hesabın var mı? giriş yap

  • anneyi üzen davranışlar normalden farklıdır.

    okulu altı seneye uzatırsınız, kiraya da zam gelir. ama anne bir koli yiyecekle size ev ziyaretine gelir. gülerek evi temizler, alışverişinizi yapar. -olsun- der, -sen mutlu ol da- der.
    sonra yaptığı karnıbaharı yemezsiniz anne çok üzülür. bir çatalla biraz ucundan tırtarsanız gene sevinir. bu sevinç bazen mezuniyetinizdeki ile aynı bile olabilir.

    anne en çok olmayan şeylere üzülür, olanlara değil;

    çalmayan telefonuna, olmayan evlilik hazırlığına, giyilmeyen terliğe, çözülmeyen buzluğa...

    olan şeyleri hep atlatır anneler;
    ayrılığa alışır, emeklilik hayallerini uzayan okul yüzünden ertelemeye, başta zırtapoz dediği sevgililere.

    ayrılık rutine biner. ilk gidiş gözyaşları iledir, sonrakiler otobüse yollanan öpücükle. daha çalışıp kazanması gerekirse önce gider üzülerek kaydını sildirir ahşap boyama kursundan, sonra sevinir daha gencim çalışırım diye. tasvip etmediği sevgiliye bir hafta sonra kaşkollar örmüştür rengarenk.

    anneler olmayana üzülür, ya da olmamış gibi yapılana.
    hiç kucağında ağlanmamış, hiç saçları yana ayrılmış çocuk bayramda elini öpmemiş, onun cocuğundan iyi matematik bildiği günler hiç olmamış, bu yaşlı adamcağız ona aşık bir filinta asla değilmiş gibi davranılırsa üzülür.

    anneyi üzmek, kemalettin tuğcu romanı yazmak kadar zordur, mutlu etmek ise numarasını ezbere bilmek kadar kolay.

  • iki haftadan fazladır uğraştığım, sonunda çözümsüzlükten buraya taşımak zorunda kaldığım enfes rezalet. buraya yazıyorum ki, vestel televizyonunuz varsa çocuğunuz veya evcil hayvanınızla aynı odada açık halde asla bırakmayın.

    şuraya bir edit gelsin: firmadan kutlu bey tarafıma ulaştı. geçmiş olsun dilekleriyle cihazımdaki sorunu ciddiye aldıklarını, benimle hemfikir olduklarını, benim cihazım nezdinde münferit bir olay olduğunu ve ev yanma noktasına gitmediğimiz için şanslı olduğumuzu ilettiler. kendileriyle gün içerisinde tekrar iletişim halinde olacağız, onları da editle ekleyeceğim.

    yeni edit zamanı: kutlu bey tekrardan iletişime geçip tarafıma muadil bir televizyon yollayacaklarını söyleyip model bilgisi iletti. firmanın risk biriminin de yaşadığım ile gelip televizyonumu inceleyeceklerini iletti. aynı zamanda yeniden bir sorun yaşamam durumunda direkt kendisine ulaşmam için iletişim bilgilerini verdi. şu an için gelişmeler bu şekilde. olumlu olumsuz görüş bildiren herkese teşekkür ederim. durumu sonuçlandırdığımızda tekrar bilgi vereceğim.

    keşke sözlüğe vs. erişimi olmayan normal vatandaş da sorunlarını çağrı merkeziyle çözebilse. keşke ben de böyle sansasyonel bir başlık açmak zorunda kalmasaydım. umarım bundan sonra sorunlar daha kolay çözülebilir.

    --- edit bitti ---

    üç yıl önce alındığı günden beri yerinden kıpırdamadan aynı sehpanın üzerinde duran 49ub8300 model televizyonumun ekranında çıkan belli belirsiz yeşil yatay bir çizgiyle başladı her şey. aynı gün içerisinde git gide kötüleşti, ertesi gün de bir yanık kokusuyla beraber çizginin başladığı yerde siyah bir nokta oluştu. bu da son hali. bu aşamaları özellikle ekledim ki panelde darbeye bağlı herhangi bir hasar olmadığı görülsün.

    tam çizginin hizasında televizyonun dış yüzeyi içerideki aşırı ısı yüzünden eridi.

    henüz televizyonu alalı üç yıl olmamıştı, bu arada öğrendim ki vestel televizyonları vestel mağazasından alırsanız üç yıl, benim gibi internetten alırsanız iki yıl garantisi var.

    neyse dedik sonuçta bariz bir üretim hatası var televizyonda. çağrı merkezindeki arkadaşlar son derece düzgün bir üslupla sorunumdan duydukları kaygıları belirtip yaşadığım şehirdeki yetkili servise durumu iletti.

    yaşadığım şehirdeki tek yetkili servis denen ahırda çalışanlar sağolsunlar yalan söylediğim ithamında da bulundular, son derece ters bir tavırla da karşı karşıya kaldım. geleceklerini söyledikleri günden üç gün sonra gelebildiler. bu arada iyi niyetle üç yıllık garantiden faydalanabileceksem bile o şansım elimden alınmış oldu zira faturam 11 eylül 2017 tarihli.

