ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
kıro kızların ortak özellikleri
-
her şeyi anladım da okulda ön sıraya oturan niye kıro oluyor onu çözemedim. derslerle ilgilenen insanlara çalışkan ya da uzağı iyi göremeyen insanlara miyop deniyor, kıro değil.
derslerde ön sıraya oturan kızlara kıro diyenlere de cahil, laf olsun diye konuşan insan deniyor mesela.
ekrem abi'nin öldürülmesiyle başlayan süreç
-
ganyotçunun işemeli sıçmalı ayine denk gelmesi de bu süreç içindedir.
avm'lerin batıyor olması
-
servet ve esnaf düşmanıyım ne kadar zevklendim ne kaddaaarr zevklendim anlatamam size...
edit: ne kadar çok avm tapar varmış mesaj kutum patladı...
edit1: ironiden anlamayan nesle aşina değiliz ( bkz: bi üstteki entry )
edit2: o avmlerin çoğunun arazisi aslında sizin depremde toplanma alanlarınız idi ( istanbul'da 15 yıl yaşadım )
edit3: hala mesaj kutumdan küfredenler var ... ağır söverim geri bilginiz olsun ...
edit4: sanırsın ki sözlük değil avm patronları derneğinde konuşmuşum bunları.. adamın parkı gitmiş yerine ucube bina dikilmiş; gelmiş oksijen ziyanları giden parkını toplanma alanlarını savunacağına bana küfrediyor...
nihat doğan'ın annesinin hastaneye kaldırılması
-
"sebep olanlardan hesap sormazsam, şerefsiz olayım" demiş.
nihat sanırım farkında değilsin ama "öylesin". hatta o kadar "öylesin" ki, ilgi çekmek ve kamuoyundaki duruşunu yumuşatmak, sempati kazanmak için annesini kullanan bir malum sıfatlı kişisin.
bir de tehdit ediyor utanmadan.
edit: birçok arkadaş uyardı. kendini bilmez tarafından zarara uğrama diye. o yüzden malum kelimeyi biraz sansürlüyorum.
sefanı çapulcular sürüyor hasretini biz çekiyoruz
norveçli turiste alanya'da polis tecavüzü
-
özgecan da sigortadan para almak için kendini öldürttüğü için temkinli yaklaşılması gereken olay. şöyle biraz geçmişe gidiyorum hatırlarsanız pippa bacca da yine sigortadan para almak için kendini öldürtmüştü.
(bkz: bana türkler tecavüz ediyor dedirtemezsiniz)
motosikletle tek başına türkiye turu yapacak kız
mesut özil'e yapılan doğum günü kutlaması
-
almanya milli takımını seçmiş, almanya için alın teri dökmüş adama neyin mehter marşı? alman milli marşı çalınması daha isabetli olur bence.
ısrarla yanlış telaffuz edilen kelimeler
-
altmış - atmış
telaffuz - telafuz
yanlış - yannış, yalnış
yalnız - yanlız, yannız
harf - half
jelatin - celatin
soğan - sovan
sarımsak - sarmısak
tükürük - tükrük
teşebbüs - teşebüs
teneffüs - tenefüs
müteahhit - mütahit (üstelik yanlış telaffuz edilmekle kalınmaz, bu kişilerin bir de mimar, mühendis falan oldukları da sanılır)
müracaat - müracat
ıstakoz - istakoz
herkes - herkez
bedesten - bedestan
norveç'in avrupa birliği'nden ayrılması
-
hiçbir zaman üye olmayan ülkenin ayrılması.
akdeniz white sea olarak bilinir evet.
hayata dair iç burkan detaylar
-
4 yaşından daha büyük değilim. diş hekimi annem, ben küçük olduğum için evimizin bir bölümünü muayenehane olarak kullanıyor. bir gün yaşlı bir dede geliyor. elma şekeri yanaklarından yaşlar akıyor, belli ki çok ağrısı var. annem hemen gerekenleri yapıyor, ağrısını dindiriyor. ama dedenin gözleri kurumak bir yana, barajlar dolduruyor. çocuk aklımla çözemiyorum n'oluyor, acaba o da diğer hastalar, çocuklar gibi korkudan mı ağlıyor. peki neden gözleri-yaşları yerde, anneme dualar mırıldanıyor? sonradan öğreniyorum tedavi bedelini ödemeye gücünün yetmediğini. ve hatırlıyorum, yine gözleri yerde, bana, sattığı elma şekerlerinden verdiğini. ve unutmuyorum, ertesi sabah, ertesi hafta, ve onun da ertesi haftalar, kahvaltıda o dedenin köyünden gelen kar beyaz yumurtalar yediğimizi.
aradan bir sene kadar geçiyor. televizyon izliyoruz. dışarısı kar fırtına. kardan adam yapmak için havanın az biraz durulmasını beklerken biz, kapı çalınıyor. kapı açma heveslisi ben, uça koşa kapıyı açıyor şaşkınlıkla bakıyorum. "aa o dede", yanaklarından tanıyorum. ellerinde yine elma şekerleri, bembeyaz köy yumurtaları. ama bir şey daha var bu sefer; bir çok insanın ödeyemeyeceği, kimisinin de ödeyebileceği halde, dişlerini yaptırdıktan hemen sonra kayıplara karıştığı için ödeyemediği o parayı, ak dede, pembe yanak dede, elma şeker satan, köyünden gelen yumurtalardan torunlarına üç-beş arttıran dede, gece gündüz demeden çalışıp, belki biraz daha ağarıp, biraz daha kızarıp biriktirmiş, parayı anneme uzatıyor. gözleri hala annemin gözleriyle buluşamıyor. ağlayacak gibi oluyorum, boğazımda yumruk var, beceremiyorum. anneme bakıyorum, gözlerinde renkler, resimler, kelimeler; ha düştüler, ha düşecekler. "ama ben o parayı sana helal ettiğimi defalarca söylememiş miydim ah amcacım" diyen annem değil, annemin sesi bu değil.
hala elma şekeri yerken bir tuhaf olurum.
suriyeli kardeşlerimizi geri göndereceğiz
-
"avrupa birliği neden mültecileri almıyor" gibi abuk sabuk bir rte beyanından daha mantıklı olan bir cümle.