hesabın var mı? giriş yap

  • oyuncu bir tv programında gülerek anlattı. "fatih terim döneminde sürekli oyundan ilk çıkan futbolcu oluyordum. dakikalar yetmişi gösterirken tabela kalkar ve oyundan çıkardım. bir maça başladık ve ilk yarıda iki gol attım, maç koptu. sahanın içinde okan buruk, suat kaya gibi oyuncularla ilk kim çıkacak muhabbetine başladık ve iddiaya girdik, oyundan ilk çıkan diğerlerine yemek ısmarlayacak yahut bir şeyler alacak... iki gol attığım için bu sefer ilk ben çıkmam diye düşünüyorum derken dakika yetmişe geliyor ve tabela kalkıyor, oyundan çıkıyorum. oyundan çıkarken okan-suat falan gülüyor, benim suratım bir karış. fatih hoca yüzümü görünce; oğlum niye trip yapıyorsun? diye sordu, hocam öbür maçları anladım da bu maçta iki gol attım erkenden çıkarmazsın sanıyordum, diye cevap verdim. fatih hoca; " evladım, suat işaret etti, hocam arif sakatlandı, ağrısı var dedi, ondan değiştirdim..." orada bile yemişler beni..."

  • -ne oldu, ne düşünüyorsun?

    -bi şey düşünmüyom

    -nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur

    -ya ilkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa.. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani

    -alla alla niye abi?

    -abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyo. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when shes gone şarkısı çalıyodu birazcık bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz, makarna mı yapsak? sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri.. onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun.. o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra

    şahane olmuş lan bu.

  • dersimiz: hayat bilgisi
    konu: insanları takdir etmek.

    (annesi 5 yaşındaki ege'ye işini iyi yapan insanları takdir etmek gerektiğini anlatmıştır. ege uygulamada...)

    evde, servis saatinde gelen apartman görevlisine:

    ege: engin abi tebrik ederim, kimse senin gibi çöp toplayamaz, senin sayende evimizi böcek basmıyor, sen olmasan çöp ev olurduk.

    ilaç getiren eczacı kalfasına:

    ege: sen olmasan hepimiz ölmüştük, doktor gibisin.

    lokantadaki garsona:

    ege: hepimiz senin sayende doyuyoruz, sofrayı da çok güzel topladın, aferin.

    lokantadaki müşteriye:

    ege: aferin, bütün yemeklerini bitirmişsin, göbeğin kocaman olmuş.

    lokantanın otoparkçısına:

    ege: vay canına, bütün gün arabamızın başında beklemişsin, çok iyi bir polissin sen, kıyafetin de çok havalı.

    bütün takdir edilenlerin ortak cevabı: puhahaha teşekkürler.

  • kısa bir süre önce 3 günlüğüne kiralayarak ilk defa deneyimlediğim araç. izlenimlerim şu şekilde.

    + denediğim araçta rotadan rotaya full otonom açık olmamasına rağmen inanılmaz iyiydi, araba kendi kendine gidiyor yahu ötesi mi var. basit bir şekilde şerit takip + adaptif cruise diye küçümsemeyin. max 140 hıza kadar nizami şekilde viraj dönüyor alet. bazı saçmaladığı durumlar oluyor, mesela çift şeritten tek şeride inen yerlerde yalpalayıp kapatıyor otonomu. muhtemelen ful otonom pakette bu sorun yoktur, onda şerit değiştirebildiği için.
    + minimalist tasarım, aracın önünde sağında solunda hiç bişi yok. bomboş. evet bazılarına kötü gelebilir ama bence gereksiz zımbırtıları hayatımızdan çıkarıp, büyük bir tablete yerleştirmesi güzel olmuş. ön kısımda direksiyon ve tabletten başka hiç ama hiçbir şey yok, ne kadran, ne klima vs. hatta torpido nasıl olmaz ya dedik, meğer gizli bir şekilde varmış, tabletten açılacak şekilde yapmışlar*
    + ücretsiz şarj. her ülkede var mı bilmiyorum ama artık ne zaman yurtdışına gitsem kiralayacağım araç tesla olacaktır. özellikle almanya için, çok fazla supercharger şarj noktası var, sorun yaşamıyorsunuz bulmakta.
    + sürüş oldukça yumuşak, suspansiyon hariç yol tutuşu ve verdiği güvenlik hissi orta segment araçlardan iyi.