    8075187612 numaralı çağrı kaydım üzerine gelen arkadaşlar benim yanık kokusu, görüntü kaybı ve televizyonun erimesi şikayetlerimle aynı bulguları tespit ettiklerini elimde bulunan servis fişinde de teyit ettiler. televizyonun garantisi bittiği için hiçbir şey yapamayacaklarını belirtip panelin ücretini talep ettiler. vermeyeceğimi
    zira televizyonumda bir üretim hatası olduğunu söylediğimde de 60 tl servis ücretini alıp gittiler.

    aynı evde bir adet 12 yıllık lg plazma, bir tane 9 yıllık samsung lcd, bir adet de 8 yıllık lg lcd tv ilk günkü gibi çalışırken, yerli ve milli olmakla gurur duyan bu firmanın televizyonu en ufak bir dış etmene maruz kalmadan üç yılda durduğu yerde içten yanıp eridi. bak normal bozulma da değil, dümdüz panel hatası değil, eridi.

    bundan sonraki bir hafta da günaşırı çağrı merkezini aramakla geçti. çağrı merkezindeki arkadaşlar sorunumu tekrar duyduklarında son derece kaygılı bir ses tonuyla derhal ilgililere ileteceklerini söylüyor, kliketa kliketa diye umut sarıkaya efektiyle bilgisayarlarına bir şeyler not ediyorlardı. neyse ki oyalandığımı anlayacak kadar muhatap oldum çağrı merkezleriyle bugüne kadar.

    sonuç olarak anladım ki vestel televizyonların birkaç yıl içinde yanarak bozulması firma içinde normal karşılanıyor.

    baştaki mesajımı tekrar vereyim; benimle aynı hataya düşüp vestel marka bir televizyon aldıysanız, çocuğunuz veya evcil hayvanınızla aynı odada çalışır halde asla bırakmayın. zira yangın çıkarması an meselesi.

  • öyle bir durum yok ama seçime kadar olursa hepimiz anlayacağız ki ibb'de çöreklenmiş aktroll ekibinin organize sabotajıdır.

  • yukardaki elemanın roma'ya gitmediği ne kadar da belli.roma'nın en lüks yerine gitseniz bile bir dilim pizza 15-20 euro değildir.

  • bi gün, kurstan bir arkadaşım, işyerim civarından geçerken aklına geliyor beni arıyor, hatırımı soruyor. gelsene diyorum, bir çayımı iç, hem görüşmüş oluruz. bir duraksıyor, nefes alıyor, yok diyor, başka zaman. ısrarımı seveyim, hazır diyorum gelmişsin buraya kadar, çık işte yukarı. tamam geleyim de, şey diyor, az önce soğan yedim ben, çekiniyorum o yüzden. saçmalama diyorum, lafı bile olmaz, biz her gün yiyoruz n'olacak allasen. ikna kabiliyetimi yitireyim. neyse, çıkıyor bu yukarı. sarılıyoruz. ben bayılmışım. allah'ım böyle bir koku olamaz. çocuk sürekli anlatıyor, ben daimi gülümsüyorum filan ama, hoşbeşten fırsat bulunca ilk şunu soracağım: soğanı tarlasıyla birlikte mi yedin arkadaşım sen? o nasıl bir soğan yemektir? renkten renge giriyorum, imkanı yok o kokuyu defedemiyorum abi. taktım bi kere. sanki karşımda bizim hüseyin değil de, bir baş soğan oturuyor. kendisi oradan buradan laflarken ben hüseyin'i ince ince kıyıyorum, pembeleşinceye kadar kısık ateşte çeviriyorum. o koku gitmiyor. bi yarım saat sonra kalktığında tekrar sarılıyorum. yaşama sevincime.

  • niye ? çünkü devletin eksiğini oy verenlerine göstererek devleti müşkül duruma düşürdü. en ufak oy kaybına tahammülü yok tabi yönetenlerin.