olarak resim düşünülürse, bu sefer kalıpların içinde sıkışmışlık söz konusu olacaktır. bir kurşun kalemle bir doğa manzarasını resmetmek yahut sözcüklerle bu manzarayı tasvir etmek mümkün. yapılan resme bakan izleyicinin içinde hoş duygular uyansa da, resimde hayal gücü çizgilerle sınırlandırılmış olacaktır. hâlbuki sözcükler ve onların manalarının değişkenliği ve çeşitliğiyle zenginleşmiş bir betim karşısında okuyucu, o manzarayı hayal dünyasında kendisi çizecektir. hâl böyle olunca, etki alanının ulaşabildiği evrenin sınırlarının büyüklüğü ve bir araç olarak hitap edebildiği insanların sayısı düşünülünce, yazının, bulunduğu yeri fazlasıyla hak ettiği kanaatindeyim.

  • necati şaşmaz'ın büyük bir hatası var. etrafında da kendisine "hürmet gösteren"lerden başka kimse olmadığı için kendisine söylenmeyen şeyler var. bu diziyi, adı kurtlar vadisi, başrolü necati şaşmaz, günü perşembe, müziği cendere diye herkes tarafından izlenecek zannediyor. bu dizinin ilk 97 bölümü neden izlendi, şimdi yayınlanan saçmalık neden ilgi çekmeyecek, ekşi şeyler'deki kurtlar vadisi konularının yarısının sahibi, başlıktaki en iyi 5 entryden ikisine sahip birisi olarak, biraz da ben anlatayım.

    zafer ergin: 24 sene ankara devlet tiyatrosu, 15 sene istanbul devlet tiyatrosunda oyuncuydu. 60'dan fazla oyunda oynadı. devlet tiyatrosu sanat yönetmenliği yaptı. 1989 yılında istanbul devlet tiyatrosu müdürüydü. kurtlar vadisi projesinin daha sadece ismi varken, oynayacağı belli olan tek isimdi.

    attila olgaç: 11 sene ankara devlet, 25 sene istanbul devlet tiyatrosunda oyunculuk yaptı. 30'dan fazla oyunda oynadı. zafer ergin ile 40 sene önce, 1980'de ankara devlet tiyatrosu'nda kral lear oynuyordu.

    görsel

    baykal saran: tam 48 sene ankara devlet tiyatrosu oyuncusu olarak, onlarca oyunda oynadı. oyunlar yönetti. 1989'da kültür bakanlığının verdiği en iyi oyuncu ödülünü kazandı. adına tiyatro ödülü verilecek kadar seviyede sahne tozu yutmuştu.

    istemi betil: dile kolay, 24 sene tiyatro yaptı. ankara devlet tiyatrosu müdürlüğü yaptı. tiyatro oyunları yönetti. can gürzap ile çetin tekindor ile ayten gökçer ile aynı sahneyi paylaştı.

    tarık ünlüoğlu: 20 seneyi aşkın süre boyunca tiyatro yaptı. trt'de siyah beyaz zamanlarda program yaptı. sadece diksiyonu bile oyunculuğunun kalitesini gösterirken, oyunculuğu muazzamdı.

    sönmez atasoy: 38 sene tiyatro oyunculuğu yaptı, 35 sene tiyatro yönetmenliği yaptı. tarık ünlüoğlu'nun oyununu bile o yönetiyordu. seslendirmede de iyiydi. atatürk seslendirmesi yapmıştı.

    görsel

    adnan biricik: 30 sene tiyatro oyunculuğu yaptı. tiyatro ödülleri kazandı. adam bugün kamu spotu seslendirmeleri dahil, bir sürü seslendirmenin sesi.

    nişan şirinyan: 20 seneyi aşkın tiyatro kariyerinde 20'den fazla oyunda rol aldı.

    kurtlar vadisi'nin şahane deve tuncay'ı, kurtlar vadisi pusu'da hastane müdürü yapılan osman wöber, istanbul devlet tiyatroları müdürüydü.

    görsel

    yazarları ömer lütfi mete'nin tedrisatından geçmişti. konsept danışmanı soner yalçın, 30 sene önce derin devlet yazıyordu. yeşil ile röportaj yapmış, kitabını yazmıştı. zamanında yazdığı yazılar, yaptığı haberler yüzünden aldığı ölüm tehditleri sayısızdı. osman sınav zaten ayrı bir çılgındı.

    haldun boysan, özgü namal, oktay kaynarca, gürkan uygun, yüksel arıcı, nedim doğan dahil olmak üzere birçok ismin oyunculukları okullardan başlıyor. türk dizi tarihinin en psikopat karakteri sefa zengin, dormen tiyatrosunda oyuncu, 3-5 bölümde görülen savcı rolündeki hakkı ergök bile 30'dan fazla oyunun başrolünde oynamış bir ustaydı...

    bu dizinin senaryosu, sadece söylediği aykırı cümleler değil, efsane oyunculukları, çekimleri ile de her yönüyle bir bütündü. cahit'in senaryosu, polat alemdar'ın herkesi vurduğu, hükümet yalakalığının zirvesi bir dizi değildi.

  • oturduğum evde yan komşuyla ortak tek bir duvar var ve ne konuşsalar yanımda konuşuyorlar hissine kapılıyorum.

    üst kat komşusuna asansörde denk geldim gece 12 den sonra televizyonu biraz kısar mısınız dedim adam televizyon sesi bir kat yukarıdan geliyor dedi.

    tanım : katıldığım ve sebebini merak ettiğim önerme

  • saatlik $1'a calisan turko'lari dehsete dusuren olmasi gereken zamdir.

    calis turko calis, daha ebu bekkir siddik bebegin mevlidi, elifcan ayasofya bebegin babyshoweri, pelikan yalisinda night safari ve tika nijeryada 31 kat fazla maliyete toplu sunnet toreni var. calis turko calis.