    - konfor olarak çok kötü, yerdeki tümsekleri belinizde hissediyorsunuz.
    - koltuklar pek rahat değil, uzun süre kullanımda rahatsız ediyor.
    - tasarımı arkadaş grubumuzdan ben hariç kimse sevmedi.

    teknoloji bağımlısı biri olarak, tesla hep hayallerimi süsleyen araç olmuştur. fiyatı da aşırı uygun bir şekilde çıktı anlayamadığım bir şekilde. ama istanbul'daki şarj noktaları sıkıntısı giderilmeden, ki en az birkaç yıl sürer diye düşünüyorum, almayı düşünmem.

    he müstakil eviniz vardır, akşam garajınızda şarj edersiniz ne güzel. ama benim gibi bildiğin apartman dairesi ise eviniz, şarj olayı ciddi sıkıntı olacaktır diye düşünüyorum.

  • bir yigit ozgur yarması..

    polis memuru polis arabasında, merkezden anons..

    - şüpheli 1.70 boyunda, kabarık saçlı, gösterişli elbiseler giyor, düzgün bir türkçe kullanıyor
    - cevap veriyorum: zeki müren

  • ilahiyat- gül suyu
    eczacılık- ecza (ilaç)
    tıp- kadavra
    hukuk- eski kağıt
    güzel sanatlar- alçı&boya
    besyo- ter
    mimarlık- yapıştırıcı
    iktisat&işletme- çay&kahve
    reklam&halkla ilişkiler- parfüm

  • ya arkadaş... lan... aslında... o zaman hemen konuya giriyorum: kızların bazı erkeklere duydukları güveni ve onlara besledikleri "dostane sevgi"yi belirtmek için kullandıkları bir ifade.

    lisedeyken kızlar "basketbol takımında oynanan okulun yakışıklısı" klişesinin gölgesinde yaşayan selvi boylum al yazmalım filminde ahmet mekin 'in oynadığı cemşit karakteri tadındaki çocuklar için kullanırlardı bunu genelde... "ay esmer volki çok yakışıklı, sarı çağatay tam fıstık" bilmem ne derken bir yandan da bu cemşit prototipine "ay seni de çok seviyoruz, şu okulda bir güvendiğimiz sen varsın" derler; bir de böyle ballandıra ballandıra "x (bu örnek olayda cemşit prototipi) çok güvenilirdir bak... soyun yanına yat dönüp bakmaz, bir de üstüne battaniye/çarşaf/yorgan (mevsimlik değişken) örter" diye bu cemşit'i överlerdi... daha sonraki yıllarda da buna tanık oldum ben. kızlar bir adamın güvenilirliğini belirtmek için bu ifadeye benzer başka ifadelerle kendilerine en uç durumlarda bile "yan gözle" bakmayacaklarından emin oldukları erkekleri övüyorlar... var bunu yapanlar. cemşit ve cemşit gibileri överken bu kadar fazla ırz-namus vurgusu yapmanın cemşit'te açtığı yaralara değinen var mı peki?

    peki ama "soyun yanına yat dönüp bakmaz" ve benzeri ifadelerle övülen cemşit'in içinde kopan fırtına? cemşit'in o anda hissetikleri? "ehe sağol ya pelin... sen de benim kardeşimsin" derken, kabuğu açılan hicran yaraları... kızlar böyle o en tikky tavırlarıyla "ya x canım ya...soyun yanına yat dönüp bakmaz" derken cemşit'in halay çeken hormonları?

    bir gün cemşit beklentileri boşa çıkarırsa biraz da suçu kendinizde arayın kızlar... nihayetinde oyuncak panda değil bu... cemşit.